Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR

Ve Allah Bir Misal Verdi -21

“MÜSTAKİLEN VAR VE MUHTAR” GÜÇ VE KUVVET ZANN’INIZ VAR YA, İŞTE O ZANN BOŞTUR, BATILDIR
Hac-73 duniHİ bir ilah gibi yaşayanların kendilerine faydası dokunacağını zannedip, uydurarak ilan ettikleri duniHİ güçler ve putlar üzerinden konuyu misallendirmiştir. Yani kendi “müstakilen varım ve muhtarım” iddialarını ayakta tutsun, ilahlık imkânlarını artırsın ve korusun diye başka “müstakilen var ve muhtar” güçler uyduruyor, ilan ediyor, sonra da bu uydurdukları güçlerden yardım bekliyorlar. Rabbimiz “putlarınız bir sinek bile yaratamaz, sinek onlardan bir şey kapsa onu geri bile alamazlar” buyurarak öncelikle Mekke müşriklerinin fiziksel yapıda olan putlarına dikkat çekmektedir. “Kendi ellerinizle yaptığınız bu taş yığınlarının veya metal parçalarının bir şey yaratamadığını çok iyi biliyorsunuz. Putlarınız sineği yaratamadığı gibi sinek o puttan bir parça ağzına alsa da gitse putunuz ne yapabilir? Putunuzun bir şey yapamayacağını siz de biliyorsunuz. Put özelinde onlara yüklediğiniz “müstakilen var ve muhtar” güç ve kuvvet zann’ınız var ya, işte o zann boştur, batıldır; o zann’dan da bir şey beklemeyin. Bu durumda siz müstakilen var ve muhtar olmadığınız halde ama kendinizi böyle zannettiğiniz için zavallı ve acizsiniz, putlarınız da sizin iddianız gibi müstakilen var ve muhtar olmadığı için onlar da acizdir. Siz, işlerinizin bu iddialarınız üzerinden yürüdüğünü sanıyorsunuz, oysa bütün işler Allah ile, Allah’ın Emriyle yürür. Mülk, güç, hüküm Allah’ındır” denilmektedir. Ancak uyarı yalnızca putlarla sınırlı değildir. Misal ve uyarı günümüzde de tam geçerlidir, çünkü bu batıl zannedişler kıyamete kadar da böyle devam edecektir. Çünkü dünya hayatı imtihanı bu duniHİ algı ve zann’larından kurtulabilenler ve kurtulamayanları, bu duruma göre kulların kendi gayretleriyle nefsleriyle ilgili kazanılmış değişimleri Hakk yolda veya Batıl yolda yapanları ayırt etmeye yöneliktir. Bu kazanılmış değişimler de kulların ahiret hayatlarındaki konumlarını belirleyecektir. Al-u İmran 64, 79; Maide-76; En’am-71; Tevbe-31; Nahl-73; Meryem-48, 49; Enbiya-66; Hac-71; Furkan-17; Ankebut-17, 25; Yasin-23; Mümtehine-4 gibi ayetler inananlara “kendiniz bir ilah gibi yaşamayın ve ilah sayılabilecek şekilde Allah’tan başka müstakilen VAR ve Muhtar güçler ilan etmeyin” uyarılarında bulunmaktadır. “La ilahe illallah (Muhammed-19)” diyerek duniHİ ilahları reddedin ve “İlah ancak Vahidul Kahhar olan Allah’tır (Kehf-110, Zümer-4)” deyin; “Ve la havle ve la kuvvete illa Billah” diyerek müstakilen var ve muhtar zannedilerek uydurulan güç ve kuvvetleri reddedin ve “Müstakilen VAR ve Muhtar olarak güç ve kudret sahibi ancak Allah” deyin. Sonra da bu beyanlarınıza göre konuşun, düşünün, fiiller ortaya koyun; bu beyanlarınıza göre hayaller kurun. Rüyalarınızda dahi bu beyanlarınıza göre insanlar oluncaya kadar gayret edin. “Rüyalarınız size gerçek karakterlerinizi izleyebileceğiniz ipuçları verebilir” gibi hatırlatmalar bu ayetlerle inananlara yapılmaktadır.
ONLAR SİZDEN NEFRET EDERLER
DuniHİ bir ilahın kendine has bir ahlakı vardır ve Billahi anlamda iman eden bir müslümanın da kendine göre bir ahlakı vardır. “Amentü Billahi” diyen Allah ahlakı ile ahlaklanmak ister, Allah ahlakıyla ahlaklanmak için duniHİ bir ilah ahlakından temizlenmek gerekir. DuniHİ bir ilah ahlakını da yakinen tanımadan temizlenmek mümkün olmaz. DuniHİ ilahın ahlakını tanıyan kişi kendisinde bu ahlakı fark ettikçe nefsine levm ederek bu ahlaktan kurtulmaya çalışmalıdır. Hayat içerisinden çok basit bir örnek verelim, talib olan bu örneği hayatına yaysın inşaAllah. Evden dışarıya çıkmaya hazırlandınız ve kapıdan sokağa çıkıp bir kaç adım attınız ve yağmur yağmaya başladı ve şemsiyeniz de yok; siz de “Hay aksi! Bunun sırası mıydı? Şimdi bu yağmur nereden çıktı?” dediniz. İşte bu çıkışı yapan tamamen duniHİ bir ilahtır, kendisini müstakilen var ve muhtar ilan etmiş ve kendi adı namına “BEN” diyen bu mütekebbir kişi aslında Allah’a “Şimdi yağmur yağdırmanın zamanı mıydı?” diyerek çıkışmaktadır. Hele de bu kişi evden dışarıya salât ikamesi için, camiye gitmek üzere çıkmışsa, bu durumda bu kişi duniHİ bir ilah olarak salât için saf tutacaktır. İşte bu konu nefs terbiyesi içerisine giren mevzulardandır.
Ankebut (41, 42) ayetleri de duniHi algı ve zann’larını konu edinmektedir. DuniHİ bir ilahın yine duniHİ bir ilah olanları dost ve sevgili edinmelerini misalle değerlendirmektedir. İnkârcı olan bir duniHİ ilahın yine duniHİ ilahları dost edinmesi gayet normaldir, onların hayat tarzının gereği de budur. İnkârcı bir duniHİ ilahın Billahi anlamda iman etmiş ve bu imanına uygun hayat tarzı oluşturmuş birisini dost edinmesi mümkün olmaz; bırakın dost olmayı inkârcı duniHİ bir ilah, Billahi anlamda iman etmişlerden ve onların hayat tarzlarından nefret eder. Dolayısıyla konu aslında bir inananın duniHİ bir ilahı sevmesi meselesidir. Bu konuda Al-u İmran (119)’da Rabbimiz: “… işte siz öyle kimselersiniz, onlar sizi sevmedikleri halde siz onları seversiniz…” buyurmaktadır ve Al-u İmran (120)’de de “Size bir iyilik dokunsa, bu onları tasalandırır; başınıza bir musibet gelse buna da sevinirler” diyerek inananları uyarmaktadır.
“KÂFİRLERİ DOST EDİNİRSEN ALLAH’LA DOSTLUĞUN KALMAZ”
“Amentü Billahi” demiş ve duniHİ algı ve zann’larına sırtını dönmüş bir kişi bir duniHİ ilahı dost edinir, onu takdir eder, fikirlerini över ve tavsiye ederse bu durum Allah’a karşı bir ilahı desteklemek olur ki, şirk sınıfındadır ve Kur’an bu davranışları kınamıştır (Bakara-107; Nisa 123; En’am-51; A’raf-3, 197; Tevbe-116; Yunus-18; Hud-20, 113; Ra’d-11; İsra-56, 97; Kehf-26, 58; Hac-12; Şuara-93; Ankebut-22; Ahzab-17; Secde-4; Şura-31, 46; Zuhruf-86; Ahkaf-28, 32; Nuh-25).
Bu konuda ölçüyü Tevbe (23) ayeti “Ey, iman edenler! Eğer küfrü imana tercih ediyorlarsa, babalarınızı ve kardeşlerinizi (bile) veli edinmeyin. Sizden kim onları dost edinirse, işte onlar zalimlerin kendileridir.” diyerek koymuştur.
Rabbimiz, Maide (55, 56)’da “Sizin dostunuz ancak Allah’tır, Rasulüdür ve iman edenlerdir ki, onlar salâtı ikame ederler ve rükû halinde zekâtı verirler. Kim Allah’ı, Rasulünü ve iman edenleri dost edinirse (bilsin ki), üstün gelecek olanlar şüphesiz Allah’ın tarafını tutanlardır.” buyurarak “Amentü Billahi” diyenin kimleri dost edineceğini açıklamaktadır. Al-u İmran (28) ile de “Kâfirleri dost edinirsen Allah’la dostluğun kalmaz” diyerek uyarmaktadır.
ALLAH BU SEVGİDEN HAİN VE NANKÖRÜ MAHRUM EDER
Esas mesele şöyledir: “Amentü Billahi” diyenin Allah’ı sevmesi, dost edinmesi ve Allah’ın da “Amentü Billahi” diyerek bu imana uygun hayat tarzı oluşturanları dost edinmesi, kulun yaratanını sevmesi ve Yaratan’ın kulunu sevmesidir. Oysa duniHİ bir ilahın yine duniHİ bir ilahı sevmesi, ilahların birbirlerini dost edinmeleridir ki; ilahlar ilahlık vasıfları gereği yüzünden dost olamazlar (Enbiya-22, Mü’minun-91, İsra-42). Bu gerçek sebebiyle duniHİ ilahlar yaşanılan hayat olayları içerisinde asla bir araya gelemez ve cemaat olamazlar (Haşr-14).
Kulun Yaratan’ını, kendisini Yaratanın dışı var sanarak kendisini de bu dış kısma konuşlandırma yanlışını yapmadan sevmesi ve dost bilmesi ve Yaratan’ın kulunu sevip dost edinmesi tanımlarındaki hisler, ilahların birbirlerini dost edinmelerindeki hisle bir ve aynı veya benzer olabilir mi? Elbette ki, olamaz. İlah iddialıların birbirlerini dost edinmesi ve sevmesi hissiyatı bu sebepten nefret kulvarındadır ve sevgi diye tanımladıkları hisler nefret dereceleri olarak zuhur eder. Kur’an bu nefrete “ĞILL” der ve inananların bu ğıllden korunmalarını, aksi takdirde ğıll ile cennete girilemeyeceğini bildirir (Hicr-47; A’raf-43; Haşr-10).
DuniHi bir ilahın yine duniHİ bir ilahı dost edinmesi, ancak ilahlık menfaatleri çerçevesinde iyi geçinmeleridir. Bu kendilerini dost zannettikleri halleri de ahirette birbirlerine karşı düşmanlığa dönüşür (Zuhruf-67).
DuniHİ ilahlar nefretin dışında olan gerçek sevgiyi bilemezler ve yaşayamazlar, çünkü Allah bu sevgiden hain ve nankörü mahrum eder (Hac-38). Billahi anlamda iman eden ve bu imana uygun hayat tarzı oluşturanlarda ise Rahman bir sevgi oluşturur (Meryem-96). İşte kul Yaratan’ını bu sevgiyle sever ve dost bilir; duniHİ dost edinmekten kendilerini koruyan bu müttakiyler için ahirette bir korku yoktur ve mahzun da olmazlar (Zuhruf-68).

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti