Timur'un Laneti
Hikayenin en ilginç ve gizemli yanlarından biri, Timur'un mezarının açılmasından sonra gerçekleşen beklenmedik olaylardır. Tarihsel bir figür olarak Timur, sadece Orta Asya'nın değil, dünya tarihinin de en korkulan hükümdarlarından biri olmuştur.
14. yüzyılda hüküm süren bu büyük savaşçı ve hükümdarın ölümünden sonra, pek çok söylenti ve efsane ortaya çıkmıştır. Fakat bu efsaneler arasında en dikkat çekeni, 1941 yılında Timur’un mezarının açılmasından sonra gerçekleşen ve II. Dünya Savaşı'nın başlama dönemiyle ilişkilendirilen "lanet" hikayesidir.
TİMUR’UN MEZARININ AÇILMASINA YOL AÇAN KAZILAR
1941 yılının Haziran ayında, Sovyet bilim adamları ve arkeologlardan oluşan bir keşif ekibi, Semerkand’daki Gur-Emir Türbesi'nde, Timur’un mezarını açmaya karar verdiler. Ekip, Tashmuhammed Kari-Niyazov ve Mikhail Gerasimov’un liderliğinde, bu tarihi araştırma için gururlu bir şekilde çalışmalarına başladılar. Ancak, yerel halk ve özellikle Müslüman dini liderler, bunun yanlış bir adım olduğunu ve bu tür kazıların kötü sonuçlar doğurabileceğini savundular. Her ne kadar dini ve kültürel sebeplerle karşı olunsa da, ekip çalışmalarına devam etti.
Kazı ekibinde, ünlü tarihçi ve yazar Sadriddin Ayni, oryantalist A. Semenov, ve arkeolog Mikhail Gerasimov gibi isimler yer aldı. Ayrıca genç sinematograf Malik Kayumov da bu keşfe katıldı. Kazıların amacı, Gur-Emir Türbesi'nde bulunan mezarlardaki insan kalıntılarını incelemek ve bunların Timur ve ailesine ait olduğunu kanıtlamaktı. Kazılar 16 Haziran’da başladı ve ilk olarak Timur’un oğullarının mezarları açıldı. Sonraki günlerde, Uluğ Bey’in torunu olan Timur’un torunu Uluğ Bey’in kalıntıları bulundu. 19 Haziran’da ise Timur’un mezar taşının ağır olduğu ve gizemli bir şekilde çıkarıldığı bildirildi.
TİMUR’UN MEZARININ AÇILMASI VE LANET HİKAYESİ
Timur’un mezarının açılacağı günü belirten 20 Haziran geldiğinde, arkeologlar, mezarın içinde farklı bir atmosferin olduğunu fark ettiler. Mezar açıldığında, türbe, keskin ve boğucu bir kokuyla dolmuştu. Birçok kişi, bu kokuyu bir lanetin habercisi olarak nitelendirdi. Ancak, gerçekte bu keskin koku, Timur’un mumyalanmasında kullanılan reçine, kafur, gül ve günlük karışımının kokusuydu. Mumyalanmış cesetlerin açılışında, tarih boyunca farklı kültürlerde benzer kokuların hissedildiği kaydedilmiştir. Örneğin, Mısır’daki firavun mezarlarının açılmasında da aynı tür kokulara rastlanmış, zamanla bunun sadece kullanılan yağlar olduğuna dair bilimsel bulgular ortaya çıkmıştır.
Ancak, Sovyetler Birliği'nde ve özellikle Semerkand halkı arasında, Timur’un mezarının açılmasının bir lanet getirdiği düşüncesi hızla yayıldı. Zira, mezarın açılmasından sadece iki gün sonra, 22 Haziran 1941 gecesi, Nazi Almanyası, Sovyetler Birliği’ne savaş ilan etti ve savaşın başlamasına neden olan Barbarossa Harekatı’nı başlattı. Birçok insan, bu olayların, Timur’un mezarının açılmasıyla bağlantılı olduğunu düşündü. Halk arasında “Timur’un laneti” olarak anılan bu inanç, hızla yayıldı ve Semerkand’ta büyük bir panik havası yarattı.
KAZILARIN SONUÇLARI VE SOVYETLER BİRLİĞİ'NDE PANİK
Sovyetler Birliği’ne dair korkular ve kaygılar giderek arttı. Semerkand halkı, tarihsel olarak büyüleyici bir figür olan Timur’un mezarının açılmasının kötü sonuçlar doğuracağını inandı. Bu endişeler, hükümetin de dikkatini çekti ve derhal kazıların durdurulmasına karar verildi. Timur ve ailesinin kalıntıları, bir süreliğine Moskova'ya gönderilerek incelenmeye alındı. Bu dönemde, halk arasında, özellikle savaşa katılan Müslümanlar arasında, savaşın bir anlamda "lanetli" başladığına dair bir inanç da oluştu.
Timur’un mezarının açılmasından sonra 22 Haziran 1941’de başlayan savaş, tarihin en büyük askeri çatışmalarından biri olan II. Dünya Savaşı’na dönüştü. Ancak savaşın dönüm noktalarından biri, 1942 yılında Stalingrad’da yaşandı. Stalin, bir ay önce Timur ve hanedanının kalıntılarının Semerkand’a geri gönderilmesini ve büyük bir törenle gömülmesini emretmişti. O dönemde, Timur ve ailesinin kalıntılarının taşıyan bir uçak, cephe hattının üzerinde bir ay boyunca uçtu ve bu olay, savaşın en korkunç ve kahramanlıkla dolu zaferlerinden biri olan Stalingrad Muharebesi’ne ilham kaynağı oldu.
STALİNGRAD ZAFERİ VE TİMUR’UN KALINTILARININ GERİ GETİRİLMESİ
Efsaneye göre, Timur ve hanedanının kalıntıları, Stalingrad’daki Sovyet zaferine dair halk arasında bir inanç oluşturdu. Müslümanlar, Timur’un kalıntılarının savaş alanında uçan uçağı görerek moral buldular ve bu da onları cesaretlendirdi. Timur’un kalıntılarının geri gönderilmesi, savaşın kahramanlıkla ve büyük bir fedakarlıkla kazanıldığını simgeliyor. Tarihçiler ve askeri uzmanlar, Stalingrad’daki zaferin, Sovyet halkının büyük bir kahramanlık ve fedakarlıkla mümkün olduğunu, ancak halk arasında Timur’un kalıntılarının geri dönüşünün bir moral kaynağı oluşturduğunu belirtiyorlar.
TİMUR’UN LANETİ: GERÇEK Mİ, TESADÜF MÜ?
Bugün geriye dönüp bakıldığında, Timur’un mezarının açılmasının ardından yaşananlar, bir tesadüfler zinciri olarak değerlendirilebilir. 1939’da başlayan II. Dünya Savaşı, 1941 yılında Sovyetler Birliği’nin işgaliyle devam etti. Timur’un mezarının açılmasından sonra yaşananlar, tarihsel bir gözlemin yanı sıra, insanların kadim inançlarıyla şekillenen bir halk hikayesine dönüştü. Timur’un “laneti” hakkındaki bu inanç, savaş sırasında insanlara umut ve moral kaynağı olmuş olabilir, ancak askeri uzmanlar, Stalingrad’daki zaferin esas olarak Sovyet halkının cesareti ve fedakarlığıyla kazanıldığını vurguluyorlar.
Sonuç olarak, Timur’un mezarının açılması ve sonrasında meydana gelen olaylar, hem bir tesadüfler zinciri hem de halk arasında var olan efsanelerin etkisiyle şekillenmiş bir süreçtir. Timur’un mezarının açılması, Sovyet halkının mücadelesi ve zaferinin sembolik bir anlam taşıması açısından tarihi önem taşımaktadır. Ancak bu olaylar, tarihsel olarak somut bir temele dayanmaktan ziyade, inanç ve efsanelerin, savaşın dramatik atmosferinde nasıl şekillendiğini göstermektedir.