Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Ramazan Balkan

TÜRKLERİN BAŞINA GELENLER-III – Kocatepe Gazetesi

Ramazan Balkan 3 Mart 2014 Pazartesi 02:00:00
  (Türk Kimiliğinin Yükselişi)
İmparatorluk döneminde Türklük horlanırken yaşanan bir çok acı tecrübeden sonra Türk kimliğine yönelme yine Osmanlı Devleti’nin çöküş yıllarına rastlar. Sultan Abdülaziz döneminden itibaren Türklerle ilgili dil, edebiyat, sanat ve tarih alanında araştırmalar başlamıştır. Osmanlı Devleti’nin klasik dönemlerinde kötüleyici bir mana taşıyan Türk kelimesi aydınlarca övücü manada kullanılmaya başlamıştır. O zamana kadar ne devletin adında, ne milletin adında ne de başka alanlarda kullanılmayan “Türk” kelimesi ilk defa millet adı olarak kullanıldı.
Türk kimliğine yönelmede Balkan savaşlarında uğranılan mağlubiyet önemli etken olmuştur. Bunu dönemin tanıklarından olan Ş. Süreyya AYDEMİR’in anılarında şu satırlar bulunur; “Gerçi biz evvelce de Türk’tük. Fakat kendimize Türk diyemezdik. Türk sözü, birçok ırkları, kavimleri birleştiren bir imparatorlukta, bir kavmin diğerleri üstünde tahakkümünü hatırlatır ve onları gücendirir diye düşünülüyordu.
Hâlbuki bu imparatorlukta yaşayan diğer ırkların, diğer milletlerin hepsi kendilerini, kendi milletlerinin adıyla tanır ve öyle anarlardı… Fakat biz Türkler, kendimizi anlatmak için ırk hüviyetimizi hiçbir zaman dile getiremezdik… Milletimizin adı geçmek lazım geldiği zaman kendimize sadece; – Osmanlı, der geçerdik. Hatta dilimizin adı bile Türkçe değil Osmanlıcaydı. Tarihimizin de Osmanlı tarihi olduğu gibi. Reddedilen, inkâr edilen, Türk adına kimsenin sahip çıkmaması için her tedbir alınmıştı. Umumi kanaate göre Türk; kaba, görgüsüz ve kabiliyetsiz bir varlıktı.”
F. Rıfkı ATAY ise; “Kendimize Türk demezdik. Okullarda Arap’a Arap, Arnavut’a Arnavut, Rum’a Rum, fakat kendimize Osmanlı derdik… Kendime ilk defa ne zaman Türk dediğimi pek hatırlamıyorum. Bizim çocukluğumuzda Türk, kaba ve yabani demekti. İslam ümmetinden ve Osmanlı idik… Anadolu, İstanbul’dan adam süreceğimiz veya Arnavutlukta, Yemen’de isyanlar çıktığında asker devşirileceği zaman hatıra gelirdi” demektedir.
Ş. Süreyya AYDEMİR; “Balkan mağlubiyetinin ardından toplumda uyanan intikam duyguları, Balkan hayranlığı, Bulgar komitacılığı karşısında Anadolu birden sevildi. Eski devrin kasvetli Anadolu’su, ‘kaba ve görgüsüz Türk’ü’ artık tarihe karışmıştı. Şimdi milletin adı Türk, konuştuğu dil güzel Türkçe idi. Türklük şerefli bir ululuktu. Vatana artık, Osmanlı toprağı değil Türk yurdu deniliyordu. Hatta saraylarında gölge halinde yaşayan padişahın bile durumu değişmişti. O da Türk hakanı olmuştu” tespitinde bulunur.
Bu satırlardan da anlaşılmaktadır ki, Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılmaya başladığı yıllarda yaşadığımız acı olaylar bize Türk olduğumuzu hatırlatmış, horlanmaya sebep olan Türk olmak, Cumhuriyet döneminde; Ne Mutlu Türk’üm Diyene özdeyişi ile öğüncekli hale getirilmiştir. Çünkü, Türk Milletinin ve Türk Milliyetçiliğinin en büyük pratiği olan Kurtuluş Savaşı sonrası Gök-Türklerden bin yıl sonra adı Türk olan ve Türk kimliği üzerine Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştur.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER