'Yanan kızılçam ormanları tabii yapısına kavuşturmak mümkün'
AK Parti Milletvekili Veysel Eroğlu, yanan kızılçam ormanlarında yapılması gerekenleri detaylarıyla anlattı. Eroğlu, 'Gençleştirme yöntemleriyle yanan alanları eski tabii yapısına kavuşturmak mümkündür' dedi Önceki Dönem Orman ve Su İşleri Bakanı, Küresel İklim Değişikliği ve Kuraklıkla Mücadele Araştırma Komisyonu Başkanı, Afyonkarahisar AK Parti Milletvekili Prof. Dr. Veysel Eroğlu, 'Kızılçam Ormanları' hakkında açıklama yaptı. 'ORMANLARIN YÜZDE 23'Ü [&hellip]
AK Parti Milletvekili Veysel Eroğlu, yanan kızılçam ormanlarında yapılması gerekenleri detaylarıyla anlattı. Eroğlu, “Gençleştirme yöntemleriyle yanan alanları eski tabii yapısına kavuşturmak mümkündür” dedi
Önceki Dönem Orman ve Su İşleri Bakanı, Küresel İklim Değişikliği ve Kuraklıkla Mücadele Araştırma Komisyonu Başkanı, Afyonkarahisar AK Parti Milletvekili Prof. Dr. Veysel Eroğlu, “Kızılçam Ormanları” hakkında açıklama yaptı.
“ORMANLARIN YÜZDE 23’Ü KIZILÇAMLAR OLUŞTURUYOR”
Milletvekili Veysel Eroğlu, Türkiye’nin toplam orman alanının 22,9 milyon hektar olup, ülke yüzölçümünün takriben yüzde 29’nun ormanlarla kaplı olduğunu ifade etti. Eroğlu, “Latince adı Pinusbrutia Ten olan Kızılçam, çamgiller familyasından Doğu Akdeniz Havzasına has bir ağaç türüdür. Genel coğrafi yayılışı Doğu Akdeniz Havzasıdır. Batı Trakya’dan başlayarak doğuya doğru ilerler ve dünya da en geniş ve zengin yayılışını Türkiye’de gerçekleştirir. Sadece Türk ormancılığında değil, yabancı kaynaklarda da son dönemde Türk Çamı-Türk Kızılçamı olarak isimlendirilmektedir. Kızılçam ormanlarının ülkemizde en fazla yayılışı Ege ve Akdeniz Bölgelerindedir. Kızılçam, deniz seviyesinden ortalama bin 200- bin 300 metre yüksekliğe kadar yetişir. Güney yamaçlarda bin 600 metre rakımına kadar görülebilir. En fazla yayılış gösteren çam türümüzdür. 25-30 metre boy, 80-100 santimetreye kadar çap yapabilen önemli bir orman ağacıdır. Sıcaklık isteği fazla olan bir türdür. Genç sürgünleri, kalın ve kızıl renktedir. Kabuk, genç olanlarda düzgün boz renkte iken yaşlılarda esmer kırmızımsı renkte ve kalın kabuk durumunda görülmektedir. İğne yaprakları 10-16 santimetre uzunluğunda kalın, sert ve koyu yeşil renktedir. Ülkemizde en fazla bulunan çam türleri sırasıyla; Kızılçam, Karaçam, Sarıçam, Fıstıkçamı ve Halepçamı’dır. Ülkemizde takriben 5,2 milyon hektar kızılçam ormanı bulunmaktadır. Yani ormanlarımızın yaklaşık yüzde 23’ü kızılçam ormanlarından meydana gelmektedir.” dedi.
“2008 YANGINI KARŞI ATEŞ TAKTİĞİYLE ÖNLENİLDİ”
2008 yılında Antalya Serik’te çıkan büyük orman yangını hatırlatan Eroğlu, “Yabancı ülkeler, yangının Antalya şehir merkezine ve turizm bölgelerine ulaşacağını gerekçe göstererek Türkiye’ye tatile gidilmemesi gerektiği hususunda menfi yayınlar yapıyorlardı. O dönem Çevre ve Orman Bakanı olarak yangın bölgesini havadan helikopterle inceleyerek, yangınla mücadele çalışmalarını koordine etmiştim. O dönem, ‘Bütün gücümüzle mücadele edecek ve yangın Antalya’ya ulaşmadan durduracağız.’ demiştim. Helikopterden incelemeler sırasında, yanan kozalakların sıçrayarak 250 metre ileride yeni yangınlar başlattığı görülmüştü. Rüzgârın da etkisiyle büyüyen yangını kontrol etmek için büyük bir fedakârlıkla çalışılmış ve ‘Karşı Ateş Taktiği’ uygulanarak yangın kontrol altına alınmıştı. Böylece daha büyük alanların yanması engellenmiş, Antalya şehir merkezi ve turizm bölgelerine yangın ulaşmadan söndürülmüştü.” ifadelerini kullandı.
“YANAN ALANLARDA FİDAN DİKMEYE GEREK OLMAYABİLİR”
Diğer çam türlerinin sonbaharın sonları ve kış aylarında önce tohumlarını, ardından da boş kozalaklarını döktüklerini dile getiren Eroğlu sözlerini şöyle sürdürdü: “Kızılçam ağacı tohumlarını Haziran-Kasım ayları arasında çok geniş bir zaman diliminde azar azar döker. Kozalaklar içinde bulundurduğu tohumların hepsini dökmezler ve kozalaklar yere dökülmeden ağaç üzerinde uzun süre kalabilmektedir. Her zaman sağlıklı kızılçam ormanlarının altında toprağa karışmış sağlıklı tohumlar bulunur. 2021 yılı Temmuz ve Ağustos aylarında çıkan büyük orman yangınları sebebiyle; yanan alanların ağaçlandırılması ile alakalı kamuoyunda önemli bir hassasiyet oluşmuş ve bu alanlara hızla fidan dikme gayreti ortaya çıkmıştır. Kamuoyunun bu davranışı, ormanların selameti bakımından çok faydalıdır. Ancak yukarıda da bahsettiğimiz üzere Kızılçam ormanları kendi neslini devam ettirebilen bir tür olduğu için yanan bu alanlarda fidan dikmeye gerek olmayabilir. Burada yapılacak iş, orman teşkilatının hızlı bir şekilde yanan alanların tespitini yapması ve etraflarını çevirdikten sonra doğru silvikültürel yani gençleştirme yöntemleriyle yanan alanları eski tabii yapısına kavuşturmak olacaktır. Zira yangınla birlikte toprağa düşen kızılçam tohumları kendini korur, ayrıca önceki yıllarda da toprağa düşmüş tohumlar da canlı olarak bulunduklarından önümüzdeki yılın Mart ayında filizlenmeye başlayacak ve arazi yeniden kendiliğinden yeşillenecektir.”
“YANAN KIZILÇAM ORMANLARINDA YAŞ TESPİTİ GEREKİYOR”
Yanan alanlarda yapılması gerekenleri sıralayan Eroğlu şunları kaydetti: “Yangında zarar gören ağaçların temizlenmesi, yanan alanların etrafının koruma altına alınması, özellikle o bölgede yanan Kızılçam ormanlarının yaşlarının tespit edilmesi gerekmektedir. Orman teşkilatı tarafından bu alanlara ilave tohum takviyesi yapılması gerekmektedir. Bu işlemler yapıldığında, yanan bu ormanların yüzde 70’i kendiliğinden yeşillenecektir. Sağlıklı bir Kızılçam ormanında, ortalama 30-35 yılda kozalaklar oluşur. Dolayısıyla yanan saf kızılçam ormanı 30-40 yaşında ise bu alandaki ağaçlar kozalak oluşturma yaşında olduğu için yangından sonra toprağa düşen tohumlarıyla tabii olarak tekrar orman oluşturur. Şayet yanan saf kızılçam ormanı 10-15 yaşında ise, burada türün biyolojik üstünlüğünden yararlanma imkânı olmamaktadır. Çünkü alandaki ağaçların çoğu tohum verme yaşına ulaşmamıştır. Dolayısı ile burada seçilecek gençleştirme usulü sun’i gençleştirmedir. Burada Orman Teşkilatı tarafından daha önceden uygun tohum kaynaklarından elde edilen tohumların ekilmesiyle ağaçlandırma yapılabilir. Ayrıca Kızılçam tohumlarının normal çimlenmesine nazaran yangın sonrasında çimlenme oranı yüzde 30 nispetinde daha fazla olduğu ilmi olarak ispat edilmiştir. Yanan alanlarda herhangi bir dozerle toprak işleme faaliyeti yapmaya gerek yoktur. Bu biyoçeşitliliğe zarar verir.” >> Burcu AYDIN’ın Haberi