Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

ÜÇ AYLARDA TEVBE VE DUA EDELİM

Üç aylarda yapacağımız şeylerin başında bol bol tevbe ve dua etmek gelir. Çünkü tevbe insanı günahlardan temizler, Dua ise mü’minin silahı olup Allah’a yaklaşmamıza vesile olur.
Sevgili Peygamberimiz: “Ettâibi minezzenbi kemen lâ zembe leh” “Günahlarından tövbe eden, hiç günahı olmayan gibidir” buyuruyor. Her günahtan sonra tövbe etmek vaciptir. Bu bakımdan bu mübarek ay, gün ve gecelerde bol bol tevbe etmek gerekir.
Kur’an-ı Kerim’in ifadesiyle: “Allah tevvâbürrahim” dir. Yüce Allah. “Yokmu tövbe eden, affedeyim!” buyuruyor.
Peygamber Efendimiz: “Dua Mü’minin silahıdır.” Buyuruyor. Dua mü’mini Allah’a yaklaştırır. Bu bakımdan içten, duyarak, hissederek Allah’a dua edersek, dualarımız mutlaka kabul olur. Zümer suresi 53. ayette Ulu Allah şöyle buyuruyor:
“la tegnetû min rahmetillâhe“ (Allah’ın rahmetinden sakın ümit kesmeyiniz) Allah’ın rahmetinden asla umut kesmeyeceğiz, Çünkü Allah’ın rahmetinden ancak müşrikler ve kâfirler ümit keserler. O’na yöneleceğiz, O’ndan isteyeceğiz. Mümin, korku ve ümit arasında olacaktır. Yani hem Allah’tan korkacak, hem de O’nun Rahman ve Rahim olduğunun ve tövbeleri çokça kabul ettiğinin bilincinde olacak. Ama nasıl olsa affeder diye de hata ve isyana devam etmeyecek. Ne Cehenneminden emin olacak ne de cennetten ümidini kesecektir.
Bu endişe, îmânımızın gereğidir. Çünkü âhirette selâmette olacağımızdan kesin emîn olmak, küfürdür. Dünyada iken cennetle müjdelenmiş sahâbîler bile; hâllerini muhâfaza edememe korkusuyla endişe ve korku içerisinde yaşamışlardır. Huzeyfe b. Yemâni’ye “Ben de münafıkmıyım…” diye her gün soran ve kendisine ölümü hatırlatması ve gaflete düşmemesi için “Unutma ey Ömer! Ölüm var!” diye her gün seslenen bir görevli tutan Hz. Ömer bile hep korku ve ümit arasında yaşamış ve şöyle demiştir:
“Gökten gelen bir ses; ‘Ey insanlar! Sadece bir kişi cehenneme girecek’ dese; Acabâ; o kimse ben miyim? diye havf/korku hâlinde olurum. ‘Ey insanlar! Sadece bir kişi cennete girecek’. dese, o zaman da; Acabâ o kişi ben miyim?” diye recâ/ümit hâlinde olurum.”
Dua ederken Peygamberimizi vesile kılarsak “Ya Rabbi duamızı ve ibadetimizi Peygamberimizin yüzü suyu hürmetine, onun hatırına dergâhı izzetinde kabul buyur” dersek; dualarımız ve ibadetlerimiz daha çok kabul olur.
Duaya mutlaka Euzü besmele ile başlamalıyız. Ondan sonra Allah’a hamd etmeli ve Peygamberimize salatü selamda bulunmalıyız. Daha sonra dua etmeliyiz. Cenâb-ı Hak, Mü’minun suresi 60. ayette şöyle buyuruyor:
“Bana ibadet edin de sizi sevaplandırayım. Bana dua edin de size icabet edeyim.” buyurmaktadır.
Euzübillahimineşşeytanirracim.Bismillahirrahmanirrahim. El hamdülillah, Elhamdülillah, Elhamdülillahi Rabbil alemin, vessalatü vesselamü ala Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ecmain… diyerek duaya başlamalıyız.
Gizli Dua Daha Faziletlidir
Meryem suresi 3. ayette şöyle buyruluyor: “ Hani, Zekeriya Rabbi celle şâneye gizlice yalvarmış, niyaz etmişti” Yine A’raf suresi 55. ayette “Rabbinize, yalvarıp yakararak gizlice dua edin…” buyrulmaktadır.
Gizli dua, aşikâr yani açık yapılan duaya nazaran daha hayırlıdır. Duanın gizli olmasından maksat, riyadan ve gösterişten uzak olmasıdır. Nitekim “gizli dua ile aleni -açıktan yapılan– dua arasında 70 kat fark olduğu”na dair rivayetler vardır. (Feyzü’l Kadir 3/ 527)
Cenâb-ı Hakk, farklı mekanlar yani mukaddes yerler (Mekke, Medine, Arafat, müjdelife gibi ) yarattıysa mukaddes ve farklı zamanlar da yaratmıştır. Bu mukaddes yerlerden ve mukaddes zamanlardan yararlanmak ve farklı insanlar olmak lazım.
İşte bu farklı zamanlardan birisi de Regaib gecesidir. Yine Beraat kandili, Kadir gecesi, Mevlit Kandili, Miraç kandili, Cuma günleri, Arafe günleri gibi mübarek günlerdendir. Yine Hatip Cuma hutbesinde iken iki hutbe arası, ezan ve kamet okunurken bilhassa “ hayyaalessalah “ denen zaman yine kıymetli zamanlardandır.
Toplu Dualar ve Zikirler
Yine cemaat halinde toplu yapılan dualar ve zikirler de kabule şayan dualardandır. Ola ki o cemiyet içinde Allah’ın sevdiği sâlih bir kulu vardır ve onun yüzü suyu hürmetine bütün cemaatin duası kabul edilir.
Allah’ı Bol Bol Zikredelim
Ahzap Suresi 41 ve 42. ayette Ulu Allah şöyle buyuruyor: “Yâ Eyyühellezîne âmenû zkirullâhe zikran kesîrâ * Ve sebbihûhu bükraten ve asîlâ *” “Ey iman edenler Allah’ı çok çok zikredin O’nu sabah akşam noksan sıfatlardan tenzih edin.” (Ahzab 41, 42)
Estağfirullah, Ya Allah,Lailahe illallah, Sübhanellah, Allahü ekber, La havle vela kuvvete illa billahil aliyyil azim, Hasbunallahi ve ni’mel vekil, Sübhanellahi vel hamdülillahi vela ilahe illallahü vallahü ekber…. Yine Kur’an okumak zikirdir.
Furkan Suresi 77. ayette şöyle buyuruluyor:
“Habibim deki: Eğer duanız ve ibadetiniz olmasa, Rabbiniz size ne diye değer versin.”
İyilikte Ve İhsanda Bulunalım
Yine bu mübarek aylarda yoksullara, darda kalmışlara, borçlulara, kimsesizlere bol bol iyilikte,ihsanda ve yardımda bulunalım. Mallarımızın zekâtını verelim. Sevgili Peygamberimiz: “Kim ki bir Müslümanın sıkıntısını giderirse Allah’(c.)ta onun sıkıntısını giderir.” Sadaka ömrü uzatır, kaza ve belaları def eder” buyuruyor. Zekât ise zenginin malındaki fakirin hakkıdır. Kur’an’da sık sık, “Egimissalata ve etüzzekat” ibaresi geçer, yani “Namazı ikâme edin, zekâtı veriniz” Namazın ikâme edilmiş olması için zekâtın verilmiş olması gerekir. Cenâb-ı Hakk bu iki ibadeti birbirine bağlamıştır. Zekât sözlük olarak; toplumsal temizlenme ve arınma, artma, çoğaltma ve bereket” manalarına gelir.
Kur’an’da müşriklerin özellikleri anlatılırken : “Yazıklar olsun o müşriklere ki, onlar zekât vermezler ve ahireti de inkâr ederler” (Fussilet suresi 6-7) denilmektedir. Özellikle zekâtlarımızı Ramazan ayına girmeden verelim ki ihtiyaç sahipleri Ramazanlık ihtiyaçlarını alsınlar ve rahat bir Ramazan geçirsinler.

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER