Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay

YÜCE TANRI KUT VERİRSE TÜRKLERDE KUT ANLAYIŞI

Cenâbı Hakk, insanı halifesi olarak yaratmış, kendisine ibadet ve itatla kulluk etmesinin yanında yeryüzünü imar etmek ve yeryüzünde adaletle dayanan bir düzen kurmakla görevlendirmiştir.
Yüce kitabımızda insanoğluna yüklenen bu göreve şöyle dikkat çekilir:
“Ey Davud! Biz seni yeryüzünde halife kıldık. O halde, insanlar arasında adaletle hükmet…(38 Sad/26). (Ayrıca adalet için bak: 16 Nahl/90, 4 Nisa /58, 5 Maide /8).
“Semûd kavmine de kardeşleri Sâlih’i gönderdik. Dedi ki: Ey kavmim! Allah’a kulluk edin, sizin O’ndan başka tanrınız yoktur. O, sizi yerden var etti ve size orayı mamur hale getirme (imar etme-işleme) görevi verdi. O halde O’ndan mağfiret isteyin; sonra O’na tövbe edin. Şüphesiz rabbim yakındır, duaları kabul eder” (11Hûd /61.).
Yani sizi, yeryüzünü mamur hale getirmekle mükellef kıldı. “Hani rabbin meleklere, ‘Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım ’demişti.” (2 Bakara /30) Yani yeryüzünde mahlûkatın arasında benim yerime adalet dağıtacak bir halife. O halife Hz. Âdem ve mahlûkat arasında Allah’a itaat çerçevesinde hüküm ve adaleti icra edenlerdir. Ancak Kur’an, insanlara medeniyet kurma sorumluluğunu yüklemeyen bir din ve ibadet kitabı değildir ve olmamıştır. Kur’an’ın insana yüklediği vazife aslında kapsamlı ve genel manasıyla yeryüzünü imar etmektir. Bu vazife, muhtevası itibariyle sağlam bir İslam toplumu ikame etmeyi, şümullü bir insan medeniyeti kurmayı içine alır ki, insan böylece icbar ve zor kullanarak değil, öğreterek ve severek yeryüzünde Allah’ın adaletini ve hükmünü göstersin. Kur’an’da benzeri çokça bulunan bu ayetler, insana dünya hayatında yapması gereken esas görevinin açık bir tarifini ihtiva etmektedir. O görev, bu dünya gezegenini imar etme uğrunda faal bir insan topluluğu oluşturmaktadır. İmar kelimesinin içine aldığı maddi, ilmi ve iktisadi manaların tamamını şâmil (içine alan), topyekûn bir imardır. Bunun için Allah, kendisinin çizdiği şekilde bu görevi kabul eden insanı “Halife” lâkabıyla şereflendirmiş, ona “imamlık-önderlik” sıfatını vererek ikramda bulunmuştur.
Yüce Allah, insanı yeryüzünde kendisine halife olarak yaratıp, birçok nimetleri onun emrine- idaresine vermiş ve bu bağlamda dünyasını mamur ve ahiret hayatı için de bir köprü olması için medeniyet kurma sorumluluğunu da yüklemiştir.
Sorumluluklarımızı özetleyecek olursak; Yüce Allah insana dört türlü sorumluluk yüklemiştir: Allah’a, topluma yani içinde yaşadığı toplum olmak üzere bütün insanlığa, kişinin kendisine yani nefsine, yaşadığı çevre ve doğaya karşı insan sorumlu tutulmuştur. (İpek,2013. s.439)
Elmalılı Hamdi Yazır Bakara suresi 30. Ayetin tefsirini yaparken “halife” sözünü şöyle açıklar:
“Kendi irâdemden, kudret ve sıfatımdan ona bâzı salâhiyetler vereceğim; o bana vekâleten mahlûkâtım üzerinde birtakım tasarruflara sâhip olacak; benim adıma ahkâmımı icrâ edecek; o bu hususta asıl değil, ancak benim bir vekîlim olacak. İrâdesiyle benim irâdelerimi, benim emirlerimi, benim kânunlarımı tatbîke memur bulunacak. Sonra arkadan gelenler ona halef olarak aynı vazîfeyi icrâ edecek ve “O (Yüce Allah) sizi yeryüzünde halîfeler kıldı.” (En’am, 165) âyetinin sırrı ortaya çıkacak” (Elmalılı, Hak Dîni, I, 299, 300).
Mârifetullah (Allah’ı bilmek)le, Arzı/yeryüzünü imar etmekle, işlemekle ve Allah’a kulluk etmekle ve (ibadetullah) ibadet etmekle yükümlü olan insan aynı zamanda yeryüzünü adalet içerisinde idare etmekle (Halifetullah, Allah’ın halifesi olmakla) de yükümlü kılınmıştır.
Eski Türk hakanları Yüce Allah’tan kut alarak hakanlık makamına oturduklarına ve Yüce Tanrı tarafından cihanın idaresi ile yani İslâmi anlamda “halife” olarak görevlendirildiklerine inanırlardı.
Türk dilinin en eski sözcüklerinden birisi olan ve Yüce Allah (c.) tarafından Türk hakanlarına verilen ve gerektiğinde geri alınan kut’un; lütuf, ihsan, bağış, devlet, devletli, dünyayı idare etme yetkisi ve görevi, kısmet, nasip, gökten inen nur, gibi çeşitli anlamları vardır. Kut, Allah’ın bağışı ile elde edilen ve sahip olunduğu sürece her şeyin yolunda gittiği ilahi kaynaklı bir güçtür. İslâmi dönemle birlikte kut anlayışı hemen hemen aynı mana ile kültür hayatımızda Allah’ın takdiri, rahmeti, bereketi, yardımı anlamları da yüklenmiş bir kavram olarak yaşamaya devam etmektedir.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER