Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Sezer Küçükkurt

Yok daha neler – Kocatepe Gazetesi

Sezer Küçükkurt 3 Mart 2013 Pazar 15:41:14
  Bir “Türk” kavgasıdır gidiyor ya. Hatta devletin adının neden “Türkiye” olduğu tartışılır oldu ya. “Türk Devleti” ya da “Türkiye” demek neredeyse kabahat halini alır oldu ya. Biz de “Neden Türk Devleti ya da Türkiye” diye sorar olmuştuk kendi kendimize.
Bu konudaki kupürleri karıştırırken “İşte Pazar köşesi için kupürümüzü bulduk” dedik. Biliyorsunuz, Pazar günleri bu köşeden arşivimizdeki kupürleri paylaşmaya çalışıyoruz sizlerle. Ne yazık ki bu kupürü hangi gazeteden, kimin yazısından kestiğimizi not almamışız, o nedenle yazarından peşinen özür diliyoruz. Bakın Neden “Türk Devleti” denilmiş bu kupür vasıtasıyla hatırlayalım.
“Bazılarının sandığı gibi Türk ulusu cumhuriyetle yaratılmış değildir. Devletin ve milletin adında kullanılsa da kullanılmasa da Türk diliyle konuşan bir millet ve onun devleti en geç M.Ö. 4. yüzyıldan beri vardır. M.Ö. 209-174 yılları arasında Asya Hunlarının hükümdarlığını yapan Motun (Mete), Türk destanı ve sözlü tarihinde Oğuz Han olarak geçer ve sonraki bütün hanedanlar kendilerini Oğuz Han’a bağlarlar. İlk Osmanlı tarihlerinde Osman Gazi’yi Oğuz Han’a bağlayan şecereler vardır. Köktürkler de Uygurlar da Hunlardan çıkmıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nden önce tarihte iki devlet Türk adını taşır: Ötüken merkezli Türk Kağanlığı (Köktürkler) ve Mısır’da kurulan Türk Devleti (Memlükler = ed-devletü’t-Türkiyye). 11. yüzyılda Kaşgarlı Mahmut sözlüğüne “Türk Lehçelerinin Divanı” adını vermiştir. Aynı yıllarda Yusuf Has Hâcib yazdığı eserin (Kutadgu Bilig) dilinden Türkçe diye söz eder.
11. yüzyılda Anadolu’da Bizans hâkimiyeti vardır. Roma İmparatorluğu aşağı yukarı milat yıllarında Anadolu’yu ele geçirmiş ve 395’te ikiye bölününceye kadar bu toprakları yönetmiştir. Bizans (Doğu Roma), bu imparatorluğun devamıdır ve 11. yüzyılda hâlâ bu topraklara hâkimdir. Bizans hâkimiyeti altında Anadolu’da yaşayan insanların büyük ekseriyeti Rumca konuşmaktadır. Ancak Ani bölgesinde Bizans’a tâbi Ermeniler vardır. Kürtler ise şimdiki İran-Irak sınırlarında uzanan Zagros Dağları’nda yaşamaktaydılar. Bugünkü Türkiye sınırları içinde ancak Hakkâri ile Şeddatlıların bulunduğu Iğdır’da Kürtler vardı. Selçuklu Oğuz Türkleri 1064’ten itibaren Kars ve Kuzey Azerbaycan’a, 1071’den itibaren Anadolu’ya girmeye başladıkları zaman durum buydu.
Anadolu’nu fethinden sonra ilk Türk beylikleri Doğu ve Güney-Doğu Anadolu’da kuruldu: Erzurum ve civarında Saltuklular, Erzincan, Kemah ve Divriği’de Mengüçekliler, Ahlat’ta Sökmenliler, Diyarbakır ve civarında İnaloğulları, Dilmaçoğulları, daha sonra Artuklular, Mardin ve Harput’ta yine Artuklular, Elazığ’da Çubukoğulları, Sivas, Tokat, Çankırı bölgelerinde Danişmentliler. Bunların tamamı Oğuz Türkleri idi ve kendilerini Türk bilmekte idiler. Önce İznik’i, sonra Konya’yı başkent edinen Anadolu Selçukluları daha sonra diğer beylikleri topraklarına katarak Anadolu’daki en güçlü Türk devleti oldu.
1250’de Anadolu’da ikinci beylikler dönemi başladı: Karaman ve civarında Karamanoğulları, Kütahya ve civarında Germiyanoğulları, Kastamonu ve civarında Candaroğulları, Denizli ve civarında İnançoğulları, Aydın ve civarında Aydınoğulları, Manisa’da Saruhanoğulları, Balıkesir ve civarında Karesioğulları, önce Söğüt, daha sonra Bursa’da Osmanoğulları, Muğla’da Menteşeoğulları, Antalya ve civarında Hamitoğulları, Adana’da Ramazanoğulları, Elbistan ve Maraş’ta Dulkadıroğulları… Bunların da tamamı Oğuz Türkleridir; saraylarında Türkçe konuşulmuş ve Türkçe kitaplar yazılmıştır. 15. yüzyıl boyunca Doğu ve Güney-Doğu Anadolu, Karakoyunlu ve Akkoyunluların elinde kalmıştır.
Bütün bu beylikler ve devletler kendilerine Türk, dillerine Türkçe demişlerdir. Yabancılar da onları Türk veya Türkmen olarak anmışlardır. Daha o dönemlerde Avrupa’daki haritalarda Anadolu, Turkiya veya Turkmeniya olarak gösterilmiştir. Osmanlılar da dillerini hep Türkçe olarak adlandırmışlardır. Osmanlıca terimi ancak 1850’de ortaya çıkmıştır. Buna rağmen 1876 anayasasında dilimizin adı yine Türkçedir.
İşte bu apaçık tarihî gerçeklikler dolayısıyla devletimiz “Türk Devleti”dir. Tabii bu tarih sıradan bir tarih değildir. Kan ve ateşle doludur; milyonlarca şehit ve gazinin eseridir. Şimdi bedavadan bu devlete birilerini ortak edeceğimizi hiç kimse düşünmesin.”
Adını bilemediğimiz yazarımız gayet güzel bağlamış yazısının sonunu. Binlerce yıllık gerçekleri bir çırpıda kenara bırakacağız ve “Türk” ismini yürürlükten kaldıracağız öyle mi?.. Yok daha neler…

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER