Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Turan Civelek

ÜLKE HAYVANCILIĞI: BAZI ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

Turan Civelek 19 Eylül 2018 Çarşamba 13:23:20
 

Sadece bugünle ilgili olmayan, geçmişten günümüze yansıyan, bir kısmı giderilmiş olsa da, halihazırda çözülmeyi bekleyen ülkemiz hayvancılığının kronik sorunları bulunmaktadır. Genel bir durum değerlendirmesi yaptığımızda, bu sorunların bazıları ile ilgili çözüm önerilerimiz şunlardır:
Yerli ırklarımızın ıslahı önemli bir konudur. Kendi ırklarımıza gereken önemi vermediğimiz ve genetik iyileştirme yapmadığımız müddetçe dışa bağımlı kalırız. Bu bağlamda yerli ırklar çok daha fazla önemsenmeli ve Anadolu coğrafyasına uygun türlerin/ırkların bakım ve beslemesine ağırlık verilmelidir. Hayvancılığın sürdürülebilir olması yönüyle, kaba yem ve yem hammadde maliyetleri mutlaka makul bir düzeyde tutulmalıdır. Bu bağlamda; yem bitkileri üretimi desteklenmeli ve meralarımız korunarak ve ıslah edilerek, yetiştiricilerimizin meralarımızdan daha çok yararlanması sağlanmalıdır. Avrupa ülkeleri ile kıyaslandığında, ülkemiz açısından yetiştiricilikte maliyeti arttıran unsurların en önemlilerinden birinin kullanılmayan mera alanları olduğu görülmektedir. Uygun dönemlerde etkin mera kullanımı yetiştirici giderlerini önemli oranda azaltacaktır. Mera ıslahına gereken önemin verilmesi ekonomik hayvancılık açısından bir gerekliliktir.  
Ülkemiz küçükbaş (Koyun, Keçi) hayvan yetiştiriciliği tam anlamıyla desteklenmeli ve et ihtiyacının karşılanması noktasında, sadece büyükbaş hayvancılık üzerine değil, küçükbaş hayvancılık da gözetilerek kurgu ve planlama yapılmalıdır. Öncelikle ifade etmek isterim ki; Anadolu coğrafyasına en uygun yetiştiricilik koyun ve keçi yetiştiriciliğidir. Öte yandan, büyükbaş hayvancılık ile kıyaslama yapıldığında küçükbaş hayvancılık; daha az iş gücü, daha az yatırım ve sermaye gerektirmektedir. Meraya uygun olması, birim hayvan alım maliyetlerinin düşüklüğü, gebelik süresi ve verdiği yavru sayısı gibi fizyolojik artılar bu tip beslemenin başlıca avantajlarıdır. Bir genelleme yapılacak olursa, 1980 yılına kadar artan küçükbaş hayvan populasyonumuzun, bu dönemden sonra düştüğü görülmektedir. Koyun-Keçi populasyonu günümüzde tekrar artmaya başlasa da, o yıldan bu yana gerçekleşen nüfus artışı gözönünde bulundurulduğunda yeter düzeyde olmadığı söylenebilir (1928; yaklaşık 13 milyon koyun, 12 milyon keçi, 1936; 20 milyon koyun, 15 milyon keçi, 1940; 26 milyon koyun, 16 milyon keçi, 1960; 35 milyon koyun, 25 milyon keçi, 1975; 41 milyon koyun, 18 milyon keçi, 1980; 48 milyon koyun, 19 milyon keçi, 2002; 25 milyon koyun, 7 milyon keçi, 2017; 33 milyon koyun, 10 milyon keçi). Küçükbaş hayvancılık ucuz et ihtiyacının karşılanması açısından oldukça önemlidir. Küçükbaş hayvancılığın desteklenmesi ve eş zamanlı olarak insanımızın tüketim alışkanlığının yeniden koyun/keçi etine kaydırılması yönüyle de eşgüdümlü çalışmaların yürütülmesi gerekmektedir. Toplum olarak et tüketim alışkanlığımızın daha çok büyükbaş hayvana kaydığı hepimizin malumudur.
Önemli bir diğer husus ise aile tipi işletmelerin mutlaka desteklenmesi gerekliliğidir. Dünya geneline bakıldığında gelişmiş ülkelerde aile tipi işletmelere önem verildiği görülmektedir. Bu tip işletmelerin ve ekonomiye ve istihdama katkıları tam olarak anlaşılmalıdır. Ülkemizde halihazırdaki işletmelerin yaklaşık %60-65’i aile tipi işletmedir. Bu işletmelerde devamlılığının ve modernizasyonunun sağlanması  açısından tatminkar ölçüde desteklenmesi önem arz eder. Aile tipi hayvancılık işletmelerinin desteklenmesi ve özendirilmesi ve dünden bugüne hayvancılık ve tarımla uğraşan ailelerin tüm fertleriyle üretime dahil edilmesi istihdamın ve yetiştiricilikte kazanımın ve karlılığın önünü açacaktır. Aile tipi işletmelerin sayısının azalması bu alandaki istihdamın ve üretimin düşmesine ve sonuç itibari ile ülkenin et, süt, yem vb. alanlarda dışa bağımlı bir hale gelmesine neden olur. Öte yandan; hayvan yetiştiriciliğinde en önemli unsurlardan olan bilgi ve birikimin, bu tip küçük işletmelerde aile fertleri ile nesiller boyu aktarılıyor olması sürdürülebilirlik açısından da son derece önem arz eder.
Desteklemeler noktasındaki kağıt işleri ve yoğun bürokrasinin kaldırılması, kredi ve destekleme şartlarının hafifletilmesi de, sürdürülebilir hayvancılık açısından önemli bir diğer konudur. Destekleme sonrası denetleme mekanizmalarının, denetleyicilerin yoğun iş yükü nedeniyle aksayabildiği görülmektedir. Etkin denetim mekanizmaları mutlaka kurulmalıdır. Çok sayıda ve farklı kalemler altında verilen, tek seferlik ve/veya yetiştirici tarafından maddi yönden yeter düzeyde görülmeyen destekler, tek kalem (örneğin; yem) altında toplanabilir. Bu şekilde, öncelikle yetiştirici açısından bakıldığında verilen desteğin makul düzeyde olması sağlanacaktır. Öte yandan, bu tip bir uygulama ile desteklemelerin takibinde görevli olanların da iş yükü azalacak ve örneğin sadece “yem” üzerinden daha etkin bir denetim mekanizmasının kurulması sağlanabilecektir. İşletmelerin üretim faaliyetlerinin etkin olarak denetlenmesi işlerlik açısından önemlidir.
Dişi/Damızlık hayvan populasyonunun korunması önem arz eden bir diğer husustur. Yüksek genetik kaliteye sahip dişi hayvanların, etkin verim dönemi boyunca kesiminin engellenmesi/kontrolü hayvancılıkta kalite açısından önem arz eder. İstatistiklere bakıldığında, büyükbaş hayvan sayımız yıl bazında artıyor görünse de, buna sebep faktörlerin en önemlilerinden biri ithal edilen hayvan sayısındaki artıştır. Yerli üretimde istenen seviyeye mutlaka ve ivedilikle çıkılmalıdır. Damızlık hayvan populasyonumuz korunmalı ve buzağı kayıpları nedeni ile de heryıl yüzbinlerce genç hayvan kaybının önüne daha etkin önlemlerle kati olarak geçilmelidir. Bu noktada tedavi (veteriner hekim) ve eğitim (yetiştirici) ayaklarına önem verilmesi gerekir. Tüm bu durumlar nedeniyle gerçekleşen kayıplar, sürekli kaliteli gen kaynağı ihtiyacı doğurmakta ve ülkemiz hayvancılığını, kaliteli damızlık hayvan yönüyle, dışa bağımlı kılmaktadır. Diğer bir husus ise suni tohumlamadır. Doğal aşımın sadece yetiştiricinin insiyatifinde olması genetik iyileşmenin önüne geçebilir. Genetik iyileşme açısından suni tohumlama ve embiryo transferi teşvik edilmelidir.
Bu vb. öneriler çoğaltılabilir. Türkiye Hayvancılığının gelişimi noktasında bugüne kadar yapılan pekçok güzel iş bulunmakla birlikte, çözüm bekleyen sorunlarımız da vardır. Bu yazımızda bunların bir kısmına yer vermeye ve çözüm önerileri sunmaya çalıştık. Hayvancılık ve tarım konusu, ülke geleceği açısından önemlidir. Bu alanda gerekli iyileştirmelerin %100 üretimi esas alan bir model üzerinden yapılması, hedefe biraz daha geç ulaşsak da, ulaştığımız noktada kalıcı olmamızı sağlayacaktır.
Saygı ve sevgilerimle.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti