Yaşamı amme hizmeti ile geçti

AFTAŞ Yönetim Kurulu Başkanı Kadir Altınkaya, dostu merhum İbrahim Küçükkurt'un hayata şevk ve heyecanla bağlı olduğunu kaydetti AFTAŞ Yönetim Kurulu Başkanı Kadir Altınkaya, kadim dostu merhum İbrahim Küçükkurt'un sosyal hayatı ile ilgili konuştu. Altınkaya, şu ifadeleri kullandı: 'Benim oturduğum bu yerde salonda bulunan herkesin oturabileceğine inanıyorum. Herkesin rahmetli İbrahim Küçükkurt’la güçlü anıları, birliktelikleri, düşüncede paylaştıkları [&hellip]

Yaşamı amme hizmeti ile geçti

AFTAŞ Yönetim Kurulu Başkanı Kadir Altınkaya, dostu merhum İbrahim Küçükkurt’un hayata şevk ve heyecanla bağlı olduğunu kaydetti

AFTAŞ Yönetim Kurulu Başkanı Kadir Altınkaya, kadim dostu merhum İbrahim Küçükkurt’un sosyal hayatı ile ilgili konuştu. Altınkaya, şu ifadeleri kullandı: “Benim oturduğum bu yerde salonda bulunan herkesin oturabileceğine inanıyorum. Herkesin rahmetli İbrahim Küçükkurt’la güçlü anıları, birliktelikleri, düşüncede paylaştıkları var. Dolayısıyla ben kendimi çok şanslı hissediyorum. Gerçekten affınıza sığınarak sizin adınıza İbrahim Ağabey’i anlatmak istiyorum. Açıkçası babamın bürosunun yanında matbaacılık yaptığı bir dönemde yurt dışından döndüğümde komşumuz gazeteci İbrahim Bey’le tanıştım. Daha sonra babamla olan 7 günlük Cumartesi, Pazar da dahil bazen babamın bürosunda bazen de gazetede, sohbetlerinde bulundum. Orada Afyon eşrafı ve insanının toplanıp hep Afyon konuştuğunu, Afyon’u düşündüğünü, Afyon’u şakalaştığını, Afyon nefesi aldıklarını, hep yanlarında bir çırak gibi durarak böyle bir ömür geçirmeye başladım. Bu dostluğumuz her nasılsa aramızdaki yaş farkına rağmen arkadaşlığa sonra da birbirimizi o kadar iyi anlayınca da dostluğa dönüştü. Birbirimizi kırmaktan, birbirimize yanlış söylemekten hiç çekinmez bir muhabbetle güzellik yaşamaya başladık. Bu benim için inanılmaz bir zenginlikti. İbrahim Ağabey enteresan bir insan, özelliklerini söylemek zor. İstikrarlı, disiplinli, her işi sürekli takip eden bir insandı. Bir toplantıya başlarız, biz tabi bir kaç ay sonra o düzenli toplantıdan vazgeçeriz, İbrahim Ağabey’den telefon haber, gitmiyor muyuz, yapmıyor muyuz? Uzun süre Esvap Eminler’in evde her ayın 2’nci ve 4’üncü Perşembesi Afyon’u 75 yaşı aşan insanlarla konuştuk. Bir çoğunda günlük hayatın mahremi de dahil. Konuşamazdık, söyleyemezdik o kadar mahrem bir toplantıyı da ama içi Afyon’du. Daha sonra rahmetli Av. Cemalettin Öz Ağabeyimizin bürosunda 1981’den başlayan 2011’e kadar süren bir toplantı düzeni de var.
“YÜKSEK SOVYET” ESPRİSİ
İçerisinde rahmetli babam Orhan Altınkaya, rahmetli Mustafa Akkent, rahmetli tarih hocası Niyazi İplikçioğlu, yaşayanlardan Bahattin Şemşimoğlu, gömlekçi namlı İsmail Özgan Ağabeyimiz, Balı Açıkgözoğlu gibi dostlarının katıldığı sohbetleri vardı. Av. Cemalettin Öz’ün bürosunda her Cumartesi günü Afyon’u, vatanı kurtarmak konulu sohbetler. Hatta bu büroyu merak edenler tarafından bu gruba Yüksek Sovyet lakabı takıldı. Bu salonda bulunan bir ağabeyimiz tarafından. Onlar Yüksek Sovyet üyeleri, ben de çırağı olarak orada idim. Gerçekten her Cumartesi istisnasız hastalık gibi bir şey olmazsa bu büroda toplanılır, gelmiş geçmiş konuşulur. Yine burada rahmetliye ben kusura bakılmazsa Hacı Ağabey diyeceğim çünkü aramızdaki bütün ilişki Hacı Ağabey ve Hacı Kadir şeklinde idi. Bizim Kitap Kulubü arkadaşlarımızın da hepsi yaşı ne olursa olsun ondan büyük olanda olsa Hacı Ağabey diye konuşurdu. 20 yılı aşkın bir kitap kulübü üyeliğimiz vardı. Duyduklarımızı, okuduklarımızı, konuştuklarımızı, beğendiklerimizi orada hep paylaştık. Ayda 2 Salı olmak üzere çok dostlar geçti. Bu bürodaki konuşmalara baktığımızda “Yüksek Sovyet üyeleri, delegasyonu da hakikaten komünistler olur. Hacı Ağabey tüm hoşgörüsü ile ‘Zaten ben ilk komünistlerdenim. O delegasyondan utanmayalım” derdi. Hakikaten Afyon’un geleceğini, geçmişini, kimin ne olduğunu iyi bilirdi. Ben samimi bir şey söyleyeyim; çocukların nasıl davrandığını bana 50 yıl önceki atasının ticari ortaklığını anlatarak örneklerdi. Allah, Allah bugünkü çocuklar aynı davranıyorlar. Böyle çok şaşılacak şeyle karşılaştım. 40-50 yıllık dilimde Afyon’da nelerin nasıl olduğu inanılmaz derecede keyifle film izler gibi izledim. Daha sonra babamın ölümünden sonra bu devam etti 1991’den sonra biz 2009’da Cemalettin Öz Ağabeyim’in vefatına kadar bu büroda. Her Cumartesi günü saat 10.30-13.00 arasında toplantıda bulunduk. Afyon hakkında, dünya hakkında konuştuk.
DOST CANLISI, DİSİPLİNLİ, SAYGILI
İbrahim Ağabey bu kadar istikrarlı, bu kadar düzenli iş yapan, disiplinli bir insandı. Ben buraya gelirken ne söyleyeyim derken birden aklıma geldi. Belki hepinize değil ama bir kısım dostlara ulaştım. Onlara birkaç kelime ile Hacı Ağabeyim’i söyleyebilir misiniz diye sordum. Hemen herkes kaleme sarıldı, 30-40 tane şey çıktı. Bu 30 yıllık tanışıklık bana göre biraz milattan sonra idi. Gazeteciliği filan bırakmıştı. Çünkü gazeteci demek muhalif adam demektir. Zaten doğruları güzelleri yönetici yapmak zorunda. Çünkü bizden aman beni seçin ben güzeli yapayım diye gelmiştir. Güzel olanı yapmak zaten asli görevi. Biraz da milattan sonra olunca artık fazla muhalefete de ihtiyaç duymadı. Yoksa ruhu tam bir gazeteci idi. Muhalefet üzerine yaşardı. Bu tabi yöneticiler tarafından çok hoş karşılanmazdı. Ama yapılacak bir şey de yoktu. O da Hacı Ağabey’di. Zengin miydi? Bizim aramızda nasıl aldığımızı bilmediğimiz hayırlı ve sağlıklı bir ömür diye bir tarifimiz vardı. Bu şuydu; çalışıp, üreten, ürettiğini tüketebilen sağlıklı. Üç ayaklı; evet çalışmalı ama çalıştığı işe yaramalı. Üretmeli bunun da bizzat kendisi tüketmeli diye. Hacı Ağabey ömründe edindiği imkanı hakikaten tüketerek yaşatan bir Ağabeyimizdi. En son 50’nci yıla gitmek. Hatta bilet rezervasyon duruyor, tekrar bir Avrupa gezisi yapmak. Bunları çok iyi yapan, bunlara çok iyi para harcayan, buna da zaman ayıran, inanılmaz derecede vizyonu yüksek bir Ağabeyimizdi. Biz buna hayran kalırdık. Malla, mülkle olan ilişkisi hiç yoktu. Akçeli hiç bir işte adını duyamazdınız, görev almazdı. Akçeli işten çok çekinirdi. Mesela biz 20 yılı süren kitap kulübü birlikteliğimizde, bir keresinde bir arsası varmış. ‘Bu arsaya gelin hep beraber tek katlı bir ev yapalım. Birlikte oturalım, arsa parası filan olmasın’ dedi. Arkadaşlarla baktık hiç imkan yok. Hacı Ağabey niye böyle bir şey düşündünüz diye sorduğumuzda; ‘Hiç olmazsa laflarız’ dedi. Bu kadar dost canlısı, bu kadar gönülden birlikte olmayı seven bir Ağabeyimizdi.
KADIKÖY’DEKİ LOKANTAYI BULDU
Ben 77 yaşındaki bir insanın bu kadar yaşam kıvancı olur mu diye merak ediyorum. Bir İstanbul gezimde Kadıköy’de Osmanlı yemekleri yapan bir lokantaya uğradım. Bu lokanta dergilerde filan da çıkarıyor. Bu lokantanın yemeklerini Hacı Ağabeye methetmiştim. Aradan 1,5 yıl kadar geçti. Bir telefon ‘Hacı Kadir merhaba. Ben bir hasta ziyareti için İstanbul’a geldim. Kendi biletimi de 5-6 saat sonraya aldım. Alma sebebimde o senin gittiğin lokantaya gitmek. O neredeydi?’ Kendisi Kadıköy’e gider. Telefonunun şarjı biter. Bir telefoncuya girip şarjı takıp beni tekrar aradı. Kadıköy’e geldiğini, yerini tarif etmemi istedi. Kendisi Afyon’a döndükten bir iki gün sonra lokantanın yayınladığı dergileri de almış. Lokantacıyı çağırtırıp tanışmış, konuşmuş. ‘Hacı Kadir dediklerin doğruymuş’ dedi. Kireçte yatan kabak tatlısını da anlatmıştım. Yengeme de kabak tatlısını yaptırıp getirmiş. Hayata bu kadar yaşam kıvancı ile bağlı, bu kadar dinamik, o dik duruşunda inanılmaz yumuşaklık olan bir dost ben şimdiye kadar hiç görmedim. Hacı Ağabeyi anlatması çok zor. Zihninin bu kadar berrak olması, bu kadar hafızasının güçlü olması, isimlerle, tarihlerle herşeyi söylemesi. Biz tabi bu 20-30 yılda bundan çok yakın, bilhassa Kitap Kulubü arkadaşları olarak çok yakın faydalar gördük. Ama hepimiz demek ki hayatta böyle de yaşanabiliyormuş, böyle de olabiliyormuş diye bizi özendirdi. Ben tabi Hacı Ağabeyimizi daha çok uzun yıllarda konuşacak niteliklerini ancak bizlere, gençlere, çocuklara örnek olur diye çok hevesle tekrar tekrar anlatmak istiyorum. Sorduğum insanlar çok şey söylediler. Bu çok önemli. Bir günde 30-40 kişinin bir insanın ardından kendi el yazısı ile bir şeyler yazmaları zordur. Bambaşka adamdı, büyük adamdı derler. Yuvarlak geçiştirilir. Ama benim dostlarım hiç çekinmeden o anda düşüncelerini el yazılarıyla ortaya koyabildiler. Şimdi size bunları okumak istiyorum:
Bir dostumuz olduğu gibi olan göründüğü gibi olan dopdolu bir memleket sevdalısı diyor. Bir dostumuz Afyon’un Dede Korkut’u idi diyor. Yine bir dostumuz İbrahim Ağabey’in dimdik yürüyüşüne özenirdim diyor. Belli ki yaşamındaki dik duruşu fizik yapısına da yansımış. Fakat tabasbus içerisinden olunmasından nefret eder böyle insanlardan da çok korkardı. Kendisi de hakikaten dik durur cevapları da dik ve çok dokunurdu. Bir dostumuz akrabalarını çok sever onlara çok yakın olur, onların herşeyi ile ilgilenir. Korkusuzca çekinmeden herşeyi söyler konuşurdu diyor. Bir başka dostumuz İbrahim Küçükkurt denilince Afyon’daki olayların en ince ayrıntılarına varıncaya kadar hatırlaması ve hafızasıydı diyor. Bu da önemli bir özelliğiydi. Sohbetlerde Afyon’un sosyal hayatı hakkında anlattıklarına, eski Belediye Başkanlarından Halil Ağa’yı anlatırdı çok şaşırırdık.
