'Türk Kadın Çalıştayı dünyaya bir mesaj sundu'
Afyonkarahisar Baro Başkanı Av. Turgay Şahin, Baro Kadın Komisyonu başta olmak üzere yönetim kurulu üyelerinin yoğun emek verdikleri Türk Kadın Çalıştayından alınlarının akıyla çıktıklarını söyledi. Şahin, 'Biz bir çalıştay yaptık ve bu çalıştay dünyaya kadınların dilinden ve kaleminden bir mesaj sundu' dedi 100. Yılında İlk Kadın Mitinginden Dünya Kadınlar Gününe Türk Kadın Çalıştayını değerlendiren Baro [&hellip]
Afyonkarahisar Baro Başkanı Av. Turgay Şahin, Baro Kadın Komisyonu başta olmak üzere yönetim kurulu üyelerinin yoğun emek verdikleri Türk Kadın Çalıştayından alınlarının akıyla çıktıklarını söyledi. Şahin, “Biz bir çalıştay yaptık ve bu çalıştay dünyaya kadınların dilinden ve kaleminden bir mesaj sundu” dedi
100. Yılında İlk Kadın Mitinginden Dünya Kadınlar Gününe Türk Kadın Çalıştayını değerlendiren Baro Başkanı Av. Turgay Şahin, alınlarının akıyla çıktıklarını belirttiği çalıştayın diğer sivil toplum kuruluşları tarafından üstlenilerek geleneksel bir kimlik kazandırılabileceğini söyledi.
Burcu Aydın: Türk Kadın Çalıştayının hazırlık aşamasında Baro yönetimi olarak sizi harekete geçiren unsur ne oldu?
Turgay Şahin: Bugüne kadar 8 Mart Dünya Kadınlar Günü genel olarak kadına yönelik şiddetin konu alındığı tematik olarak bu konunun işlendiği bir programlar olarak gerçekleştiriliyordu. Sivil toplum kuruluşları olsun kadın dernekleri ya da devlet kurumların genel program anlayışı buydu. Dünya Kadınlar Gününü kutlar kadına yönelik şiddete hayır denilerek klişe şeylerle üç aşağı beş yukarı kahrolsun v.b cümlelerin bulunduğu etkinliklerdi. Bunun dışında bir önerisi olmayan birbirinin aynı programlar gerçekleştirildiğini gördük. Bu toplum ve millet özellikle Batılı Oryantalist kafalarında ki tablo ile kadının eve hapsetmiş cumba arkasında dışarıya çıkmasına izin vermeyen, geleneksel yapı ile kadını 2. plana atan bir toplum, millet, medeniyet olarak etiketlendiği içinde kadın etkinlikleri ve kadın hakları platformlarında hep eziklik pompalanmıştır. Adeta bugün kadının maruz kaldığı bir takım eşitsizlikler bir takım problemlerin de müsebbibi olan şeyin sanki Doğu toplumları ya da bu millete ait değerler gibi ortaya konulduğunu gördük.
Burcu Aydın: Aile ve kadınla ilgili en çok tartışılan konulardan biri de İstanbul Sözleşmesi. Bu konuya sözkonusu sözleşme açısından nasıl bakıyorsunuz?
Turgay Şahin: Bir yandan kadına yönelik şiddet parantezi dışına çıkılamadığının bundan dolayı da özelliklede din, gelenek, milli değerlerin sanık sandalyesine oturtulduğunu biliyoruz. Nitekim bu konuda kadın hakları savunucularının en önemli başvuru kaynaklarından bir tanesi olan aile içi şiddetin önlenmesine dair İstanbul Sözleşmesinde de yine suçlunun din, gelenek ve namus kavramı olarak ilan edildiğini biliyoruz. Dünyanın böyle bir bakış açısı var. Sadece İslam dinini kast etmiyorum, tüm dini yapıların genel manada kadını geri plana ittiğini ileri sürerek, İstanbul Sözleşmesinin tabiriyle dinin, geleneğin ve namus anlayışının kökünün kazınması üzerinde duruluyor. Bu millet Batılıların gördüğü ve çizdiği şablonun çok dışarısındadır. İslamiyet öncesi Türk toplumunda kadının yeri, İslamiyet sonrasında kadının ifade ettiği değer ve rol aslında çizilen bu tabloya çok benzemiyor. Tabii her çağı kendi içerisinde değerlendirmek gerekir.
Burcu Aydın: Türk kadının tarihte etkin rol aldığı gerçeğinden hareketle sonrası süreci nasıl yorumluyorsunuz?
Turgay Şahin: Feminizm ya da kadın hakları açısından bakıldığında yüz yıl öncesinde ABD ve Fransa’da bile istediğimiz şeyi görmeyebiliriz. Ancak unutulmamalıdır ki Türk toplumlarında kadınların devlet yönettiğini, ordu yönettiğini, yine İslam medeniyetinde Peygamber eşlerinin bir ordunun başında komutan olarak yer aldığını kendisine danışılan insanlar olabildikleri görülmektedir. Kadının sanıldığı gibi 2. planda v.s kalmadığını, kadının tarih içerisinde ekonomik bir takım sebepler toplumda ki sınıflaşmanın bunlarında gelişmesiyle olduğunu iddia ediliyorsa bunun sebebinin milli değerlerimiz medeniyetimiz olmadığı aşikârdır.
Burcu Aydın: Kastamonu’da yüz yıl önce yapılan ilk kadın mitinginin ışık tuttuğu kurultay çalışmasını yorumlamadan önce bu mitingle ilgili düşünceleriniz neler?
Turgay Şahin: 10 Aralık 1919 tarihinde eğitimsiz, cahil diye aşağılanan Türk toplumu hatta toplumun daha aşağısı daha az eğitimli daha cahil olan Türk kadını diye bize verilen done budur. Bu veri üzerine hareket ediliyor. Ama bu toplum, bu millet 1919 yılında bundan yüz yıl önce büyük bir iş başarıyor. Yedi düvel bir araya gelen emperyalizme karşı bir İstiklal Savaşı başlatıyor. Kendi imkânlarıyla bu yedi düvelin belini büküp istiklalini ilan ediyor. 10 Aralık 1919’da bu milletin kadınları Kastamonu da sadece kadınlardan oluşan 3 bin kişilik bir mitingde bir araya geliyorlar. Emperyalizme karşı çok net mesajlar veriyorlar. Dünya devletlerinin çifte standartları yüzlerine vurulduğunda, emperyalizmin kirli emelleri deşifre ediliyor. Türk kadını olarak bunun karşısında mücadele edecekleri deklare ediliyor. Tüm dünya liderlerinin eşlerine bir telgraf çekiliyor ki, bu metinlere internetten ulaşmak mümkündür. Günümüzde muhtemelen herhangi bir üniversite de çok eğitimli bir profesörün kolayca yazamayacağı kadar donanımlı bir elden, zihinden çıkan son derece berrak ifadeler var. Bu telgraf metinleri o dönemin kadınlarının münevverliğini de ortaya koyuyor. Yani bize Türk kadınına yönelik oryantalistler tarafından dayatılan dar kalıpların tam aksi bir durumu görüyoruz. Toplumda okuma yazma oranı, bilime olan irtibat ve dayanak teşkil etmesi durumu hiçbir zaman Orta Çağ Avrupası gibi olmadı. Kusura bakmasınlar kendi aynalarını bize tutmasınlar. Oraya baktıklarında kendilerini göreceklerdir. Ama Türk toplumu Orta Çağı yaşamamış bir toplumdur.
Burcu Aydın: Peki Kastamonu’da yüz yıl önce yapılan ilk kadın mitingi ardından 100. Yılında İlk Kadın Mitinginden Dünya Kadınlar Gününe Türk Kadın Çalıştayı sonrası neler söylersiniz?
Turgay Şahin: Biz dedik ki, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü kutlayacaksak bir toplantının teması bu olsun. Tam da 100. yılını geçtiğimiz 10 Aralık tarihinde ilk kadın mitingini idrak ettiğimiz için onun ismini koyalım dedik. Türk Kadın Çalıştayı’nda kadın haklarının yanında kadına yönelik şiddetin sebeplerine de el atıldı, incelendi. Dört farklı salonda 13 akademisyen ve sunumcu aynı anda tarihi bir çalıştaya imza attılar. Beş akademisyen bu çalıştay için Hakem Heyeti rolünü üstlendi. Sunum yapılacak metinler önceden bu hakem heyetinden geçti. Bilimsel yetkinliği, yeterliliği onaylandı. Bu sunumların her biri yayınlanabilir, akademik eser hüviyetindedir. On civarında akademisyen burada diğer sunumcularla birlikte her biri kendi konu başlıklarını anlattılar. Bunlardan bir tanesi Gagavuz Cumhuriyeti’nden bir akademisyen Nadya hanımdı. Bir başkası da Bulgaristan Türkleri konusunda uzman bir kadın profesörümüz olmak üzere önemli olan nokta sunumcuların tamamının kadın olmasıydı. Konularında iyi insanlardı. Biz aslında bilim hayatında kadının rolünü böylece anlatmış olduk. Bu çalıştay kadına dair her şey konuşuldu. Biz bir çalıştay yaptık ve bu çalıştay dünyayı kadınların dilinden ve kaleminden bir mesaj sundu. Gün boyu süren ertesi günde değerlendirme raporları hazırlanan dolu dolu bir çalıştay yapıldı. >> Burcu AYDIN’ın Özel Röportajı