• Haberler
  • Gündem
  • 'Türkiye'de siyasetin sağduyusu eksik, sağduyu merkez sağdır. Biz sorumluluğumuzun bilincinde ve hazırız'

'Türkiye'de siyasetin sağduyusu eksik, sağduyu merkez sağdır. Biz sorumluluğumuzun bilincinde ve hazırız'

MHP'den ayrılan grubun Meral Akşener öncülüğündeki yapılanmasını değerlendiren DP Genel Başkanı Gültekin Uysal, 'Milletimizin bir beklentisi var. Bunu görüyoruz. Makul siyaset ortaya çıkarabilmek adına hem şahsi hukuklarımız adına, hem de kurumsal olarak Sayın Akşener ve çevresindeki isimlerle görüşmelerimiz oluyor. Kurumsal yapı olarak değerlendirmelerimizi yapıyoruz. Siyasetin sağduyusu eksik. Siyaset sıkışmış durumda. Türkiye'nin can alıcı meseleleri var. [&hellip]

MHP’den ayrılan grubun Meral Akşener öncülüğündeki yapılanmasını değerlendiren DP Genel Başkanı Gültekin Uysal, “Milletimizin bir beklentisi var. Bunu görüyoruz. Makul siyaset ortaya çıkarabilmek adına hem şahsi hukuklarımız adına, hem de kurumsal olarak Sayın Akşener ve çevresindeki isimlerle görüşmelerimiz oluyor. Kurumsal yapı olarak değerlendirmelerimizi yapıyoruz. Siyasetin sağduyusu eksik. Siyaset sıkışmış durumda. Türkiye’nin can alıcı meseleleri var. Türkiye’de her alanda işleyişle ilgili sıkıntılar var. Pek çok noktada ipin ucu kaçmış durumda. Türkiye’nin hamasetten ziyade akıla ihtiyacı var” dedi.
İLKELERİMİZLE, DÜSTURLARIMIZLA AYAKTA KALDIK
Kocatepe: Demokrat Parti’nin geçmişinde önemli siyasi gelişmeler yaşandı. Bunlardan biraz bahseder misiniz?
Gültekin Uysal: Türkiye’nin son on yılını, on beş yılımızı özellikle bugün daha net görüyoruz. Geriye doğru bakıp sağlıklı bir değerlendirme yapma imkanımız var. İster istemez zaman zaman siyaset içerisinde, siyaset dışı aktörlerin bazen meşru usullerle, bazen gayrimeşru usullerle siyasete müdahaleler oldu. Bizim geleneğimiz de bundan nasibini aldı. Bugün daha çok Cumhuriyet Halk Partisi’ne, MHP’ye yakın zaman dahili içerisinde çekilen operasyonlar konuşulur. Ama fonksiyonel baktığımızda 2007 iklimi önemli bir eşikti Türkiye için. Biz de o eşikte bir yanda Doğru Yol Partisi’nde müstakil mücadelemiz, onun ötesinde Anavatan Partisi ile beraber Türkiye’nin ihtiyacı bildiğimiz klasik manadaki merkez sağ toplumun en geniş ortak paydası hayalleri ile beraber kuşatabilecek bir varlığı, daha kuvvetli bir sese dönüştürebilme imkanımız vardı. O açılardan değerlendirdiğimizde yakın siyasi tarihimizde çok partili siyasi hayat içerisinde çok bugün mukayese edebileceğimiz dönemler yaşanmadı. O açıdan operasyonel siyaset içerisinde ayakta kalmak, ilkelerimiz, prensiplerimiz, belirli düsturlarınız, zihniyetinizle, bulunduğunuz noktada bile kalabilmek çok zor bir dönemdi. Ama biz hem bulunduğumuz tarihi şartlar, coğrafi şartlar, ülke, devlet ve millet olarak bütün bunlara rağmen kendi bulunduğumuz noktada siyasette, devlette bütün kurum ve kuruluşlarıyla beraber bu yaşanan süreci bir idrak tazelemesine vesile etmeliyiz. Ona göre davranmalıyız. Bütün bu değerlendirmelerimizi muhasebemizi de yapıyoruz.
TÜRKİYE’DE SİYASETİN SAĞDUYUSU EKSİK, SAĞDUYU DA MERKEZ SAĞDIR
Kocatepe: Bugün için Merkez Sağ ile ilgili, MHP’den kopacak isimler ile ilgili yeni oluşumlardan bahsediliyor. Takip ediyorsunuzdur mutlaka. Yeni oluşumların Merkez Sağdaki boşluğu doldurması mümkün mü? Partinizin eski mensubu Meral Hanım öncülüğündeki bu yeni oluşum ile ilgili sizin görüşünüz nelerdir?
Gültekin Uysal: Zaman zaman elbette bu tür sorularla biz de, hem sayın Meral Akşener’in geçmiş partimiz Türk siyasetine Doğru Yol Partisi kürsüsünde çıkmış olması vesilesiyle muhatap oluyoruz. Türk Siyasi hareketinin, özellikle Türk sağının kendi içerisinde geçişgenlikleri ortadadır. Hem milliyetçi sağ, hem muhafazakar sağ da ortadadır. Yani merkez sağ tabiri de göstermektedir ki, bütün bunlar Merkez Sağ’ın paltosunun altından çıkmış hareketlerdir deyim yerindeyse. Milletimizin bir beklentisi var. Bu beklentiyi her gittiğimiz yerde bizler de görüyoruz. Elbette bunu somut olarak kurumsal bir kimliğe oturtmak başta bizlerin vazifesi. Bu manadaki talebi iyi anlamaya çalışıyoruz. Türkiye’de makul insanların çoğu diyebileceğimiz bir makul siyaseti ortaya çıkarabilmek adına hem şahsi hukuklarımız dolayısıyla, başta sayın Akşener olmak üzere ama onun dışında bizler de belirli görüşmeleri, değerlendirmeleri yapıyoruz. Basına yansımış bir takım açıklamalar falan var ama önümüzde kritik şekilde akacak bir zaman dilimi var. Nihayetinde biz bir kurumsal bir yapıyız. Yani buradaki değerlendirmelerimiz şahsi ikbal kaygısıyla bir takım tasarruf ve tercihlerden daha ziyade, bu manada kurumsal yapı bir büyük geleneğin sahibi olarak kendi değerlendirmelerimizi yapıyoruz. Bugün Türkiye’de siyasetin sağduyusu eksik, sağduyu da merkez sağdır.
İKTİDAR VE MUHALEFET FIRSATLARI HEDER ETTİ
Bu çarpık işleyiş dolayısıyla Türkiye’de kimlik siyasetine sıkışmış, milletimizin gerçek gündeminden daha ziyade, hamasi bir söyleme siyaset boğuldu. Bugün bu siyasetin Türkiye’ye bir faydası yok. Türkiye’nin çok derinden işleyen can alıcı meseleleri var. Devletimizin 15 Temmuz’la beraber yaşadığı bir operasyonun açık hale gelmiş bir hal var. Bir yıl geçmiş olmasına rağmen hem siyaset zemini hem topyekün devlet katında yeteri derecede sağlıklı değerlendirmeler yapılarak çok senkronize sistematik bir cevap üretildiği kanaati içerisinde değilim. Bunu da 15 Temmuz’da Afyonkarahisar meydanında lisanı münasip ifade etmeye gayret gösterdim. Bu açıdan bakınca Türkiye çok dinamik bir toplumsal yapıya sahip. Ekonomik büyüklüğü itibariyle artık iletişim çağında dünyayla eklemlenmiş bir Türkiye’yi siz kendi içine kapatabilme şansınız yok. Ama gördüğüm kadar iktidarın biraz daha Türkiye’yi kendi içerisine kapatarak Türkiye’yi yönetmek, kendi siyasi tasavvurlarıyla beraber Türkiye’ye bir deli gömleği giydirmek gibi zihninde bir teşebbüs var. Bir kısmına da referandum vesilesiyle teşebbüs ettiler. Bir kısmına resmiyet kazandırdılar ama bugün Türkiye’de kim ne derse desin adalet mekanizmasından başlayarak bugünkü çarpık düzen işleyişi ile hepimizin büyük endişeleri var. Türkiye dış politikasında çok büyük meydan okumalarla, tarihi meydan okumalarla karşı karşıya. Suriye’de yaşanan hadiseler ve Türkiye’ye yansımaları, Türkiye’ye orta ve uzun vadede yansımaları milli güvenliğimizi tehdit edecek. Maalesef çok sıklıkla ifade ettim Suriye ile ilgili AK Parti’nin yanlış dış politikası PKK’yı orada neredeyse bir devlete sahib olur hale getirdi. Eylül ayında Kuzey Irak’ta referandum yapılacak. Türkiye’nin gündeminde değil maalesef. Zaman zaman çok cılız yasak savma kabilinden iktidarın açıklamaları var. Ama ben işin arka planını değerlendirdiğimde Türkiye’nin, AK Parti’nin, AK Parti Hükümeti’nin, sanki orada var olan fiili duruma resmiyet kazandırmak noktasında Barzani yönetimiyle beraber bir ahbap çavuş düzeni ilişkisinde zımmi bir kabul gösterdikleri kanaatindeyim. Yakın zamanda Kıbrıs’ta önemli görüşmeler oldu. Türkiye’nin maalesef gündeminde değil. Ekonomiye baktığınızda veriler ortada. Her yıl ortalama 120 bine yakın esnaf kepenk kapatıyor bu ülkede. Türkiye’de gündem değil. Ama Türkiye’de üç ayaklı bir mekanizma var. Ne kadar dini örgütlenmemiz varsa bütün bunları devlete, ranta ortak ederek iktidarın politik tercihiyle beraber suç ortağı, vebal ortağı yapıldı. Diğer tarafta milyonlarca insanımız bireysel vatandaştan büyük sermayeye varıncaya kadar istiap hadlerinin üstünde borçlandırılarak risk ortağı yapıldı. Diğer taraftan işte tarım politikası ortada, hayvancılık adına büyük sıkıntılar var. Hayvancılıkla uğraşan insanlarımız, çiftçilerimiz, köylülerimiz adına büyük sıkıntılar yaşanıyor. Bütün bunları derlediğimizde bugün zamana oynayan bir Türkiye var karşımızda. Pek çok noktada ipin ucu kaçırılmış. Bu açıdan iktidarıyla muhalefetiyle bütün unsurlarıyla Türkiye’de bir ortak payda da bir milli mutabakat zemininde başta bu FETÖ ile mücadele, 15 Temmuz darbe teşebbüsü iç dış boyutlarıyla beraber bütün bunları kuşatacak aklı işletmek mecburiyetindeyiz. Ama Türkiye yeniden daha da kutuplaşmanın derinleştiği, siyasetin meşru çizgilerin dışına taşmış, tribünde de deyim yerindeyse yumruk yumruğa bir mücadelenin olacağı bir rekabet dönemi açıldı. Netice itibariyle son olarak 15 Temmuz vesilesiyle Büyük Millet Meclisi’ndeki özel oturuma katıldım, davet üzerine. Gördüğümüz manzara iktidar ve ana muhalefet, bir ortak paydayı oluşturma mesuliyeti duyması gerekenler bilakis o ortak paydayı tahrik etme adına bir çaba gösteriyorlar. 15 Temmuz sonrası ortaya çıkmış bu enerji heder edildi. Maalesef özellikle iktidarın MHP’nin de desteğiyle referanduma Türkiye’yi taşıyarak zihinlerindeki şablonu Türkiye’ye giydirmek adına 15 Temmuz’u bir vesile kılarak bu oluşmuş iklimi heder ettiler.
BUGÜNKÜ TARİHİ EŞİKTE KOMPLEKS YAPMADAN SORUMLULUK ALMAYA HAZIRIZ
Açık yürekle söylüyorum Türkiye’nin hamasetten daha ziyade akla ihtiyacı var. Bugün yeniden hukuku merkeze alacak, demokrasiyi ve hukuku bu ülkenin milli güvenlik şemsiyesi haline getirecek bir siyasi akla ihtiyacı var. Ve burada da bizim yaptığımız bir derinden nefes alma. Türkiye’nin bir iklim değişikliğine ihtiyacı var. Bize düşen bu iklim değişikliğine vesile olabilecek siyasi yapılandırmayı yapmak. Ama onu da görüyoruz iktidardan güç kopartacak her teşebbüs ve hareketin iktidar ve onların propaganda makinasına dönüşmüş medya ve diğer enstrümanlarla beraber krimalinize edilerek Tükiye’de fiilen iktidara muhalefet etmenin bile yasak hale getirildiği bir Türkiye tablosu var.
Siyasetin biraz evvel vurgulamaya çalıştığım geçişkenlikleri dolayısıyla elbette biz de bugün şahsi öncelikten daha ziyade memleketin, milletin önceliğine göre hareket ediyoruz. Bu manada ben açık yüreklilikle her daim çağrımı yaptım zaten. Hiçbir ön yargı, kompleks duymadan Türkiye’nin bu kritik tarihi eşikte hem demokrasisine, hem devletine yeni bir boyut kazandırabilecek bir siyasetin oluşması noktasında kurumsal olarak da belirli sorumlu davranışları alabileceğimizi açık yürekle ifade ettik ifade etmeye de devam ediyoruz.
FETÖ İLE İLİŞKİNİZ NASILDI?
Kocatepe: FETÖ ile ilgili bu dalgalanma yaşanırken FETÖ ile mücadele yaşanırken sizin tavrınız ne oldu? 15 Temmuz öncesinde FETÖ’nün siyasi ayağına sizin prim vermeye çalıştığınız, FETÖ’nün sizi desteklendiği şeklinde yansımalar oldu. Ulusal basında bu tür yorumlar yer aldı. Böyle bir durum var mıydı, sizin FETÖ ile ilişkileriniz nasıldı?
Gültekin Uysal: Bu memleket bizi fiilen birincil vazife yaptığımız andan itibaren tanıyor. Siz de öyle. Birileri 15 yıllık suç ortaklığını başka başka yerlere isnat olarak yüklüyor. Bunu itham ve isnat olarak bile kabul etmeyiz. Bizim durduğumuz yer belli, biraz önce bahsettiğim gibi 2007 yılından itibaren partimdeki müdahalelerle karşı karşıya kaldığımız, o gün FETÖ dediğimiz bu yapılanma, hakimi, savcısı, istihbaratı, kolluğu, medyası, yurt içi ve yurt dışı yapılanmasıyla beraber, anahtar teslim iktidara bir mafya hizmeti veriyordu. Buna itiraz etmeyenler şimdi bizi de muhalefeti de dahil ederek bir takım ilişki isnatları yapıyorlardı. Hiç bir şart altında biz meşruiyetten ayrılmadık. Bizimle ilgili de hem şahıs olarak, hem parti olarak, 15 Temmuz’a gelmeden önce, 17-25 Aralık gelmeden önceki, tavırları ortadadır, bizim de tavırlarımız ortadadır. Bu manada geçmişte bizim partimizin genel başkanı olup bir takım operasyonel mücadelenin aracı haline getirdiklerinin bugün onlarla beraber nerelerde olduklarını görüyoruz. O açıdan bizim durduğumuz yer belli, kimsenin bunu da ciddiye alacağı da yok. Bizim böyle bir isnadı dahi ciddiye alacak tarafımız yok.
BUNDAN SONRA DAHA ÇOK GÜNDEMDE OLACAĞIZ
Kocatepe: Afyonkarahisar’dan genel başkan çıkması Afyonkarahisar için büyük bir gururdur, ama Afyonlu genel başkan Afyon’a fazla gelmiyor eleştirileri var. Bununla ilgili neler söylemek istersiniz?
Gültekin Uysal: Yani tabi zaman zaman netice itibariyle burası bizim memleketimiz, her kendi ailevi ilişkilerimiz, hem de kendi ilişkilerimiz gelmeye gayret ediyoruz ama tabi kamuoyu önünde siyasi programlar yapmadığımız için zaman zaman böyle bir algı oluşabilir. Mümkün mertebe çok kritik programlarda Afyon’da bulunmayı önemsiyoruz haliyle, biraz memleketimizi uzaktan sevmeye çalışıyoruz. İnşallah önümüzde daha fazlasıyla biz de teşkilatlarımızla beraber Afyon’da daha fazla kamuoyun önünde olmayı bundan zaten ortak tavrımız var. İnşallah daha fazla sizlerin karşınızda oluruz.
EROĞLU’NUN BAKANLIĞI
KAZANIMDIR, AMA YAPILMASI
GEREKEN DAHA ÇOK ŞEY VAR
Kocatepe: Sayın Başkan, Hükümette değişiklik yaşandı, Afyonlu hemşehrimiz Veysel Eroğlu görev yerini ve makamını korudu. Hükümetteki değişiklik ve hemşehrimiz Veysel Eroğlu’nun durumuyla ilgili yorumunuz nedir?
Gültekin Uysal: Sayın Cumhurbaşkanı’nın AK Parti Kongresi öncesi ve sonrası yaptığı değerlendirmelerde metal yorgunluğu dedi. Bizim cephemizden bakılınca da bir metal yorgunluğu değil bir yozlaşma var. Bu açıdan meseleyi bir takım isimleri değiştirerek telafi edebileceğiniz bir mesele değil, çok yapısal bir mesele. Kendi takdirleridir tabi, bizim yapabileceğimiz değerlendirme Türkiye’nin elbette bakanlık mesuliyetini taşıyan insanların çok nitelikli yetenekli, devlet görgülü, hem müstakil alanlarında, müktesebatların olması önemlidir. Elbette Afyonlu hüviyetimizle de Afyon’un bakanlar kurulunda temsil ediliyor olması, her daim farklı siyaset içinde olsak da biz bunları Afyon adına bir kazanım olarak değerlendiririz. Sadece temsiliyet değil, onun ötesinde tabi, Afyon’a, Afyon’un meselelerine, bir dönüşüme gelişime katkı sağlamalarını da bekleriz. Sadece makyaj yapmak değil ceplerinde Afyon 7 milletvekilinden bugün 5 milletvekiline düşmüş durumda. Göç veren bir şehir hala, kendi içinde rakamlara vurduğunuzda bunu zaten görüyorsunuz. Bunun yolu Afyon’un sürükleyen birkaç sektörü var. Mermercilikten tutalım işte hizmet sektörüne et ve süt ürünlerine dayalı bir sanayimiz var. Lokumu, sucuğu geleneksel sektörleri var. Ama onun dışında baktığımızda özellikle küçük esnafta, tarımla ilgili çok ciddi sıkıntıları var. Bu gün Afyon, Konya’dan sonra 107 seçim çevresi ile 2. Sırada iken neredeyse 50’ye yakın beldesi nüfusu 2 binin altına düştüğü için kaybedildi. Bu gerçeklere baktığımızda nüfus devinimi, göç verme olgusu, Afyon’un da kendi özelinde bu imkanları kullanarak acaba çok yapısal dönüşüm, istihdam yoğun sektörlerin burada daha fazla gelişebileceği alanların, var olan sektörlerin daha da gücünü kuvvetini pekiştirebileceği alanların önünü açabilir miyiz, bu perspektiften biraz bakmak lazım. O açıdan kabine değişikliği zaman zaman özellikle uzun bir iktidar döneminde içerisinde özellikle iktidarında kendi adına bir nefes yenilemesi için bir vesiledir. Umarım Türkiye’nin bütün bu yaşadığı problemlerin arasında top yekün bir nefes yenilemeye ihtiyacı var. Ona da küçük bir kıvılcım olur.
“TÜRK SİYASETİNİ HIZLI GÜNLER BEKLİYOR, ERKEN SEÇİM KAÇINILMAZ”
Kocatepe: Bundan sonra daha çok kamuoyu önünde olacağız dediniz, siyasetçi açısından böyle bir karar vermek siyasette yeni bir hareketin işareti mi acaba?
Gültekin Uysal: Çok hızlı bir zaman dilimi akacak siyaset için. Herkesin dilinde bir 2019 türküsü var ama ben seçimlerin daha erkene çekileceği kanaatindeyim. Anayasa değişikliği paketinin ek maddelerine baktığınızda zaten bunu görüyorsunuz. İki hususta geçen referandumda oylamaya sunulan ve Yüksek Seçim Kurulu’nun kararıyla geçer nispet almış bir ilk yapılacak erken genel seçim, eğer Büyük Millet Meclisi eğer erken seçim kararı alırsa Cumhurbaşkanı ile beraber seçim yapılması, ikincisi de seçim kanunlarında yapılacak değişikliklerin bir yıl içinde yapılacak seçimlerde uygulanması hükmü, ilk yapılacak Cumhurbaşkanlığı ile birlikte genel seçim uygulanması hükmü var. Bu açıdan bakınca ben iktidarın da bunu kendi planlaması içerisinde ihtimal tuttuğunu buralardan anlıyoruz. Türkiye’nin biriktirdiği meseleler bugünki fiili tek adam rejimi diyebileceğimiz bir rejim, içerisinde bir tarafta başbakanlık, bir takım sıkıntılar, bunları da kendi içinde pek taşıyabileceğini sanmıyorum. Ekonomi başta olmak üzere, kendilerini biraz planlama içerisinde, muhalefetinde toparlanmasına çok fırsat vermeden uygun bir zamanlamada seçim yapacakları kanaatindeyim. Benim aslında bu yıl sonu öngörüm var idi. Çok hızlı bir zaman aralığı içinde iki tane genel seçim, referandum, bir tane darbe zor bir dönemi yaşadık geldik. Dış, iç Türkiye’nin üzerinde pek çok baskılar da var. Ama Türkiye kendi aklıyla kendi kaderini tayin edebilmiş bir ülke olarak bulunduğu coğrafyada kendi aklıyla bir takım tercihlerde bulundu. O açıdan hızlı bir siyasi dönem olacak.
“MEVUT SİYASİ TABLO TÜRKİYE’NİN MESELELERİNİ KAPSAMIYOR”
Kocatepe: Olası bir seçim öncesinde seçim barajıyla ilgili değişimler olur mu? Olursa etkileri nasıl olur?
Gültekin Uysal: Hükümetin zaman zaman kamuoyuna da yansıyan seçim kanunuyla ilgili bir değişiklik tasavvuru olduğu kanaatindeyim ben de. Biraz evvel vurgulayama çalıştığım seçim kanununda yapılacak değişikliklerin ilk bir yıl içerisinde uygulanacak seçimlerde uygulanması hükmünü istisna tutmaları, referandum ek maddelerine koymaları bunun bir aracı. Bu tür şeyler olabilir ama netice itibariyle Türkiye’de var olan şablon, mecliste temsil edilen siyasal yapı iki aksta kutuplaşmanın eseri. Bu tablo Türkiye’nin meselelerini kapsamakta zorlanıyor. Bugün siyasetin ve Milliyetçi Hareket Partisi’nin içerisinde yaşadığı alt üst oluşlar, hem netice itibariyle daha düne kadar HDP’yi PKK’yı muhatap almış, onunla müzakere yapmış bir iktidar 7 Haziran’da ne zaman ki seni başkan yaptırtmayacağız dediler o zaman terörist olduklarını hatırladı. Olsun, bu da bir kazanımdır. Oradaki alt üst oluşlar, iktidarın zihninde yüzde 10 barajını bir yanda demokrasi değil ama onların da işine geldiği gibi geride tutan, işine geldiği gibi öne çıkaran bütün bu çerçevelerden baktığınızda zaten bugün ki meclis yapısının erozyona uğradığı, temsiliyet bağının, meşruiyet bağının zedelendiği ortada. Bu en nihayetinde bir sonuca tekabül eder.”  

Bakmadan Geçme