ÖZEN GÖSTEREREK YAŞARDI
Bir dostumuz Afyon ilinin tarih hafızasıydı. Yakın tarih hafızasıydı diyor. Bir dostumuz kendine özgüveni olan düşündüklerini olduğu gibi yalın haliyle anlatan dostlarına özen veren ve ihtiyacı olduğunda dostunun yanında yer alan tatlı ve güler yüzlü bir insandı. Özenle ilgili beni çok hayran bırakan güzel yanlarından birisi her gün gazeteye zamanında gelir, gazete kuponlarını keser, kestiği kuponlarla aldığı kitapları yeğenlerine ve tanıdığı çocuklara hediye ederdi. Bu çok asli görevdi. Hızlı hızlı yürürken ‘Göreve geç kaldık. Gazete kuponu kesilecek’ derdi. Hakikaten ömrünün son kısmında inanılmaz işi varmış gibi işine düzgün giden, hareket eden inanılmaz bir disiplindi. Beni çok şaşırtırdı. Yine bir dostumuz makam mevki ayırt etmeden, herkesle barışık, açık sözlü, çevreye duyarlı bir insandı. Bir genç arkadaşımız veri tabanımızdı diyor. Bir dostumuz bir çınardı ölümünün birinci yıldönümünde Allah rahmet eylesin diye yazıyor. Yine bir akrabası mübarek bayramlarda bayramlık dağıtırdı. Hatta akrabasının tabiriyle kıyır kıyır yeni paralarla dağıtırdı. Çoluk, çocuk, gelin, kız ayırt etmeden, hatta bazen para çift giderse gideni geri almazdı diyor. Bayram hazırlığı sırasında Hacı Kadir bankaya uğra yeni para al derdi. Tabii bu özenle ilgili. Hayata özenle bakışla ilgili. Yukarı mahallede bütün çocukları ziyaret eder. İmkan ve nüfuzlarına bakmaksızın yukarı mahalledeki dostlarının hastalıklarıyla bizzat ilgilenir, gücü yettiğince ulaşır onlara yakın dururdu. Ben hasta ziyareti ve yakınlığına hayran kalırdım. Allah inşallah hepimize öyle güzellikler nasip etsin. Bir başka dostumuz aile büyüğüydü Afyon Kalesi yıkıldı demiş. Birisi İbrahim amcam herkese yardım eden, ihtiyacı olduğunu hissettiği dürüst insanlara ömrünün sonuna kadar yardım eden büyüğümüzdü diyor. Bir diğeri; İbrahim dedem hepimizin eğitim hayatını takip edip başarılarımızla gururlanır, yaşamı boyunca içtiği sigarasıyla beni çok üzerdi diyor. Hakikaten çocuklardan özür dileyerek sigarasını içerdi. Ama çocuklar etkilenirdi. Yine birisi kız çocuklarının okuması gerektiğine çevresini inandıran, okuyan öğrencileri yakından takip eden ve her zaman eğitime destekçi olan, davranışları ve dürüstlüğüyle kendisine her zaman hayran bırakan, her zaman bütün dedelerin böyle olmasını istediğim bir dedemdi diyor. Bir dostumuz İbrahim amca; mert, dürüst ve fedakar bir insandı, Afyonumuzun nüfus müdürü ve tarihiydi demiş. Yine bir dostumuz İbrahim Küçükkurt’u 1982 senesinde tanıdığını, otogar esnafına bir başçavuşun yanlış yere aracını