Vatandaş Diyor Ki Şeker Fabrikaları meselesi: Kime göre, neye göre?
Bilindiği üzere devlet bütçesinde giderler gelirlerden fazla olduğu zaman, bir bütçe açığı ortaya çıkar. İlk olarak devletler bu açığı gidermek için uzun ve kısa vadeli iç ya da dış borçlanmaya gidebilir. İkinci olarak vergilerle bu açığı kapatıp finanse edebilir. Şu an ülkemizde gündemde çokça yer kaplayan Şeker Fabrikalarının satılması ve özelleştirilmesi konusu var. Aslında vatandaşımızı [&hellip]
Bilindiği üzere devlet bütçesinde giderler gelirlerden fazla olduğu zaman, bir bütçe açığı ortaya çıkar. İlk olarak devletler bu açığı gidermek için uzun ve kısa vadeli iç ya da dış borçlanmaya gidebilir. İkinci olarak vergilerle bu açığı kapatıp finanse edebilir. Şu an ülkemizde gündemde çokça yer kaplayan Şeker Fabrikalarının satılması ve özelleştirilmesi konusu var. Aslında vatandaşımızı yanlış bildiği bir konuda uyarmak, olayı objektif ve her kesimin düşüncesi yönünden de özetlemek gerekiyor. Önce şu konu üzerinde bir anlaşmaya varalım. Şeker fabrikalarının satılması söz konusu değil. Zaten Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan bu konuda hassas. Devletimizin düşüncesi önce bu bütçe açıklarını kapatmak. Yani mali ve iktisadi açıdan bakıldığında doğru denebilir. Şöyle ki, Özelleştirme kavramı bizim maliye literatüründe, kamuya ait kurum ya da kuruluşların ister ihale, ister halka arz satış yöntemleriyle özel sektöre veya diğer bir deyişle sermayeye, sermaye piyasasına bırakılması. Tabi buraya kadar akılda soru işaretleri var. Devlet neden kurumlarını, kuruluşları, işletmelerini, özel bir ele bıraksın? Ama olay şurada patlak veriyor. Devlet bu kurumları özelleştirerek, piyasaya bırakarak, sahiplerini, iştiraklerini veyahut ortaklarını gelir ya da kurumlar vergisi mükellefi yapıyor. Onları hem bir vesayet denetimine hem de hiyerarşik bir denetime tabi tutuyor. Hal böyle olunca özelleştirme sayesinde bir işletme sahibi olan mükellefler vergi ödeme noktasına geliyor. Ama kurumlar vergisine tabi olup indirim, istisna ve muafiyetten yararlanarak ödeyecekleri vergiler bir hayli azalıyor. Şu konuda dikkat çekmek isteriz ki, vatandaşımızın da isyanında haklı olduğu konu da belki budur. Bu kadar az fabrikanın mükelleflerinin ödeyeceği vergiler ile devlet borçlarını ya da açıklarını ne kadar kapatabilir ya da bu şekilde üst üste binecek giderlerini nereye kadar finanse edebilir? sorularını sormaktan alamıyoruz kendimizi. Bu seviyeye kadar devlet gözünden politikamızı gerçekleştirdik. Şeker Fabrikalarında çalışan vatandaşlarımız açısından bakarsak, ilk olarak kamuya girebilmek için ülkemizde milyonlarca insan birbiriyle mücadele ediyor. Ve işten atılması ya da görevinden men edilmesi için de çok haklı nedenlerinin olması gerekiyor. Ama özel kesime baktığımızda iş garantisi çalışma azmine bağlı ve kadrolaşamama sorunu var. Durum böyleyken insanımız kamu için çalışmak yerini sağlamlaştırmak istiyor. Bu fabrikalarımızda çalışan kadrolu, daimi veya sözleşmeli işçilerimi, mühendislerimiz, hizmetlilerimiz özel sektörün eline geçecek yani özelleşecek olan kurumun yada kuruluşun kendilerine iş ve maaş garantisi vermeyeceğini düşünüyor. Sonuçta sendikalarda bu fabrikalarda çalışan vatandaşımızın arkasında ve desteklerini kesmiyorlar. Şu an ortaya çıkan durumda devletin mükellef elde etme amacı mı yoksa işçi kesiminin istihdam arzusu mu öne çıkacak ya da kim ne istiyor, hangisi ülkemizde daha çok gündemde kalacak bunu önümüzdeki aylarda göreceğiz.
YILMAZ KAVİ
AFYON KOCATEPE ÜNİVERSİTESİ İ.İ.B.F-MALİYE BÖLÜMÜ