• Haberler
  • Genel
  • “Türk Müziğinde Çok Seslilik Uygulamaları” konusu anlatıldı

“Türk Müziğinde Çok Seslilik Uygulamaları” konusu anlatıldı

Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) Devlet Konservatuvarı Müzik Bölümü tarafından düzenlenen “Türk Müziğinde Çok Seslilik Uygulamaları” konulu seminer, Ahmet Karahisari Kampusü Hayrettin Barut Konferans Salonunda gerçekleştirildi AKÜ Devlet Konservatuvarı Müdürü ve Müzik Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Uğur Türkmen tarafından verilen seminerde, Doç. Dr. Türkmen Türk müziğinde çok sesliliğin tarihsel gelişimi ile ilgili örneklerle bilgiler verdi. [&hellip]

"Türk Müziğinde Çok Seslilik Uygulamaları" konusu anlatıldı

Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) Devlet Konservatuvarı Müzik Bölümü tarafından düzenlenen “Türk Müziğinde Çok Seslilik Uygulamaları” konulu seminer, Ahmet Karahisari Kampusü Hayrettin Barut Konferans Salonunda gerçekleştirildi

AKÜ Devlet Konservatuvarı Müdürü ve Müzik Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Uğur Türkmen tarafından verilen seminerde, Doç. Dr. Türkmen Türk müziğinde çok sesliliğin tarihsel gelişimi ile ilgili örneklerle bilgiler verdi. Türk müziğinde çok seslilik denilince hep II. Mahmut’a gönderme yapıldığını belirten Doç. Dr. Türkmen, Batılı anlamda en çok beste yapan padişahın V. Murat olduğunu ve ilk çok seslendirilen Türk eserinin Weber’in Oberon adlı operasındaki bir Rumeli oyun havası olduğunu söyledi. Doç. Dr. Türkmen, Türk müziği açısından II. Mahmut döneminin önemli olduğunu ifade ederek, “II. Mahmut, yenileşme hareketleri yapıyor. O zamana kadar geleneksel halk müziği, sanat müziği, askeri müzik alanında ilerleyen müzik kültürümüze II. Mahmut döneminde batılı anlamda orkestralar giriyor. Hem geleneksel müziğin hem de Batılı anlamdaki orkestraların müziklerinin yapıldığı bir kurum olan Muzika-ı Hümayun kuruluyor. Bu kurum ile birlikte, artık Türkiye’de de farklı tınılar, özellikle ciddi anlamda orkestra tınısı gelmeye başlıyor. Türk müziğinde makamsal şekilde esas çok seslileri gördüğümüz unsurlar, marşlardır. O marşlarda çok enteresan hicaz, nihavend marşlar var. 1912’deki İttihat ve Terakki Mektebi’nin olduğu dönemler, ulusal akımların, Türklük kavramların dominanta çıktığı bir dönemdir. Diyorlar ki, ‘biz evren içerisinde yer almamız için kendi kimliklerimizle yer almamız lazım. Bu, İttihat ve Terakki Mektebindeki müzik akımıdır. İsmail Zühtü adında bir müzik öğretmeni, operalar, senfoniler, sonatlar yapmaya çalışıyor ve akım olarak yararlandığı da yine geleneksel müziklerimizdendir” dedi.
Atatürk ve müzik konusuna da değinen Doç. Dr. Türkmen,”Atatürk ve müzik politikalarını, Cumhuriyet ve politikalarını, yine Ziya Gökalp’in politikalarını bilmezseniz Türk mü-ziğindeki çok sesliliğin tarihsel gelişimi hakkında bilgilenmeniz de çok zordur. Atatürk, ‘halk müziğinden yararlanın, bunu batılı anlamda çok seslendirin’ dememiştir. Atatürk, ‘uygar toplumlar ne yapıyorsa, siz de onu yapın’ demiştir. Atatürk, müzikte çok seslilik yapılmasını elbette ki istemiştir ama illa çok seslilik yapılsın dememiştir. Benim türkümü, sanat müziğimi al, çok seslendir, batılı anlamda Batılıya dinlet dememiştir, öyle bir düşüncesi yok” şeklinde konuştu. Doç. Dr. Türkmen konuşmasında, Türk müziğinde çok seslilik üzerine çalışan önemli isimlere de yer verdi. Seminer sonunda Doç. Dr. Türkmen tarafından bestelenen çok sesli eserler, AKÜ Devlet Konservatuvarı Öğretim Elemanı Okt. Fakı Can Yürük ve öğrencileri tarafından piyano ve keman eşliğinde sunuldu. (Kocatepe)

Bakmadan Geçme