park etmesi sonucu otobüsün vurmasından dolayı eziyet ettiğini söylemiş. İbrahim Ağabey İstanbul’a gideceği sırada bundan vazgeçip paşayı aramış, başçavuşun haksızlığını anlatmış. Böyle yapıda bir insan. Bir dostumuz diyor ki; İbrahim Ağabey bildiklerini kendi içinde tartışır vardığı sonucu paylaşmaktan hiç çekinmezdi. İcraatçı bir kişiliği vardı, bulunduğu ortamda misafir gibi değil muhakkak katılımcı birisi olurdu. Girdiği ortama muhakkak dahil olur ve misafir olmazdı diyor. Birisi yine her anlattığını dinleyebildiğim dedemdi. Her zaman dünyadan haberdardı. Eğitici bir insandı. Her sorumuza cevap verirdi. Bir başka arkadaşımız Afyon’la ilgili aklımıza takılan her sorunun cevabını veren bir kişiydi. Şimdi böyle birisi yok demiş. Hacı Ağabey’in Kitap Kulübü’ne yaklaşımı hepimize örnek olacak bir yaklaşımdaydı. Yaşadığı dönemi geleceği görerek yaşayan bir isimdi. Hafızası inanılmazdı diyor. Hafızası çok güçlüydü. Anılarda Afyonkarahisar kitabı hazırlanırken oradaki fotoğrafları tek tek tahlil edip yardımcı olmasın hala hayranım demiş bir başka dostumuz. Bir başka arkadaşımız, milletvekillerinin gece yarısı kendi maaşlarına yaptıkları düzenleme ile ilgili şakalaştığını Hacı Ağabey de, ‘Ağabey sen onu boşver kendi maaşına sahip ol yoksa onu da kaldırırlar.’ demiş. Bir büyüğümüz yapamadıkları işlerde onu öne sürdüklerini, açılmayan kapıları açardı, bir yerden bir dostu çıkar işleri görürdü. İlk müracaat kapısı, elimizin değneğiydi diyor. Sır tutardı. Sır verilecek adamdı diyor. Bir şeyden çekiniliyorsa ben dilekçeyi vereyim der atlardı. Güven, itibar, saygı bizim için her şeydi. Poralası Boşverin eli-günü işinize bakın”dı. Bizi hep işimize sevk ederdi. Bir dostumuz hukukumuz vardı. Ben 4-5 ay evlerinde kaldım diyor. Böyle açık yapıda misafir edebilen yapıdaydı. Afyon’un medar-ı iftiharıydı. Babamla olan 50 yıllık arkadaşlıklarında hiç kötü olmadılar. Ben bu sırrı hayranlıkla izlerim der bir başka dost. 60 yıllık tanış olan bir Ağabeyimiz ise; ‘Sıkıldığımızda müracaat ederdik. Şimdi kime gideceğiz Hacı Kadir?’ diye bana soruyor. Ne iş yaparsanız Hacı Ağabeyim inanmışsa arkanızdadır. Hemen parayı da çıkarır cebinden verir. Dilekçeyi de yazar önüne düşer. Bu olağanüstü amme keyfinin, amme düşüncesinin onun üzerindeki bir yansımasıdır. Ben hepimizin inşallah böyle iz bırakan, arkasından onun hakkında çok fikirleri olan, onun hakkında söyleyebilecekleri olan, ilişkileri olan bir gruptan olmayı nasip etsin. Ruhu şad olsun. Ben rahmet diliyorum. İnşallah o ışıktan yararlanacağız.” (Kocatepe)

Bakmadan Geçme