Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Ramazan Balkan
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

TÜRK TEHCİRİ-XI – Kocatepe Gazetesi

Ramazan Balkan 24 Şubat 2012 Cuma 02:00:00
  Muhaceret ve Sonuçları
Bulgaristan’dan JİVKOV yönetiminin baskılarıyla Anadolu’ya son toplu Türk göçü 1988 yılında yapılmıştır. Bu göçte yaklaşık 200.000 civarında Türk’ün göç ettiği tahmin edilmektedir. Dolayısıyla, Balkanlardan ilk toplu muhaceretin yapıldığı 1878 yılından 1988 yılına kadar geçen 110 yıllık süre içinde Rumeli’nden göç eden insanların ve onların nesillerinin Türkiye’nin demografik yapısında (nüfus yapısında) tahminen 1/5 oranında olduklarını söyleyebiliriz . Bu demektir ki Türkiye’de her beş kişisinden biri muhacirdir. Muhacir nüfusun Türkiye’ye en büyük katkısı işte bu nüfus oranıdır.
Muhacirler Anadolu’da Türk asıllı nüfus oranını artırırken ileri de kurulacak olan Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerini atmışlardır. 1877/78 Osmanlı- Rus Harbi ve 1912/13 Balkan Savaşları ile tarihsel süreç içinde, Osmanlı İmparatorluğu’nun tanık olduğu çözülüş ve dağılış evreleri Milli nitelikli yeni bir Türk devletinin oluşumunu hazırlayan koşulları da beraberinde getirdi. Anadolu’nun yeni bir toplum yapısına kavuştuğu “türdeş” (aynı soydan) nitelik, belirli gelişmelere bağlı olarak “Milliyetçilik” olgusunun güçlenmesine ve pekişmesine yol açtı .
Muhacirler Anadolu’da “Türk Nüfus Üstünlüğü” sağlarken yine Anadolu’da “Türk Milliyetçiliği” kavramını da güçlendirmişlerdir. Özellikle Balkan Harbi sonunda artık Osmanlılık düşüncesi son bulmuştu . Balkanlardan gelen Muhacirler; Sırp, Bulgar, Rum, Karadağ ve Makedon çetelerin Türk ve Müslüman halka yaptıkları katliam hikayelerini de beraberlerinde getirdiler. Bu katliam hikayeleri Anadolu’nun yerli halkı arasında Türk olma bilincini güçlendirdi. Anadolu Müslüman’dı. Türk kimliğini oluşturacak ortak paydaya sahip olsa da bunun bilincinde değildi. Balkan harbinden sonra Milliyetçilik, Müslüman Türk unsur arasında giderek yeşerdi ve kitleselleşti .
Bu Türk Kimliğinin güçlenmesi ileride Türkiye Cumhuriyeti adının doğmasına sebep olan gelişmelerin önünü açtı. Nitekim, Türklerin Balkanlardan atılmasıyla Anadolu’da nüfusça çoğalıp tehlikeli olacaklarını Rus Çarlığı’nın Londra Büyükelçisi Kont Aleksandr Benckendorff Balkan Savaşları öncesi tahmin etmiş ve; şu sırada Türkler, büyük baskı altında. Fakat Türkleri tamamen Asya’ya atmak doğru bir temenni değildir. Türkler Anadolu’da uzlaşmaz ve korkunç bir kudret teşkil edebilir. Burada Türk ordusu kendini toparlar, öngörüsünde bulunmuştu. Büyükelçinin bu öngörüsü 1919/22 yıllarında gerçekleşmiş, Türk orduları M. Kemal önderliğinde toparlanarak Anadolu’da, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu gerçekleştirmiştir.
Kurtuluş Savaşı’nı yönetecek subay kadrosunun lideri M. Kemal Selanik göçmenidir ve subaylar arasında çok sayıda Muhacir vardır. Kurtuluş Savaşı’nda görev yapan Albay Sıtkı (ÜKE), Albay Şükrü Naili (GÖKBERG), Yarbay Fuat (BULCA), Yarbay Ahmet Zeki (SOYDEMİR) Selanik doğumludur. Keza Milli Savunma Bakanı Ref’et (BELE) Paşa Tırnova, Albay İzzettin (ÇALIŞLAR) Yanya, Yarbay Derviş (KUNT) Vardar, Albay Kazım (ÖZALP) Köprülü doğumlu idiler . Bugün bu şehirlerin tamamı Balkan topraklarında kalmıştır.
Batı Anadolu’da direnişe geçen çetelerin çoğunun önderleri Muhacirdir. Parti Pehlivan, Ustrumcalı Halil, Köprülü Hamdi, Yahya Kaptan ve Çerkez Ethem ilk akla gelen Muhacir kökenli Kuvayı Milliyecilerdir. Milli Mücadelede Yunan işgaline karşı öncelikle Muhacirlerin silaha sarılması onların Sırp, Bulgar, Yunan, Rus vb unsurların Türklere ve Müslümanlara olan acımasızlığını bilmelerinden kaynaklanmaktadır.
Bu arada son olarak belirtelim ki son dönem Osmanlı Devlet idaresi acz ve şaşkınlık içindedir. Buna rağmen Anadolu’ya gelen Muhacirleri iskanda bazı konularda şaşılacak şekilde akıllıca davranmıştır. Şöyle ki, Muhacirlerin büyük kısmını Edirne, Çanakkale, Bursa, Balıkesir, Manisa, Aydın, İzmir gibi illerde Rum köylerinin yanlarına iskan etmiştir.
Bu iskanlardan sonra Muhacirlerin intikamından korkan yerli Rumlar tası tarağı toplayıp Yunanistan’a kaçmaya başlamışlardır. Nitekim Meclis-i Mebusan’da yaptığı bir konuşmada İttihat ve Terakki Fırkası Edirne Mebusu Mehmet Faik Bey; “Biz tehciri komşularımızdan öğrendik.” tespitinde bulunur.
Araştırmamızın bu bölümüne M. Kemal’in bir özdeyişiyle son verelim;
“Muhacir diye küçümsenenler, tarihin yazdığı savaşlarda en geriye kalanlar, yani ‘sonuna kadar dövüşenler’, çekilen ordunun ric’at hatlarını sağlamak için kendilerini feda edenlerdir. Düşman karşısında kaçmak, çe-kilmek nedir bilmeyenlerdir.
Muhacirler kaybedilmiş ülkelerimizin milli hatıralarıdır.”

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER