Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Ramazan Balkan

YOL AYRIMINDAKİ TÜRKİYE -7-

1. Avantajlarımız/Dezavantajlarımız
Bugün Türkiye’nin en önemli sorunu güneydoğuda devlet hâkimiyetinin yavaş yavaş ortadan kalkmasıdır. En yetkili ağızların ifade ettiği kadarıyla, PKK bölgede; asayiş karakolları, vergi daireleri, mahkemeler, asker alma şubeleri gibi kurumlarını oluşturmuştur. Yine kendini Türkiye’ye yakın eden unsurları bölgeden göçe zorlayarak etnik temizlik yapmaktadır. Son Cizre olayları bu etnik temizliğin bir tezahürüdür.
Peki, bu noktaya nasıl geldik? Hükümet iyi niyetle açılım sürecini başlattı. Hükümetin genel kanaati şu idi; “Kürtlere sosyal ve kültürel haklar tanır, peşinden bir af süreci başlatır silaha bulaşmayanları affedersem, silaha bulaşanlarda pişmanlık duyup teslim olur. Böylece dağdan inilir, silah devreden çıkar, kan dökülmez, ülkeye barış ortamı gelir. Yıllarca içte ve dışta Türkiye’nin başını ağrıtan bir sorun da çözülmüş olur.” Tabi ki bir vatandaş olarak bu düşünceye katılmamak mümkün değil. Ülkede barış ve huzur ortamını kim istemez ki? Ancak karşı taraf bizim gibi mi düşünüyor? Hayır.
Bu durum tespitini yaptığımızda gelinen noktanın pek hayra alamet olmadığı anlaşılacaktır. Bir tarafta geri çekilen devlet öbür tarafta adım adım nihai hedefine doğru ilerleyen örgüt var. Bu durum tersine döndürülemezse Türkiye’nin çözülmesi ve bölünmesi yakın demektir. Biz bu durumun farkında olmayabiliriz ama dışarıdan ülkemize bakanlar bu gerçeğin farkındalar. Nitekim geçen yıllarda Rus hükümet yetkililerinden Mihail Barşçevskiy; “Bir süre sonra Türk topraklarında Kürt devleti kurulursa, yani Türkiye ikiye bölünürse çok şaşırmam. Çünkü etnik sorunlar ya soykırımla, yani yok etmeyle ya da ayrılmayla, ayrı bir devlete dönüşmeyle çözülür” öngörüsünde bulunmuştu.
Gelinen bu son noktada avantajlarımız veya dezavantajlarımız nelerdir? Bunları ölçmekte tartmakta fayda var. Doksan yıllık Cumhuriyet politikaları sayesinde Türkiye olarak an itibariyle avantajlarımız şunlardır;
-Ülkemizde dil birliği sağlanmıştır. Ülkemizin en doğusundan en batısına Türkçe hâkim anlaşma lisanıdır. BDP genel başkanı bile bölgedeki mitinglerinde Türkçe konuşuyor.
-Türkiye’de ekonomik bütünleşme sağlanmıştır. İstanbul, İzmir, Ankara, Adana, Antep, Samsun, Diyarbakır ekonomik merkezler olmuştur. Dolayısıyla güneydoğu ekonomisi Türkiye’yle bütünleşmiş o kadar uğraşılmasına rağmen Erbil’e değil İstanbul’a bağlılığını sürdürmektedir.
-Türkiye’de para birliği sağlanmıştır. Türk parası ekonomiye hâkim olmuş Türk bayrağını indiren veya Atatürk heykelini yakmaya çalışanlar üzerinde Türk bayrağı ve Atatürk fotoğrafı bulunan Türk parası kullanmaktadır.
-Türkiye coğrafyası bugün fiziki anlamda bütünleşmiştir. Ülkemizin dört bir yanına ulaşan kara ve demiryolu ağlarıyla Türkiye fiziki anlamda birleşmiştir. Bu birleşme ekonomik, sosyal ve kültürel birleşmeyi korumaktadır.
-Halkımız arasında tarih birliği, duygu birliği ve ortak yaşama arzusu halen mevcuttur. PKK o kadar uğraşmasına rağmen Türk-Kürt kavgası veya bölgede geniş çaplı ayaklanma yaratamamıştır.
-TSK gücünü ve emir-komuta zincirini korumaktadır. Bir iç ayaklanmayı veya bu ayaklanmayla bütünleşecek dış saldırıyı önleyecek güçtedir.
Bu sıraladıklarım Türkiye’nin sorunu çözmede kullanacağı avantajlardır. Gelelim dezavantajlarımıza;
-PKK, Türkiye’ye karşı yürüttüğü savaşta “Dış Destek” sağlamıştır. Bu destek ne yazık ki stratejik müttefikimiz ABD’dir. Bu gücü Türkiye’ye karşı kaldıraç olarak kullanmaya çalışmaktadır.
-PKK’nın yurt dışında bir diasporası oluşmuş, Türkiye’ye karşı yürüttüğü savaşı AB, BM, Avrupa, Amerika, Rusya gibi değişik coğrafyalara ve kurumlara kaydırmıştır.
-PKK otuz yıllık bir mücadele döneminde ordulaşmasını tamamlamış, gerilla savaşını geliştirmiş, sosyal tabanını oluşturmuş ve savaşmasını öğrenmiştir.
-PKK, Türkiye’nin zayıf noktalarını iyi tespit etmiştir. 30 yıllık süreçte aynı çizgide silahlı mücadelesini yürütürken Türkiye birçok defa politikalarını değiştirmiş her defasında da örgütün gerisinde kalmıştır
-Her savaş; kendi tarihini, kahramanlarını ve kahramanlıklarını yaratır. PKK da bu ölçekte kendi tabanı açısından şanlı bir direniş tarihi yaratmıştır. Bu mücadeleyi bir kahramanlık ve kendini milleti adına feda etme duygusuna dönüştürmüştür. Yoksa kim bombayı beline bağlayıp kalabalıkların içinde patlatır.
Yazıma M. Kemal’in saltanatın kaldırılması sırasında sarf ettiği; “Hâkimiyet ve saltanat hiç kimse tarafından hiç kimseye, ilim icabıdır diye müzakereyle, münakaşa ile verilemez. Hâkimiyet, saltanat kuvvetle, kudretle ve zorla alınır” cümleleriyle son vermek istiyorum. Avantajlarımız ve dezavantajlarımız ortada. PKK silahlı güce ve bu gücün kazanımlarıyla masaya oturup güneydoğudaki hâkimiyetimize son vermeye çalışmaktadır. Şimdi kendimize sormamız gereken soru şu; hâkimiyetimizi kuvvet ve kudretle korumaya mı çalışacağız veya masaya oturarak müzakereyle münakaşayla karşı tarafa mı vereceğiz. Tarih tekerrürdür, unutmayalım, masaya oturduğumuzda çoğu zaman kaybeden olarak o masadan kalktık. Bu köşemizi takip edenlere de Osmanlı Devleti’nin yıkılış sürecini inceleyen Tanju AKAT’ın “Osmanlı Devleti’nin Stratejik Sorunları” kitabını tavsiye ediyorum.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER