Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Ve Allah Bir Misal Verdi 26

Kur’an bize dünya hayatındaki yaşantıda “Şeytanlık Patronaj Sisteminin Köleleri” olmamamız gerektiğini birçok ayette doğrudan hatırlatır, Nahl (75,76), Rûm (28), Zümer (29) ayetlerinde ise verilen misaller üzerinden Şeytanlık Patronaj Sisteminin Köleleri anlatılır.

Nahl (75): “Allah, hiçbir şeye gücü yetmeyen, başkasının malı olmuş bir köle ile katımızdan kendisine verdiğimiz güzel rızktan gizli ve açık olarak harcayan (hür) bir kimseyi misal verir. Bunlar hiç eşit olurlar mı? Doğrusu hamd Allah’a mahsustur. Fakat onların çoğu (bunu) bilmezler.”

Nahl (76): “Allah, şu iki kişiyi de misal verir: Onlardan birisi dilsizdir, hiçbir şey beceremez ve efendisinin üstüne bir yüktür. Onu nereye gönderse bir hayr getiremez. Şimdi, bu adamla, doğru yolda yürüyerek adaleti emreden kimse eşit olur mu?”

Rûm (28): “Allah size nefslerinizden bir misal getirmektedir. Mülkiyetiniz altında bulunan köleler içinde, siz verdiğimiz rızıklarda birbirinizden çekindiğiniz gibi kendilerinden çekineceğiniz derecede sizinle eşit (haklara sahip) ortaklarınız var mı? İşte, Biz ayetlerimizi aklını kullanacak bir kavim için böylece açıklıyoruz.”

Zümer (29): “Allah, çekişip duran birçok ortakların sahip olduğu bir adam (köle) ile yalnız bir kişiye bağlı olan bir adamı misal olarak verir. Bu ikisi eşit midir? Hamd Allah’a mahsustur. Fakat onların çoğu bilmezler.”

Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki, İslam sisteminde kölelik uygulaması yoktur. Misaller köleler üzerinden veriliyormuş gibi gözükmektedir; bunun sebebi, Kur’an’ın iniyor olduğu dönemi yaşayanların hayatlarının içerisinde köle uygulaması büyük bir yer tutmaktadır. Günümüze yakın zamana kadar da bu köle sistemi devam etmiştir. Bir akıllı insan bu misallerin anlattığını kavrarsa, zaten o insan köle sistemini tasvip etmeyen olacaktır.

Misallerdeki köle kelimesi ile geçiş yapılan bir kölelik vardır ki; o günde de, o günden önce de, bugün de ve bugünden sonra da var olacak ve kıyamete kadar da devam edecek olan kölelik sistemidir. Dolayısıyla her çağın gerçeği olan bu sistemde “Gerçek Hürler” ve “Gerçek Köleler” vardır. “Ben duniHi bir ilahım” diyenler Şeytanlık Patronaj Sisteminin gerçek köleleridir. “Amentü BillaHi ve RasuliHi” diyerek bu beyana göre hayat tarzı oluşturmaya çalışanlarsa, “Gerçek Hür İnsanlar” dır.

Şu hususu da belirtmek gerekir ki; “Amentü BillaHi” beyanında bulunanlar için hemen belirtiyoruz, bu imana uygun da hayat tarzı oluşturmak gerekir diye. Çünkü bu beyanda bulunduğu halde bazı kimseler “Amentü BillaHi” hayat tarzının içerisinde bulunmamaktadır, maalesef esfele safiliyn yaşantı içerisindedir. Bu yüzden yeni bir anlayış olarak “Amentü BillaHi” açıklamasını hayatına kazandıran, hayat tarzını da bu imana uygun hale getirmelidir; Kur’an bu duruma “Billahi iman ve salih amel” diye vurgu yapmaktadır. Esfele Safiliyn yaşantıya İslam ibadetlerini monte edip, Kelime-i Tevhid’i de gerektiğinde slogan yapmak Rasulullah (SAV) Efendimiz’in açıkladığı diyn değildir.

Ancak “Ben duniHi bir ilahım” diyenler için “buna da uygun hayat tarzı oluşturmak gerek” denmez; çünkü zaten uygun hayat tarzını sonuna kadar yaşamaktadırlar. Bu yüzden, birisi “Ben duniHi bir ilahım demedim, diyeni de duymadım” derse, evet dememiş yani ağzıyla söylememiş olabilir, oysa ilah tarzı yaşantıyı tam yaşamaktadır ve “Müstakilen Varım ve Muhtarım” iddiasından hiç taviz de vermemektedir; “Ben duniHi bir ilahım” demek işte tam da budur. Böyle insanlar fark etseler de etmeseler de Şeytanlık Patronaj Sistemi’nin köleleridirler.

Şeytanlık Patronaj Sistemi insanların duniHi algılarından yararlanır. İlk ve esas vesveseler, duniHi algının tesirine girmiş insanlara verilir ki; bu hal, insanların neredeyse 2 yaşından itibarendir. DuniHi algı sonucu insan, “Müstakilen Varım ve Muhtarım” iddiasına girmekle Şeytanlık Patronaj Sisteminin kölesi olmaya başlar, ancak önceleri yani 2 yaşından ergenliğe kadar alıştırma ve sevdirme yöntemleri uygulanır; köleler Mütekebbir yaşantıya hazırlanırlar. Eğer bir insan, Rasulullah (SAV) Efendimiz’in açıklama ve uyarılarını işitir, kulak verir ve anlarsa; sonra da uygular ve “Amentü Billahi ve RasuliHi” der, “Müstakilen Varım ve Muhtarım” iddiasından vazgeçer, “Müstakilen Var ve Muhtar” olan ancak Allah’tır derse; bu insan “Gerçek Hürler” sınıfına girer ve Şeytanlık Patronaj Sisteminden düşer (Sa’d; 79-83).

Burada açıklamaya çalıştığımız kölelik sistemini dünya hayatı yaşantısının mantığıyla anlayabilmek neredeyse imkânsızdır. Gerçek köleler kazandıkları algılarla kendilerini Müstakil ve Muhtar yani tam hür zanneden kölelerdir; Gerçek Hürler ise her şeyleriyle Rabblerine bağlı ve müstakil olmaksızın hürdürler.

Şimdi burada izaha çalıştığımız, “gerçek köleler ile gerçek hürler bir olur mu?” Elbette ki, bir olmaz. “Hangisini yaşamak istersiniz?” denilse; elbette ki, gerçek hür olmayı tercih eder insanlar. Bu durumda soru şudur: “Nasıl oluyor da bu insanlar çevriliyorlar?” Bu böyledir; çünkü, esfele safiliyn formattaki insan küfrüne âşıktır ve bu aşk çok cezbeli ve kuvvetlidir. Bu durumda bu aşkı bozacak, bitirecek bir aşk gerekir; çünkü bir aşkı ancak daha kuvvetli başka bir aşk yener ki, bu da “Allah aşkı”dır. Nahl (75) ile verilen misalde normal yaşantı içerisinden olmak üzere bir köle ile bir hür insan kıyaslanmaktadır. Ancak, konunun anlaşılabilmesi amacıyla köle bir insan misal verilmiştir. Buradan ulaşılması ve anlaşılması istenen yukarıda anlattığımız gerçek köleler ve gerçek hürlerdir. Nahl (75) insanlara: “DuniHi algı ve zanları sebebiyle “Müstakilen Varım ve Muhtarım” iddiasına girer de kendi adı namınıza “BEN” derseniz, işte bu bir aldatmacadır, bu size şeytanın tuzağıdır.” demektedir. Ayrıca Nahl (75) diyor ki: “Siz kendinizi Müstakilen Var ve Muhtar zannederek Muhtariyeti Tercih Gücü yetkinizi de kendinizi hür olarak kullanıyor sanıyorsunuz. Oysa bu yetkinizi şeytanın telkinleriyle, şeytanın arzusu doğrultusunda kullanıyorsunuz. Ancak siz hür olarak kendiniz tercih yaptığınızı sanıyorsunuz. Siz başlangıçta batılı tercih ettiğiniz için de sizin tercihlerinizi şeytan yönlendiriyor olsa da sorumlu sizsiniz. Dolayısıyla siz Şeytanlık Patronaj Sisteminin bir kölesi durumundasınız.”

Ayrıca Nahl (75) belirtiyor ki; “Amentü Billahi demiş gerçek hürler ise Muhtariyeti Tercih Gücü yetkilerini tam bir özgürlük içinde kullanırlar, onların özgürlüğünün güvencesi Rableridir. Onlar özgürlüklerine zarar verecek bir tercih yapacak gibi olsalar, Rabbleri onların özgürlüklerinin korunması yönünde onlara müdahale eder. Rabbleri onların sırtlarındaki yükü alır, önlerindeki engelleri kaldırır, düşmanlarını defeder, sadrlarını genişletir, kalblerini selim yapar, sabırlarını cemil yapar, onları meleklerle arkadaş yapar ki; bu kulları gerçek hürler olarak dünya ve ahirette yaşasınlar. Çünkü hamd Allah’a mahsustur; ne yazık ki, gerçek köleler bu bilgiden ve bu imkânlardan mahrumdurlar. Şimdi söyleyin, gerçek hürlerle gerçek köleler bir ve eşit olur mu?

Nahl (76) ’da verilen misal ise, Nahl(75) ’te vurgulanan konuyu bir başka yönüyle de ele alarak gerçek kölelerin aslında sisteme de yük olduklarını belirtmektedir. Misalde iki kişi vardır ve birisi dilsizdir, yani bu insanı köle yapanlar dilini kesmişlerdir. Dilini kesmekten maksat o şeytana köle olan kişinin sadrına şeytanın verdiği “Müstakilen Varsın ve Muhtarsın; bu hal ise senin şerefindir, hayat enerjindir, sahip çıkmalısın” vesveseleri öyle çoğalır ve sadra yerleşir ki, kalbin aslı beyin ile irtibatını kaybeder. Artık konuşan kalp değil sadrdır. Oysa esas konuşan, işiten, gören ve akleden kalptir (Hac-46).

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER