'Türk milleti ayaklandığında fareler kaçacak delik arar”
MHP teşkilatlarının daveti üzerine Afyonkarahisar’a gelerek konferans veren MHP Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Mustafa Erdem, ülkenin iç ve dış politik durumu üzerine ön görülerini, endişelerini dünden bugüne tarihsel süreci analiz ederek, sert bir üslupla aktardı. Erdem, Türk milletinin ayağa kalktığında farelerin kaçacak delik arayacaklarını söyledi. Konferans sonunda Prof. Dr. Mustafa Erdem, ayakta alkışlandı Milliyetçi [&hellip]
MHP teşkilatlarının daveti üzerine Afyonkarahisar’a gelerek konferans veren MHP Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Mustafa Erdem, ülkenin iç ve dış politik durumu üzerine ön görülerini, endişelerini dünden bugüne tarihsel süreci analiz ederek, sert bir üslupla aktardı. Erdem, Türk milletinin ayağa kalktığında farelerin kaçacak delik arayacaklarını söyledi. Konferans sonunda Prof. Dr. Mustafa Erdem, ayakta alkışlandı
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Mustafa Erdem, konferansına başlamadan önce tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet gazilerimize acil şifa ve sağlıklı uzun ömür temennisinde bulundu. Günümüzde Türkiye’nin içerisinde bulunduğu çok çeşitli sosyal, siyasal, ekonomik, kültürel ahlaki problemleri olduğunu ifade eden MHP Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Mustafa Erdem, insanların çeşitli telkinler nedeniyle bu problemleri unutarak gönül verdikleri veya birisinin zorla gönüle girdirdiğini korumak adına gerçeklerin üzeri örtülerek kişilerin uyutulup uyuşturulduklarını ileri sürdü.
FİTNEYE TARİHTEN ÖRNEK
MHP Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Mustafa Erdem, Türk Milleti’nin bir zamanlar insanlığa medeniyetin ne olduğunu öğreten bir millet olduğunu söyledi. Şu anda karşı karşıya kalınılan manzarada insanlar arasında manevi değerlerin yozlaştığını dile getiren Erdem; “İnsanlar arasında kardeşlik duyguları körelmiş, fitne almış başını gitmiş birlik ve beraberliğimize gölge düşmüştür. Hem de bunlar; Müslüman kimliğimiz, takva boyutundaki İslami hassasiyetlerimiz ve dindarlığımız ön plana çıkarılarak yapılmıştır. Bir ayeti kerime naklederek bu konunun biraz daha netleşmesine katkı sağlamak isterim. Hz. Muhammed (SAV) Efendimiz Medine’yi Münevvere’yi şereflendirmezden önce Yesrip’te Evs ve Hazrec adında iki büyük kabile vardı. Bu kabileler devamlı birbiriyle çatışır, Yahudiler bunlara silah ve malzeme satar, çatışan kabileler bedel öder, Yahudiler karşısına geçer keyif çatardı. En son Peygamberimiz Medine’yi şereflendirmeden önce çetin bir savaş olur her iki taraf Arap olmasına rağmen azımsanmayacak sayıda insanlar katledilir. Ne zaman ki Hicret gerçekleşir, İslam’ın nuru yayılır insanlar arasında bir sevgi, insanlar arasında bir muhabbet gelişir. O insanlar öncelikle Allah katında kul olduklarını, sonrada inanç değerleri bakımından kardeş olduklarının farkına varır, kaynaşır, paylaşır dış güçlere karşı dayanışırlardı. Bu durum Yahudilerin huzurunu bozar sonuç olarak eski kaybettikleri mevzileri ve değerleri yeniden kazanmak ve düşman olarak algıladıklarını yeniden fitne fesatla bölüp parçalamak isterler. Yüce Allah bir ayeti kerimeyi inzal etmek suretiyle insanları uyardı. Ayeti kerimeler kıyamete kadar gelecek insanlığın kurtuluşuna vesile olmak üzere insanlara Allah tarafından gönderilen değerler bütünüdür. Dünün insanı onlara inanıp uygularken sahabi ünvanını aldı, bugünün değerli Müslümanları bunları uygulayarak hem dünya hemde ahiret saadetini kazanmanın yollarını arıyorsunuz. Dünün insanı onunla hidayete erdi, bugünün insanları bu ayetlere uyma becerisini gösteremezken zillete mahkum olacaktır.” dedi.
“ABD’YE EL AÇMAYA İSRAİL’DEN MEDET UMMAYA BAKIN”
MHP Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Mustafa Erdem, “Ben Müslümanım diyenler her ayet yeni inmişcesine muhafaza etmesi, anlaması hatta uygulaması lazım gelir.” ifadelerini kullandı. Allah’ın bir ayeti kerimesinde, “Allah’ın ipine sımsıkı sarılın. Hem de hepiniz.” dediğini hatırlatan Erdem; “Üç kıtaya hükmetmiş bir asil ecdadın şerefli torunları olarak içine düştüğümüz zillete bakın. Bunun haşmetine ve azametine bakın. Nizam-ı Alem’e, Allah’ın yeryüzündeki gölgesi ünvanına bakın, bugün ABD’ye el açan, İsrail’den medet uman, Rusya ile iyi geçinmekten başka seçeneği bulunmayan hale düşüşümüze bakın. İçimizdeki hainlerle pazarlık yapan hale gelişimize bakın. Allah’ın size ihsan etmiş olduğu nimetleri alın. Sizler birbirinizle düşmandınız. Allah İslam’ı sizlerin kalblerinizi yumuşatmak için indirdi. Siz ona inandınız, siz ona sarıldınız, siz ona sahip çıktınız o da sizin millet olmazına vesile oldu. O da sizin İslam’a sahip çıkmanıza vesile oldu. Siz Allah’ın dinine sahip çıktınız, Allah’da sizin dininize sahip çıktı, size sahip çıktı. Eğer İslam gelmeseydi, Allah’a iman edip Müslümanlaşılmasaydı, Allah’tan korkup ahireti düşünmeseydiniz içinde bulunduğunuz cehalet, nefsi zaaflar, başkalarının tahriki ve netice itibariyle insan olamamanın kaderi cehenneme yollanmak ve birbirinizi yok etmekten başka seçeneğiniz kalmayacaktı. Şimdi şu hale bakın sizi ondan Allah çekti ve kurtardı. Türkiye Cumhuriyeti Devletini yönetme sorumluluğunu üstlenenlerin Müslüman tebasının oylarını aldığı zaman hem Allah’dan korkması hem de kullarından utanması lazım gelir. Dünden bugüne yedi düvele yayılmış olan bu İslam Cumhuriyeti’nin Osmanlı Devleti’nin ben şerefli bir torunuyum diyenlerin, 36 parçaya bölmek isteyenlere karşı Ümmeti Muhammedi bir araya toplaması lazım gelmez mi?” diye konuştu.
“YAZIKLAR OLSUN
DEVLET ADAMLIKLARINA”
Osmanlı ve Selçuklu imparatorluklarını tanımamakla övünenlerin bunları tanımaları gerekirken ülkücüyüm, milliyetçiyim diyenlere haraket etmelerinin ağızlarına yakışmadığı hatırlatmasında bulunmak istediğini belirten MHP Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Mustafa Erdem; “Osmanlı devletinde Sırpça, Boşnakça, Arnavutça, Arapça konuşuluyordu. Ama herkes bugünün Anayasası gibi ben Türküm, ben Türkiye Cumhuriyeti Devleti olmasa bile Osmanlı Devleti’nin şerefli bir tebasıyım diyebiliyordu. Irkların, mahalli lehçelerin kullanılmaya başlandığı herkesin fitnenin kurbanı olarak ayrılıkçılığa başladığı dönem Sayın Başbakan’ın ve övündüğü Osmanlı Devleti’nin yıkıldığı dönemdir. Devlet çökmüş, başkaları devlete hükmetmeğe başlamış, herkes kendisini öne çıkararak başkalarını ezmeye başladığı bir dönem. Nerede kaldı Fatih’in, Kanuni’nin dönemi nerede kaldı 2. Abdülhamit’in vefatından sonraki dönem. Sayın Başbakan’ın özlediği Lozan’ın gelişinden önceki Mondoros ve Sevr dönemidir. Ermeni alçaklığını yapacak, Rum kalleşçe hareket edecek, bir tane Türk olmayacak ve bunun Başbakanı da Sayın Başbakan olacak. Olacaktı bu, buna hakkınız yok. Ama istenilen senaryonun sonucu budur. Şu anda başımıza gelen musibetlerin arkasında yatan gerçekte budur. Bunları herkes görüyor ve biliyor. Ama sadece görmek ve bilmek yetmeyecek. Bu milleti merhumeyi yani rahmetli konumuna düşürülmüş bu milleti titreterek ayağa kaldırmak her birimizin görevi olmalıdır. Bunu yapamadığımız, bunu başaramadığımız zaman İsrail’in oyunları, ABD ve İngiliz uşaklıkları veya Rus’un Ermeni’nin tarihi intikam duyguları Türk’ün Anadolu’dan gitmesine ve gasp edilen Sayın Başbakan’ın, Bülent Arınç’ın yaptıkları ifade budur. ‘Biz Anadolu’dan azınlık vakıf mallarının iadesi ile gasp ettiğimiz yerleri iade ediyoruz.’ diyor. Yazıklar olsun devlet adamlığına yazıklar olsun Başbakanlığına. Ama ne yazık ki devleti idare edenler sahip olunan devlet mallarını gasp edilmiş gibi ilan ederlerse o zaman başkaları bu gasp edilen toprakları kendi hakları olarak görür ve üzerinde yaşayanları da elbet buradan atmayı hesap eder.” şeklinde konuştu.
“ECDADIMIZIN MALI
PEŞKEŞ ÇEKİLDİ”
İstanbul’da Şehzade Sultan Fatih’in mukatahalı arazisi olarak ifade edilen 27 dönümlük yetimhanenin Osmanlı ecdadının vakıf malı olmasına rağmen ABD’ye uşaklık etmek için Ruhban Okuluna, Patrikhane’ye tapusunun verildiğini savunan Prof. Dr. Mustafa Erdem; “Bu sizin malınız denilerek ecdadımızın malı peşkeş çekildi. Mukahatalı arazi sadece intifa hakkının bunlara verilmesi anlamına gelir. Tapusu Şehzade Sultan Mehmet’e ait bir arazi. Ama siz tapusu ona ait olan bir araziyi yetimhaneyi adını Rum Yetimhanesi diye takarak peşkeş çektiniz. Elbette Sayın Başbakan ve yardımcıları burayı gasp edilen arazi olarak görürlerse sonuç budur. Geçmişle gelecek arasında sıkışmış hayatlarını kazanmak zorunda olmaktan başka şansı olmayanlardanız. Dikkatleri çekmek istiyorum; ecdadımız bizlerden daha samimi Müslümanlardı. Onlar öylesine Müslümanlardı ki; ‘Siz insanların içerisinden çıkarılmış seçkin bir topluluksunuz. İyiliği emrediyor kötülükten men ediyorsunuz.’ denmiştir. Ama bugün bizi idare edenlerin tam tersi kötülüğü telkin edip iyilikten insanları uzaklaştırdıkları bir sürece geldiğimizde nerede kaldı ecdad nerede kaldı onun sefil torunlarının hali? Bakınız sizin ecdadınız sizlerden çok daha samimi Müslümanlardı. Onlar öylesine samimi Müslümanlardı ki; hayatlarının baharında en az sizin kadar yaşama hakkına sahipken en az sizin kadar hayal ve beklentileri varken onlar gençliklerinde vatan sağ olsun, düşman çizmesi basmasın, şeref namusu ihlal edilmesin diyerek Hak’ka yürüdü. Üç dakika sonra şehit olacağını bile bile Allah’ın huzuruna gitti.” ifadelerine yer verdi.
“ALLAH KORUSUN
GELECEK BETER OLACAK”
MHP Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Mustafa Erdem, günümüzde Ortadoğu’da kan çanağına dönenlerin atalarının yaptıklarına bakıldığında, Türk ecdadının Kurtuluş Savaşı’nda düveli muazzama ile çatıştığında, Çanakkale’de yamyamlarla mücadele ettiğini söyledi. Erdem; “Bugün onlara ihanet eden kadroların babaları İsrail’e yalakalık yapıp para alabilmek, üç günlük dünya hayatının süslü emelleri uğruna evlatlarının akıbetini ipotek altına aldı. Eğer bugün Filistin’de namuslar ihlal ediliyor, şerefler ayaklar altına alınıyor, kan ve gözyaşında insanlar boğuluyorsa bilin ki sebebi; o dönemki ecdadın ihaneti ve bedelidir. Eğer bizim ecdadımız bu basireti göstermeseydi, bu samimiyeti göstermeselerdi, bu bedeli ödemeseydi bugün Anadolu bu bedeli ödeyecek ve şu anda kurban olanlar bizler olacaktık. Ama unutmayın ki bu aymazlık, bu gaflet, bu dalalet, bu ihanet devam ederse Allah korusun gelecek ondan daha beter olacak. Zira o dönemde Allah’a şehit olmak için yalvaran insanlar varken bugün cennetinden, Türklüğünden utanan, Müslüman kimliğinden utanan, vatanından utanan bir nesil yetişiyor ve bunlara gelecek nasıl emenet edilecek onu düşünüyoruz. Akıbet bu. Bu şartlarda milliyetçi harekete destek ve gönül vermezseniz, ecdadın emanetine sahip çıkmazsanız bilin ki, geldi biri konuştu, rahmeti Rahman’a kavuştu ama biz bunu yapamadık deme gibi bir zillet sizin hidayet ve bağımsızlığınıza bir katık sağlamaz.” dedi.
“DEVLETİNİZE
MİLLETİNİZE SAHİP ÇIKIN”
Bir tarafta ecdad emaneti bir tarafta Allah’ın bize emanet olarak verdiği yavruların geleceği olduğuna işaret eden Prof. Dr. Mustafa Erdem şöyle konuştu: “Çocuklarımıza vereceğimiz geleceğe göre kaderleri tecelli edecek. Bir başkasının kader mahkumu olmasına biz sebep oluyor isek yarın Allah’ın huzurunda yapacağımız değerlendirmeyi kalplere havale ediyorum. Masum yavruların şu anda Filistinlilerin kaderini paylaşmalarını istemiyorsak devletinize, milletinize, vatanınıza, dininize, kültürünüze ve değerlerinize sahip çıkın. BOP’ne girmeden önce 200 yıllık batı zihniyetinin Anadolu Türklüğü üzerindeki hesabına dikkatleri çekmek isterim. 1821 Senesinde bugünkü bizimkilerin dostu ABD, Türkiye üzerindeki ideallerini gerçekleştirebilmek için misyoner örgütü olan ki şimdi misyonerliği ağzımıza alamıyoruz. Çünkü misyonerlik bir başka dinin mensupları sıfatıyla Anadolu da güçlü alan oldu. Şimdi kaçakçılıktan söz edemiyoruz. Çünkü Uluderede öldürülenlere kaçakçı dedik. Bu milletin değer erezyonu başında onların yani misyonerlerin geldiğini bilmez ve onların tarihi intikam duyguları hakkında bir bilgi sahibi olmaz isek o zaman bu milletin bekası ile ilgili hesaplarımız alt üst olacaktır. 1821 Senesinde ABD Türkiye’ye gönderdiği misyonerlere şu talimatı verir, ‘Gittiğiniz yerde yani Anadolu’da Napolyon’un askerleri kadar duyarlı ve dikkatli olmanız gerekiyor. Unutmayın ki bu vaat edilmiş kutsal topraklar elbet birgün silahsız haçlı seferleri ile geri alınacaktır.’ Şu andaki haçlı seferleri ve Türkiye üzerinde oynanan oyunlara baktığımızda sürenin tamam olduğunu düşünüyorsunuz.”
“ANADOLU ÜZERİNDE
TARİHİ EMELLER BİTMEDİ”
MHP Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Mustafa Erdem, Başbakan Erdoğan’ın oğlunun nikah törenindeki şahitlerinin ve dostlarının kimler olduğunun düşünüldüğünde onlarla ne kadar sarmaş dolaş olunup hedeflerine ulaşmada ne kadar mesafe kat ettiklerinin takdir edileceğini belirtti. Bugün Vatikan’ın başında olan 16’ncı Benedikt’in Papa olmadan önce “Türkler AB’ye hiçbir zaman giremezler. Eğer illa bir birliktelik olacaksa Türk Birliği olmuş Müslüman Birliği olmuş bizi ilgilendirmez.” ifadelerini hatırlatan Erdem şunları söyledi: “Papa, ‘Zira biz onların Balkanlar’da yaptıkları savaşları ve Viyana önlerine kadar geldiklerini hala unutmuş değiliz.’ diyordu. Şu anda iç ve dış politikamızı belirleyenlerin, bugünkü AKP’yi iktidara getirenlerin Anadolu üzerindeki tarihi emelleri bitmemiş. Eğer dünyanın boyalı basını Tayyip Erdoğan’ı övüyorsa, kredi kuruluşları onu met ediyorsa, başkaları ile yaptığı konuşmaları bir kahramanlık olarak nitelendiriyorsa, İslam dünyasına Emirül Müminin veya padişah yada Şeyhül İslam gibi tanıtıyorsa unutmayınki batı La Fontain’in ifadesiyle ‘Karganın ağzından peyniri alabilmek için numara çekmektedir.’ Bunun başka bir izah tarzı yoktur ve yapılan iş Türkiye üzerinde tarihi emelleri gerçekleştiribilmek için sözüm ona demokratik yollarıyla istediklerini iktidara getirmek ve hedeflerini meşru zeminlerde legalize etmektir. Eğer şu anda ülkemizde sosyal, siyasal ve uluslararası anlamlarda bir sıkıntı yaşanıyorsa unutmayın ki bu sıkıntılara bu millet müstehak değilken, bu sıkıntıları gözleri gördüğü halde tepki gösteremiyorlarsa bilin ki uyuşturulmuş, kendisinden geçirilmiştir. Ama unutulmasın ki, Namık Kemal’in ifadesiyle ‘Ecdadımızın heybeti marufu cihandır. Fıtrat değişir sanma bu kan yine o kandır.’ Türk Milleti ayağa kalktığında fareler kaçacak delik arayacaklardır. Ama ihanet kabusunu yaşatanlar elbette belasını bulacaklardır.”
“ARAP DÜNYASI
TÜRKİYESİZ KURTULAMAZ”
Günümüzde İslam dünyasında baharda kış yaşandığını, bunun arka planına dikkat çekmek istediğini söyleyen Prof. Dr. Mustafa Erdem, İslam dünyasının Osmanlı’ya attığı kazıktan bu tarafa iki yakasının bir tarafa gelmediği görüşünü aktardı. Bu nedenle hergün İslam dünyasının kan kaybetmeye devam ettiğini dile getiren Erdem; “Ecdadımız, Nizam-ı Alem’le dünyanın huzur ve barış içerisinde yaşaması bunun yanı sıra İlahi Kelimetullah davasının yani Allah’ın adından başka hiçbir ismin yücelmemesi olgusu için uğraşmıştır. Şehadet makamı, cihat ve kaza uygulamalarının arkasında yatan gerçekler bunlardır. Bugün ecdadımızın müşrik ellerinin çekildiği Balkanlara bakın, Afrika’ya bakın, Ortadoğu’ya bakın, Irak’a bakın, başka yerlere bakın. Kan ve gözyaşı var. Ben 1988’de Mısır’da idim. Dili geliştirmemiz bakımından Arapça hocamız bir kelime verdi ve bunun üzerine mütealalar istedi. Sınıfta Türkler, farklı Arap toplulukları, Balkanlar’dan herkes vardı. Hiç kimse konuşmadı söz istedim. İslam dünyasının en dinamik ülkesinin Türkiye olduğunu söyledim. Tarihi misyonu, jeopolitik ve stratejik konumu, nüfus potansiyeli ve diğer özellikleri baz alındığında İslam dünyasında, dinin yaşanılabilir kimliğiyle ondan daha duyarlı, güçlü ve dinamik bir ülke yoktur. Ama başta Türkiye olmak üzere İslam dünyasının tamamına baktığımızda bir atalet ve cehaletin olduğunu, bu şartlarda insanların İslam’dan aradıklarını bulamayacaklarını bu haliyle kurtuluşa eremeyecekleri kaygısı bulunduğunu dile getirdim. İslam dünyasını yeniden bu cehalet ve ataletten kurtarıp insanlığa birer model olarak sunup haddini bildirmezlere haddini bildirmek Türkiye Cumhuriyeti Devleti üzerinde birleşerek güçlenmekle mümkün olacağını söyledim. Sınıfın içerisinde o günün milli görüşçüleri bugünün AKP’lileri ayağa kalktılar. Burada ırkçılık, milliyetçilik, Türkçülük yapıyorsun dediler. Arap dünyasından gelenlerin hepsi ‘Üstat Mustafa doğru söylüyor. Türkiye olmadan içine düştüğümüz bu bataklıktan kurtulmamız mümkün değildir.’ dediler. One minute ile başlayan süreç hergün Gazze nakaratları hem Arap dünyasının mevcut iktidar etrafından toplanıp hem de Türkiye’deki masum insanların AKP’ye destek vermesine sebep oldu. Oluşturulan bu fenomenle hem İslam ve Arap dünyası hem de Türkiye Cumhuriyeti Devleti İsrail ve ABD’nin kontrolüne girdi. Arap baharının esası budur.” diye konuştu.
HABER: BURCU AYDIN