'Türkiye’de askeri okullar en kısa sürede yeniden ihdas edilmeli'
Ünlü tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı, Birinci Cihan Harbi'nin, İstiklal Harbinin genç, ihtiyar generallerinin 10 yaşından itibaren ordu da büyümüş çocuklar olduğunu söyledi. Ortaylı, 'Türkiye'de demilitarizasyon yanlış birşeydir. Askeri okulların en kısa sürede tekrar ihdası çok genç yaşlardan itibaren gereklidir. Aksi takdirde kaybederiz' dedi '100. Yılda Büyük Taarruz Başkomutan Meydan Muharebesi' sempozyumu dün öğleden sonra [&hellip]
Ünlü tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı, Birinci Cihan Harbi’nin, İstiklal Harbinin genç, ihtiyar generallerinin 10 yaşından itibaren ordu da büyümüş çocuklar olduğunu söyledi. Ortaylı, “Türkiye’de demilitarizasyon yanlış birşeydir. Askeri okulların en kısa sürede tekrar ihdası çok genç yaşlardan itibaren gereklidir. Aksi takdirde kaybederiz” dedi
“100. Yılda Büyük Taarruz Başkomutan Meydan Muharebesi” sempozyumu dün öğleden sonra AKÜ Atatürk Kongre Merkezi’nde gerçekleştirildi Sempozyumun açılış konferansını Tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı verdi. Ortaylı’nın konferansına yoğun ilgi gösterildi.
“BÜYÜK TAARRUZ KOCATEPE RUHUYLA KAZANILDI”
Saygı duruşu ve İstiklal Marşının okunması sonrası sempozyum açılış töreninde konuşan AKÜ Rektörü Prof. Dr. Mehmet Karakaş, 100 yıl önce Türk Ordusunun Gazi Mustafa Kemal Paşa önderliğinde Afyonkarahisar’dan büyük taarruzu başlattığını belirtti. Karakaş, “Tam bir inanmışlık ve adanmışlıkla hareket eden Türk Ordusu milletiyle bütünleşerek 27 Ağustos 1922 tarihinde Afyonkarahisar’ı esaretten kurtardı. Akabinde 30 Ağustos 1922 tarihinde Başkomutan Meydan Muharebesi ile Yunan kuvvetleri Dumlupınar’dan Uşak-İzmir istikametine doğru sürüldü. Türk Ordusunun takip harekâtı neticesinde Yunan kuvvetleri 9 Eylül 1922 tarihinde İzmir’den atılarak Batı Anadolu işgalden kurtarıldı. Millletimiz genciyle yaşlısıyla, kadınıyla, erkeğiyle, askeriyle, din adamıyla yekvücut olarak İstiklal Harbi’nde büyük fedakârlıklar gösterdi. Mustafa Kemal öncülüğünde ‘Ya istiklal ya ölüm.’ diyerek maddi manevi tüm kıymetlerini zafer için seferber etti. Türk Milletinin kaderinde son derece önemli bir yeri olan Büyük Taarruz Kocatepe ruhu olarak adlandırılabilecek bir ruhla kazanıldı. Vatan için toprağa düşen tüm şühedayı rahmetle, gazilerimizi minnetle, şükranla anıyorum.” dedi.
“MİLLİ MÜCADELE RUHUNU DİRİ TUTMAK ÇOK ÖNEMLİDİR”
Türk Tarih Kurumu (TTK) Başkanı Prof. Dr. Birol Çetin açılış töreninin ikinci konuşmasını yaptı. Başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere Büyük Tarruz’da görev alan herkesi rahmet, saygı ve şükranla andığını dile getiren Çetin, “Şehitlerimizi saygıyla anıyorum ruhları şad olsun. Türk Tarih Kurumu olarak biz bu yıl 91’nci kuruluş yıldönümündeyiz. Kurucumuz Atatürk’ün bize verdiği bir istikamet vardır. Bu doğrultuda Türk Tarihini tüm yönleriyle bilimsel metotlarla araştırmaya çalışıyoruz. Bugüne kadar iki bin yüz civarında kitap yayınladık. Yurt dışından bilindiği üzere ülkemize yönelik bazı karalama kampanyaları vardır. Bunlara yeterli cevapları veriyoruz. Fakat esas bir görevimiz daha var; Özellikle bu Milli Mücadele ruhumuzu diri tutmamız gerekiyor. Aramızda büyük oranda gençler var. Dolayısıyla bu ruhu diri tutmak çok önemlidir. Büyük Tarruzun 100’ncü yılında temel hedefimiz bize aktarılan bu ruhu bu emaneti bizde genç nesillere aktarmak istiyoruz. Bu emaneti sonsuza kadar taşımamız gerekiyor. Önümüzdeki yıl Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100’ncü yılına birçok etkinlik planladık.” diye konuştu.
“BÜYÜK TAARRUZ DÜŞMANA ATILAN EN BÜYÜK TOKATTIR”
Afyonkarahisar Valisi Doç. Dr. Kübra Güran Yiğitbaşı, Zafer Haftasını kutlayarak sözlerine başladı. Yüz yıl önce bugün üzerinde huzurla yaşanılan vatan topraklarının dünya tarihinin gördüğü en büyük kahramanlık destanlarından birini yazdığını belirten Yiğitbaşı, “İşgal güçlerini yurttan kovarak bağımsızlık ateşini, Büyük Taarruz’u başlatarak yaktı. Ağustos ayı Türk tarihi açısından pek çok zafere şahitlik etmiştir. Malazgirt, Otlukbeli, Çaldıran, Mohaç gibi nice zaferler; takvimler Ağustos ayını gösterirken kazanılmıştır. Bunların sonuncusu ve en anlamlılarından birisi de hiç şüphesiz Büyük Taarruz ’dur. Büyük Taarruz esir düşmeyi sözlüğünde barındırmayan bir milletin düşmana attığı en büyük tokattır. Dönemin en güçlü devletlerine ve ordularına karşı aziz milletimiz, tüm yokluk ve zorluklara göğüs gererek, bağımsız ve hür bir şekilde yaşamak, kutsal vatan toprağını korumak için yediden yetmişe kendisini kurtuluşa ve zafere adamış, gazi olmuş, şehit düşmüştür. Vatanımızı, birlik ve beraberliğimizi, Cumhuriyetimizi korumak için verdiğimiz mücadelelerde Seyit Onbaşılar, Nene Hatunlar, Yüzbaşı Agâhlar, Ömer Halisdemirler, Fethi Sekinler ve nice isimsiz kahramanlar hiç bir zaman bitmeyecek tükenmeyecektir. Milli mücadelenin zaferle neticelenmesinde çok büyük rolü olan ve Anadolu’nun en değerli, en kadim şehirlerinden biri olan Afyonkarahisar, hiç şüphesiz cumhuriyetin temellerinin atıldığı ve sağlamlaştırıldığı yerdir. Sözlerime son verirken, böylesine anlamlı bir yılda, zafer coşkusunu doyasıya yaşadığımız 100 yıl etkinliklerimizde “100. Yılında Uluslararası Büyük Taarruz ve Başkomutan Meydan Muharebesi Sempozyumu”nun düzenlenmesinde emeği olan Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığına, Türk Tarih Kurumu’na, Afyonkarahisar Belediyesi’ne ve Afyon Kocatepe Üniversitesi Rektörlüğüne teşekkür ediyorum. Sempozyuma destek veren üniversitelerimize, akademisyenlerimize, hocalarımıza da şükranlarımı sunuyorum. Bu güzel heyecanı bizlerle paylaşan, 100. yıl coşkusunda aramızda bulunan tarihin usta ismi Sayın Prof. Dr. İlber Ortaylı hocamıza sonsuz şükranlarımı sunuyorum.” şeklinde konuştu.
“TÜRK ORDUSU SAVAŞ EĞİTİMİ OLAN TEK ORDUDUR”
TTK’nun belgesel film izletimi ardından türkü dinletisi gerçekleştirildi. Türkiye Cumhuriyeti İletişim Başkanı Prof. Dr. Fahrettin Altun’un videolu hitabının ardından Türk Tarih Kurumu (TTK) Başkanı Prof. Dr. Birol Çetin’in moderatörlüğünde Tarihçi Prof Dr. İlber Ortaylı, “100. Yılda Büyük Taarruz Başkomutan Meydan Muharebesi” başlıklı konferansı verdi. Konferansına Büyük Taarruz öncesinde yapılan hazırlıklar hakkında bilgi vererek başlayan Ortaylı, “Birinci Cihan Harbine girmeden evvel Türk Ordusu savaş eğitimi olan tek ordudur. Kendisi açısından savaşı hezimetle bitiren bir tek Rusya İmparatorluğu vardı. 1905 yılındaki ihtilalle bunun bilindiği üzere bizim için sonuçları ağır oldu. Fakat Rusya’nın asker ve sivil çevreleri bu vehametin farkına varmadılar. Japon yenilgisinin çöküntülerini silmek için bir başka marjinale girmeyi yani Türkiye savaşarak imparatorluğu paylaşmak istediler. Boğazlar üzerinde çok duruyorlardı. Rus Çarı aklı başında bir adam değildi görüşme tekliflerini kabul etmedi.” dedi.
“RUSYA OSMANLIDAN ALACAĞINI ALABİLECEK DURUMDA DEĞİLDİ”
“1878 Rusya içinde felaketle bitti. Türklerle savaşmak adama galibiyet getirse bile mağlubiyeti yanında getiriyor.” diyen Ortaylı, “Rusya, Berlin kongresinde batılılardan beklenen kazığı yiyince borçlarımızı ödeyin diyerek Duyun-u Umumiye’ye girmeye kalktılar. Duyun-u Umumiye üyeleri Rusya’ya Osmanlı İmparatorluğu’ndan alacağın olabilir ama alacaklı devlet statüsüne layık değilsin kendi borcun var dediler. Islahat-ı Dâhiliye yolu vardı. Abdülhamit’te 3. Aleksander’da bu yolu seçtiler. 3. Aleksander’in barışsever diye ünvanı vardır. Bu barışseverlik biraz geç geldi. Rusya kaynıyordu. Rus ordusunda tecrübeli subay yoktu. Çoğu generaller korrap denilen mürtekip takımındandır. Yani aşıran, yiyen, rüşvetçi anlamındadır. Bu tabirleri kullanmak zorundayız. Feci açıkları vardı. Tıpkı Avusturya-Maceristan Ordusunda olduğu gibi. İyi general iyi asker çok azdı. Üstelik milli eğilimler çok kalabalıktı.” diye konuştu.
“BALKANLARDA DİPLOMASİYE ÖNEM VERMEMEK KAYBETTİRDİ”
Churchil’in Türk Ordusunun savaş kabiliyetini küçümsemesiyle büyük bir hata yaptığını söyeleyen Ortaylı, “Bizim askerlerimiz Balkan’da siyasete karıştığı için maalesef hak etmediğimiz bir uyuşmazlığa düştük. İttihatçılar diplomasiye önem vermediler. Diplomasiye önem vermedikleri için Balkan devletleri içindeki kıpırdanış ve örgütlenmeleri vaktinde anlayamadılar. Bu çok önemlidir. En değerli evlatlarını da Genel Kurmay’dan sürüklediler. Fethi Bey Bulgaristan’da sefir iken Mustafa Kemal Bey Sofia’da Ateşe Militer. Bu çok büyük bir kayıptır. O yüzden biz birinci harbe istemeden girmek durumunda kaldık. Bu bilinmelidir. İttihat ve Terakki’nin Türk Milletinin direniş kabiliyetinden haberi yoktu. İç politikadan haberleri yoktu. Dış politikayı iyi değerlendiremiyorlar. Karşı çıkanlar Kazım Karabekir Bey, Mustafa Kemal Bey, İsmet Bey henüz general değildi. Dışarıdan gözlemlemeyi bilmesi bizim ordumuzun güçlü tarafıdır. Bunlar dinlense ide felaketi atlatırdı. Harbe girsekte doğru tarafta girerdik.” şeklinde konuştu.
“TÜRK ORDUSU 4 YIL BOYUNCA HEM YENDİ HEM YENİLDİ”
Birinci Cihan Harbi’nin donanma savaşı olmadığını donanmanın tek savaşının Çanakkale Savaşı olduğunu dile getiren Ortaylı şöyle konuştu: “Çanakkale Savaşı’nda asıl yaralar hiç beklenilmeyen yerden kara savunmasından alındı. Muhteşem yüzen kale Quen Elizabeth bile yaralandı. İkinci olarakta Kuttul Amare’de ki savunmada malumdur. Üçünüsü de herkesçe bilinen son senede Türkler tarafından İngiliz ordusunun tepelenmesidir. Nihayetinde Azerbaycan’da elini tüfeğe muharebeye sürememesidir. Çünkü İngilizler müttefik Ermeniler’den gereken desteği hiç bulamadılar. Türk Ordusu 4 yıl boyunca hem yeniyor hemde yeniliyor. Filistin cephesinde, Süveşte olduğu gibi isim yapıyor. Hiç kimse İngiltere İmparatorluğu’nda dört sene savaş yapamaz. Bu çok önemlidir.”
“MUSTAFA KEMAL’DE İSMET PAŞADA SEN ANLAMAN DEVLET DERLERDİ”
Genç yaştan itibaren gezgin bir tarihç olarak posta treniyle İzmir’den, Burdur ve Antalya gibi yerlere gittiğini dile getiren Ortaylı şunları söyledi: “Gazilerin ve tecrübelilerin ağzından o tren yolculuklarında çok önemli bilgiler elde ettim. Adamlar gazi görgüleri çok fazlaydı. İstiklal Savaşı komutanlarını tentik edeni de vardı, seveni de vardı. Niye o zaman savaşa gittin amca diye sorduğumda şuna çok kani oldum; ‘Sen anlaman devlet.’ dedi. Yani sen anlamıyorsun devlet çok önemli dedi. Ben eminim ki Mustafa Kemal Paşa veya İsmet Paşa’ya da böyle bir şey sorsam herhalde bunun gibi bir cevap vereceklerdi. Ne işiniz vardı İstanbul’da Pera Palas’ta otursanıza. Harbiye Nazırı olur herkeste size hürmet ederdi. İtilaf devletleri bile Mustafa Kemal için çok janti bir adam bilgili diyorlardı. Otursaydınız rahatça neyinizeydi desem ‘Sen anlaman devlet.’ diye bir laf söylerlerdi. BU çok önemli bir şey bunun üzerinde durmamız lazımdır. Türkiye’de ki devlet geleneği oluşan vatan geleneğidir. Efendim Türkler göçebe millet. Şimdi boru patlasa göçebe millet oluyoruz. Onunla alakası yoktur. Göçbelik kanımızda var. Çok çabuk organize olan bir milletiz. Dünyanın en ücra yerindeki en cahil Türkler bile hemen organize oluyorlar. Bu çok önemli bir vasıftır. Bu devletle ilgili birşeydir. Devlet metafizik bir olay değildir. Devlet sosyolojik ve tarihi bir olaydır. Coğrafi bir olaydır her millete nasip olmuyor.”
“ASKERİ OKULLAR EN KISA SÜREDE GENÇ YAŞTA İHDAS EDİLMELİ”
“Birinci Cihan Harbi’nin İstiklal Harbinin genç, ihtiyar generalleri 10 yaşından itibaren ordu da büyümüş çocuklardır.” diyen Ortaylı sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu bir devlet geleneğidir. Bu toplumdan topluma fark eder. Atinalılar asker değildir Ispartalılar askerdir. Bu çok açık ve önemlidir. Araplar’ın bir kısmı hiçbir şekilde homojen bir kitle değildir. Askerlikle ilgisi yoktur. Bir kısmı çok iyi savaşçı olsalarda asker değildirler. İtaat gelenekleri zayıftır. Bu bizim eğitimimizle ilgili birşeydir. Onun için Türkiye’de demilitarizasyon yanlış birşeydir. Askeri okulların en kısa sürede tekrar ihdası çok genç yaşlardan itibaren gereklidir. Aksi takdirde kaybederiz. En kısa zamanda ihdas edilmelidir. 20 yaşından sonra tarih ve coğrafyayı bitiren delikanlılar bizim kaç tanesi böyle şehit oldular.”
“İŞGALE HER KESİMDEN TÜRK KARŞI DURDU”
Ortaylı şu ifadelere yer verdi: “Türkiye halkı cahiliyle okumuşuyla, muhafazakârı ve o zaman ki ‘münevveri’ yani aydınıyla işgale karşıdır. Bazı şeyleri hissederken bazı şeyleri alıyor. Bu çok önemlidir. 1918 yılında İtilaf Devletleri birbirlerini çoktan gırtlaklamışlardı. Kapütülasyonların kaldırılması için o dönem birlik olanların zihniyeti bugünde geçerlidir. Türkler’in Küçük Asya’ya gelmesi henüz bin yıl olmadı. Denize çıkışları 700 yıl bile olmadı. Buna rağmen atılan adımlar, yapılanlar, başarılar Akdeniz’in doğusunun Türkler’in emanetine ve stratejisine bırakılamayacağı kendi açılarından anlaşılmıştır. Bunu bizde bazı insanlar anlarlarsa daha sıhhatli politika güderiz. İlla kavga etmeninde gereği yoktur. Malının ne olduğunu ve hangi mahallede oturduğunu bileceksin. Mahallede oturanların ne olduklarını bilirsen hiç kavga etmeden fıstık gibi komşuluk yaparsın.”
“BİZ DOĞU AKDENİZ’İ KONTROL ETMEK ZORUNDAYIZ”
Her devletin ve her toplumun zaafları olduğunu belirten Ortaylı, “Toplumların içerisinde aşırı istekli ve dengesiz unsurlar ve insanlar vardır. Herhalde Amerikan tarihinin en zavallı adamı da bugünkü Başkan Joe Biden’dir. Bende beğenmiyorum ama güya Trump’u beğenmeyip attılar. Ama Trump’un hiç değilse tutunduğu bir kazık vardı. Ne olduğu belliydi. Bunun ne olduğu da belli değil. Zavallı bir adamdır. Hangi unsurun ne için kullanıldığına bakar ama vaziyet fecidir. Çok açık onu söyleyelim. Adamlar sınırda bilir bilmez en modern silahları yükleniyorlar. Borç içinde bir ülke, politikanın çok ciddi yürütülmesi lazımdır. İsrail’le nasıl gidecek? Şimon Peres’le kavga ediyorsan ette göreyim. Netanyahu ile ahpap olmak birbirine zıt fikirlerdir. Ama herifleri tanımak zorundasınız. Çünkü onlar orada. Bunlar önemlidir. Biz Doğu Akdeniz’i kontrol etmek zorundayız. Başka kimse edemez. Bunu ediyoruz çok açıktır. Büyük savaşlara dünya da girilirken tecrübeli asker çevreler Türkler’i ya tutuyor ya da tutmuyor. Türkiye masaya oturduğunda süngüsüyle nereye girdiyse o kadarını aldı. Çünkü Türkiye gibi bir devlete beynel minel masalarda beleş toprak verilmez bu çok açıktır. Türkiye gibi bir devletin borçları affedilmez. Son Yunanistan’a yaptıkları gibi, hakaret edilir, küçümsenir, had bildirilir. Yunanistan’a karşı çok kötü gazete başlıkları vardı. Ama bu böyle gider. İnsanlarda peşine takılırlar. Avrupa’ya müracaatta geç kaldık. Gireceksen vaktinde girersin girmediğin takdirde işte Yunanistan tependedir. Ana vatanı gözlediğimizde muhasebe hep vardır. Bu yüz yıllık sürecin göstergesidir. Herkes bunu anlamalıdır. Biz büyük bir milletiz. Bize uyku haramdır. Çalışmak, biraraya gelmek, çarpışmaya mecburuz.”
>> Burcu AYDIN’ın Haberi