• Haberler
  • Genel
  • 'Yasa Meclis’e geri gönderilmeli' – Kocatepe Gazetesi

'Yasa Meclis’e geri gönderilmeli' – Kocatepe Gazetesi

Afyonkarahisar Baro Başkanı Turgay Şahin, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e yeni yasal düzenlemelere ilişkin görüşlerini bildirdi. Kamuoyunda alkole ilişkin düzenleme olarak bilinen yasa teklifini değerlendiren Şahin görüşünde, yapılan son düzenlemeler ile vatandaşların uzun süren hukuk mücadeleleri sonucu kazanmış olduğu hakların ellerinden geri alınacağını söyledi Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, kamuoyunda tartışma yaratan alkol düzenlemesini de içeren yasayı, 15 günlük [&hellip]

“Yasa Meclis'e geri gönderilmeli”

Afyonkarahisar Baro Başkanı Turgay Şahin, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e yeni yasal düzenlemelere ilişkin görüşlerini bildirdi. Kamuoyunda alkole ilişkin düzenleme olarak bilinen yasa teklifini değerlendiren Şahin görüşünde, yapılan son düzenlemeler ile vatandaşların uzun süren hukuk mücadeleleri sonucu kazanmış olduğu hakların ellerinden geri alınacağını söyledi

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, kamuoyunda tartışma yaratan alkol düzenlemesini de içeren yasayı, 15 günlük inceleme süresinin bitimine bir gün kala onayladı. Cumhurbaşkanı Gül’e yasa ile ilgili görüşlerini bildiren bir yazı yollayan Afyonkarahi-sar Baro Başkanı Turgay Şahin şu ifadelere yer verdi:
“Meclis Genel Kurulu’nda kabul edilen basında alkole ilişkin düzenleme olarak bilinen 6487 Sayılı Kanun ile “Kamulaştırma Kanunun Geçici 6. Maddesi Değiştirilmiş, Geçici 7. Madde ihdas edilmiştir.”
“KAZANILAN
HAKLAR GERİ
ALINIYOR”
Her ne kadar bu maddeler yasalaştırılmak istenirken Anayasa Mahkemesi’nin 22.02.2013 tarihli resmi gazetede yayımlanan 2010/83 esas 2012/169 karar sayılı 01.11.2012 tarihli İptal Kararı gerekçe gösterilerek bu iptal kararına uygun düzenleme yapıldığı ileri sürülmüş ise de; gerçek bu şekilde değildir. Yapılan düzenleme ile vatandaşlarımızın uzun hukuk mücadeleleri sonucunda kazanmış olduğu haklar geri ellerinden alınmaktadır. Eskinin tüm hukuksuz kamulaştırma işlemleri bir kanun ile hukuka uygun hale getirilmeye çalışılmaktadır. Vatandaşlarımızın ilgili idareler aleyhine kazandıkları bu davaların müsebbibi olarak görülen avukatların ücretleri de bu davalar bakımından uygulamanın aksine maktu hale getirilerek avukatlarımız cezalandırılmaktadır. Yargıtay 5. Hukuk ve 18. Hukuk Dairelerinin bu davalardaki göreve ilişkin içtihat farklılığını giderecek bir kanun yapılması beklenirken; niteliği aynı olan davalardan bazılarını Adli Yargıya bazılarını İdari Yargıya taşımak, içinden çıkılmaz hukuksal problemlere ve yine vatandaşlarımız için hak kayıplarına sebebiyet verecektir.
“VATANDAŞIN TEPKİSİ HESABA KATILMALI”
İdarelerin ve özellikle Belediyeler Birliği’nin talebi üzerine bu kanun metninin hazırlanmış olduğunu belirten Şahin, “Ancak tek taraflı bir görüş ile hazırlanan bu kanun metninin, devletine karşı vatandaşlarımız ve biz avukatlar nezdinde bırakacağı etkinin de değerlendirilmesi gerekir. Bu günlerde Taksim Gezi Parkı için vatandaşların göstermiş olduğu reaksiyonu dikkate aldığımızda etkisi yasalaşınca ortaya çıkacak bu kanun metni nedeniyle mülkü hukuksuz işlemlerle ellerinden alınan vatandaşlarımızın göstereceği reaksiyonun da hesaba katılması gerekmektedir.
Ayrıca; Anayasamız ile korunan mülkiyet hakkını açıkça ihlal eden bu düzenlemenin yasalaşması halinde; Türkiye Cumhuriyeti Yargı Organları içerisinde haklarını elde edemeyen vatandaşların davalarını, kendi ellerimizle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin önüne taşımış olacağız.
Bu nedenlerle; Anayasa Mahkemesinin 22.02.2013 tarihli resmi gazetede yayımlanan 2010/83 esas 2012/169 Karar sayılı 01.11.2012 tarihli İptal Kararı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2010/5-662 esas 2010/651 karar sayılı 15.12.2010 tarihli kararı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararları (Türkiye Aleyhine; Hakan Arı ve Ziya Çevik Kararları) ışığında ve aşağıda ayrıntıları ile kanun metninin Anayasamıza aykırılıklarını yazdığımız hususlar doğrultusunda, uzman hukukçularınızca kanun ayrıntıları bir şekilde incelenmelidir. Hakkıyla incelendiğinde bizim gördüklerimizi uzmanlarınız da görecek ve sizlere bu şekilde sunacaklardır. Bu doğrultuda da bu kanun metninin etkisi ve sonuçlarının tekrar gözden geçirilmesi ve yeniden görüşülmesi için Türkiye Büyük Millet Meclisi’ ne gönderilmesini Afyonkarahisar Barosu mensuplarını temsilen Afyonkarahisar Barosu Başkanı olarak talep etmekteyim” dedi.
“HUKUKİ GÜVENLİK İLKESİ ZEDELENDİ”
Şahin mektubunda, “Bu anlamda 12.Eylül.2010 referandumu ile hukuk literatürümüze giren Anayasa Mahkemesine Briyesel Bavşru hakkının da anlamsızlaşacağı görülmektedir. 6487 Sayılı Kanunun 22. ve 23. Maddelerinin’ Anayasa’ya Aykırı Hususları Şunlardır:
-Bu maddenin 8. Ve 13. Bendinde ise 04.11.1983 tarihinin öncesi ve sonrası için geçerli olmak üzere idareler aleyhine sonuçlanan bu tür davalar nedeniyle ödenmesi gereken tazminatlar için öngörülen Kanuni Faiz oranı Kamulaştırma Kanunu’na aykırı olarak aşağı hadden belirlenmiştir. Kamulaştırma Kanunu’nun 3. Maddesinde Kamulaştırma Bedelinin Peşin ödeneceği belirtilmesine, taksitle ödemelerin ise belli şartlara ve 5 yıllık maksimum süreye bağlanmasına, taksitle ödemeler için de; “Taksitlere, peşin ödeme gününü takip eden günden itibaren, Kamu Alacaklarına uygulanan en yüksek faiz haddi uygulanır.” Hükmü getirilmiş olmasına rağmen; yeni düzenleme ile hem kanunun 3. Maddesindeki taksitli ödeme şartları ve süresi tüm hukuksuz el atmalar için ortadan kaldırılmış, hem de bu hukuksuz el atmalardaki faiz oranı aşağıya çekilmiştir. Kısaca; İdarelerin hukuksuz işlem ve eylemlerinin önü süresi belirsiz bir şekilde açılmıştır. İdarelere “sen hukuksuz da olsa gerekeni yap. Ben kanunla temizlerim” mantığı aşılanmaya çalışılmaktadır. Bu düzenleme ile “Hukuki Güvenlik İlkesi Zedelenmiş, Hukuksuzluğun önü açılmıştır.” Bu nedenle bu maddenin 8. Ve 13. Bendi Anayasamızın 2. 3. 12. 13. 14. 15. 35. Ve 46. Maddelerine aykırıdır.
