Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Burak Aydın

VERMEYİNCE MABUT NEYLESİN MAHMUT

Şu dünyada her şey nasip… İnsanlar çalışmakla, mücadele etmekle görevli olsalar da kendileri için takdir edilenin ötesinde bir şeye ulaşmaları mümkün değil maalesef.
Görüyoruz, duyuyoruz, biliyoruz. Herkes, hepimiz bir gayretin, uğraşın içindeyiz. Modern çağın ihtiyaçları bitmek bilmiyor.
Böylesi durumlarda gazetemizin merhum kurucsu Şükrü Küçükkurt’tan dinlediğimiz bir hikayeyi sizlerle paylaşılım isteriz bugün. İşte hikayemiz:
Vaktizamanında Sultan Mahmut, tebdil-i kıyafet içerisinde ahalinin arasında dolaşırken yolu bir kahvehaneye düşmüş. Bakmış ki herkes bir şey istiyor:
– “Tıkandı Baba, bana bir çay”
– “Tıkandı Baba, bir ayran.”
Lakap Sultan’ın garibine gitmiş:
– “Hele baba anlat bakalım, nedir bu Tıkandı Baba meselesi?”
Tıkandı Baba, önce “Uzun mesele evlat” deyip savsaklamak istemiş, ama ısrarlar üzerine daha fazla dayanamayıp başlamış anlatmaya:
– “Bir gece rüyamda birçok insan gördüm; her birinin bir çeşmesi vardı ve hepsi de şırıl şırıl akıyordu. Benimki de akıyordu ama çok az akıyordu.
‘Benimki de onlarınki kadar aksın’ diye içimden geçirdim. Bir çomak aldım ve deliği açmaya çalıştım. Ben uğraşırken çomak kırıldı, içinde kaldı deliğin ve akan su damlamaya başladı.
Bu sefer içimden ‘Onlarınki kadar akmasa da olur, yeter ki eskisi kadar aksın’ dedim. Uğraşırken delik tamamen tıkandı ve hiç akmamaya başladı.
Ben yine açmak için uğraşırken bir ak sakallı ihtiyar göründü; ‘Tıkandı baba, tıkandı. Uğraşma artık’dedi.
O gün bu gün adım ‘Tıkandı Baba’ya çıktı ve hangi işe elimi attıysam olmadı. Şimdi de burada nasibimi arıyorum.”
***
Tıkandı Baba’nın anlattıkları Sultan Mahmut’u derinden etkilemiş. Dışarı çıktığında mahiyetindekilere buyurmuş:
– “Her gün bu zata bir tepsi baklava getiresiniz. Her dilimin altında bir altın koyasınız ve bir ay boyunca buna devam edesiniz.”
Saraydakiler, ertesi akşam bir tepsi baklavayı getirip Tıkandı Baba’ya teslim etmişler.
“Uzun zamandır tatlı da yiyememiştik. Şöyle evdekilerle bir güzel yiyelim” diye sevinen Tıkandı Baba, tepsiyi kaptığı gibi evinin yolunu tutmuş.
Yolda giderken, “Ben en iyisi bu baklavayı satayım evin ihtiyaçlarını gidereyim” düşüncesi gelmiş aklına; işlek bir yol kenarına geçip başlamış bağırmaya:
– “Taze baklava, güzel baklava.”
Bu esnada oradan geçen bir Yahudi üç aşağı beş yukarı, çetin bir pazarlık sonucu tepsiyi satın alıp evine götürmüş. Bir dilim baklavayı ağzına attığında sert bir şey takılmış dişlerinin arasına. Bir de bakmış ki ne görsün; her dilimin altında bir altın.
Ertesi akşam Yahudi aynı yere postu serip beklemeye başlamış. Tıkandı Baba da gelen baklavaları satıp evin diğer ihtiyaçlarını karşılamak için aynı yere vasıl olmuş.
Yahudi hiçbir şey olmamış gibi, “Baba baklavan çok güzeldi. Biraz indirim yaparsan her akşam senden alırım.” diye sırıtmış.
Tıkandı Baba’ya her gün bir tepsi baklava gelmiş ve Yahudi de her gün o baklavaları satın alıp evinin yolunu tutmuş.
***
Aradan bir ay geçince Sultan Mahmut, bu kez resmi kıyafetler içinde Tıkandı Baba’yı ziyarete gitmiş. Bir de ne görsün eskisi gibi darmadağın, perişan halde.
-“Baba, sana her gün bir tepsi baklava gönderdim, getirmediler mi bre?”
– “Getirdiler Sultanım.”
– “Peki ne yaptın o baklavaları?”
– “Satıp evin ihtiyaçlarını giderdim, sağ olasınız, duacınızım efendimiz.”
Sultan şöyle bir tebessüm etmiş:
– “Anlaşıldı baba anlaşıldı, sen en iyisi gel benimle hele.”
Tıkandı Baba’yı alıp doğruca sarayın hazinesine götürmüş; eline bir kürek vermiş:
– “Küreği hazinenin içine daldır baba; ne kadar altın gelirse hepsi senindir.”
Tıkandı Baba, o heyecanla küreği tersinden daldırmış; tam ucunda bir altın, o da düştü düşecek. Sultan, küplere binmiş:
– “Baba senin buradan da nasibin yok. Sen bizim şu muhafızlarla beraber git; onlar sana ne yapacağını anlatırlar.”
Sultan, muhafızlara buyurmuş:
– “Alın bu adamı Üsküdar’ın en güzel yerine götürün. Yerden bir taş beğenip alsın. O taşı ne kadar uzağa atarsa o mesafe arasını ona verin.”
Tıkandı Baba o taş eğri, bu yamuk, şu küçük, derken kocaman bir kayayı beğenip almış eline, “Ne olacak şimdi?” diye sormuş.
Muhafızlar, “Taşı atabildiğin kadar uzağa atacaksın; aradaki mesafe senin olacak. Böyle buyurdu hünkarımız” demişler.
***
Tıkandı Baba, güç bela kaldırmış koca kayayı; tam atacakken elinden kayıp kafasına düşmüş; adamcağız oracıkta hakkın rahmetine kavuşmuş.
Muhafızlar şaşkın bir halde olup biteni Sultan’a haber vermişler. İşte ol dem Sultan Mahmut’un ağzından şu meşhur deyiş dökülmüş:
– “Vermeyince mabut; neylesin Sultan Mahmut.”

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER