Unutulan Tarih Turgut Reis Tabyası
Çanakkale'nin sarp kayalıkları arasında yer alan Turgut Reis Tabyası, yılların yıpratıcılığına ve ilgisizliğe rağmen ayakta kalmaya çalışıyor.
İkinci Dünya Savaşı sırasında stratejik bir savunma noktası olarak inşa edilen bu yapı, zamanla kaderine terk edilerek harabeye dönüştü. Paslanmış savaş topları ve yıkık duvarlarıyla geçmişin sessiz tanıklarından biri hâline gelen tabya, tarihî mirasımızın korunmadığını gözler önüne seriyor.
SAVUNMANIN SESSİZ ŞAHİDİ: TURGUT REİS TABYASI
1938 yılında, Çanakkale Cephesi'nde görev yapmış Turgut Reis Savaş Gemisi'nden sökülen iki top ile kurulan bu tabya, bir dönem büyük bir stratejik öneme sahipti. Çanakkale Boğazı’nı savunmak amacıyla inşa edilen yapı, konumu gereği gemilerin doğrudan göremeyeceği bir noktada bulunuyordu. Ancak yıllar içinde askerî işlevini yitirdikçe, ilgisizlik ve bakımsızlıkla yüzleşti ve giderek harabe hâline geldi.
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) İnsani ve Toplum Bilimleri Fakültesi Tarih Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Mithat Atabay, tabyanın konumu hakkında şu değerlendirmede bulundu:
“Bu tabyanın en büyük avantajlarından biri, gemiler tarafından doğrudan görülemeyecek bir noktada bulunmasıydı. Bu sayede düşman unsurların doğrudan hedef alması zorlaşıyor ve etkili bir savunma sağlanıyordu. Ancak, İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesiyle Türkiye’nin AKKA (Avrupa Konvansiyonel Silahlar Antlaşması) kapsamında birçok askerî bölgeyi devre dışı bırakması, Turgut Reis Tabyası’nın da işlevsiz kalmasına neden olmuştur.”
KORUMA ALTINA ALINAMAYAN TARİHÎ MİRAS
Turgut Reis Tabyası’nın korunamamasının en büyük nedenlerinden biri, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nun kapsamına girmemesi. Mevcut yasa, yalnızca 100 yıldan eski yapıların koruma altına alınmasını öngörüyor. 1938 yılında inşa edilen bu tabya ise bu koşulu sağlayamadığı için resmî bir koruma statüsüne sahip değil. Dr. Atabay, bu konuyla ilgili şu açıklamalarda bulundu:
“Yasal düzenlemeler, tarihî yapıların ancak 100 yıllık geçmişe sahip olmaları hâlinde koruma altına alınmasına imkân tanıyor. Turgut Reis Tabyası ise bu kriteri karşılamadığı için koruma kapsamı dışında kalıyor. Ayrıca, kırsal bir bölgede yer aldığı için özellikle kış aylarında tamamen sahipsiz kalıyor. Bahar aylarında belirli düzenlemeler yapılsa da, sonbaharla birlikte tekrar unutulmaya yüz tutuyor. Hem doğal şartlar hem de ilgisizlik nedeniyle her yıl biraz daha yıpranıyor.”
Tabyanın duvarlarına kazınan yazılar, vandalizmin ve define avcılarının neden olduğu tahribatı açıkça ortaya koyuyor. Tarihî yapının her geçen gün yok oluşa sürüklenmesi, kültürel mirasımızın nasıl korunmadığını gözler önüne seriyor.
GEÇMİŞİMİZE SAHİP ÇIKMAZSAK, GELECEĞE NE BIRAKACAĞIZ?
Türkiye’de tarihî mirasın korunmasına yeterli önemin verilmemesi, Turgut Reis Tabyası gibi değerli yapıların zamanla kaybolmasına sebep oluyor. Uzmanlar, bu tür tarihî yapıların yalnızca fiziksel kalıntılar olmadığını, aynı zamanda geçmişin hatıralarını taşıyan ve gelecek nesillere aktarılması gereken önemli miraslar olduğunu vurguluyor.
Turgut Reis Tabyası'nın her geçen gün daha fazla harabeye dönüşmesi, sadece bir yapı kaybı değil, aynı zamanda tarihimize karşı olan sorumluluğumuzun da ihlali anlamına geliyor. Eğer gerekli önlemler alınmazsa, ilerleyen yıllarda bu yapıdan geriye yalnızca birkaç taş parçası ve solmuş bir hatıra kalacak.
Yetkililerin ve tarih koruma kuruluşlarının bu yapıya sahip çıkması, restorasyon çalışmalarıyla tarihî mirasımızı gelecek nesillere aktarması büyük önem taşıyor. Aksi takdirde, Çanakkale’nin bu stratejik savunma noktası, zamanla yok olup tarihin tozlu sayfalarına karışacak.