Ümmet bilinci ve kardeşlik toplumu ıslah eder

“İslamda Ümmet ve Kardeşlik” konulu konferansı AKÜ İslami İlimler Fakültesi eski hocası Kocaeli Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Tarihi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi İlim Eğitim Komisyonu Başkanı Yrd. Doç. Dr. Abdülkadir Macit verdi. Macit’in konferansına yoğun katılım gözlendi. Konferans öncesi Oğuzhan Akay tarafından Kur’an-ı Kerim tilavetinde bulunuldu. Musa Boz tarafından okunan ayetin meali okundu.ÜSVE-İ HASENE [&hellip]

“İslamda Ümmet ve Kardeşlik” konulu konferansı AKÜ İslami İlimler Fakültesi eski hocası Kocaeli Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Tarihi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi İlim Eğitim Komisyonu Başkanı Yrd. Doç. Dr. Abdülkadir Macit verdi. Macit’in konferansına yoğun katılım gözlendi. Konferans öncesi Oğuzhan Akay tarafından Kur’an-ı Kerim tilavetinde bulunuldu. Musa Boz tarafından okunan ayetin meali okundu.
ÜSVE-İ HASENE ÖZELLİK ÖNDE
Kocaeli Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Tarihi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Abdülkadir Macit, Üsve-i Hasene olmanın Peygamber Efendimizin önemli özelliklerinden bir tanesi olduğunu söyleyerek konuşmasına başladı. Efendimizin bu özelliği ile ön plana çıktığını belirten Macit; “Efendimizin (SAV) Siyer-i Nebisine baktığımızda Resul ve Nebi olma noktasında ki en derin manevi önderliğinin yanında, beşeri hayatı bütün yönleriyle; siyasi, idari, iktisadi, hukuki bütün yönleriyle en güzel şekilde idare eden bir Peygamber sıfatı ile görüyoruz. Efendimizin Üsve-i Hasene olmasını bu iki cihet üzerinden anlamak, kavramak Rabbimizin, Efendimizi anlamamız noktasında bir kriteridir” dedi.
KARAKTERİ VE İSTİKAMETİ DEĞİŞMEDİ
Üsve-i Hasene olmanın ideal insan olma anlamına geldiğini belirten Abdülkadir Macit, bunu insan-ı kamil olmak olarak açıkladı. Efendimizin (SAV) hayatında batılı oryantalistlerin bile hakikati ifade etmekten kaçınmadıklarını aktaran Macit; “O ortaya koymuş olduğu, ifade ettiği bütün ilkeleri hayatında bir fiil yerine getirme noktasında en mümtaz şahsiyettir diye batılı oryantalistlerce zikrediliyor. Hatta bir kaynakta; ‘Asıl şaşırtıcı olan hayatında bütün ve çok yönlü değişmeler olmasına rağmen karakterinin değişmemesi, istikametinin değişmemesi dikkat çekicidir’ denilir. Efendimiz (SAV) esasen bize şunu hatırlatır, Üsve-i Hasene olan bir Peygamberin ümmeti olarak bizler Efendimizi iki ciheti ile anlamak, hayat şartlarımızda değişimler, dönüşümler yaşadığımız olayların çeşitliliği artsa da istikametini bozmayan, duruşunu kaybetmeyen bir özellik içinde olmamız gerektiğini göstermiştir” diye konuştu.
EVRENSEL BİR ÜMMETİZ
Peygamber Efendimizin (SAV) kendisinden önceki peygamberden beş özelliğin ayırdığını bildirdiğini söyleyen Abdülkadir Macit bunları sıraladı. Birincisinin kendisinden önce ki peygamberlerin kısmi olarak belirli bölgelere gönderilmişken, O’nun “Ben tüm insanlığa gönderilen, tüm alemlere, tüm varlıklara gönderilen son peygamberim” ifadesini aktaran Macit; “İkincisi ise Efendimiz (SAV) ‘Yeryüzü bana mescit kılındı’ buyuruyor. Üçüncüsü ‘Ganimet bana helal kılındı’ Dördüncü olarak ‘Şefaat makamı bana tevdi edildi’ Beşinci olarak ise ‘Bir aylık mesafeden gelen bir kimsenin hissedebileceği bir heybet, bir korku şahsıma verilmiştir’ noktasında anlıyoruz. Allah Resulü (SAV) son peygamberdir. Ondan sonra peygamber gelmeyecektir. Getirdiği din İslam dininin son halkası olması itibariyle önceki peygamberlerin getirdiklerinin tamamını kuşatan özelliktedir. Dolayısı da ümmeti de son ümmeti olarak Efendimizin sahip olduğu bu üsve-i hasene cihetini kuşanması gerekmektedir. Bu beş özellik bağlamında ifade edersek evrensel bir ümmettir” şeklinde konuştu.
ÜMMETİN SORUMLULUKLARI BELLİ
Hz. Muhammed’in (SAV) ümmetinin Peygamberine yeryüzünün mecsit kılındığı hassasiyeti içerisinde bir ümmet olma sorumluluğunda olması gerektiğini belirten Macit; “Bu ümmet yeryüzünü mescitleştirme ile mükellef kılınan bir ümmettir. Bunu gerçekleştirirken yani insanları İslam’a ulaştırırken karşılaştığı bütün çatışmalarda, yeri geldiğinde savaşlarda Peygamber gibi duruşunu bozmadan mücadelesini sürdürüp, ganimetlerin kendilerine helal kılındığı bir ümmettir. Bu ümmet yapmış olduğu icraatlarla öyle bir heybete bürünmelidir ki bu heybetin neticesinde düşmanlarının veya batıl sistemlerin, Müslümanlar karşısında bir aylık mesafede olduğu ortamda İslamın ve Müslümanların heybetinden çekinmesi gerekmektedir. Dolayısıyla biz Ümmet-i Muhammed olarak aslında Peygamberin (SAV) sahip olduğu bu özelliklerin üzerimizde ki bir sorumluluk, bir vecibe, son peygamberin ümmeti olarak yerine getirmemiz gereken bir haslet olduğunu unutmamamız icap etmektedir” ifadelerini kullandı.
İCRACI KİTLE
ÜMMET-İ MUHAMMED
Abdülkadir Macit, tüm alemlere gönderilen bir Peygamberin (SAV) ümmeti olarak Allah Resulü’nden sonra gelen Müslümanlar’ın ilahi kerimetullah uğruna bunu yerine getirme gayretinde olduklarını söyledi. Macit şu ifadelere yer verdi: “İslam’ı daha ilk asırda Peygamberin (SAV) naaşının hemen sonrasında hudutları aşarak Allah Resulü’nün görevini yerine getirme mücadelesine girişmişlerdir. Günümüzde evrensel bir dinin müntesipleri olarak kendimizi ulus devletin sınırlarından kurtarıp, kendi meselelerimizle boğuşmaktan kurtulup bütün bir insanlığın meselelerine kuşanmamız gerektiğini esasen öğrenmiş oluyoruz. Efendimizin (SAV) hayatında tebliğ etmek ne kadar önemli bir görev ise onu tefsir etmek ve onunla amel etmek yine görevse bu görev yine Peygamberin vefatından sonra Ümmet-i Muhammed’in sırtında olan önemli vecibelerden bir tanesidir. İnsanlığı kuşatıp, insanlığın sorunlarına kafa yoracak çözümler üretecek ve bunları faaliyete dökecek olan kimdir? Allah’ın dinini yeryüzüne ulaştıracak, ilahi kerimetullah uğruna yeryüzünü mescitleştirecek olan kimdir? İnsanlarla iman arasında ki engelleri kaldırmak için mücadeleyi ortaya koyup yeri geldiğinde bunun savaşını verecek olan kimdir? Buna dair belirli sorular sorduğumuz zaman bunu icra etmesi gereken kitle Ümmet-i Muhammed’tir.”
ÜMMET-İ MUHAMMED
İÇİN 2 KRİTER MÜHİM
Ali İmran Suresi’nin 110. ayeti kerimesinde, “Sizler insanlar arasından çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İnsanlara iyiliği emrederek ve onları kötülükten nehyederek bir amel içerisinde olduğunuz müddetçe, insanların arasından çıkarılmış en hayırlı ümmet olmayı elde edersiniz” buyurulduğunu kaydeden Macit şöyle konuştu: “Burada ki iki kriter çok önemlidir. İyiliği emretmek, kötülükten nehyetmek. Bu iki kritere Ümmet-i Muhammed sahip olduğu müddetçe, insanlığın arasından çıkarılmış en hayırlı ümmet olacağını ayeti kerime bize hatırlatmakta, esasende bize vazife olarak yükmektedir. Fatiha Suresini okutup, günde 40 defa tekrar ettiren Rabbimiz ayeti kerimede, ‘Ya Rabbi sadece sana ibadet ediyorum. Sadece senden yardım istiyorum.’ şeklinde öznel bir ifade de bulundurtturmuyor Allah. ‘Ya Rabbi ancak sana ibadet ederiz. Biz Ümmet-i Muhammed olarak ancak senden yardım isteriz. Biz Ümmet-i Muhammed olarak.’ şeklinde günde 40 defa bizlere bunun ehemmiyetini, bunun önemini ifade eden bir pratiğe getirdiğini bu noktada ifade etmemiz gerekiyor.”
KARDEŞLİĞİN
TESİSİ ŞART
Allah-u Teala’nın “Müminler ancak kardeştirler. Kardeş olunuz” emirlerinin Kur’an-ı Kerim tilaveti ile hatırlatıldığını zikreden Macit şunları söyledi: “Efendimizin Mekke ve Medine döneminde ki Üsve-i Hasene olaraktan iki defa uhuvvet dediğimiz kardeşliği tesis ettiğini görüyoruz. Bu noktada Efendimizin; Müslümanlar’ı bu ayetin emri çerçevesinde aynı binayı inşaa eden tuğlalar olduklarını, tuğlalardan birinin eksik olduğunda o yapının eksik olacağını ifade ettiğini, hiçbir mümine buğz etmemenin, onun arkasından konuşmamanın, ona iftira atmamanın farklı hadisi şeriflerde müminin mümin kardeşi ile olan temel ilkelerini ortaya koyduğunu görüyoruz. Ayetler ve hadisi şerifler, küs ve birbirine dargın olmanın yasaklandığı bir dinin müntesipleri olduğunu esasen bize gösteriyor.”
80 KİLOLUK BEDENİ 8 GRAM
SİNİR AYAKTA TUTAR
“İslam Peygamberi” kitabının 1. cildinde ki anekdottan söz eden Abdülkadir Macit, insanların fıtratlarının, toplumların ele alındığı bir açıklamada toplumların yüzde 10’nun hayırı tesis etmek ve adaleti inşaa etmek üzere çalışanlardan teşkil ettiğinin bildirildiğini açıkladı. Macit; “Yüzde 10 oranında ki bu kesim seçkin bir ruh ve gönül sahibidirler. Bunlar hayra motor, şerre fren mesafesindedirler. Efendimizin daha ilk döneminden itibaren tebliğinde bu insanları çok net bir şeklide görmüş oluyoruz. İkinci kesim toplumda yine yüzde 10’luk bir kesimi temsil eden ifsad ehli kimselerdir. Bunlar küfür ve masiyet için çalışanlardır. Düzeltilmesi neredeyse imkansız olan ehildir. Toplumun geriye kalan yüzde 80’i ise günaha meilli, ancak yüzde 10’luk iki tarafın eylemlerine göre şekil alan fıtratlarında iki tarafın eylem tarzlarına göre şekil değiştiren kesimdir. Bunlar orta yol tutan bir kitledir. Şayet kendilerini kontrol edip kollayan varsa onların yanında yer alırlar. Onları ıslah edip kontrol eden yoksa ifsad edenlerin yanında yer alılar şeklindedir. Yüzde 80 oranında bir ekipten bahsediliyor. Sadettin Ökten hoca bunu farklı bir biçimde, ’80 kiloluk bir bedeni ayakta tutan 8 gramlık sinirdir.’ şeklinde söyler. Vurgulanması gereken husus ıslah ehlidir. İnsanlığın, ümmetin sorunları üzerinen ısrarla mücadele veren bu yüzde 10’luk ekip eğer canlı olursa, eğer birarada olursa, ayet ve hadisler çerçevesinde birbirlerinin dertlerini dertlenen, sorunlarını sırtlanan birbirlerinin sevinç ve hüzünlerinde de ortak olurlarsa bu kitle toplumu ıslah eden kitle olur.”  
>> Burcu AYDIN’ın Özel Haberi

Bakmadan Geçme