Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Sezer Küçükkurt

“Yuh” denmez de ne denir?

“Yuh” denmez de ne denir?

Siyasetin bazı kesimlerinde hapiste bulunan Selahattin Demirtaş için bir acındırma kampanyası başlatıldı. Son olarak TBMM eski Başkanı Bülent Arınç topa girdi ve “Demirtaş’a özgürlük” istedi. Medyanın belli kesimlerinden de Arınç’ın bu talebine destek yağdı.

6-8 Ekim 2014’teki “Kobani Olayları”nda yandaşlarını sokağa dökerek Yasin Börü’nün aralarında olduğu 53 kişinin katlinden sorumlu olan, 2015’te ise çukur olaylarını körükleyerek onlarca şehri savaş alanına çeviren Selahattin Demirtaş’ın affını isteyenler “tahliye” baskısı yapıyorlar. Bilmiyorlar mı ki, birçok PKK’lıdan daha kabarık sicili olan Demirtaş tam 10 ayrı terör davasından yargılanıyor.

Bugün birilerinin “Neden içeride” sorusunu yönelttiği Demirtaş’ın yargılandığı dosyalar şöyle sıralanıyor:

-142 yılla yargılanıyor

-Hakkında 5 ayrı ilde 12 dosya açılmış durumda

-Birçok davadan hapis cezasına çarptırıldı

-Yasin Börü’nün katledildiği 6-7 Ekim olayları gibi dosyalarda, ismi ilk sıralarda.

***

Elbette biliyorlardır, ama onlar da kendilerine göre görevlerini yerine getiriyorlar.

Gelin Demirtaş denen suçlu kimdi yeniden şöyle bir hatırlayalım:

2007 yılında DTP’de Grup Başkanvekilliği yaparak adını duyuran Selahattin Demirtaş, parti terör bağlantısı nedeniyle kapatıldıktan sonra BDP’ye geçti. 1 Şubat 2010 tarihinde de partiye genel başkan oldu. Koltuğa oturduktan sonra adı sürekli PKK ile anıldı. Yurt içi yurt dışında yaptığı konuşmalarda binlerce insanı katleden terör örgütü PKK’yı meşrulaştırıcı açıklamalarda bulundu. Demirtaş, PKK’yı terör örgütü olarak görmediklerini ifade etti. Demirtaş şunları söyledi: “PKK 30 yıldır Kürt halkının hakları için silahlı mücadele yönetimini seçmiş bir örgüt. PKK’yı silahlı halk harekatı olarak görüyoruz. PKK realite ve dikkate alınması gerekir. PKK’yı bir sorun olarak görmüyoruz. Kürt sorununun bir sonucu.”

Yine 2012 yılının Kasım ayında Mardin’in Kızıltepe ilçesinde konuşan dönemin Demirtaş, teröristbaşı Abdullah Öcalan’ın posterinin açılmasına izin vermeyen polislere tepki gösterirken büyük bir provokasyona imza atarak, “Başkan Apo’nun heykelini dikeceğiz, heykelini..” demişti.

17 Mart 2013’te BDP organizasyonuyla İstanbul’da gerçekleştirilen Nevruz kutlamalarına katılan Demirtaş terörist başı Abdullah Öcalan’ın fotoğrafları önünde, yüzünü kapatan örgüt mensuplarının huzurunda yine terör örgütü propagandası yaptı. Demirtaş bu etkinlikteki açıklamaları nedeniyle açılan soruşturmada 4 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Demirtaş 30 Kasım 2013’de Diyarbakır’da BDP Gençlik Meclisi’nin kongresinde sahneye çıktı. Türk bayraklarının teröristler tarafından indirildiği, PKK, KCK ve YPG paçavralarının asıldığı salonda konuşan Demirtaş, gençleri sokaklara çağırdı ve “Kürdistan küllerinden yeniden doğacak. Başkan Apo yakın zamanda halkın özgürlük talepleri doğrultusunda özgürleşecektir.” dedi.

Demirtaş hendek olaylarında da teröristlere arka çıkmış, 793 askerimizi şehit edenleri övmüştü. 2015 Ağustos ayında Mardin, Diyarbakır, Hakkari, Şırnak ve Muş’ta özerklik ilan eden PKK’lı teröristler yüzlerce hendek açıp barikat kurarak mahalleleri kurtarılmış bölge ilan etti. Selahattin Demirtaş’ın genel başkanlığını yaptığı HDP de belediyelerin imkanlarını kurarak kalkışmaya destek verdi. Güvenlik güçlerinin müdahalesi ile başlayan çatışma ve bombalı tuzaklarda 793 güvenlik görevlisi şehit oldu, 4 binin üzerinde güvenlik görevlisi ise yaralandı. 314 sivil vatandaş hayatını kaybederken, 2 binden fazla vatandaş yaralandı. Yıkılan yüzlerce bina, zarar gören tarihi eserler de cabası. Bu süreçte operasyon bölgelerine giderek güvenlik güçlerini engellemeye çalışan Demirtaş, açıklamalarıyla teröristleri cesaretlendirmeye çalıştı: Cizre, Sur, Silvan, Nusaybin, Gever, Kerboran, Derik, Silopi, Şırnak… Gerçekten tarih yazıyorlar… Barikat, hendek dediğiniz şey darbeye karşı direniştir” demişti.

Demirtaş’ın biyografisindeki en kanlı sayfa 6-8 Ekim 2014’te yaşanan ‘Kobani Olayları’ oldu. Suriye’nin kuzeyinde DEAŞ’la PKK arasında yaşanan çatışmaları bahane eden terör örgütünün Kandil’deki yönetimi Türkiye çapında eylem talimatı verdi. Bu talimat üzerine harekete geçen HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, 6 Ekim’de Merkez Karar Yürütme Kurulu’nu topladı. Toplantı sonrasında “Halklarımıza Acil Çağrı” başlığı altında “AKP iktidarının Kobane’ye ambargo tutumunu protesto etmek üzere halklarımızı sokağa çıkmaya ve sokağa çıkmış olanlara destek vermeye çağırıyoruz” açıklaması yapıldı. Demirtaş kendi sosyal medya hesabından da şu mesajı paylaştı: “Kobane’de durum son derece kritiktir. IŞİD saldırılarını ve AKP iktidarının Kobane’ye ambargo tutumunu protesto etmek üzere halklarımızı hemen şimdi sokağa çıkmaya ve sokağa çıkmış olanlara destek vermeye çağırıyoruz.”

Demirtaş’ın çağrısının ardından sokağa çıkan terör örgütü yandaşları Türkiye’yi yangın yerine çevirdi. 35 il, 96 ilçe olmak üzere toplam 131 yerleşim yerinde yaşanan olaylar sonucunda aralarında Kurban Bayramı’nda yardım dağıtan Yasin Börü, Hasan Gökguz ve Ahmet Dakak’ın da olduğu 53 kişi vahşice öldürüldü. 326’sı kolluk görevlisi, 435’i sivil olmak üzere toplam 761 vatandaşımız yaralandı. 197 okul yakılarak çocuklarımızın eğitim ve eğitime ulaşım hakkı ellerinden alındı. 269 kamu binası tahrip edilerek milyarlarca TL zarar verildi. Bin 731 ev ve işyeri yağmalandı, yıkıldı, yakıldı. 729’u sivil, 501’i kamuya ait olmak üzere toplam bin 230 araç kullanılamaz hale getirildi.

