Terörle, OHAL olmadan da mücadale edilmelidir

Afyonkarahisar Baro Başkanı Turgay Şahin, Olanağüstü Hal ve Kanun Hükmünde Kararnameler hakkında görüşlerini kamuoyuna açıkladı. Şahin, 󈫿 Temmuz Fetöcü Darbe girişiminin ardından ilan edilen ve örgütle mücadele konusunda önemli faydalar sağlayan OHAL artık işlevini tamamlamıştır, kısa bir ön hazırlıktan sonra kaldırılmalıdır. 667 Sayılı KHK ile başlayan süreçte son olarak 696 Sayılı KHK ile bu güne [&hellip]

Afyonkarahisar Baro Başkanı Turgay Şahin, Olanağüstü Hal ve Kanun Hükmünde Kararnameler hakkında görüşlerini kamuoyuna açıkladı. Şahin, “15 Temmuz Fetöcü Darbe girişiminin ardından ilan edilen ve örgütle mücadele konusunda önemli faydalar sağlayan OHAL artık işlevini tamamlamıştır, kısa bir ön hazırlıktan sonra kaldırılmalıdır. 667 Sayılı KHK ile başlayan süreçte son olarak 696 Sayılı KHK ile bu güne gelinmiştir. Devletin kılcallarına kadar sızmayı başarmış örgüt mensupları bu kararnameler ile kamudan temizlenmiştir. İlk KHK’le ile Örgütle mücadeleyi kolaylaştıracak düzenlemeler yapılmıştır. Daha sonra ise TCK,CMK,CİK gibi kanunlarda değişiklikler yapılarak düzenlemelerin bir kısmı kalıcı hale gelmiştir. Artık bu düzenlemelerin tatbiki için OHAL’e gerek bulunmamaktadır. Şayet OHAL’in kaldırılması ile birlikte silahlı terör örgütleriyle; özelde de FETÖ ile mücadele bir zafiyet yaşanacağı düşünülüyorsa:
Fetö ile mücadelenin onlarca yıl daha sürebileceği oysa ülkenin bunca süre OHAL’e tahammül edemeyeceği hesap edilerek normal koşullarda da örgütlerle mücadele için gerekli tedbirler alınmalıdır. Daha önce çıkartılmış bulunan MİT Yasası ve İç Güvenlik Yasa Paketi’nin gerçekten işe yarayıp yaramadığı, işe yaramamış ise bunun mevzuattan mı yoksa uygulamak konusunda tereddütleri olan, yahut yetki kullanamayan kamu personelinden mi kaynaklandığı belirlenmelidir. Mevzuattan kaynaklanan eksiklikler demokrasi, insan hakları, hukukun üstün prensipleri göz ardı edilmeden giderilmelidir. Mücadelede zafiyet personelden kaynaklanıyorsa bu konuda da gerekli tedbirler alınmalıdır” dedi.
TÜRK HUKUK DİLİ DAİRESİ
KURULMALIDIR
Suç örgütleri ile etkili mücadelenin sürmesi gerektiğine işaret eden Turgay Şahin, “Güçlü devletler suç örgütleriyle her zaman etkili mücadele ederler. Yine güçlü devletler güçlü hukuk sistemleri ile tanınırlar! 15 Temmuz’dan sonra FETÖ,PKK,DHKP-C ve diğer terör örgütleriyle mücadelede alınan neticeler korunmalı, eskiden olduğu gevşememeli, gaflete düşülmemeli, geri adım atılmamalı, kararlılıktan taviz verilmemelidir. Kısaca yeni bir OHAL ilanını gerektirecek belalara düşmeden tedbirler alınmalı, küçük sorunların büyümesine, etkisiz örgütlerin güç kazanmasına artık müsaade edilmemelidir. Devletimiz, tüm bunları normal hukuk düzeni içinde yapmayı öğrenmeli, bıçağın kemiğe dayanmasını beklememeli, yasadışı hiçbir oluşum ve faaliyete göz yumulmamalı ve hainler şımartılmamalıdır. Ülkenin her defasında uçurumun kenarına geldiği vahim durumlara düşmemek için, suçla, suç örgütleriyle mücadele devletin rutini olmalıdır. Geçmişte olağan hukuk gerektiği gibi uygulansa idi bu gün OHAL ilanına ve OHAL hukukuna da gerek kalmazdı. Suçla ve suç örgütleriyle mücadelede devlet doğru tanımları koymalı, ideolojik saplantılarla, devletin muhayyel/mevhum resmi ideolojisi dışında kalanlara suçlu, terörist gözüyle bakılmamalıdır. Devlet tüm görüş, inanç ve mezheplere eşit mesafede durmalıdır. Tepkisel düzenlemeler yerine doğru, yerinde, hukukun üstün prensipleriyle çelişmeyen, etkili hukuki düzenlemeler araştırılmalı ve yürürlüğe konulmalıdır. Gereksiz KHK, Torba Yasa gibi kolaycılıklarla mevzuat sistematiğini allak pullak eden kolaycılıklardan uzaklaşılmalı artık devletimiz kanun  yazmasını öğrenmelidir! Ne anlama geldiğini yürütmenin, bürokrasinin açıklamak zorunda kaldığı muğlak, belirsiz, her yöne çekilebilecek ifadelerle kaleme alınan normlar artık resmi gazete sayfalarında yer bulamamalıdır. Önerimiz Kanunlar Genel Müdürlüğünün hemen yanına Türk Hukuk Dili Dairesi’nin kurulması ve uzmanların istihdam edilmesidir” ifadelerini kullandı.
“TİYATRO” İFADELERİ CEZALANDIRILMALI
Özel yetkili mahkemelerin yeniden gündeme gelmesi gerektiğini belirten Şahin, düzenlemelerin Türkiye Büyük Millet Meclisi yerine Kanun Hükmünde Kararnameler ile toplumun gündemine gelmesini de eleştirdi. Şahin, açıklamasına şöyle devam etti:
“FETÖ ve PKK gibi büyük çaplı terör örgütleriyle mücadele etmede, normal savcılık ve ağır ceza mahkemelerinin yetersiz kaldığı görüldüğünden, geçmişten ders almak koşuluyla, adil yargılamadan ve savunma hakkından taviz verilmeden özel yetkili savcılık ve mahkemeler ihdas edilmelidir.
Devlet dışarıda Gaybubet Evleri içinde yeniden örgütlenen FETÖ ile uğraşırken cezaevlerinin tamamının birer Gaybubet Evi’ne dönüştüğü, örgütün buralarda yeniden yapılandığı ve artık dışarısını buradan yönettiği gerçeği görülmelidir. Hızla, örgütlü suçlardan tutuklu veya mahkumla için elverişli cezaevleri tamamlanmalıdır. Cezaevleri bu gün itibariyle örgütün akademisi mahiyetindedir. Cezaevi müdür ve personeli yetersiz fiziksel imkanlarla vaziyet etmeye çalışsa da artık mevcut mekanlarda bu işin görülemeyeceği açıktır. OHAL’e sığınarak giderek otoriterleşen ve vatandaşa kötü davranan kamu personeli konusuna da çözüm bulunmalıdır.  Darbe ve benzeri girişimlere karşı meşru müdafaa hakkı Anayasa’ya konulmalı hatta darbeye karşı koymanın tüm vatandaşların ve kurumların anayasal ödevi olduğu yazılmalı! Bu konuyu derbeder bir üslupla ve meclis gündeminden kaçırır gibi KHK ile düzenlemek her şeyden önce 15 Temmuz şehit ve gazilerine saygısızlıktır. Geniş katılımlı bir mutabakat ile Anayasa hükmü haline getirilmelidir. Avrupa ve Amerika’daki soykırım yasalarının benzeri çıkartılarak darbelerin, 27 Mayıs’tan başlayarak bilâ istisna tamamının lehinde konuşmak yasaklanmalı ve suç olmalı. Bu suç insanlığa karşı suçlar başlığı altında düzenlenerek zamanaşımı ihtimali ortadan kaldırılmalı. Nürnberg mahkemelerinin hukuki dayanakları da incelenerek FETÖ örgütünün (elbette PKK ve benzer örgütler için de) yargılanması için özel mahkemeler kurulmalı ve idam cezası uygulayıp uygulamayacağı Nürnberg mahkemesi deneyiminden yola çıkılarak araştırılmalı. Türkiye yakın tarihinin en alçak darbesi olan 15 Temmuz kalkışmasının darbe olmadığı, tiyatro olduğu, muvazalı yapıldığı yönündeki ifadeler de suç kapsamına alınmalı. Darbeye karşı mücadele eden, şehit ve gazi olanları koruma kanunu çıkartılmalı ve hatıralarına saygısızlık en ağır biçimde cezalandırılmalı.”

Bakmadan Geçme