Türkiye'nin ilk problemi ekonomi
SP Merkez İlçe Başkanı Orhan Arslan, Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nün yüzde 51 hissesinin Çinliler'e verileceği söylentilerine dikkat çekti. Arslan, Türkiye'nin ilk probleminin ekonomi olduğunu, Türkiye'nin sıcak çatışmalarda tara olmaması gerektiğini söyledi Saadet Partisi (SP) Merkez İlçe Başkanı Orhan Arslan, dün öğlen partide düzenlediği basın toplantısında iktidarı eleştirerek izlenen politikalara karşı uyarılarda bulundu. Arslan sözlerine, dış [&hellip]
SP Merkez İlçe Başkanı Orhan Arslan, Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nün yüzde 51 hissesinin Çinliler’e verileceği söylentilerine dikkat çekti. Arslan, Türkiye’nin ilk probleminin ekonomi olduğunu, Türkiye’nin sıcak çatışmalarda tara olmaması gerektiğini söyledi
Saadet Partisi (SP) Merkez İlçe Başkanı Orhan Arslan, dün öğlen partide düzenlediği basın toplantısında iktidarı eleştirerek izlenen politikalara karşı uyarılarda bulundu. Arslan sözlerine, dış politika ile başlayarak uyarı vazifelerini yerine getirdiklerini söyledi.
“SICAK ÇATIŞMALARDA TARAF OLMAMALIYIZ”
ABD ve İran arasında yaşanan gerilim ve Libya meselesi başta olmak üzere yaşanan son gelişmelerden sonra, dış politikada Türkiye’nin izlemesi gereken yolla ilgili uyarılarda bulunan Arslan, “Atacağımız adımlarda tarihsel tecrübelerimizden mutlaka ders çıkartarak, daha önce düştüğümüz hatalara düşmemeli, kesinlikle sıcak çatışmalarda taraf olmamalıyız. Şartlar ne olursa olsun, barış için diplomatik kanallar sonuna kadar zorlanmalıyız. Diyalog ve müzakere yolundan asla vazgeçilmemeli, tüm taraflarla bir araya gelebilmeliyiz. Akıl bir şeyin sonunu düşünmek ve görebilmektir. Coğrafyamızda yeni bir çatışma ortamı oluşturmak isteyen küresel oyunlara ve provakosyonlara karşı uyanık ve dikkatli olunmalıdır.” dedi.
“BARIŞ KONFERANSINDA KONU BÜTÜN ELE ALINMALI”
Büyük Ortadoğu Projesinin (BOP) bölgede uzun zamandır yürürlüğe konulmaya çalışıldığına değinen Arslan, “BOP çerçevesinde bölgemizde yaşanacak, yeni bir sıcak çatışmanın Müslümanlara değil, ‘böl-parçala-yut’ politikası uygulayan küresel güçlere hizmet edeceği asla unutulmamalıdır. Mezhep ayrılıkları başta olmak üzere, farklılıklarımızı bir kavga sebebi değil, zenginlik olarak görmeli, bu konular üzerinden ihtilaflara düşmemeliyiz. Türkiye şu an İslam İşbirliği Teşkilatı, D-8 ve Ekonomik İş birliği Teşkilatı (EİT) gibi üç önemli kuruluşun dönem başkanıdır. Bu büyük bir imkândır. Bu önemli platformlar mutlaka harekete geçirilmelidir. Bütün İslam dünyası temsilcilerinin yer aldığı geniş katılımlı bir ‘Barış Konferansı’ tertip edilerek Libya, Doğu Akdeniz, Suriye, Irak, İran ve Filistin’deki gelişmeler bir bütün olarak ele alınmalıdır. Ve kesinlikle; dış politikadaki bu hassas gelişmeler, iç politika malzemesi yapılmamalı, bir seçim malzemesi gibi kullanılmamalıdır.” diye konuştu.
“DİYALOG ZEMİNİNDE BULUŞMAK ZORUNDAYIZ”
“Biz bugüne kadar endişelerimizi, uyarılarımızı dile getirdik, bundan sonra da getirmeye devam edeceğiz.” diyen Arslan, “İnatlaşmanın, ‘Şununla görüşmem, şununla bir araya gelmem’’ gibi yaklaşımların ne ülkemize ne de coğrafyamıza bir faydası yoktur. Biz, ülkemizin menfaatleri, İslam dünyasında akan kanın durması ve dünyada barışın, adaletin, huzurun hâkim olması için herkesle bir araya gelebilmeli, diyalog zemininde buluşmalıyız. Krizleri aşmanın yolu, inatlaşmak, kin tutmak değil, kucaklaşmak, müzakere etmektir. Putin’i dinlediğiniz kadar, Trump’la istişare ettiğiniz kadar, bu milletin evlatlarıyla, muhalefet partileri ile bir araya gelseniz, hiçbir şey kaybetmez, aksine çok şey kazanırsınız. Ancak muhalefetten gelen her türlü öneriye karşı çıkarız derseniz, sizde kaybedersiniz, ülke olarak hepimiz kaybederiz.” şeklinde konuştu.
“ÜLKENİN BİRİNCİ PROBLEMİ EKONOMİ”
Türkiye’nin iç durumunun da iç açıcı olmadığına değinen Arslan, “ Her zaman söylediğimiz gibi ülkemizin birinci problemi ekonomidir. TÜİK verilerine göre ülkemizde 4,5 milyon işsiz var. Resmi olmayan verilere göre bu rakam 7-8 milyonu buluyor. Ancak sadece iş bulmuş olmak, çalışıyor olmak yetmiyor. Çünkü çalışan insanlarımızın büyük çoğunluğu açlık sınırı civarında bir ücret alıyor. Söz buraya gelmişken daha önce Cumhurbaşkanı’nın asgari ücretliye bir ‘jestİ’ olacağı söylenmişti. Asgari ücret için açıklanan zam miktarı 300 TL olunca biz sormuştuk ve demiştik ki, ‘Bu 300 TL’nin ne kadarı jest? Bir kısmımı, tamamı mı, yoksa jest daha sonra mı gelecek?’ diye. Sağ olsunlar geçenlerde Aile ve Çalışma Bakanı bir açıklama ile bizi aydınlattı. Biz de öğrendik ki, 300 TL’lik zammın, 75 TL’si ‘jestmiş’ Bu konuda takdiri aziz milletimize bırakıyoruz. 75 TL’yi jest olarak görenlere de Allah akıl fikir versin diyoruz.” ifadelerini kullandı.
“GERÇEK GÜNDEM GEÇİNEMEDİĞİ İÇİN İNTİHAR EDENLER”
Türkiye’de insanların ciddi anlamda geçim sıkıntısı çektiklerini dile getiren Arslan şunları söyledi: “Her güne, yeni zamlarla uyanıyoruz. Her şey ateş pahasıdır. Yapılan bir araştırmaya göre market market dolaşarak, ucuz ürün arayanların oranı yüzde 72’den yüzde 87’ye çıkmış. Yani, millet bir ürünü 50 kuruş, 1 lira, 2 lira daha ucuza almak için marketler arasında mekik dokuyor. Bu ülkede, tenceresini kaynatmak için nerde ucuz ürün var onu takip eden, 5-10 market gezmeden gönül rahatlığıyla alışveriş yapamayan yüz binlerce anne var. Çocuğunu okula gönderirken simit parası veremeyecek durumda olan ve her gün bunun hüznünü, sıkıntısını yaşayan babalar var. Faturalara gelen zamlar nedeniyle, faturasını ödeyemeyen ve elektriği, suyu, doğalgazı kesilen milyonlarca insan var. Hatta geçinemediği için intihar edenler var. Bizim gerçek gündemimize odaklanmamız gerekir.”
“İHTİYAÇ ÜRETİME DÖNÜK YATIRIMLAR”
Ucuz gıdaya ulaşımda zorluklar yaşanırken, soğan ve patatese ihracat için izin şartı getirildiğine dikkat çeken Arslan şöyle konuştu:
“Hükümet, yıllardır yapılmayan üretim planlaması nedeniyle soğan ve patateste yaşanan fiyat istikrarsızlığına bu kez ihracata sınırlama getirilerek çözüm arama yoluna gidiyor. Öte yandan Suriye’den buğday ithal etme gündeme geliyor. Üretim planlaması yapılmayınca bazı yıllar ithalatla, bazı yıllar ihracatla piyasa dengelenmeye çalışılıyor. Yani tarım politikası ile çözülmesi gereken sorunlar, dış ticaret politikasıyla çözülmeye çalışılıyor. Bu da tüm ürünlerde de istikrarsızlığa neden oluyor. Milletin yıllardır en ucuza aldığı ve mutfağında günlük tükettiği patates ve soğan geçen yıllarda yüzde 100-200 arası zamlanmıştı. İktidar da kalıcı çözüm üretmek yerine; çareyi soğan depolarını basmakla, esnafı ‘terörist’’ ilan etmekle, tanzim satış noktaları kurmakla bulacağını sanmıştı. Şunu anlayın artık, bu işin tek çözümü var; üretim, üretim, üretim. Siz duymazlıktan gelmekten, anlamamaktan, bıkmadınız. Biz de bunu haykırmaktan, her fırsatta dile getirmekten, üretimi ve üretime dönük yatırımları vurgulamaktan vazgeçmeyeceğiz.”
“BİZ BAŞLANGIÇTA İYİ KAZIK YEMİŞİZ”
Yıllarca ülke parasının beton ve asfalta gömüldüğünü, gelinen noktasının ortada olduğunu dile getiren Arslan sözlerine şöyle devam etti: “Şimdi de Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nün yüzde 51 hissesinin Çinlilere satışı konuşuluyor. Bizi şaşırtan şu; ortalama 3 milyar dolara mâl olan bir köprünün yarısı nasıl olur da 688 milyon dolara elden çıkarılır? Halbu ki yarısı 1,5 milyar dolar etmeliydi. Neden etmedi? Bu bir şeyi gösteriyor ki, biz başlangıçta iyi bir kazık yemişiz. Gene bizi kandırmışlar. Milletin de, bizlerin de aklındaki bu soru işaretlerinin bir an evvel iktidar tarafından giderilmesini, makul ve mantıklı bir açıklama yapılmasını bekliyoruz.”
“GENÇLER BU HALDE NASIL EVLENECEK?”
Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Gençler evlenmiyor, evlilik yaşı yükseldi, evlilik dışı yaşam tarzı medyada adeta özendiriliyor.” sözlerini hatırlatan Arslan, “Biz SP olarak, gençlerimizin evlenmesini, zamanında ev-bark kurmasına, ailesiyle, çocuklarıyla mutlu ve huzurlu bir ömür geçirmesini istiyor, temenni ediyoruz. Fakat Sayın Cumhurbaşkanı’nın açıklamalarında olduğu gibi sonucu değil, sebebi konuşmayı; bu sonuca sebep olan problemleri ortadan kaldıracak adımların atılmasının gerekliliğini de ifade ediyoruz. Her 4 gençten 1’i işsizken, her 4 işsizden 1’i üniversite mezunu iken, açlık ve yoksulluk sınırı ortada ama asgari ücret; 2 bin 324 TL iken, gençler üniversiteden 25-30 bin lira KYK borcu ile çıkıyor ve devlet acımasızca bu borcu tıkır tıkır ödeyeceksin diyor. Elektrik, doğalgaz ve gıda fiyatları ortadadır. Ekonomi bu halde iken gençler nasıl evlenecek?” dedi.
DOMUZ ETİNİ KASAPLIK ET STATÜSÜNE AK PARTİ ALDI
Geçtiğimiz günlerde Tarım Bakanlığının açıklamış olduğu taklit ve tağşiş listesinde, Afyonkarahisar’dan bazı firmaların yer almasından duydukları üzüntüyü dile getiren Arslan, “Elbette bu olay bizi derinden üzmüştür ancak şaşırmamıştır. Çünkü geldiğimiz nokta sonuçtur. Asıl sormamız ve sorgulamamız gereken bu hale nasıl gelindiğidir. Önce AK Parti tarafından çıkartılan ve 7 Temmuz 2006’da yayımlanan Resmi Gazete ile domuz ve at kasaplık hayvan statüsüne alındı. SP olarak biz şiddetle karşı çıkmıştık, ancak bizi kimse dinlemedi. Bugünlerde ağızlarına partimizi dolayan bazı cemaatler, o günlerde AK Partiye destek metinleri imzalamak ile meşgullerdi. Gelinen noktada en az AK Parti kadar, belki de daha fazla onlarda vebal altındadır. Arkasından domuz çiftliklerine devlet desteği verildi. Ziraat bankası domuz çiftliği için krediler verdi. Bugün ülkemizde ne acıdır ki 80’nin üzerinde domuz çiftliği faaliyet göstermektedir.” diye konuştu. >> Burcu AYDIN’ın Haberi