Bu eylem ve söylemlerinden dolayı Demirtaş hakkında 5 ayrı ilde açılan 10’dan fazla dava var. 4 Kasım 2016’da gözaltına alınıp tutuklanan Demirtaş hakkında sadece Diyarbakır Başsavcılığı’nca yürütülen terör soruşturması 142 yıla kadar hapis cezası isteniyor. Açılan davalarda Demirtaş’a şu suçlamalar yöneltiliyor: “Silahlı terör örgütü kurma ya da yönetme”, “terör örgütü propagandası yapmak”, “suçu ve suçluyu övme”, “halkın kin ve düşmanlığa alenen tahrik”, “halkı kanunlara uymamaya tahrik etme”, “suç işlemeye alenen tahrik”, “kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret”, “Cumhurbaşkanı’na hakaret”, “terör örgütü propagandası yapma”, “kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşleri düzenleme, yönetme ve bunların hareketlerine katılma”, “halkı kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşüne kışkırtma”, “kamu görevlisi aleyhine iftira”, “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ni alenen aşağılama”, “Türk milletini ve devletin kurum ve organlarını alenen aşağılama”, “yargı organlarını, askeri veya emniyet teşkilatını alenen aşağılama.”

***

Ve sen kalkıyorsun böyle birisi için “Salıverilsin” diyorsun. Biz de kendi aramızda sen ve senin gibi düşenenlere daha bir çok şey söylüyor olsak da bu sütunlardan şimdilik yalnızca “yuh” diyoruz. Yuh…

Kısıtlamalı mı, kısıtlamamalı mı?

5 Kasım tarihinde bu köşeden uyarıda bulunmuş ve “Böyle giderse kısıtlamalar geri gelir” demiştik. Çarşamba’nın gelişi Perşembe’den bellidir derler. Korona virüs tedbirleriyle ilgili “toplumun belli bir kesiminin” duyarsız davranışları sonucunda sosyal hayata yönelik kısıtlamalara geri döndük. Şimdilik kısıtlamaların dozu düşük tutuluyor, duruma göre bu dozun artırılacağı belirtiliyor. Biz bu dozun giderek artacağı görüşünde olanlardanız. Çünkü toplumun yine “belli” bir kesimindeki duyarsızlık olduğu gidi devam ediyor önlemlere karşı.

Kovid-19 tedbirleri kapsamındaki sokak yasağı cumartesi günü saat 20.00’de başladı. Ancak yasağın, lokanta, kafe kısıtlamasının başladığı Cuma saat 20.00’de başladığını düşünen birçok esnaf cumartesi sabahı kepenklerini birkaç saat gecikmeyle saat 10.00’da açtı. Caddeler, meydanlar boş kaldı. Lokantalar ise sadece paket servis yaptı.

Cuma akşamı 20.00’dan başlayıp cumartesi günü saat 10’a kadar sokağa çıkma yasağı olduğunu düşünen vatandaşlar, cumartesi günü saat 10.00’a kadar dışarı çıkmadı. Saat 10.00’dan sonra da cadde ve sokaklarımız genel olarak boş kaldı, vatandaşlarımızın çoğu evlerinde kalmayı tercih etti.

İŞTE YASAKLAR

Cuma akşamı başlayan yeni koronavirüs tedbirlerinin ayrıntıları şöyle:

-Tüm illerde 65 yaş ve üzeri kişiler 10.00-13.00, 20 yaş altı bireyler ise 13.00-16.00 saatlerinde sokağa çıkabilecek.

-Çalışanlar, iş yerleriyle illiyetlerini gösteren çalışma, SGK kaydı gibi belgeleri ibraz etmeleri halinde kısıtlamadan muaf olacak.

-Hafta sonları tüm kesimler sadece 10.00-20.00 saatleri arasında sokağa çıkabilecek. Bu saatler dışında sokağa çıkma kısıtlaması uygulanacak. Üretim, imalat ve tedarik zincirindeki kurum ve kuruluşlar kısıtlamadan muaf olacak ve hizmet vermeye devam edecek.

-Yeni bir karar alınıncaya kadar hafta sonlarında da uygulama bu şekilde sürecek.

-Hafta sonları sokağa çıkma kısıtlamasının uygulandığı süreler içerisinde vatandaşların özel araçlarıyla şehir içi ya da şehirler arası seyahate çıkmamaları esas olacak.

Şimdilik kısıtlamalar bunlardan ibaret. Maalesef daha ileri seviyedeki kısıtlamalara doğru hızla ilerliyoruz. Görünen köy kılavuz istemez.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER