'Yeni ve güçlü, milli ve yerli bir siyasi anlayışa ihtiyaç var'
Alternatif Politikalar Merkezi başkanı ve 22. Dönem milletvekili Dr. Mahmut Koçak 15 Temmuz’un 1. yılında bir açıklama yayınladı.15 Temmuz'da Cumhuriyet tarihinde ilk defa halk ve ordunun doğrudan doğruya karşı karşıya getirilmeye çalışıldığını fakat, gerek Türk halkının, gerekse de onun gözbebeği olan Türk silahlı Kuvvetleri içerisindeki vatanperver askerlerin kararlılığı, kahramanlığı ve devletine sahip çıkmasıyla birlikte bu [&hellip]
Alternatif Politikalar Merkezi başkanı ve 22. Dönem milletvekili Dr. Mahmut Koçak 15 Temmuz’un 1. yılında bir açıklama yayınladı.
15 Temmuz’da Cumhuriyet tarihinde ilk defa halk ve ordunun doğrudan doğruya karşı karşıya getirilmeye çalışıldığını fakat, gerek Türk halkının, gerekse de onun gözbebeği olan Türk silahlı Kuvvetleri içerisindeki vatanperver askerlerin kararlılığı, kahramanlığı ve devletine sahip çıkmasıyla birlikte bu darbe girişimi akamete uğratıldığını belirten Mahmut Koçak açıklamasında şu görüşlere yer verdi:
“Hiç kuşkusuz burada Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ortaya koyduğu dik duruş da oldukça önemliydi. O, daha önce örneklerine rastladığımız ve halen görmeye devam ettiğimiz bir çok lider gibi teslim olmadı. Bilakis, halkıyla birlikte Yeni Türkiye’nin bağımsızlığı, bekası noktasında bir mücadele verdi. Bu mücadele, Sayın Cumhurbaşkanının liderlik vasfını gerçek manada ortaya koydu.
Hedef, iç savaş üzerinden Türkiye’yi bölmek ve daha kontrol edilebilir bir hale getirmekti. Diğer taraftan, darbe püskürtüldü ama her şey bitti demek için de vakit henüz erken. Çünkü Türkiye adı konulmamış bir kurtuluş savaşının içinde. Bir taraftan yeniden yapılandırılan “Eski Türkiye”; diğer tarafta ise nokta suikastlardan iç savaş olasılığına kadar her türlü olasılığın göz önünde bulundurulduğu ve buna karşı ellerin tetikte olduğu bir “Yeni Türkiye” söz konusu. Bu mücadele, tam bağımsız Türkiye’nin inşasına kadar devam edecektir.
“Güçlü İstanbul”, sadece “Güçlü Türkiye” demek değildir. “Güçlü İstanbul”, şu an kan ve zulme uğrayan, gözyaşlarının eksik olmadığı gönül coğrafyamızın da kurtuluşu, teminatı demektir. O yüzden Türk halkı 15 Temmuz’da sadece kendisi adına değil, tüm Türk-İslam dünyası ve ezilmişler/mazlumlar adına da bu mücadeleyi vermiş, kanını akıtmıştır; yüzyıllardır olduğu gibi..
Bunun için hedefin “Güçlü İstanbul”u hedefleyen “Yeni Türkiye” olduğunun farkındayız!
Zaten meselenin püf noktasını da burası oluşturuyor: Milli, bağımsız ve güçlü bir Türkiye için “Eski”den “Yeni”ye sancılı bir dönüşün ve buna engel olmaya çalışan bir takım iç ve dış dinamikler, çıkar grupları, güç odakları ve ihanet şebekeleri ile tek başına mücadele halinde olan bir “Milli İrade” gerçeği ile karşı karşıyayız.
15 Temmuz’u anlamanın yolu, uluslararası sistem ve Türkiye’deki devlet inşa süreçleri arasındaki ilişkiyi analiz etmekten geçmektedir. Türkiye sisteme direndiği ve Batı ekseninden kaymaya çalıştığı her dönemde sosyo-ekonomik, siyasi istikrarsızlıklara itilmekte, başarısız bir devlet gibi gösterilmeye çalışılmakta, akabinde de darbeler üzerinden sistem revizyona tabi tutularak, yeni döneme hazır bir hale getirilmektedir. Dolayısıyla, oyunun mantığı hep aynıdır.
Günümüze gelindiğinde de oyunun bu mantık çerçevesinde uygulanmaya çalışıldığı görülmektedir.
• Türkiye, 100 yıllık yarım kalmış bir hesaplaşmanın doğrudan içine girmiş durumdadır. ABD Ortadoğusunun önündeki en büyük engellerden biri olan Yeni Türkiye’ye yönelik dolaylı saldırıların yerini doğrudan saldırıların almaya başlaması bunun göstergesidir. Bu bağlamda, “15 Temmuz Darbe Girişimi” bu doğrudan saldırının öncüsüdür. Yani, başladığı ve bittiği tarih değil!
• Dolayısıyla devletimiz ve milletimiz bir beka tehdidi ile karşı karşıyadır. Yakın çevremizde inşa edilmeye çalışılan BOP devletçikleri bu bağlamda bekamızı hedef alan, ülkemizde etnik-mezhepsel bazlı birer iç savaş unsuru olarak karşımıza çıkmaktadır.
• Bunun için devletimizin caydırıcılığı, milletimizin milli birlik ve beraberliği ile sağduyusunun devamlılığı, daha da güçlendirilmesi kaçınılmazdır.
• Devletimizi ve milletimizi hedef alan her türlü tehdidin anında bertaraf edilmesi kaçınılmazdır. Bu noktada zaman kaybedilmemeli ve kamuoyunu en ufak bir şüpheye sokacak adımlardan uzak durulmalıdır.
• Devletin çok hızlı bir şekilde inşa süreci tamamlanmak zorundadır.
• Bu bağlamda siyaset kurumunun kendini gözden geçirmesi, yeni ve güçlü bir siyasi anlayışın inşası, milli, yerli kadrolar ve yapılanmanın göreve davet edilmesi siyaset kurumu için kaçınılmazdır. Bu güçlendirmeyi yapacakların yeterli tecrübeye sahip olduğuna inanıyorum.
• Zira, milli ve güçlü bir siyasi duruşun ne kadar önemli olduğu 15 Temmuz’da bir kez daha görülmüştür!”