21 Temmuz 2010 Çarşamba 03:00:00
  Afyonkarahisar, kavşak noktası olması hasebiyle birçok önemli ismi ağırlıyor. Başka şehirlere giderken Afyonkarahisar’da açıklama yapmayı ihmal etmeyen siyasetçiler olduğu gibi, Afyonkarahisar’ın termal zenginlikleri sebebiyle burada “eğitim kampı” düzenleyen siyasetçiler de bulunuyor.
Son günlerde referandum telaşı var Türkiye’de. Referandum, bir anlamda genel seçim provası olarak görülüyor. Bu nedenle olsa gerek yine bakan, milletvekili, parti başkanı, gençlik kolu başkanı, kim varsa Afyonkarahisar’a uğruyor.
Bu durumda bir tuhaflık yok. Benim dikkatimi çeken nokta şu:
Afyonkarahisar’a her gelen siyasetçi, kendi partisinin önemli yerlere ulaşacağını söylüyor. Bazıları, doğrudan “yüzde 40” hedefini açıklıyor, bazıları “tek başına iktidar”dan bahsediyor.
Örneğin, AK Partili kurmaylar, partilerinin yüzde 40’ten aşağı inmeyeceği kanaatinde. Hele referandumdan “evet” oyu çıkarsa “yola devam” denileceğini, oyların yine yüzde 46’lara yaklaşacağını, belki de geçeceğini düşünüyorlar.
Bunu bir AK Partili kurmaya dayandırarak söylemiyorum. Dışarıdan baktığım kadarıyla, genel izlenimimi aktarıyorum. 8 Ağustos’ta muhtemelen Kent Meydanı’nda yapılacak mitingde, bu izlenim kuvvetlenebilir.
CHP de “yüzde 40” diyor
Gelelim Cumhuriyet Halk Partisi’ne. CHP Kongresi yaklaşırken dönemin Genel Başkanı Deniz Baykal, çoğu ili gezmiş, fakat Afyonkarahisar’a gelmemişti. Yeni Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu da henüz Afyonkarahisar’da bir miting yapmadı. Bununla birlikte CHP Gençlik Kolları’na yeni atanan –ki atanma şekli CHP Afyonkarahisar Merkez ilçeye benziyor. MYK toplantısı sonucunda “İstifalarla boşalan Gençlik Kolları yönetimine…” şeklinde bir tebliğ ile yönetime getirilen eski Ankara Gençlik Kolları Başkanı- Umut Tunç, Afyonkarahisar’da bir basın açıklaması yaptı. Kocatepe’ye 5-6 bin kişiyle geleceklerini aktaran Tunç, CHP’nin alacağı oy için “Ben yüzde 40 diyorum. Şu an anketlerde görünen yüzde 30-34’tür. Daha Anadolu’nun tamamını dolaşmadık. Yüzde 40’ları geçeceğiz. Bundan eminim. Çünkü halk, yılmış durumda” dedi.
AK Parti, yüzde 40. CHP yüzde 40… Normal hesaplamalara göre iki partinin toplamının yüzde 80 yapması gerekir. Bu durumda diğer 20 partinin de toplam yüzde 20 alması lazım. Bakalım hesap öyle mi?
MHP’liler hayli iddialı
Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki 3’üncü parti konumunda olan Milliyetçi Hareket Partisi de hayli iddialı. MHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Didinmez, “7 Kasım 2010’da seçim olsun, seçimde iktidara geleceğiz ve Başbakan’ı Yüce Divan’da yargılayacağız” derken MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, Emirdağ’da “Hedefimiz tek başına iktidardır. Bugün anket sonuçlarının doğruluğunu da sandıkta göreceğiz. Biz tek başımıza iktidar olarak gidiyoruz. AKP-CHP görüşmesinin nasıl sonuçlanacağını bilemiyoruz. Biz milletimizin düşüncelerini dikkate alıyoruz. İnşallah tek başımıza iktidar olmak istiyoruz. Amacımız tek başına iktidardır. Sandık gelecek, milletimizin iradesi ortaya çıkacak ve herkes ne olduğunu görecektir” ifadelerini kullandı.
O hâlde MHP de yüzde 30 ile 40 arasında bir oy almalı ki tek başına iktidara ulaşabilsin. Böylece Meclis’teki ilk üç partinin toplam oyları, yüzde 110 dolaylarında oluyor.
DYP’den, “yarışta varım” mesajı
Hafta sonu Afyonkarahisar’a gelen Doğru Yol Partisi Genel Başkanı Çetin Özaçıkgöz de “Önümüzdeki seçim sath-ı mailine girildiği zaman bütün milletimiz, ta yediden yetmişe kadar, doğusuyla batısıyla, kuzeyiyle güneyiyle bir özlemini çektiği rahatı, huzuru, işi ve aşı her zaman getirmiş olan, bir kere daha getirecek olan DYP bütün bu sıkıntılara son verecektir. Onun için kimse endişe içerisinde olmasın” yorumunu yaptı.
Yüzde 110’a ekleyin bir yüzde 20 daha. Etti mi yüzde 130.
Hesap, yüzde 200’ü buldu
Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Haydar Baş da Afyonkarahisar’daydı. O da açıkça “tek başına iktidar”ı dile getirmese de Milli Ekonomi Modeli ile Türkiye’nin gelişeceğini, bu modeli ancak BTP’nin uygulayabileceğini savunuyor. Yani ona da yüzde 10 dolaylarında vermemiz gerekiyor ki en azından koalisyona ortak olsun.
Hesaba dönersek: Yüzde 130 artı yüzde 10. Eşittir yüzde 140.
Daha Demokrat Parti, Demokratik Sol Parti, Saadet Partisi, Büyük Birlik Partisi, Silivri Partileri, fraksiyon partileri, sarı atkılı partiler, Sorosçu sivillerin partisi gibi sayamadığımız bir sürü parti var. Onların yetkililerinin açıklamalarına bakarsanız, en az yüzde 10 da onlar alıyor.
Bizim hesap yine karıştı. Yüzde 140’ta bırakmıştık en son. Hesaba yüzde 60’lık bir pay daha koyalım: Bu durumda siyasi partilerimizin olası bir genel seçimde alacakları oy yüzde 200’ü buldu.
Memlekete hayırlı, uğurlu olsun.
Tek çözüm ahtapot
O kadar çok seçenek arasında zorlanabiliriz tabii. Kime oy vereceğiz, hangi programı onaylayacağız?
Benim önerim, 2010 Dünya Kupası’nda 8 maçın galibini doğru tahmin eden ahtapot Paul’e danışalım. Önce referandum için, sonra genel seçim için.
Referandumda işimiz kolay: Evet, ya da hayır diyeceğiz. Dolayısıyla Paul’e iki kutu vereceğiz. Birinde “Evet”, diğerinde “Hayır” yazacak. Paul, hangisini seçerse, biz de kazanan tarafa omuz vermek adına Paul’ün tercihi yönünde oy kullanacağız.
Yalnız, Paul’ün işi genel seçimlerde çok zor. Herhalde şöyle 20-25 metre uzunluğunda bir şerit yaptırmalıyız ki ahtapotumuz, rahatça seçebilsin partisini. Biz de ona göre yolumuzu çizelim.