Vatandaş 'Milli İrade'ye kayıtsız şartsız bağlı

  AK Parti Afyonkarahisar Milletvekili ve TBMM Anayasa Komisyonu Başkan Vekili Av. Ali Özkaya, 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü etkinlikleri kapsamında  '15 Temmuz ve Milli İrade' başlıklı konferans verdi. Konferans dün sabah Afyonkarahisar Sağlık Bilimleri Üniversitesi (AFSÜ) Tıp Fakültesi B Blok Zafer Külliyesi Mavi Salon'da gerçekleştirildi.'15 TEMMUZ HAFIZALARA KAZINDI'15 Temmuz darbe kalkışması ile [&hellip]

 

AK Parti Afyonkarahisar Milletvekili ve TBMM Anayasa Komisyonu Başkan Vekili Av. Ali Özkaya, 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü etkinlikleri kapsamında  “15 Temmuz ve Milli İrade” başlıklı konferans verdi. Konferans dün sabah Afyonkarahisar Sağlık Bilimleri Üniversitesi (AFSÜ) Tıp Fakültesi B Blok Zafer Külliyesi Mavi Salon’da gerçekleştirildi.
“15 TEMMUZ HAFIZALARA KAZINDI”
15 Temmuz darbe kalkışması ile ilgili Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığının videosunu izleyen katılımcılara konferans öncesi hitap eden Afyonkarahisar Sağlık Bilimleri Üniversitesi (AFSÜ) Rektörü Prof. Dr. Nurullah Okumuş, 15 Temmuz 2016 tarihinde darbe girişimiyle hiçbir zaman unutulmayacak ve unutturulmayacak karanlık bir gecenin yaşandığını söyledi. Devlete yönelik darbe girişiminin milletin kahraman direnişiyle engellendiğini belirten Okumuş, “Binlerce şehit verdiğimiz 2 binin üzerinde vatandaşımızın yaralandığı o günde şer güçlerin korkunç planları milletimizin Cumhuriyetimize ve devletimize canı pahasına sahip çıkmaları sonucu püskürtüldü. Bu bakımdan 15 Temmuz ortaya çıkan acı tabloya rağmen birlik ve beraberliğimizi pekiştiren bir varlık olarak hafızalarımızda yer etti, etmeye devam edecek. 15 Temmuz darbe girişiminde bombalanan Mecliste yer alan Milletvekillerimizden biri olan Sayın Ali Özkaya’dan 15 Temmuz sürecini detaylarıyla anlatacak. Tüm şehitlerimizi rahmet ve saygıyla anıyor, gazilerimize ve asil milletimize şükranlarımı sunuyorum.” dedi.
“ÖRGÜTÜ YAKINDAN
 TANIMA FIRSATI OLDU”
Milletvekili Ali Özkaya, “Milli İrade”nin bir milletin kendi eliyle içerisinden seçtikleri yöneticiler eliyle kendisini yönetmesi olarak tanımladı. Cumhuriyetin de bu şekilde tanımlandığını belirten Özkaya, “Cumhuriyet ve üzerindeki demokrasi bütün toplumların geldiği noktada olmazsa olmazıdır. 15 Temmuz demokrasiyi ortadan kaldırmayı hedefleyen bir ‘zümre diktatoryasını’ iktidara getirmek için ortaya çıkmış bir yapının bizim ülkemizi işgal girişimine başladığı bir menfur gece oldu. Böyle bir konferansı vermek istedik. Çünkü uzun süre Ankara’da avukatlık yapmamız münasebetiyle, partideki görevimiz, Sayın Cumhurbaşkanımızın Hukuk Danışmanı ve Avukatı olmamız, 2010’daki Anayasa değişikliği ve Yargıdaki HSK’nın yeniden yapılanma sürecinde birçok yakın dostlarımızın da içinde bulunmaları nedenli bu örgütü yakından tanıma fırsatımız oldu. Böyle olunca işi anlamak 15 Temmuz gecesi de doğrudan ‘FETÖ havacılara ve jandarmaya darbe yaptırıyor. Uyanın ey millet’ diye saat 22:46’da tweet atmak bize nasip oldu. Çünkü birçok kişi gerçekten anlamakta zorlanmıştı.” diye konuştu.
“TOP MERMİLERİYLE
 BAŞLAR GÖVDEDEN AYRILDI”
15 Temmuz 2016 gecesi başkentte üzerlerinden geçen uçaklarla konuyu hızlı şekilde anladığını dile getiren Özkaya, “Askerde, poliste, devlette tanıdıklarımızla yaptığımız istişarelerden sonra ilk olarak o tarihteki Afyonkarahisar Valimiz Aziz Yıldırım’ı aradım. Sonrasında dönemin Emniyet Müdürümüzü, Kanal3’ün yöneticisini aradım. Sayın Valimiz ve Emniyet Müdürümüz sağ olsunlar hızlı şekilde konuya intikal ettiler. Afyonkarahisar’da bir sıkıntı yaşanmaksızın sorun çözüldü. 16 Temmuz sabahına kadar Cumhurbaşkanlığı Külliyesi önündeydik. 20 milimlik top mermisi ile helikopterden meşhur tarama anında biz Külliye önündeydik. 20 milimlik top mermisini helikopterden atıyorlardı. Bu mermi değdiği anda insanı başını gövdesinden ayırıyordu. İnsanlarımız başları gövdelerinden ayrılarak şehit edildi.” şeklinde konuştu.
“2016 TEMMUZ BAŞINDA SİLAHLI
TERÖR ÖRGÜTLÜĞÜ NETLEŞTİ”
“Güya TSK’nın üniformasını giyen vatan hainleri, güya okumuş yazmış çok eğitimli insanlardı” diyen Özkaya, “Ama aziz millet çıplak eliyle o tankları, topları, uçakları durdu. Milli iradeye kendi seçtiği insanların hukuk dışı uzaklaştırılmasına hiçbir parti ayrımı gözetmeksizin, çok büyük bir kesim, oy vermeyen hatta karşısında bile olsa insanlar sokaklara dökülüp milli iradeye sahip oldular. Yaşadığımız süreçte uzun süreli davalar, ana iddianame FETÖ’nün ‘Baş Cüceler’ diye bilinen Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının darbeden 1 ay önce yaklaşık 2,5 yıllık bir çalışmayla 6 Haziran 2016 tarihinde açtığı bir davadır. Bu davada örgüt tüm aşamalarıyla irdeleniyor, inanılmaz büyük tespitlerde bulunuluyordu. Zaten ben diyorum ki darbenin 4 tane gerekçesi vardı. Birincisi bu davanın sonuçlanıp FETÖ bir Silahlı Terör Örgütüdür, devletin silahları örgütün eline geçmiştir. Asker ve polisin elindeki silahlar örgütün emir komutasına geçmiştir. Bunlar yakın bir zamanda silahlı bir darbe yapar denildi. Tarih 6 Haziran 2016’dır. İddianamenin kabul süresi 15 gün. Bunun ortaya çıkıp netleşmesi Haziran sonu Temmuz başıdır.” ifadelerine yer verdi.
“ÖRGÜTLE İRTİBATLI YARGI
ÜYELERİNİN TASFİYESİ GÜNDEMDEYDİ”
İkinci hususun TBMM’nin yüksek yargı organlarının sayısının azaltılması ile ilgili bir kanun çıkardığını hatırlatan Özkaya şu ifadeleri kullandı:
“İlgili kanunda denildi ki, terör örgütleriyle irtibatı ve ilgisi olan kişiler yeniden seçilmeyebilir, elenebilir. Yeniden seçilmeyi HSK belirler. Dolayısıyla Danıştay ve Yargıtay’da ki Yüksek Mahkeme Üyelerinin tasfiye edilecekleri kanunla netleştirilmişti. İzmir Casusluk davasında bir önceki davayı komplo olarak kuranların asker içindeki generaller olduğu anlaşılıp, bir kısım generaller hakkında tutuklama kararı verilmesiyle de bu işi FETÖ’nün yaptığı anlaşılmıştı. Bu üçüncü nedenleriydi. Dördüncüsü de Yüksek Askeri Şura’nın (YAŞ) Ağustos başında toplanmasıyla FETÖ mensubu irtibatlı ve iltisaklı kişilerin Yargıdan sonra TSK’dan tasfiye edileceğinin anlaşılmasıdır. Bunlar benim şahsi kanaatlerimdir. Ben olayı böyle okuyorum. Hiçbir yerde bu böyledir denilemez. Bu dört nedenle FETÖ 15 Temmuz 2016’da darbeye teşebbüs etti.”
“AMAÇLARI HÜKÜMETİ DEĞİŞTİRMEKTİ”
15 Temmuz darbe girişimimin başarılması halinde hükümetin düşürülüp, milletvekillerinin istifa edeceğini belirten Özkaya şunları söyledi:
“Eğer darbe girişimi başarılsaydı Silivri’de 3 bin kişilik yapılan yeni ceza evinde üç yıldır dinlenen bütün parti yöneticileri, milletvekilleri, bakanlar, il valileri, Belediye Başkanları, Rektörler, işadamları, önde gelen herkes tutuklanacaktı.  İstanbul’da terör örgütüne ve diğer örgütlere yardım etmekten bir kısmi ihaleye fesat karıştırıp akla gelen her türlü suçtan yargılanacaklardı. 31 Mart seçimlerinden önce bir de Dışişleri Bakanlığındaki gizli toplantı dinlenmiş ve 26 Mart’ta ses kaydı sunulmuştu. Sayın Cumhurbaşkanımızın o zaman biz avukatı olarak müracaat ettiğimizdeki sahte ses kayıtları bir havuzda oluşturulan montaj ses kayıtları internette yayınlanıyor bunu da birileri sürekli her gün tekrarlıyordu. Amaç Türkiye ile bir hükümet değişikliği yapmak ve akabinde bu süreci yürütmek. Bu süreçten başarılı olamayan bu terör örgütü hükümetin ve Sayın Cumhurbaşkanımızın aldığı tedbirler ve saydığım dört sebeple 15 Temmuz hain darbe girişimini bize yaşattı. FETÖ ile ilgili tarihi iddianameyi fırsatı olanların okumasında fayda görüyorum. Çünkü FETÖ’yü ve kavramlarını güzel anlatıyor. FETÖ nedir, kimdir? FETÖ’nün başında 1965’de bu kişi 1941 doğumlu ilkokul mezunu kendi söylediğine göre iki yıllık bir eğitimi olan bir örgüt elebaşı var.”
“ÇİFT KARAKTERLİ KATİL RUHLAR”
Örgüt elebaşı Fetullah Gülen’in 1959-1960 döneminde sınava girip Edirne’de imamlığa başlayıp, 1960 ihtilalinde askerlik yaptığını dile getiren Özkaya şunları söyledi:
“O zamanki en üst askerin emir eri olarak askerlik yapmış. Sonra Komünizm ile Mücadele Derneği kurulmasına yardım etmiş. Daha sonra İzmir, Ankara, Işık Evleriyle işe başlıyor. 1986-1990’lı yıllardan itibaren önce öğretmenlerde örgütleniyor sonra öğretmenlerin yetiştirdiği öğrenciler ve onlarla askere, polise yönlendirilmesi akabinde adım adım bu sürece geldi. Tabi bu süreçte hep legal görünüm. Ama ne diyalog var, ne sevgi var, ne kardeşlik var, ne Türkçe eğitim var. Türk bayrağının her yerde dalgalanması muhabbetiyle ilk bakışta hiçbir insanı rahatsız edici söz yok. Her şey hukuk içinde okul, dernek, gazete, dergi, yayın kuruluşu, yardım kuruluşu bunlara baktığımızda ticari kuruluşlar hepsi hukuk devletinin içinde legal kuruluşlar. Hiç kimsenin de düşünüp aklına gelebilecek bir şey değil. Devletin resmi polisinin, askerinin terörist olacağı vatanına ihanet edip kurşun sıkacağı hangi eğitimli insanın, hangi vatandaşın aklına gelebilirdi? Hep şunu söylüyorum; Bu insanlar çift karakterli beyinleri adeta yok edilmiş. Normal insan olarak iyi eğitimli, ağır başlı, temiz, karıncayı ezmeyen, bir sıkıntı olmayan insanlar. Ancak beyine yukardan emir geldiği an robotik moda geçip annesine babasını dahi tanımadan, gözünü kırpmadan öldürebilecek bir katil ruh işte çift karakterli yetiştirilen insanlar.”
“HİZMET İÇİN GEREKİRSE HÂŞÂ
 ALLAH’I BİLE İNKÂR EDİN DENİLDİ”
FETÖ’nün küçük yaştan alıp yetiştirip sürekli takiye kültürüyle, soru çalarak yalan söyleme, kendisini gizleme ve yetiştirdiği çift karakterli ruh ile amaca kilitleme taktiği güttüğünü anlatan Özkaya, “FETÖ amacına doğru bunlarla yürüdü. Örgütte mahrem yerler olarak tanımlanan kritik noktalar var. Mahrem yerler; Harp Okulları, GATA, TSK, kolejler, Adalet Akademisi, Emniyet Müdürlüğü, Yargı Kurumları, İstihbarat, Özel Kurumlar mahrem hizmet alanlarıdır. Bu mahrem yerlerde ki iş yapan FETÖ’nün kişileri özel mahrem ise TSK, Emniyet, MİT. Diyor ki mahrem hizmette FETÖ’nün çocuk yaştan itibaren alıp devşirdiği kişilerin dışında başka hiç kimse giremez sonradan en hızlı biçimde kendi tarafları da olsa ona da görev verilmez güvenilmez. İmam dedikleri bölgeden ülke imamına kadar değişik kaynağı pozisyonları var. Şeması Kâinat İmamı ki bu FETÖ terörist, Mehdi kabul ediliyor. İstişare Danışma Kurulu 7 kişiden 16 kişiye kadar. Dünya İmamı FETÖ’ye bağlı daha sonra Kıta İmamları, Ülke İmamları, Bölge İmamları, Şehir İmamları, Semt İmamı diye aşağıya doğru gidiyor. Hedefe varmak için bütün hukuk kuralları, bütün ahlak kuralları, bütün din kuralları hiçe sayılıyor. Helallerin haram, haramların helal kabul edilmesini öğütleyen bir sistem diyor ki; Sümme hâşâ örgüte hizmet için gerekirse ‘Allah’ı bile inkâr edebilirsiniz’  Bu durum anladığım kadarıyla psikiyatri sınırlarına giriyor.” dedi.
“4 BİN 500 HUKUKÇU ÖRGÜT EMRİNİ
UYGULUYORDU”
FETÖ ile ilgili söylenecek çok söz olduğunu belirten Özkaya sözlerine şöyle devam etti:
“Sayın Cumhurbaşkanımız bir defasında ‘15 Temmuz Allah’ın lütfu. Böyle bir felaketten kurtulmak Allah’ın işi’ dediği için eleştirildi. Yani sizin Allah’ın lütfu olarak tanımladığınız bu felaket nasıl lütuf olabilir denildi.  Elbette ki 251 şehidimiz, 2 bin 34 gazimiz var. Şehitlerimiz geri gelemeyecek. Gazilerimiz acılar çekti, çekiyorlar. Düşünün ki bir hukuk devletinde 14 bin hâkim ve savcınızın 4 bin beş yüzü yaklaşık bu terör örgütünün doğrudan emir ve talimatını alır hale gelmiş. Bunları hukuk sisteminde nasıl çalıştırabilirsiniz?”
“SUÇLARIN ŞAHSİLİĞİ
İLKESİ DİKKATE ALINIYOR”
Memuriyette ki sadakat ilkesine riayet etmeyen ve amirlerinin kanuni emrini yerine getirmeyenlerin kamu çalışanı olamayacağını vurgulayan Özkaya, “Bu kişiler bu vatanda yaşayacaklar. Sonuç itibariyle suçlu da olsa en ağır suçlu da olsa herkes cezasını çekip bu vatanda yaşayacak. Yiyecek, içecek, rızkını kazanacak. Ancak onların çocukları, onların yakınları kısmında da biz suçların şahsiliği ilkesini dikkate alıp o çocukları bilhassa kazanmak durumundayız. Anne ve babaları suçlu diye çocuklara farklı davranmamak gerekir. Onları kazanmak hepimizin görevidir. Ülkede devletine ve milletine ne kadar çok bağlı insan yetiştirirsek o kadar çok huzur içerisinde oluruz. 15 Temmuz bize gösterdi ki vatandaşlarımız milli iradeye kayıtsız ve şartsız bağlı” dedi. >> Burcu AYDIN’ın Haberi

Özkaya’nın FETÖ notları

AK Parti Milletvekili Ali Özkaya bizzat çıkardığını açıkladığı özel FETÖ Kriminolojisini yaklaşık 4 yıl içerisinde güncelleyerek kendine göre notlar aldığını belirtti

“ŞİMDİDEN DÜNE
YOLCULUK”
Gelecekten 15 Temmuz 2016 tarihindeki darbe girişimini okumak gerektiğinden söz eden Özkaya, “O günden bugünü okumak çok kolay şeyler değildir. 1992 yılında örgüt elebaşı Fetullah Gülen’in ‘Küçük Dünyam’ diye bir kitabı var. 1995 yılında da aynı kitap var. 1992’deki kitapta Hıristiyanlara karşı çok ağır sözleri var. 1995’den itibaren Hıristiyanlarla ilgili olarak Dinler Arası Diyalog başlıyor ve onlara karşı daha yumuşak ve daha farklı bir görüş beyan ediyor. 1995 yılında kamu çalışanlarına önemli gördükleri tüm hususları arşivlemesini söylüyor. 9 Şubat 1998 tarihinde Papa’ya yazılan mektupta Dinler Arası Diyaloga ‘Ben de küçük bir katkı sunmak isterim’ diyor. 18 Şubat 1999’da ABD terörist başı Abdullah Öcalan’ı Türkiye’ye teslim ediyor. 21 Mart 1999’da da yeni terör örgütünün liderini teslim alıyor. Bir ay sonra. Mevcut terör örgütünün liderini teslim ediyor, yeni terör örgütün lideri ABD’ye gidiyor.” dedi.
“FETÖ’DE SÜREÇ ADIM ADIM İŞLİYOR”
Ali Özkaya, 24 Aralık 1999 tarihinde Papa 2. Jan Paul “Birinci Bin Yılda Avrupa” “İkinci Bin Yılda Afrika, ABD” “Üçüncü Bin Yılda Asya Kıtasının” Hıristiyanlaşmasının hedeflendiği açıklamasına değindi. Özkaya, “2000 yılı Haziranın da Şanlıurfa Harran’da gazeteciler ve yazarlarla örgüt elebaşı ‘Dinler Arası Diyalog’ adı verilen programı yapıyor. Fetullah Gülen 2001’deki kitabında insanların sınavda çıkacak soruları rüyasında görmelerinin normal olduğunu söylüyor. 18 Aralık 2002’de AK Parti iktidarının gelip hükümetin değiştiği gün Sayın Abdullah Gül’ün Başbakanlığı devir aldığı gün Necip Hablemitoğlu cinayeti işleniyor. 13-14 Mart 2004’de Mardin Kasımiye Medresesinde Dinler Arası Diyalog Toplantısı yapılıyor. 5 Şubat 2006’da Trabzon’da Rahip Santoro cinayeti işleniyor. 9 Mayıs 2006 Ramazan Akyürek Emniyet İstihbarat Daire Başkanı oluyor. Emniyet İstihbaratın 2C Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer 2006’da C5 Şube’yi kuruyor. C5 Şube güya ‘Dinci Terör Örgütleri’ adıyla karşı gördükleri tüm grupları teknik takibe alıyorlar.” diye konuştu.
“BİNLERCE İNSAN
DİNLEME TAKİBİNDE”
17 Mayıs 2006 tarihinde Danıştay saldırısının gerçekleştirildiğini hatırlatan Özkaya, “Danıştay üyesi şehit edildikten sonra yine 2006 yılında Ankara İstihbarat Daire Başkanlığı, Ankara ve İstanbul Büyükşehir İstihbarat Şube Müdürlüklerinde değişimler oluyor. 2005 yılında Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı kuruldu. Yeni Ceza Usul Kanununun yürürlüğe girmesiyle kuruluş yapıldı. Artık telefon iletişimi TİB dediğimiz kurum tarafından başlatıldı. 19 Ocak 2007’de Hrant Dink suikasti, 18 Nisan 2007’de Malatya Zirve cinayeti ve yine aynı tarihte Emniyetin FETÖ İmamı denilen Osman Hilmi Özdil ABD’de Kennedy Havaalanında çok gizli belgelerle FBI tarafından yakalanıyor. Türkiye ile ABD arasında önemli bir soruna sebebiyet veriyor. 24 Nisan 2007 Sayın Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı ilan edilmesi akabinde 367 krizi ve Türkiye’nin seçime gitmesidir. Ben kendime göre şöyle diyorum; Uluslar arası güç devir almış olduğu Fetullah Gülen’le Türkiye’ye dedi ki, ‘İki tane yerli ve milli kişi bu ülkeyi yönetemez. Daha yerli ve daha milli olduğunu düşündüğümüz kişiyle ilgili bir süreç başlamalı’ Mart 2007’de Ali Fuat Yılmazer İstanbul İstihbarat Şube Müdürlüğüne atanıyor. Ondan sonra başlıyor. 2007’de Selam Tevhit Örgütü için dinleme kararı. 11 Kasım 2008’de Müslüman Gençlik için dinleme takip kararı. El-Kaide/ IBDA-C için12 Mayıs 2009’da, Ergenekon için 2010, Organize Suç Örgütleri için 2010’da, Hizbullah için 2011’de dinleme takip kararları alındı. Sürekli binlerce insan dinleniyor.” şeklinde konuştu.
“ÖRGÜTTEN SİSTEMATİK İLERLEME”
Tespitlerini ilerleyen süreçteki davalarda görüldüğünü aktaran Özkaya şunları söyledi:
“Sözünü ettiklerim o tarihlerde gizli olduğundan hiçbirisi bilinmiyordu. Bunlar ilerleyen dava süreçlerinde ortaya çıktı. 12 Haziran 2007’de silahlar bulunuyor. Ergenekon Davası başlıyor. 11 Eylül 2007’de Van’dan 580 kilogramlık minibüsle Ankara’ya devlet büyüklerine suikast yapılması için bomba geliyor. Devlet büyüklerine suikast yapılacağı ihbarı yapılıyor ve yakalanıyor. 2008’de Başbakanlık Koruma Müdürleri değişiyor. Sayın Cumhurbaşkanımız 2009 yılı Ocak ayında Davos’ta ‘One minute’ diyor. 2009’da Çözüm Süreci, Milli Kardeşlik Süreci başlıyor. 25 Mart 2009’da rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu şehit oluyor. 25 Mayıs’ta MİT Müsteşarı Hakan Fidan oluyor. Mavi Marmara gemisi gidince Fetullah Gülen ‘Otoriteden izin almadan geminin yola çıkması yanlıştır’ diyor. Mavi Marmara gemisi nedenli İHH hakkında terör örgütü soruşturması başlıyor.”
“ÖRGÜT HSK YAPISINI
ELE GEÇİRDİ”
30 Mayıs’ta Mavi Marmara’da 10 kişinin şehit edildiğini kaydeden Özkaya şöyle konuştu:
“16 Şubat 2010 tarihinde Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner’in gözaltına alınması üzerine HSK Erzurum’daki özel yetkili Cumhuriyet Savcılarının yetkilerini kaldırıyor. Bunun üzerine AK Parti hükümeti yargıda bir anayasal değişiklik yapmanın zorunlu olduğuna inanıyor ve anayasa değişikliğiyle ilgili karar veriliyor. Bu arada MİT Müsteşarı da Selam Tevhid Örgüt davasına dâhil ediliyor. FETÖ 2011’de engel gördüklerine İzmir’de ki askeri casusluk davasını başlatıyor. HSK’da her hâkime bir hâkimin oy vermesi kuralını Anayasa Mahkemesi iptal ediyor. Bu da çok ilginç tarihin derin noktalarından birisidir. Her hâkim bir kurul üyesine oy verseydi kurul çok yapılı olacaktı. Ancak bu madde iptal edildiği için liste usulü oluyor. Bunlar bir örgüt olduğu için HSK yapısını ele geçirmiş oluyor. 27 Ocak 2011’de Teksas’ta 4 senatörle Fetullah Gülen Türkiye’nin önemli bir âlimi, vaizi diye gezdiriliyor. 24 Şubat tarihinde Yargıtay ve Danıştay’a 55 ve 160 olmak üzere yeni üyeler seçiliyor. 2011 Kararnamesiyle de HSK olduğu için tüm Özel Yetkili Mahkemeler, Başsavcılıklar bunların yapısına ve güdümüne giriyor. Dolayısıyla 2011’den itibaren Emniyet, İstihbarat, MİT, Hâkimler, Savcılar, Mahkemeler tümüyle FETÖ yapısının irtibatlı ve iltisaklı insanlarının içine girmiş oluyor.”

Bakmadan Geçme