• Haberler
  • Gündem
  • 'Vergi yükü hafiflemeli, stokculara meydan verilmemeli'

'Vergi yükü hafiflemeli, stokculara meydan verilmemeli'

Afyonkarahisar Kasaplar ve Sucukçular Odası Başkanı İbrahim Yörük gazeteniz Kocatepe'yi ziyaret ederek et ve hayvancılık sektörü ile ilgili bilgiler verdi.Gazetemiz Sahibi Sezer Küçükkurt ve Yazı işleri Müdürü Burak Aydın'ın et sektöre ve hayvancılık sektörüyle ilgili sorularını cevaplandıran İbrahim Yörük, Kurban Bayramı'nda dişi hayvanların kesilmeyeceğiyle ilgili açıklamaların zamanlamasının yanlış olduğunu söyledi. Et piyasasındaki fiyat dalgalanmalarının uzun [&hellip]

Afyonkarahisar Kasaplar ve Sucukçular Odası Başkanı İbrahim Yörük gazeteniz Kocatepe’yi ziyaret ederek et ve hayvancılık sektörü ile ilgili bilgiler verdi.
Gazetemiz Sahibi Sezer Küçükkurt ve Yazı işleri Müdürü Burak Aydın’ın et sektöre ve hayvancılık sektörüyle ilgili sorularını cevaplandıran İbrahim Yörük, Kurban Bayramı’nda dişi hayvanların kesilmeyeceğiyle ilgili açıklamaların zamanlamasının yanlış olduğunu söyledi. Et piyasasındaki fiyat dalgalanmalarının uzun vadeli planlamalarla aşılabileceğine dikkat çeken Yörük, “Üreticimizin üzerindeki vergi yükü hafifletilmeli. Et ve Süt Kurumu üreticilere ucuz et temin etmeli. Et piyasasıyla ilgili spekülatör ve stokçulara fırsat verilmemeli” dedi.
İşte Kocatepe’nin soruları ve Kasaplar ve Sucukçular Odası Başkanı İbrahim Yörük’ün sorulara cevapları:
FİYAT DİSİPLİNİ İÇİN
10 YILLIK PLAN LAZIM
Kocatepe: Et piyasasındaki fiyat dalgalanması ne zaman başladı?
İbrahim Yörük: Et gibi sürekli tedarik gerektiren gıda ürünlerinde fiyatın sabit olması beklenemez. Çünkü hayvancılık doğası gereği mevsimsel bir takım periyotlar geçirir, ancak ülkemiz hayvancılığının değişen piyasa koşullarına uydurulması için bir takım politikalar çeşitli şekillerde hayata geçirilmiştir. Ayrıca gıdanın stratejik değerinin artması ile dünya hayvancılığı global hale gelmiştir. Örneğin fiyat dalgalanmasının bir kaynağı gelişmiş ülkelerin diğer ülkeler üzerindeki baskısıdır. Bu temel sebeplerin dışında bir de Türkiye’nin kendine has özel problemleri bulunmaktadır. Bunlardan birisi Türkiye’de hayvan sirkülasyonunun yoğun olmasıdır. Diğer bir husus da yapılacak uygulamaların bir takvim doğrultusunda yapılmaması, üreticinin gelecek kaygısı ile hareket etmesidir. Üretici önünü göremediği taktirde yatırım yapmaya istekli olmuyor yahut üretici yatırım yaptıktan sonra gelen bir takım hamleler üreticiyi doğrudan zarara sokuyor. Aynı zamanda hayvan sayısı, yem fiyatları, hayvanlar üzerindeki destekleme ve diğer unsurlar da fiyat dalgalanmasına sebep olabiliyor. Bu konuda süt fiyatları ve et fiyatları arasındaki ilişki iyi incelenmelidir ayrıca ülkemizin yapmış olduğu ithalatın doğru planlanması çok büyük önem taşımaktadır. Konu çok detaylı çalışılarak önümüzdeki 10 yılın planlamasının düzgün yapılması damızlık ithalatının ve besilik ithalatının multidisipliner olarak değerlendirilmesi gerekmektedir Zira konu çok boyutlu ve büyük öneme haizdir.
HAYVAN VARLIĞIMIZ YETERLİ. MANİPÜLASYONLAR ETKİLİ OLUYOR
Kocatepe: “Kesim fiyatları düşmesine rağmen rafta fiyatlar düşmüyor” yorumu doğru mudur? Kesim fiyatları düştü mü? Ne kadar düştü? Raftaki fiyatlar ne durumda?
İbrahim Yörük: Kesim fiyatları ile ilgili göz önüne alınması gereken Türkiye’nin kendine has yapısı; örneğin; Türkiye’de Ramazan Ayı öncesi fiyatlar yükselir bu piyasanın doğal işleyişinde olağan bir durumdur. Ayrıca Kurban bayramı sonrasında da fiyatlar düşer zira herkesin evine belli bir miktar et girmiştir. Ancak sorunuza paralel olarak Türkiye’de kesim ve et fiyatları yükseliş trendindedir. Bunun çeşitli sebepleri var Ancak benim gördüğüm kadarıyla önemli sebeplerinden biri piyasadaki büyük oyuncuların manipülasyonları aynı zamanda bakanlığın bazı politikalarının zamanlaması bu yükselişte etkili oluyor. Son tüketiciye ulaşan etin ise tabii ki bu durumdan etkilenerek fiyatı artıyor. Tartışılan hayvan varlığının yetişmediği iddiasını çok da doğru bulmuyorum belki gelecekte yakın gelecekte böyle bir darlık yaşayabiliriz, bunu şimdiden çözmek doğru olabilir ama şu andaki koşullarda elimizdeki hayvan sayısının yetersiz olduğu söylemi gerçeği yansıtmıyor. Tabii ki sorunu çözme sorumluluğu taşıyan mekanizmalar önümüzdeki 10 yılı düşünerek karar almak zorunda oldukları için belki benim söyleminden farklı bir görüşte olabilirler ancak Türkiye hayvan varlığı açısından 2018-2019 yıllarında kapasitenin yeterli olacağı kanaatindeyim.
ET VE SÜT KURUMU
GIDA SANAYİİNE ET VERMELİ
Kocatepe: Et ve Süt Kurumu kasaplara satış yapıyor mu? Bu satışlarda fiyatlar ne seviyede? Bu uygulama fiyatları dengelemeye yeterli mi?
İbrahim Yörük: Et ve Süt Kurumu kasaplara perakende satış için et veriyor, bu satışlarda fiyat kuşkusuz piyasa düzeyini biraz daha altındadır ancak;  Kasaptan et satışı et sektörün vitrini olup ancak sektör içerisinde küçük bir yer tutmaktadır. Bunun fiyatları dengelemeye etkisinin olabilmesi için Et ve Süt Kurumunun gıda sanayisine de et vermesi lazımdır zira et sektöründe ağırlıklı olarak yer tutan imalat sanayisidir. Bu da sucuk, salam, sosis üreticileridir. Piyasada fiyatın yükselmesinin veya düşürülmesinin yolu imalat sanayisinin bu tür imkanlardan yararlanmasından geçer. Şu anda bildiğimiz kadarıyla Et ve Süt Kurumu gıda sanayisine et vermemekte eğer bu yöntem değiştirilir de gıda sanayisinde de et vermeye başlarsa bunun fiyatları üzerinde etkisinin ciddi olacağını hesap ediyorum. Kuşkusuz üreticiyi korurken sadece çiftçiyi korumak anlaşılmamalıdır. Üretimin her aşamasının korunması gerekmektedir, çünkü bu zincirde bir parça zarar gördüğü zaman bu diğer parçalara da sirayet etmektedir. Bu yüzden Et ve süt kurumunun acil olarak bir politika değişikliğine giderek gıda sanayisini de rahatlatması gerekmektedir alınan tedbirin etkisi düşünülenden çok daha hızlı görülecektir.
Kocatepe: Sucuk ve et ürünleri üretim merkezi olan ilimizde kasaplara satış için verilen et oranı et piyasasına ne kadar etki eder? Et ve süt kurumunun sucuk ve benzeri üretimi desteği var mı?
İbrahim Yörük: Bir önceki soruda da ifade ettim et fiyatlarında kasapların etkisinden çok daha büyük olarak gıda sanayisinin, imalat sanayisinin etkisi vardır ve sadece kasaplara et verilmesi yetersizdir. Fiyat konusunda da tüketim konusunda da imalat sanayinin ağırlığı daha fazladır Et ve süt kurumunun bu konudaki ihtiyaca kulaklarını tıkaması yersiz ve gereksizdir.
KESİMLERDE NEDEN COŞKUN
 ET TERCİH EDİLİYOR?
Kocatepe: Neden Et ve Süt Kurumunun kesimleri için ilimizde Coşkun Et Kombinası tercih ediliyor? Neye göre belirleniyor bir ayrıcalık mı var? Kasaplar odasında Tesisleri, Afyon Üreticilerinin Tesisleri neden tercih edilmiyor?
İbrahim Yörük: Adı geçen tesis çok ciddi bir yatırımla Afyon’a kazandırılmış bir tesistir. Işletme olarak büyük, teknolojik olarak ilerde ve tercih edilmesi çok doğaldır. Bunun birden çok sebebi vardır ancak bence en önemli sebep büyük kapasitesi ve Teknik olarak zamanın ilerisinde olmasıdır. Burada 20 milyon liralık bir yatırımdan bahsediyoruz, aynı zamanda gıda işini yapan insanlar bunu anlayabilirler tek bir nokta ile çalışmak birden çok noktayı organize etmekten daha kolay ve daha güvenlidir. Kasaplar Odası’nın Tesisleri 2016 yılında adres değişikliği ve modernizasyon nedeniyle kapanmış olup bu yüzden tercih edilmemiş olabilir. İlimizde inşaatı ve modernizasyonu devam etmekte olan mezbaha projeleri var ilerleyen dönemlerde bunların da değerlendirileceğini tahmin ediyoruz. Et ve Süt Kurumu açısından da büyük tesiste çalışmak daha kolay olacağı için tercih ediliyor olabilir.
HAVYAN VARLIĞIMIZ
İÇİN İTHALAT GEREKLİ
Kocatepe:  Şu görüşe katılıyor musunuz?  “Yaklaşık 10 sene önce koyun nüfusumuz yaklaşık 60 milyona tekabül ediyordu, insan nüfusu 65 milyondu, neredeyse birebir koyun nüfusumuz vardı sığır nüfusumuz 14 milyon civarındaydı şu anda Bizim koyun nüfusunun 30 milyon civarında gerilemiş durumda sığır nüfusumuz aynı Ama burada da bir eksiğimiz var Türkiye’nin nüfusu 10 milyon turist ve 3 milyon göçmen de birlikte 100 milyon ediyor. Kişi başı et tüketimi 15 gram dan 15 kilolara çıktı Türkiye’nin üretim kapasitesini arttırmakla insanımıza daha ucuz et tüketimi sağlayabiliriz.”
İbrahim Yörük: Geçmişteki verileri analiz edip günümüze karşılaştırmak iyi bir yöntem olup gelecekle ilgili tahminlerimizi daha isabetli olmasını sağlar. Ancak konu et piyasası olduğu zaman bu nüfus ve hayvan varlığı verileri yetersiz kalır, çünkü konu çok boyutlu bir konudur. 10 yıl öncesine kadar daha az stratejik görülen birçok gıda meselesi şu anda dünya gündeminde kendine daha çok yer buluyor. Tüm bunları göz önüne aldığımızda, sorunuz da belirtilen görüşün sonuç cümlesine katılmakla birlikte bunu nüfus bağlamında değil stratejik bir güç bağlamında ele alıyorum, ayrıca 15 gramlık bir tüketimi olduğunu düşünmüyorum bunun yanlış hesap edildiğini düşünüyorum. Türk milleti her zaman çok ciddi bir et tüketicisi olmuştur. Bunun yanı sıra hayvan varlığımızın azalışının, yine kendine has sebepleri olduğunu düşünüyorum. Bu konuyla ilgili yapılacak analizin et süt yem fiyatlarından, dünya ve Türkiye gündemindeki dalgalanmalardan savaşlardan ayrıca yapılabilmesi mümkün değildir. Hayvan varlığımızdaki azalmaya müdahale ithalat yolu ile yapılmaya çalışılmaktadır. Bu konu ile ilgili fikrim ithalatın dengeli ve planlı yapılması üretici mağduriyetini sebep olmayacak şekilde esnafların planlamasını sekteye uğraşmayacak şekilde olmasıdır. Bir önemli husus da damızlık ithalatımız sonuçlarının düzenli ölçülebilmesidir. Çünkü yapılacak olan besilik ithalatı tabiri caiz ise değirmenin dönmesi için taşıma su vazifesi görürken, damızlık ithalatı ise sorunun çözümünde ilerleyen tarihlerde kilit rol oynayacaktır. Bu yüzden sorunuzdaki görüşün bazı kısımlarına katılırken bazı kısımlarına katılmıyorum.
ESNAF VE ÜRETİCİNİN
VERGİ YÜKÜ HAFİFLEMELİ,
STOKCULARA MEYDAN VERİLMEMELİ
Kocatepe: Üreticiler yaşanan fiyat artışında market, kasap ve lokantaları suçluyor, ilgili sektör temsilcileri ise üreticinin piyasayı yakından takip ederek ona göre fiyat oluşturduğunu savunuyor. Peki Kim kazanıyor?
İbrahim Yörük: Muhakkak ki fiyatları üreticiler arasında piyasa koşullarına göre kuruluyor ancak burada bahsi geçenleri suçlamak çözüm değil. Üretici de kendi içerisinde yem fiyatları ile mücadele ediyor. Market, kasap ve lokantalar ise konunun ayrı boyutları zira et işlendikçe değer kazanan bir üründür. Burada hayvan fiyatlarında toptan bir yükseliş olduğunu bunun et sektörüne sirayet ettiği gözden kaçırılmamalıdır. Bu konuyla ilgili bir kazanan olduğunu düşünmüyorum. Burada toplumumuz kaybediyor. Kaliteli protein ihtiyacından mahrum kalan bir nesil yetişiyor. Dolayısıyla kurulan oyunun bir kazananı yok hepimiz kaybediyoruz. Çözüm olarak da esnaf ve üretici üzerinde vergi yükleri azaltılarak. Çeşitli desteklemeler ve İthalat yoluyla fiyatlara müdahale ediliyor. Ancak bu çemberi kırmak yine kendi insanımızın elinde hepimiz konuyla ilgili sorumluluk alarak bu dönemi atlatabiliriz. Ayrıca burada unutulmaması gereken diğer bir hususta fiyat manipülasyonu yapan, büyük işletmeler ellerindeki yetişmiş besilik hayvanı kesmeyip, piyasayı fiyat yönünden etkileyerek karına kar katan bu fırsatçılar esasen üretici üzerinde oyun oynayan yapıdır. Stokçuluk yaparak tüm ülkeyi fiyat cenderesine sokan bu yapıya da muhakkak müdahale edilmelidir.
PİYASADA NE OLACAĞIN ÜRETİCİ ÖNCEDEN BİLEBİLMELİ
Kocatepe: Et ithalatında gümrük vergisinin düşürülmesi nedeniyle üreticilerin besicilerin fiyatların düşeceği ve zarar edecekleri ile ilgili yaşadığı kaygı hakkında ne düşünüyorsunuz?
İbrahim Yörük: Bu tür kararların üretici ve besicilere zarar verebileceğini düşünüyorum burada kararın yanlış olduğunu değil zamanlamasının uygun olmadığını düşünüyorum. Zira konuyla ilgili güncel bir örnek Putin örneğidir. Rusya’nın Türkiye’den domates alması bir süredir gündemde Rusya Türk domatesini bu yıl ülkesine sokmak istememiştir. Rus Cumhurbaşkanı Sayın Putin konuyla ilgili şunu söylemiştir. Rus üreticisinin bu yıl domates üretmek için ciddi kredi borçlarına girdiğini ve onları koruması gerektiğini bu yüzden Türk domatesinin Rus pazarına girişine müsaade etmeyeceğini açıkça ifade etmiştir. Bu örnekten anlaşılacağı gibi bu tür kararlar alınırken içerdeki yetiştiricilerin mağduriyetini önlenmesi gerekmektedir. Bu tür ithalat kararlarına planlı olarak yapılmalı, ne zaman ithalat yapılacağı ile ilgili insanların elinde bilgi olmalıdır. Eğer bu olmazsa kurulu piyasa düzeninde devletin etkisi yapıcı değil yıkıcı olabilir. Çünkü bu ithalat bittiği zaman bu ürünü yine bu üretici üretecek, onların zarar görmemesi ülkenin stratejik bir hedefi olmalıdır. Bu bağlamda ithalat ve olumlu bulurken, yapılış şekli ve açıklanış tarihini ise yakışıksız buluyorum. Bu tür öngörülemeyen kararlar tüketiciyi, üreticiyi, sanayiciyi mağdur edebilir. Bunun bir benzerini de yaklaşan kurban nedeniyle Sayın Bakanın yaptığı Düve Kesimlerine izin verilmeyeceğine ilişkin açıklamada görüyorum. Bu açıklama ve içeriği planlanmış bir hareket olsa idi geçen yıl Kurban döneminin bitişini takiben bir sonraki yıl düve kesimine izin verilmeyeceği duyurulurdu. Şu anda Kurban Bayramına kalan yaklaşık 50 gün süre içerisinde vatandaşa düvelerin kurban pazarına sokulmayacağı yönünde bir açıklama ile mesaj verilmiştir. Ancak bu süre zarfında üretici alacağını almış, satacağını satmış kurban pazarına yönelik hazırlığını yapmıştır. Şimdi 50 gün kala yapılan bu türden bir açıklama ne kadar doğrudur? Bunu doğru bulmuyorum ve değerlendirmesini de kamuoyunun takdirine bırakıyorum.
“KURBANDA DÜVE KESİLMEYECEK”
KARARI GÖZDEN GEÇİRİLMELİ
Kocatepe: Kurban Bayramı yaklaşıyor kurban için dişi düve satışı yapılamayacağı söyleniyor. Bu doğru mu doğru ise Piyasayı nasıl etkiler?
İbrahim Yörük: Sayın Bakanın açıklamasını maalesef okudum. Ben burada, Bakan beyin yanlış yönlendirildiğini düşünüyorum. Çünkü böyle bir karar alınamaz değil ancak zamanlama açısından siyasi intihar niteliğindedir. Çünkü bu türden bir karar en azından bir yıl önceden duyurulmalı ve üreticinin bu yönde hazırlık yapması sağlanmalıydı. Üretici bütün hazırlığını yapmış hayvanlarını bağlamış gerekli randımanı oturtmuş. Bu noktadan sonra yapılacak bu yöndeki açıklama konuyu açmaza sokmaktan başka hiçbir işe yaramaz. Ayrıca bu noktada elde edilmeye çalışılan kamu yararının ne olacağı tartışılır.  Bu tür uygulamaların planlı olması gerekmektedir. Bu konuda Bakanlığın uygulamasını çok doğru bulmuyorum. Biraz evvel de anlattığım Putin örneği bu konu içinde yol gösterici olabilir. Planlama ve yapılacak açıklamaların için uygun zamanlarda yapılması bu uygulamaların hedefini bulması açısından hayati önemdedir. Bu uygulamanın bir diğer boyutu da manevi boyutudur. Kurban ibadeti açısından insanları sınırlamak da çok doğru bir yöntem olmayabilir. Ayrıca uygulamanın nasıl yapılacağı da diğer bir husustur zaten zor şartlar altında çalışan Tarım İl ve İlçe Müdürlüklerinin personelinin vatandaşla karşı karşıya geleceği de atlanılmaması gereken önemli bir nokta. Bu noktada vatandaşı devletle karşı karşıya getirmek, üstelik bunun plansız yapılan bir işten dolayı olması vatandaşın devlete ve Teşkilata olan güvenini de sarsacaktır. Bunun piyasa üzerindeki etkilerini hissedilmeye başladığını ifade edebilirim ancak bu piyasa üzerindeki etkisi, fiyat bağlamında değil psikolojik bağlamdadır. Üretici ciddi bir açmaza girmiş durumdadır. Konu ile ilgili devamlı şikayetler alıyoruz. Bakanlığın bu kararının gözden geçirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Feraset sahibi insanların bu konudaki kararı değiştireceklerini düşünüyorum. Sivil Toplum Örgütü olarak konu hakkında Bakanlık düzeyinde çalışma ve hazırlıklarımız ise sürüyor.

Bakmadan Geçme