“Yaşananlar görülmüş şey değil”
AK Parti Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ülke gündemine oturan “yargı krizi” ile iliili değerlendirmede bulundu. Özkaya “Bir Yüksek Mahkemenin diğer bir Yüksek Mahkeme Üyelerini verdiği karar üzerine savcılığa şikayet etmesi hukuk uygulamasında görülmüş bir şey değildir” dedi.
AYM ile Yargıtay arasında yaşanan yetki karmaşası ülke gündemindeki yerini koruyor. AK Parti Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya değerlendirmesinde şunları söyledi:
“Zor zamanlarda tuhaf işler oluyor.
Herkesin derin bir nefes alıp sakin olması ve ince düşünmesi gerekiyor.
Erkler ayrılığı, medeni ve hukuki bir iş bölümü olup tüm Erk’ler gücünü anayasadan alır ve hepsi de Aziz Milletimiz adına yetki kullanırlar.
Ancak hiç bir organ ve makam da son sözü söylemenin rahatlığı ile la yüsel değildir, ben ne söylersem o olur diyemez.
Soyut hukuk kurallarının somut olaylara uygulanmasını sağlayan hukukun yorumlanmasının ilk şartı hüsnüniyetli olmaktır.
2010 Anasaya Değişikliği ile 2012 yılından itibaren Bireysel Başvuru getirilmekle ve 6216 Sayılı Anayasaya Mahkemesi Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkındaki Kanunun 50/1-2.maddeleri yürürlükte olduğu müddetçe bu ve benzeri tartışmalar olacaktır. Eğer “hak ihlali mahkeme kararından kaynaklanmışsa dosya yeniden yargılama yapılmak üzere mahkeme gönderilir” hükmü olduğu müddetçe, her daim Yüksek Yargıtay ve Danştay’ın temyiz incelemesi üzerine verdiği kesin kararları, AYM’nin adeta bir süper temyiz mahkemesi gibi incelemesi bu sonuçlarını doğurma ihtimali her daim olacak ve bu tartışma canlılığını ve sürekliliğini koruyacaktır. Elbette ki bu durumda Yüksek Mahkemelerin kesin kararları tartışma konusu olacak ve bu da bir huzursuzluk sebebi olacaktır. Dolayısıyla 6216 SK’nun 50.maddesi yeniden müzakere edilmeli, uygulamalı ve karşılaştırmalı hukuktaki emsal örnekler dikkate alınarak bir çözüm üretilmelidir.
Geçen yıl TBMM’de Anayasa Mahkemesinin bütçesi üzerinde yaptığım konuşmada vurguladığım gibi 6216 SK’nun 65/1.maddesi yürürlükten kaldırılmalı ve AYM bizim toplu tüm mahkemelerde uyguladığımız gibi 2/3 çoğunlukla karar vermelidir. 3 üyeli ACM, Ticaret ve İdare Mahkemeleri, 3 üyeli BAM ve BİM’ler ile 5 üyeli Yargıtay ve Danıştay da olduğu gibi 2/3 çoğunlukla karar vermelidir. Yasama organı, kendisinin ve diğer organların da sınırlarını çizen erkler ayrılığında en üst organdır. Yasamanın verdiği bir kararın AYM’nin müzakereye katılan üyelerinin eşitliği halinde başkanın oyu ile iptali gibi demokratik temsili ipotek altına alan bir karar alma usulü kabul edilemez.
Diğer taraftan AY m.83/2 ve 14.madde tartışmalarına gelince; mevcut 14.maddenin 2001 değişikliği öncesi ve mevcut halinde bir muğlaklık vardır. Burada bir pozitif düzenleme boşluğu mevcuttur. Hüküm var ama içi belirsizdir. Anayasanın kabul edildiği 1982 tarihlinde 2 Sayılı Hıyaneti Vataniye Kanunu mevcuttu. Bu Kanun 3713 Sayılı Terörle Mücadele Kanunu ile 1991 yılında yürürlükten kaldırıldı. O tarihte vatana ihanet kavramını anlamlandırmak daha kolaydı. Bugün ceza hukukundaki dar yorum, kıyas yasağı ve kanunilik ilkesi gereğince milletvekili dokunulmazlığı gibi temel bir konunun kolluk veya cumhuriyet savcılarının takdirine bırakılması ve pozitif düzenleme boşluğunun bırakılması doğru değildir. Esasen AY’nin 14.maddesindeki “durumlar”, Yargıtay 3.Ceza Dairesinin dünkü kararında isabetle saydığı suçları kapsadığını ben de düşünüyorum. CMK’ya bu yönde konulacak bir düzenlemenin mevcut tartışmayı kökten bitireceğine inanıyorum.
Son olarak; mahkeme kararları kutsal metinler değildir. Her türlü eleştiriye açıktır. Ancak kesinleşmiş kararlara uymak da herkesin görevidir. Bir Yüksek Mahkemenin diğer bir Yüksek Mahkeme Üyelerini verdiği karar üzerine savcılığa şikayet etmesi hukuk uygulamasında görülmüş bir şey değildir. Tüm Yüksek Mahkemelerimiz milletimizin saygın kurumlarıdır. Mahkemeler, verdikleri kararlarla ve anayasal sınırlar içinde kalarak saygınlıklarını öncelikle kendileri korumalı, tartışmaların odağı haline gelmemelidir. Konuşmak ve iletişimde olmak sorunların çözümünde ilk ve en temel şarttır. Yüksek Mahkeme Başkanlarımızın en kısa sürede bir araya gelerek bu sorunu derin bir krize dönüşmeden çözeceklerine inanıyorum. Kişilikleri, mesleki birikimleri ve tarihi sorumlulukları bunu yapmaya fazlasıyla yetecektir…”