'Yargı hala FETÖ'cüleri ayıklamakla uğraşıyor'

Danıştay Onuncu Daire Başkanı Yılmaz Akçil, 15 Temmuz 2016 akşamı saat 23.00 sıralarında Cumhuriyet Savcılarının kolluk kuvvetlerine direk doğrudan talimatlar vererek darbecilerin suç işlediklerini, tutuklanmaları gerektiği konusunda yazılı emirler vererek darbe kalkışması bertarafında önemli rol oynadıklarını söyledi. Akçil, '15 Temmuz gecesi darbe kalkışmasında o gece yargı iyi bir sınav verdi. Darbeye karşı duran askerimizin ve [&hellip]

Danıştay Onuncu Daire Başkanı Yılmaz Akçil, 15 Temmuz 2016 akşamı saat 23.00 sıralarında Cumhuriyet Savcılarının kolluk kuvvetlerine direk doğrudan talimatlar vererek darbecilerin suç işlediklerini, tutuklanmaları gerektiği konusunda yazılı emirler vererek darbe kalkışması bertarafında önemli rol oynadıklarını söyledi. Akçil, “15 Temmuz gecesi darbe kalkışmasında o gece yargı iyi bir sınav verdi. Darbeye karşı duran askerimizin ve Meclisimizin tutumu da takdire şayandır” dedi

Haber

Haber

15 Temmuz Milli Birlik ve Demokrasi Günü kapsamında düzenlenen “Tarih ve Hukuk Persfektifinde 15 Temmuz” paneli dün yapıldı. AKÜ ve AFSÜ tarafından 15 Temmuz Milli Birlik ve Demokrasi Günü kapsamında düzenlenen “Tarih ve Hukuk Persfektifinde 15 Temmuz” paneli AKÜ ANS kampüsü Atatürk Kültür Merkezi’nde dün öğleden sonra gerçekleştirildi.
TUNÇ PANELİN MODERATÖRLÜĞÜNÜ YAPTI
Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasının ardından başlayan panelin moderatörlüğünü Yapımcı-Yönetmen Nazif Tunç yaptı. Panalistler; Danıştay Onuncu Daire Başkanı Yılmaz Akçil ile Kocatepe Büyük Taarruz Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Sadık Sarısaman 15 Temmuz hain darbe kalkışmasını tarih ve hukuk çerçevesinde değerlendirdiler. Panelin açış konuşmalarını AFSÜ Rektörü Prof. Dr. Nurullah Okumuş ile Prof. Dr. Mehmet Karakaş yaptılar. Panelist Kocatepe Büyük Taarruz Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Sadık Sarısaman, 15 Temmuz hain darbe kalkışmasına kadar Türkiye’de ki darbelerin tarihsel sürecini anlattı.
“15 TEMMUZ’DA HEM İHANET HEM DE KAHRAMANLIK YAŞANILDI”
Danıştay Onuncu Daire Başkanı Yılmaz Akçil, 15 Temmuz sürecinde hem kahramanlığın hem de ihanetin birlikte yaşanıldığına dikkat çekti. Türkiye’nin bağrından çıkan, gözbebeği gibi yetiştirilip, bakmaya kıyılamayan gençlerin ihanetinin 15 Temmuz 2016 tarihinde yaşanan hain darbe kalkışması ile görüldüğünü söyleyen Akçil, “15 Temmuz hain darbe kalkışmasının bertaraf edilmesini sağlayan kahramanlığıbirlikte yaşadık. Böyle bir konuda konuşmak için memleketimde hemşehrilerimle birlikte bulunmaktan, özellikle davet edilmekten dolayı büyük bir mutluluk ve heyecan duyuyorum” dedi.
“DARBELERDE YARGININ TUTUMU ÇOK ÖNEMLİDİR”
“Her darbenin bir yargılaması vardır. Daha doğrusu bir meşruiyet sorunu var. Her rejim değişikliğinde böyledir” diyen Akçil, “Her rejim değişikliği sonrası yargılama, mahkemeler devreye girmiştir. Cumhuriyet döneminde İstiklal Mahkemelerinin yargılamalar yaptığını biliyoruz. 1960 darbesi akabinde Yassıada yargılamaları malumdur. Her darbenin meşruiyet sorunu darbeyi yapanlara karşı o dönemin yargı mensuplarının tutum ve davranışları meşruiyeti sağlamış ya da sağlamamıştır. Bu çok önemlidir. Öyle ki 15 Temmuz darbe kalkışmasına kadar her darbenin yanında, arkasında mutlaka yargı mensupları olmuştur. Bilindiği üzere Yassıada yargılamaları halen vicdanımızı sızlatır. Adaletin olmadığını herkes bilir. Yeni dönemde bir kanun çıkarılarak Yassıada mağdurlarının mağduriyetini giderme noktasında bir komisyon kuruldu ve o komisyon itibari de olsa manevide olsa bu mağduriyetleri giderme noktasında tazminatlara karar verdi. O tazminatları da şu anda bizim daire incelemeye başladı. 60 darbesi mağduriyetini giderme adına ve bu darbenin meşru olmadığını devlet adına tanıma adına önemli bir kanundur.” diye konuştu.
“GÜN GELİR HESAP VERİLİR OLGUSU TÜRK DEVLETİNDE OTURDU”
1971 yılındaki muhtıra sonrası 1980 darbesinin Türk tarihinde önemli bir yeri olduğunu ifade eden Akçil, “O dönemde anarşi yaygınlaşmıştı. Her darbenin mutlaka bir meşruiyet bir kelimesi var. Demokrasi adına çıkar, ama en çok demokrasiye zarar verir. Toplumsal huzur ve barış adına çıkar ve en çok insanlara mağduriyet oluşturur. Maalesef her darbenin böyle bir yansıması, sonuçları vardır. 1980 darbesini yapanlarda bilindiği üzere 2010 yılından sonra anayasa değişikliğiyle yapılan yargılamalarla mahkûmiyetlerine karar verildi. Şu görülüyor; Darbe yapanlar er veya geç mahkeme huzurunda hesap veriyor. Bu bir vakıadır. Dönemi yılı hiç önemli değil bir kişiye haksız bir yere seçilmiş bir yönetime müdahale ediyorsa gün gelir hesap verir olgusu artık Türkiye devletinde oturmuş durumdadır. Malum olduğu üzere 28 Şubat postmodern bir darbedir. Bilindiği üzere o darbeyi yapanlarda yargılanıp mahkûm oldular. Halen cezaevindeler. Farklı bir post modern darbe olarak anılan darbenin failleri şu anda hesap veriyorlar. 15 Temmuz sürecine geleceğim, 15 Temmuz’u konuşuyoruz çokta önemlidir.” şeklinde konuştu.
“FETÖ MİLLETİN DİN VE EĞİTİM HASSASİYETİNİ ÇOK İYİ KULLANDI”
Yılmaz Akçil, 15 Temmuz’un öncesinde Fetulahçı Terör Örgütünün (FETÖ) ne olup, nasıl oluştuğunu, “cemaat” “hizmet hareketi” “camia” diye anılan ve hemen herkesin yakınlarından birinin mutlaka “cemaat mensubu” olduğunun bir vakıa olduğuna işaret etti. Akçil şöyle konuştu: “Hepimiz biliyoruz ki herkesin çevresinde bu insanlardan var. Türk Milletinin iki hassasiyeti vardır. Birincisi din, ikincisi de eğitimdir. 1960’lı yıllardan itibaren FETÖ elebaşısı Fetullah Gülen, millet olarak bu hassasiyetlerimizi bildiğinden Türk Milletine iki noktadan girmiştir. Kendilerini dindar gösterdiler. İkincisi de eğitimdir. Her aile evladını çok iyi yetiştirmek ister. İyi bir okulda okusun, terbiyeli olsun, vatanına milletine bağlı olsun, iyi bir iş sahibi olsun diye uğraşır. İşte FETÖ bu hassasiyeti çok iyi kullandı. Önce okullar, dershaneler akabinde üniversiteler, yurtlar, cemaatevleri hepsi organize bir sistem içerisinde oluşturulmuş ve üzerinde çok iyi çalışılmıştır.”
