Nöbetçi Eczaneler
12 Mart 2011 Cumartesi 02:00:00 Başlıktaki ikinci kelimeyi ben ekledim, ama birinci kelime, çevreyi koruma amaçlı gelişen hareketin kendine bulduğu slogan. “Vermeyoz” hareketi, Anadolu topraklarının hoyrat kullanılmasına, çevrenin kirletilmesine ve tahrip edilmesine karşı bir duruş. Bir aksilik olmazsa Nisan ayı içinde büyük bir yürüyüş gerçekleştirecekler.
“Vermeyoz” ya da “Anadolu’yu Vermeyeceğiz” hareketinin amacı, www.anadoluyuvermeyecegiz.net adlı internet sitesinde şöyle özetleniyor:
“İnsanoğlunun yeryüzündeki eylemleri nedeniyle ortaya çıkan doğa yıkımı, geri dönüşü olmayan bir noktaya doğru hızla ilerliyor. Bir seçim yapmak zorundayız: ya sınır tanımayan tüketim alışkanlıklarımızı sürdürerek, doğayla birlikte kendimizi de yok edeceğiz ya da onunla uyumlu bir yaşam yolu seçeceğiz. Doğanın varoluşuna, binlerce yıldır bu topraklarda yaşamış olan uygarlıklara, ait olduğumuz topluma ve gelecek nesillere karşı duyduğumuz vicdani sorumluluğun gereği olarak, biz ikincisini seçiyoruz. Nisan ayı itibariyle vadilerden, köylerden, kasabalardan, şehirlerden yola çıkıyor, taleplerimizi sağır kulaklara haykırmak amacıyla Ankara’ya yürüyoruz
Ve taleplerimiz yerine getirilene kadar geri dönmüyoruz. Doğanın hassas dengesini korumanın herkesin ortak sorumluluğu olduğunu düşünüyor, sesimizin sesinizle daha da yükselmesi umuduyla herkesi bu hareketi desteklemeye çağırıyoruz.”
Vermeyoz Hareketi, Anadolu’nun nasıl tahrip edildiğine ilişkin de araştırma yapmış. İşte araştırma notları:
“-Son elli yılda 1.5 milyon hektar sulak alan yok edilmiştir. Bu rakam, Marmara Denizi’nden daha büyük bir alanı işaret etmektedir.
-Yakın zamana dek kendi kendine yetebilen nadir ülkelerden biriyken, yanlış tarım politikaları nedeniyle yediğimiz ekmeğin buğdayını bile ithal eder hale gelmiş durumdayız.
-Toprağımıza ektiğimiz tohumdan çocuklarımıza yedirdiğimiz mamaya, enerji üreten santrallerde çalıştırılan makinelerden üzerimize giydiğimiz kıyafetlere kadar hemen her ürünü ithal ettiğimiz unutulup; enerjide dışa bağımlılığı giderme adı altında bütün akarsularımız ve vadilerimiz yağmalanıyor.
-Temiz ve sağlıklı doğa ve bunun birinci şartı olarak su, tüm canlıların doğuştan gelen en temel hakkıdır. Bu hakkı ihlal edebilecek hiçbir kanun ve uygulama kabul edilemez.
-Tek başına hiçbir canlının ihtiyacı, doğanın tahrip edilmesinin nedeni olamaz. ‘Sürdürülebilir kalkınma’, ‘koruma kullanma dengesi’, ‘üstün kamu yararı‘ gibi kavramlar doğanın sömürülmesi için gerekçe gösterilemez.”
Grubun talepleri ise doğayla uyumlu yaşamı destekleyecek politikalar hayata geçirilmesi, hidroelektrik santral (HES) ve baraj projelerinin tamamı durdurulması, 2B Yasası’nın geri çekilmesi,
GDO’lu ürünlerin ve üretimde kullanılan her türlü kimyasal maddenin kullanımı durdurulması. 11 maddelik talepler arasında Çevre ve Orman Bakanlığı’nı ciddi biçimde eleştiren bölümler de var. O bölümleri de artık, yetkililer okur kanısındayım.
Vermeyozcular, ilk eylemlerini 24 Ocak 2011’de Ankara’da, Türkiye Büyük Millet Meclisi önünde gerçekleştirdiler. Gündemleri, ‘Tabiatı ve Biyoçeşitliliği Koruma Yasa Tasarısı’nı protesto etmek ve Hidroelektrik Santraller’le ilgili düzenlemelere karşı çıkmaktı. İlk eyleme 850 kişi katıldı.
www.anadoluyuvermeyecegiz.net adlı internet sitesinin, yayınlanan bir video nedeniyle kapatıldığı, videonun kaldırılmasından sonra da yayına devam ettiği söylendi. Ancak, internet sitesinde hâlâ o video yayınlanıyor.
Harekete , aralarında TEMA’nın da bulunduğu 200’e yakın demokratik kitle örgütü destek veri-yor. Vermeyozcular, çevre ve doğa için bir adım atıyorlar…