“YARGI DAHA DA YAVAŞLAYACAK”
-Uygulamada Hukuki El Atma Davaları olarak bilinen davalar bakımından Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ile Uyuşmazlık Mahkemesi kararları arasındaki çelişkinin giderileceği bir düzenleme beklenirken, sorunu daha da derinleştirecek bir düzenleme yapılmıştır. Taşınmazın dava tarihindeki değeri karşılığında ilgili idareye devrine ilişkin davalar Adli Yargı’da bırakılırken, yeni düzenleme ile; mülkiyet hakkı kendisinde kalmak üzere imar planı ile dava tarihi arasındaki kısıtlılıktan kaynaklan zararın tazmini için açılacak davalar İdari Yargı’ya gönderilmiştir. Bu durum farklı yargı kollarında içtihat farklılıklarının oluşmasına sebep olacaktır. Adli yargıdan alınıp İdari yargıya gönderilen davalar bakımından, adli yargıda açılmış ancak kesinleşmemiş dava dosyaları için bu kanun maddesini uygulayarak bu dosyaları idari yargıya göndermek; Yargının ağır işleyişinden şikayet ettiğimiz bir dönemde devlet eliyle yargının daha da yavaşlatılması sonucunu doğuracaktır.” Hak arama hürriyeti ve Kanuni Hakim İlkesi İhlal edilmiş olmaktadır.” Bu nedenle bu maddenin 10. Bendi Anayasamızın 36. Ve 37. Maddelerine aykırıdır.
“HUKUKİ GÜVENLİK İLKESİ
YERLE BİR EDİLİYOR”
-Bu maddenin 11. Bendi ile bu tür davalar için idarelerin Mal, Hak ve Alacaklarının haczedilemezliği, kuralı getirilmekle, Alacaklının alacağına kavuşması engellenirken İdarelerin ödemelerini yapmaktaki keyfiliğinin de önü açılmaktadır. Bu durum uygulamada hatır-gönül ilişkilerinin veya çıkar ilişkilerinin doğması sonucunu doğurur ki böyle bir sonuca varacak kanuni düzenleme “Hukuk Devleti” inde yapılamaz. Bu nedenle bu maddenin 11. Bendi Anayasamızın 2. 10. 12. 13. 14. 15.35 ve 46. Maddelerine aykırıdır.
-Avukatlık Kanunu gereği Avukatlık Asgari Ücreti Tarifesinin Türkiye Barolar Birliğince belirleneceği belirtilmiş olup, bu zamana kadar da Türkiye Barolar Birliğince konusu para ile ölçülebilen dava ve icra takiplerinde avukatlık ücretinin nispi olarak hesaplanması kuralı getirilmiş ve bu kurala bu güne kadar da herhangi bir istisna getirilmemiştir. Bu maddenin 13. Bendinin de yollaması ile, Nispi olarak belirlenen ücretin 09.10.1956 tarihinden kanunun yürürlük tarihine kadar olan fiili el atmalara yönelik açılacak davalar ile bu davalardan kaynaklanan icra takipleri yönünden maktu olarak belirlenmesi Anayasaya açıkça aykırılık teşkil etmektedir. Bireyler arasındaki davalarda nispi vekalet ücreti uygulanırken ve uygulanmaya devam edilecekken böyle bir düzenleme ile 09.10.1956 tarihinden kanunun yürürlük tarihine kadar olan dönem için Devlet Lehine Pozitif ayrımcılık yapılarak davalı idareler aleyhine verilen avukatlık ücretleri maktu hale getirilmiştir. Bu şekildeki bir ayırımcılık Anayasamızın “hukuk devleti ve eşitlik ilkesine” aykırıdır. Avukatları Cezalandırmak Ve İdareye Karşı Dava Almalarını Engellemek İçin yapılan böyle bir düzenlemenin arkasında “Kamu Yararı” amacı yoktur. 13. Bendin son kısmında yazan “Bu fıkra hükmü bu fıkra kapsamında kalan taşınmazlar hakkında açılan ve kesinleşmeyen davalara da uygulanır” şeklinde metin ile; bir hukuk devletinde olması gereken “Hukuki Güvenlik İlkesi” yerle bir edilmiş, davaların açılması zamanındaki kurallar hak sahipleri aleyhine değiştirilmiştir. Bu nedenle bu maddenin 7. Ve 13. Bendi Anayasamızın 2. 10. 12. 13. 14. 15. 35 ve 46. Maddelerine aykırıdır. Devlet Lehine Pozitif Ayrımcılık eskiden kalan kötü bir alışkanlıktır ve faturasını AİHM’de aleyhe kararlar ve hükmedilen tazminatlar olarak ödenmekte olduğu malumunuzdur. Bu durum ise hiç hak etmediğimiz biçimde devletimizin itibarını kaybetmesine yol açmaktadır.
– Mülga 6830 sayılı Kanun ve 2942 sayılı Kanunun 4650 sayılı Kanunla değişiklik öncesi 16 ncı maddeleri kapsamında mahkemelerce tescil kararı verilebilmesi için yine bu maddeler kapsamında kamu yararı kararının kesinleşmiş olması, kıymet takdir komisyonunca takdir edilen bedelin hak sahipleri adına bankaya bloke edilmiş olması, dava dosyası üzerinden hak sahiplerinin duruşmaya davet edilmesi, ayrıca mahkemece arazinin durum tespiti yapılmış olması ve sonuçta verilen kararın tapuya tescil edilecek hale gelebilmesi için hak sahiplerine tebliğ edilmiş olması şartlarının yerine getirilmiş olması zorunlu iken bu şartlar hukuksuz olarak ortadan kaldırılmıştır.
“HAK ARAMA ÖZGÜRLÜĞÜ ENGELLENMEKTEDİR”
“Mülga 6830 sayılı İstimlak Kanununun 16 ve 17. maddeleri ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun mülga 16 ve 17 nci maddeleri uyarınca mahkemelerce idare adına tescil kararı verilen kamulaştırmalarda tebligatlar ve diğer kamulaştırma işlemleri tamamlanmış sayılır.” hükmü ile kamulaştırmasız el atma davalarının önü kesilmektedir. Bu kamulaştırma işlemleri sebebiyle hiçbir hak ve alacak talebinde bulunulamaz, kamulaştırmaya veya bedeline karşı itiraz davaları açılamaz, açılmış ve devam eden davalar bu madde hükmü uygulanarak sonuçlandırılır.” şeklindeki hüküm ile skandal bir yasal düzenleme yapılmak istenmektedir. Buna göre idare; hukuka aykırı olarak tescil kararı almışsa vatandaş için artık kamulaştırmasız el atma davaları mümkün olamayacaktır. Bu hüküm açıkça hak arama özgürlüğünü engeller niteliktedir. Usule uygun olmayan işlemlerle şeklen mülkiyet hakkı elinden alınan bireylerin bu işlemlere karşı yargı yoluna başvurmalarının engellenmesi ve bu engellemenin mülga kanun maddelerine dayanılarak yapılmak istenmesi hukukun temel ilkelerine, Anayasaya ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine açıkça aykırıdır. Özellikle kanunun 23. maddesi hukuk devleti ilkesi bakımından skandal niteliktedir. Böylece idareler kamulaştırma yapmak yerine, hukuka aykırı olarak el atmak suretiyle taşınmazları elde edebileceklerdir. Zira Anayasa Mahkemesi iptal kararında geçici ikinci maddenin tamamı iptal ederek geçici 6 ncı maddenin 1983 ve sonrası kamulaştırmasız el atma işlemlerinde uygulanmasının Anayasa’nın 2 nci 35 inci ve 46 ncı maddelerine açıkça aykırılık teşkil ettiğini hiçbir duraksamaya yer olmadan açık ortaya koymuştur. Bu nedenle kanuna eklenen Geçici 7. Madde Anayasamızın 2. 3. 12. 13. 14. 15. 35. Ve 46. Maddelerine aykırıdır.
“HASSASİYET GÖSTERİLMELİ”
Sayın Cumhurbaşkanımız; ülkenin ekonomik olarak sefaleti yaşadığı yıllarda bile başvurulmayan böylesi Devlet Lehine Pozitif Ayrımcılık veya Devlet Kayırmacıklarına, hazinenin dolu olduğu ifade edilen, Merkez Bankası rezervleri ile gurur duyduğumuz bu dönemde tevessül edilmesi kabul edilebilir olmaktan uzaktır. 12 Eylül referandumu ile hak ihlallerinin AİHM’e götürülmeden sistem içinde çözülmesi yoluna gidilmişken (Bireysel Başvuru ve Kamu Denetçiliği gibi) yeni hak ihlallerine kapı aralayan ve neticesi muhakkak surette AİHM mahkumiyetleri olacak bu düzenlemeye karşı hassasiyet göstereceğinizden eminiz.” (Kocatepe)

Bakmadan Geçme