“FETÖ’NÜN DÖNEMİN YÖNETİMİYLE İLK KAVGASI DERSHANELERİN KAPATILMASIYLA AÇIĞA ÇIKTI”
Terör örgütünün faaliyetleri kapsamında dershanelerin büyük önem taşıdığını kaydeden Akçil şunları söyledi: “Bilindiği üzere FETÖ’nün o dönemki yönetimle olan ilk kavgası dershanelerin kapatılmasıyla başlamıştı. Bir anda hopladılar. Oysa tüm dershaneler kapatılmıştı. Dershane olgusuna son verilecekti. 2012 yılında bilindiği üzere MİT krizi yaşanıldı. O dönemki MİT Başkanının iki Cumhuriyet Savcısının talimatıyla sorguya alınmak istemesi malumdur. Belkide hükümetle FETÖ’nün açığa çıkan ilk kavgası 2012 yılındaki 7 Şubat olayıyla başlamıştır. Belki daha öncede vardı ama görünmüyordu. Açığa çıkan nokta bu olaydı. Hemen akabinde 17-25 Aralık yargı darbesi dediğimiz, hâkim ve savcıların darbe yaptığının örneğini görmekteyiz. Sayın tarih hocamız askerlerin darbesinden söz etti ama hâkim ve savcılarında günahı çok onuda söyleyeyim. Sayın Komutanımızda burada. Darbeyi yapanlar sadece askerler değildir. 1960 yılında yapılan darbeyi önce yargı mensupları alkışlamış, desteklemişlerdir. Her darbenin meşruiyet sorunu var dedik. 2013 yılında Mısır’da darbe yapıldı. Yüzde 52 oyla seçilen hükümet düşürüldü. İlk yaptıkları dönemin Anayasa Mahkemesi Başkanı El Mansur’u geçici olarak Devlet Başkanı yaptı. Bu darbeye meşruiyet sağladı Sisi hala iktidardadır. Yargı mensuplarının tutumu öyle önemli ki eğer yapılan darbeye destek veriyorsa darbe toplum nezdin de meşruiyet kazanıyor. Meşruiyet problemini yargı mensuplarının kararlarıyla darbeciler çözmüş oluyor.”
“15 TEMMUZ’DA YARGI İYİ BİR SINAV VERDİ”
15 Temmuz 2016 tarihinde darbe kalkışmasında ilk hareketliliğin akşam saat 20.30 sıralarında başladığını dile getiren Akçil şunları kaydetti: “15 Temmuz darbe kalkışmasının duyulması saat 22.00 gibi oluyor. Ama 15 Temmuz 2016 akşam saat 23.00 sıralarında Cumhuriyet Savcılarımız ki Afyonkarahisar Cumhuriyet Başsavcımızda burada, direk doğrudan talimatlar vererek darbecilerin suç işlediklerini, tutuklanmaları gerektiği konusunda kolluk güçlerine yazılı emirler vererek darbe kalkışmasının sonuç almasındaki en önemli etkenlerden birisini sağlamış oldu. Yani 15 Temmuz darbe kalkışmasında o gece yargı iyi bir sınav verdi. Bunu biz 2014 yılında yapılan Hâkimler Savcılar Kurulu (HSK) seçimi ile sağlamış olduk. Yargının kendi içerisinde o dönem ciddi bir seçim kavgası yaşadık. FETÖ’cüler kendi adaylarını çıkarttılar. Ama bağımsız aday dediler ve çok ciddi oylar aldılar. Yaklaşık 13 bin kişi oy kullandı ve seçimler kıl payı kazanıldı. 30’lu-40’lı rakamlarla HSK’nın şekli oluşturuldu. Bu da 15 Temmuz darbe kalkışmasının önlenmesinde HSK yapısı o seçimler çok önemli rol oynamıştır.”
“FETÖ ELABAŞISI KUTSAL KABUL EDİLİR, DEDİKLERİ SORGULANMAZ”
Fetulahçı Terör Örgütünün çok farklı bir çalışma sistemi olduğuna vurgu yapan Akçil, “FETÖ’nün çok farklı bir çalışma sistemi vardır. Kendilerine kutsallık yüklerler. FETÖ elebaşısı kutsaldır. Ne demiş ise Allah adınadır, Peygamber adınadır. Mutlaka uyulması gerekir, sorgulanmaz. Danıştay Üyesi iken yaşadığım bir anekdotu paylaşacağım. Danıştay Üyesi başka bir hâkime iftira attı ve iftirasına ben şahit oldum. Kendisine ‘Niye iftira atıyorsun?’ diye sordum. Aynen şu ifadeyi kullandı: ‘Ben iftara atarım sevap kazanırım. O iftiraya sabreder sevap kazanır.’ İftira gibi açıkça yasaklanmış, Kur’an-ı Kerim’de yer alan bu emri yaparak sevap umabilen bir yapı sözkonusu. Kutsallığın boyutlarına bakın. Örgüt içi jargonda ‘imam’ ya da ‘abi’ ne derse geçerlidir. Tamamen teslimiyet üzerine kurulmuş bir yapıdır. Bir yandan gizlilik bir yandan da takiyye kültürü vardır. Tanıyamazsınız yani kişinin FETÖ’cü olduğunu anlayabilmek çok zordur. Çok yüzleri, maskeleri vardır. Birini çıkarır diğerini takar. Kişinin FETÖ’cü olduğunu anlayabilmek neredeyse mümkün değildir. Böyle bir yapı düşünün ki yargı içerisinde, askeriye içerisinde, mülki amirler içerisinde hatta tüm kamu kurumları içerisinde çok güçlendi. Öyle bir noktaya geldi ki neredeyse pek çok kurumun en can damarlarına kadar ulaştılar. Her önemli görevin ikinci sırasında ki; Paşa ise yaveri, bakan ise özel kalem müdürü, müdür ise sekreteri FETÖ’cü oldu. Her türlü bilgiyi arşivleyip kullandılar.” dedi.
“GAMBİYA’DAKİ OKUL ŞEKLEN
TÜRK OKULU GERÇEKTE ABD VE İNGİLİZ HİMAYESİNDEDİR DENİLDİ”
Türkiye Adalet Akademisi Başkanı olduğu dönemde FETÖ ile ilgili olarak yaşadığı bir anıyı aktaran Akçil, “Akademi Başkanı olduğum dönemde Afrika’nın en uç noktasında küçük bir ülke olan Gambiya’nın Adalet Bakanı akademiye ziyarete gelmişti. 15 Temmuz darbe kalkışmasından önce 2014 yılında Türkiye Adalet Akademisi’nin Gambiya’daki hâkim ve savcılara eğitim vermesini istiyorlardı. Konu o dönem ‘cemaat’ olarak tanımlanan FETÖ’ye geldi. Çok ilginç bir olay anlattı. Ben bunu paylaşmak zorundayım. Dedi ki ‘Türkiye Cumhuriyeti Başbakanınız tüm kardeş ve dost ülkelere çağrıda bulundu. ‘Lütfen ülkelerinizde ki FETÖ’ye ait okulları kapatın.’ dedi.Gambiya olarak ilk biz kapattık. ABD ve İngiltere bize nota verdi. Yanlışlık olsa gerek bu Türk okulu, bu okulda Türk bayrağı dalgalanıyor. ABD ve İngiltere ile ne ilgisi var diyerek notaya cevap yazdık. Herhalde bir hata oldu dedik. Kapatılan İngiliz ya da Amerikan okulu değil Türk okuludur dedik. Gelen cevap ilginçtir. ‘Şeklen Türk okuludur. Gerçekte bizim himayemizdedir kapatamazsınız.’ dediler. Biz inat edip kapattık. Bizim Washington Büyükelçiliğimizi maslahatgüzarlığa düşürdüler.’ diye Gambiya Adalet Bakanı anlattı. Bu okullar Türkçe Olimpiyatları gibi ne kadar Türk toplumu nezdinde sevilip hatta oradan çıkan çocukların türküleriyle, şiirleriyle birçok insanın ağladığına şahidiz. Ama bu örgütün, bu yapının arkasında kimlerin olduğunu göstermek adına yaşadığım önemli bir olaydır.” diye konuştu.
“YARGI 15 TEMMUZ’DAN SONRA HALA FETÖ’CÜLERİ AYIKLAMAKLA UĞRAŞIYOR”
FETÖ’yü tanımlayıp anlatmanın son derece zor olduğunu söyleyen Akçil, “Yargının bu konudaki zorluğunu anlatmak istiyorum. PKK terör örgütünü çok güzel tanımlarsınız. PKK’nın eylemleri vardır, bellidir. Daha önce istihbarat sözkonusu kişilerle ilgili bilgileri toplamıştır. DHKPC terör örgütü de öyledir. Diğerleri öyledir. Hem polis hem jandarma olmak üzere devletin tüm birimleri bilir. Militanlar bellidir yapacakları eylemlerde bellidir. FETÖ’yü tanımlamak öyle zor ki. Kim FETÖ’cü kim değil? Evliya olmak lazımdır. Adamın içindeki niyetini anlamak çok zordur. Yargı 15 Temmuz darbe kalkışmasından sonra bunları ayıklamaya uğraştı ve halende uğraşıyor. Türkiye’de 600 binden fazla kişi hakkında FETÖ’den işlem yapılmak durumunda kalındı. Belki çoğunun haberi olmadı gıyabında yapıldı. Olmadığı anlaşılınca vazgeçildi. Halen neden bu davalar devam ediyor diye eleştiriliyor. Şu bilinsin ki bu davalar kolay görülebilecek davalar değildir. Kanun Hükmünde Kararname (KHK) çıktı. Ceza Kanunu’nun daha ötesinde kamu görevlilerini devletten uzaklaştırma adına. Mensubiyet denildi, irtibat, iltisak ve üyelik denildi. Yani biraz daha yumuşatıldı. Ceza yargılaması bu kadar değil ama en azından idari tedbirler anlamında idarenin biraz daha rahat işlem yapması noktasında düzenlemeler yapıldı.” ifadelerini kullandı.
“DARBE TEŞEBBÜSÜNÜN GECE OLMAMASI HAYR OLDU”
15 Temmuz 2016 tarihinde darbe kalkışmasında bir FETÖ’cü polisin cep telefonundaki mesaj örneğini okuyan Akçil, “Takkiye kültüründe bunlar kendilerini şöyle anlatıyorlar. 15 Temmuz darbe teşebbüsü sonrasında yürütülen bir soruşturmanın şüphelilerinden olan Komiser Yardımcısı E.G’nin telefonunda 16 Temmuz 2016 tarihinde yani darbe teşebbüsünün hemen akabinde sabah saat 5.20’de arasında ‘Bölge İmamları’ kaydıyla gönderilen bir mesajda şu ifadeler vardır. ‘Önemli durum. Çok acil duyuru, Tüm il ve ilçe imamlarına, abilere, ablalara, kurum imamlarına iletin. Tüm hizmet mensupları darbeyi şiddetle kınayan açıklamalar yapsın.’ denilmiştir. Darbe teşebbüsünün seyri gece Cumhurbaşkanımızın çağrısı üzerine Türk Milleti cesareti ve gücüyle sokaklara inmesiyle püskürtüldü. Darbe teşebbüsünde böyle bir karşılık almayı hiç beklemiyorlardı. Herkesin gece kabullenip yerine çekileceğini düşündüler. Birde önemli olan hayr olan noktada; Darbeciler normalde darbeyi gece sabaha karşı 3.00’te planlıyorlardı. Bir subayın saat 20.00 gibi darbe yapılacağını MİT Müsteşarına haber vermesiyle bunlar bir anda hareketlenip darbeye 20.30 gibi başlattılar ve büyük bir lütuf oldu. İnsanlar ayaktaydı. Gece sabaha karşı 3.00’te olsaydı belki amaçlarına ulaşacaklardı. Şüpheli Komiser Yardımcısı E.G mesajının devamında şunları ifade ediyor, ‘Darbeyi şiddetle kınayan açıklamalar yapsınlar. Meydanlara inip kendilerini kamufle etsinler. Resim çekilip sosyal medya da yayınlasınlar. Demokrasi, seçilmiş irade falan desinler. Ama fazlada asla muhterem hoca efendinin adı geçmesin. Açıklamalarda hepimizi alabilirler. Herkes darbeden haberim yok televizyondan duydum ilk kez desin. Asla hükümete ve ‘Tayyib’e’ olumsuz ifadeler yapmayın. Bu grubu kapatıyorum.’ diyor. Bunların gerçek yüzü işte budur.” şeklinde konuştu. >> Burcu AYDIN’ın Haberi

Bakmadan Geçme