Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Ümit Demir
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

TENEZZÜL EDİLMEYEN HARAMIN BAŞ TÂCI EDİLMESİ

Ümit Demir 8 Eylül 2016 Perşembe 13:43:39
 

“Harama tenezzül etmemek” diye bir anlayışımız var. Tenezzül etmek… Sözlükteki anlamı inmek, alçalmak, aşağılama. Bizim hayatımızı şekillendiren inancımızda harama yönelmek, tenezzül yani alçalmak, inmek, kendini aşağılamaktır.
Haramı yapmanın, onu eyleme/fiile döndürmenin de ötesinde haramı akla bile getirmenin yeri yoktur bu toplumda. En babayiğit kişiler hakkında bunu duymaz mısınız mesela: “O, harama tenezzül etmez!”
Sözün bitip de mertliğin konuşmaya başladığı yer tam da burasıdır. Çünkü bilinir ki hakkında böyle konuşulan birisi dürüsttür, namusludur, ahlâklıdır.
Peki, ne oldu da “tenezzül edilmemesi” gereken haram, artık bizlerin baş tâcı konumuna gelebiliyor?
Şans oyunları, loto-toto, at yarışları, hileli satış, fahiş kâr, üçkağıt, hırsızlık, yolsuzluk, avanta, banka kredileri, faizler… Ne zaman böylesine çok benimsendi, bu toprağın insanı tarafından?
Öyle ya; bugün en basitinden, birisi maddî açıdan darlansa hemen şu bildik tavsiye dökülür dillerden: “Bankadan kredi çeksene!”
Cümle haram kapısıyla beraber faizin de haramdan sayılmamasının mazisi ne kadarlıktır bu topraklarda?
Selçuklu, Endülüs Emevi, Osmanlı gibi sistemleri kuranlar; hendese ve dinî ilim verdikleri medreseler ile insanlığa umut olanlar; inancı için dünyanın 4 kıtasında at koşturanlar; Çanakkale’de, Dumlupınar’da hatta 15 Temmuz’da “bir hilal uğruna” can verenler nasıl bir böyle dönüşüme girdiler? Ağaçtaki meyveyi haram diye yemeyenler, emanete haram diye el uzatmayanlar, harama uçkur çözmeyenler… Nasıl, nasıl, nasıl?
Hele o haram ile alınanlarla övünmeler yok mu? İçine huzur dolması beklenen evlerimiz, bankadan çekilen kredi ile alınıyor. Kazasız olması beklenen arabalar; hayır ve bereket getirmesi beklenen düğünler; dualarla, müftülerle açılan ve helal lokma kazanılacak işyerleri… Hepsi “haramın” kaynağı kredilerle değil mi? Devleti dolandırmakla, yüzde 200 kâr ile, birilerine kazık atmakla elde ettiğimiz kazançlarımızla değil mi?
Bundan yaklaşık 20 sene önce ilk okuduğumda beni dehşetle sarsan bir hadis vardı: “Faiz 73 kısımdır. Onların günah bakımından en hafifi, kişinin annesi ile zina etmesi gibidir.”
İnsanı sarsmıyorsa, tüm düşüncesini ve yaşantısını yerinden oynatmıyorsa bir din, bir fikir, bir söz nedir ki!
Bu köşeden, durup durup modernizm, kapitalizm eleştirisi yapıyorsak bizi nasıl evirip çevirdiği ile alakalıdır. Harama uzanmak için eğilmeyenlerin, dik duranların, kendilerini aşağılık bir duruma düşürmeyenlerin neden helal ile “yükselmediklerine”; bunun yerine en altta olan, aşağılık olan haramı başlarına tâç edip nasıl oluyor da kendilerini yerin dibine geçirdiklerine bir cevap bulma çabası içindeyiz çünkü!
“Müslümanlıkla yoğrulan” Anadolunun, İslamsızlaştırılmasına karşı, hayat tarzlarımızla, topyekûn bir duruş belirlemek durumundayız. Aksi halde 2-3 nesil sonra buralarda erdemin ve ahlâkın esamisi okunmayabilir.
İsmet Özel, “Türkiye’de insanlar, insan olmayı değil, zengin olmayı seçtiler.” diyor.
Zenginliği seçeliden beridir, insanlığımızla beraber İslamlığımıza kaybediyoruz. Bereketi Allah’tan bekleyenler, az ile kanaat edenler, kuşlar gibi tevekkül içinde olanlar, kapısını bismillah ile açıp şükür ile kapayanlar azaldı.
Oysa “malın da hayırlısı” değil miydi?

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER