Türkiye, Dizi İhracatında Dünya Üçüncüsü
Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) Güzel Sanatlar Fakültesinde (GSF) 'Dizi Üretiminde Yaşanan Değişimler' temalı seminer düzenlendi.
İbrahim Küçükkurt Konferans Salonunda düzenlenen ve moderatörlüğünü GSF Dekan Yardımcısı Dr. Öğretim Üyesi Sena Coşkun’un yaptığı seminerde, Kocaeli Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyeleri Doç. Dr. Saadet Zeynep Varlı Gürer ve Doç. Dr. Mert Gürer konuşmacı olarak yer aldı. Seminerin açış konuşmasını yapan Dr. Öğretim Üyesi Sena Coşkun, seminerde dizi endüstrisinde gerçekleşen üretimin kültürel ve ekonomik öneminden, dizi izlenme sebeplerine, geleneksel televizyon yayıncılığından dijital platformlara geçişten dizi formatlarında yaşanan çeşitlenmeye, senaryo yazımı ve hikâye anlatımındaki değişikliklerden, teknolojinin dizi üretimindeki etkisine kadar geniş bir yelpazede değerlendirmeler yapılacağını belirtti.
Coşkun, Türkiye’nin dizi üretiminde ve özellikle de ihracatında geldiği müspet noktanın malum olduğunu belirterek, “Bilhassa pandemi sonrası sadece uluslararası platformlar değil, ülkemizde yapılan atılımlar çerçevesinde ulusal platformlar da yayın hayatına başladılar. Yeni platformlar da hayatımıza girmeye devam ediyor. Çok sayıda dizinin artık konvansiyonel medyadan ziyade platformlara yönelik üretilmeye başlandığını da görüyoruz” dedi.
TÜRK DİZİLERİNE TALEP ARTTI
Türkiye’nin dizi ihracatında ABD ve İngiltere’nin ardından 3. sırada yer almasının önemli bir veri olduğuna işaret eden Coşkun, şunları ifade etti:
“The Economist’e göre ülkemiz, 2024 yılı itibariyle Amerika ve İngiltere’nin ardından dünyanın en büyük üçüncü dizi ihracatçısı konumunda. Parrot Analytics’in yaptığı araştırma sonuçlarına göre de, 2020 ile 2023 yılları arasında Türk dizilerine yönelik küresel talep yüzde 184 artarken, bu oran, özellikle genç izler kitlenin çok dikkatini çeken Kore dizileri için yüzde 73 olarak gerçekleşti. Bu seviye ulaşmamızı sağlayan geleneksel medyadaki 2-3 saatlik dizilerin, bugün dünyayla benzer şekilde ülkemizde de mini diziler şeklinde çekilmeye başlandığına tanıklık ediyoruz. Tabi sadece süreler kısalmıyor, karakter sayılarının azaldığı, maliyetlerin daha ekonomik hale geldiği, çekim platoları oluşturulması yerine gerçek iç veya dış mekânlarda çekilen dizilerle karşı karşıyayız. Öğrencilerimiz açısından da bugün seminerimizi çok önemsiyoruz. Sektörde yaşanan değişimden haberdar olmak önemli; zira, sadece sinema sektöründen değil üretim hacmini her geçen gün arttıran dizi sektöründen de talep edilen kişiler olacaksınız.”
1 MİLYAR DOLARLIK İHRACAT
Doç. Dr. Mert Gürer, dizi sektörünün çok büyük bir ekonomi olduğunu belirterek, “Türkiye dizi sektöründe bu yıl için hedeflenen ihracat rakamı 850 milyon dolar ile 1 milyar dolar arası hesaplanıyor” dedi. Dizi sektörünün ‘bacasız ekonomi’ olarak tanımlanan turizm sektörü gibi olduğuna dikkat çeken Gürer, “Turizm için bacasız sermaye deriz. Bunun iki yönü var; birisi kamu diplomasisi ya da kültürel aktarım, diğeri de bir şekilde destinasyon pazarlama ya da turizm aracı. Dizi ihraç etmek, buğday ihraç etmek gibi bir şey ve çok ciddi bir getiri söz konusu” diye konuştu. Gürer, özellikle Orta Doğu’dan dizi çekimi için Türkiye’nin tercih edildiğini belirterek, “Arap coğrafyasından gelip burada çok dizi çekiliyor. Burada çekip kendi ülkelerinde yayınlıyorlar. Dizi, bizim gündelik hayattaki televizyon akışımızın çok büyük kısmını alıyor” diye konuştu. Türkiye’de ulusal kanalların ortalama dizi yayınlama süresinin 2 saate yakın olduğunu ifade eden Gürer, “Estonya’dan sonra dünyada en fazla televizyon izleyen toplumuz. 4 saate yakın televizyon izliyoruz. Türkiye’nin nüfusu 85 milyon; potansiyel televizyon izleyici sayısı ise 55-60 milyon civarı” dedi.
“EVİN MERKEZİNDE TELEVİZYON VAR”
Televizyonun izlenmesinden ziyade nasıl izlendiğinin sorun teşkil ettiğine dikkat çeken Gürer, “Televizyon izlememiz sıkıntı değil. Nasıl izlediğimiz bir sorun. Biz neden televizyon izliyoruz sorusunun birkaç nedeni var. Bu noktada televizyonun eğitim, tanıtma, bilgilendirme ve eğlendirme işlevleri önem taşıyor” dedi. Gürer, Türkiye’de televizyonun genelde eğlendirme işlevi için kullanıldığının da altını çizerek şunları ifade etti:
“Televizyon evin merkezidir. Evde salonda televizyonun etrafında toplanmaya devam ediyoruz. Türkiye’de RTÜK’ten lisanslanmış 30-31 civarı televizyon kanalı var. Günlük ortalama 4 saat izliyoruz demek ki televizyon hayatın merkezinde. Geleneksel kitle, televizyonu iletişim aracı olarak kullanmaya hala devam ediyor. Seçimlerde televizyon yayınları hala önemli. Gazete okunma oranları düştü. Televizyon izlenme oranı ise öyle değil. Televizyon tek yönlü bir iletişim sunsa da bir eğlence aracı. Boş vakit geçirme aracı.”
DİZİLERİ NEDEN İZLİYORUZ?
Gürer, Türk insanının dizilerde anlatılan gerçekliği sevdiğini belirterek, “Televizyonun kültürel ve ekonomik boyutuna baktığınızda bizden bir şey anlatır. Kanallar bizi anlatıyor. Öykünmek istediğiniz toplumun televizyonlarına baktığınız zaman da orayı görürsünüz. Türk dizilerine baktığınızda bizi görürsünüz. Bizi anlatır, sokaktaki insanı anlatır. Dizi izlememizin nedeni; üretilmiş bu gerçekliği çok seviyor olmamız” dedi. Dizi sektöründe inanılmaz bir döngünün var olduğuna da dikkat çeken Gürer, “Dizileri sadece bir nedenden dolayı izlemiyoruz. Kimisi oyuncusu için kimisi hikâyesi için izler. Bunu tek bir nedenle açıklayamayız ama büyük bir ekonomi olduğunu bilmemiz lazım. Ortalama bir sinema filmi boyunca dizi izliyorsunuz. Biz bunu yurt dışına satarken ikiye bölüp satıyoruz” diye konuştu.
“DİZİ İZLEDİĞİMİZ CİHAZLAR DEĞİŞİYOR”
Gündelik hayatın dertlerinden ve sıkıntılarından uzaklaşmak için tercihen dizilerin tüketildiğini anlatan Doç. Dr. Saadet Zeynep Varlı Gürer, şöyle konuştu:
“Başka bir alana geçiş yapmak, o alanda oyalanmak, belki de dediğimiz gibi o dertlerden, tasalardan uzaklaşmak için dizi izlesek de, duygusal bir toplumuz ve orada izlediğimiz şeylerden de etkileniyoruz. Duygusal bir toplum olduğumuz içinde izlediğimiz dramalardan, dizi karakterlerinden ve dizilerdeki anlatımlardan oldukça etkileniyoruz. Dolayısıyla bu alışkanlıklarımızın dijital platforma kaymış olması pek fark yaratmıyor. Örneğin; dizi izlediğimiz cihazlar değişiyor. Mobil cihazdan takip ediyor olabilmenin de birtakım artıları var. Hareket özgürlüğü, mobilite çok büyük bir kolaylık sağlıyor. Geleneksel mecrada izlediğimiz diziyi dijitale yüklüyorlar. Dijital platformlarda kaldığımız yerden devam ediyoruz. Bu çok kolay oluyor. Bu da izleme alışkanlıklarında olumlu yönde değişime sebep oluyor. Tıkanırcasına izlemek (binge watching) diye bir terim var. Bir diziyi başından hiç kalkmadan bir sezon bitene kadar izleyebiliyoruz. Bu da ayrı bir dünyaya akış sağlıyor. Gündelik yaşamdan uzaklaşarak farklı bir alana da geçiş sağlamış oluyoruz. Bu da alışkanlığımızda farklı bir tutuma sebep oluyor.”
Platformlarda izleyicinin istediği içeriği seçebilme şansına sahip olduğu düşünülse de aslında sadece seçilmişleri seçtiğini kaydeden Varlı Gürer, “Bize sonsuz bir özgürlük açılmış/sunulmuş gibi bir durum yok. Seçilenler, o kataloğa eklenenler; hatta bir platforma girerken sizi tanımak için birtakım sorular dahi soruluyor. Dolayısıyla size katalogda ne sunulacağına da karar veriliyor; sizi bir şekilde yönlendirmiş oluyorlar. Farklı şeylere ulaşmakta bazen sıkıntı yaşayabiliyoruz. Burada da izleyiciyi aktif konuma sokmuş oluyor. İstediğimiz türden bir dramayı açıp izleyebiliyoruz, ki bazen bize önerilerde de bulunuluyor. Yine eğlenmek, boş zamanı değerlendirmek, dijital platformların en önemli işlevlerinden bir tanesi. Burada popüler olan yönelme durumu oluşuyor ve bu da önemli bir izleme alışkanlığına dönüşüyor. Sosyalleşme ortamlarımızda da konuştuğumuz en önemli konu diziler üzerinden oluyor.” dedi.
Seminer, soru-cevap bölümünün ardından, Doç. Dr. S. Zeynep Varlı Gürer ile Doç. Dr. Mert Gürer’e GSF Sinema ve Televizyon Bölüm Başkanı Doç. Dr. Azime Cantaş’ın günün anısına belge takdim etmesiyle sona erdi.