Susurluk Kazası ve Tartışmalı Bir Hayat
Abdullah Çatlı, Türkiye'nin yakın tarihinde güvenlik, derin devlet iddiaları ve suç bağlantılarıyla anılan önemli bir figürdür. 1 Haziran 1956'da Nevşehir'de doğan Çatlı, özellikle 1970'li ve 80'li yıllarda ülkücü hareketin önde gelen isimlerinden biri olarak dikkat çekmiştir. Adı birçok kez faili meçhul cinayetler, organize suç faaliyetleri ve devlet içindeki gayri resmi oluşumlarla anılmıştır. Çatlı'nın hayatı, 1996'da Susurluk'ta geçirdiği trafik kazasıyla sona ererken, ölümüne ilişkin komplo teorileri ve bağlantıları hala tartışılmaktadır.
Abdullah Çatlı’nın Ülkücü Hareket İçindeki Kariyeri
Çatlı’nın siyasi hayatı, Ülkü Ocakları Ankara İl Başkanlığına seçilmesiyle başladı. 1977’de bu görevi üstlenen Çatlı, 1978’de Ülkücü Gençlik Derneği Genel Başkan Yardımcılığı’na getirildi. 1970'lerin sonunda, Türkiye’de sol ve sağ gruplar arasında artan çatışmalar sırasında Çatlı'nın adı, Hacettepe Üniversitesi öğretim üyesi Bedrettin Cömert'in öldürülmesi ve 7 TİP’linin Bahçelievler’de katledilmesi gibi olaylarla ilişkilendirildi. Çatlı, hakkında gıyabi tutuklama kararları çıkarılmasına rağmen bir süre kaçak olarak yaşamını sürdürdü.
12 Eylül Darbesi ve Yurt Dışına Çıkış
12 Eylül 1980 Darbesi'nin ardından Çatlı, yurtdışına kaçarak Bulgaristan, Viyana ve Paris gibi çeşitli Avrupa şehirlerinde bulundu. İsviçre’de Mehmet Özbay adına düzenlenmiş sahte bir pasaport ile yakalanmasına rağmen serbest bırakıldı. 1980'li yıllarda, ASALA gibi Ermeni örgütlerine karşı MİT tarafından yürütülen bazı operasyonlarda yer aldığına dair iddialar ortaya atıldı. Paris’te yakalandığında, üzerinde başka bir sahte pasaport taşıyan Çatlı, bu nedenle Fransa’da yedi yıl hapis cezasına çarptırıldı ve bir süre İsviçre’de de cezaevinde kaldı.
Çatlı, bu dönemde ayrıca Papa II. John Paul’e düzenlenen suikast davasında tanıklık yaptı. Mehmet Ali Ağca ile ilgili verdiği ifadeler, Bulgar gizli servislerinin Ağca ile bağlantısı olduğu yönünde spekülasyonlara yol açtı.
Türkiye'ye Dönüş ve Susurluk Kazası
1993 yılında Türkiye’ye dönen Abdullah Çatlı, Şahin Ekli adına düzenlenmiş sahte bir kimlikle gözaltına alındı ancak kısa sürede serbest bırakıldı. Çatlı’nın, mafya lideri Ömer Lütfü Topal’ın öldürülmesinden kısa süre önce onunla aynı otelde kaldığı ve Kıbrıs’a birlikte seyahat ettiği iddialar arasında yer aldı. 1990’ların sonlarına doğru, güvenlik teşkilatları ile suç dünyası arasındaki ilişkiler sık sık gündeme gelirken, Çatlı’nın bu ağda önemli bir rol oynadığı öne sürüldü.
3 Kasım 1996’da, Balıkesir’in Susurluk ilçesi yakınlarında bir trafik kazasında hayatını kaybetmesi, Türkiye’de devlet-mafya-siyaset ilişkilerini açığa çıkaran Susurluk skandalına yol açtı. Kazada, aracı kullanan eski emniyet müdür yardımcısı Hüseyin Kocadağ, arka koltukta oturan Gonca Us ve Çatlı yaşamını yitirdi. Araçta bulunan tek sağ kurtulan kişi ise dönemin DYP milletvekili Sedat Edip Bucak oldu.
Ölümüne Dair Komplo Teorileri
Çatlı’nın ölümü, bazı kesimler tarafından şüpheyle karşılandı. Kaza sırasında aracın frenlerinin bozulmuş olabileceği ve kazadan sonra Çatlı'nın boynunun kırılarak öldürüldüğü yönündeki iddialar kamuoyunda uzun süre tartışıldı. Susurluk kazası, devletin içinde yasa dışı bir yapılanma olup olmadığına dair kamuoyunda büyük yankı uyandırdı ve Türkiye’de “temiz toplum” hareketi olarak bilinen toplumsal protestolara yol açtı.
Kişisel Hayatı ve Mirası
Çatlı, Meral Aydoğan ile evliliğinden Gökçen ve Selcen adında iki kız çocuğuna sahipti. Nevşehir'de yapılan cenaze törenine binlerce kişi katıldı ve naaşı, Türk bayrağına sarılı olarak Nevşehir Kaldırım Mezarlığı'na defnedildi. Ölümünden sonra Çatlı’nın hayatı üzerine birçok kitap yazıldı ve onun anısına çeşitli şarkılar bestelendi.
Abdullah Çatlı Hakkında Yazılan Kitaplar ve Şarkılar
Çatlı’nın hayatını konu alan kitaplardan bazıları şunlardır:
“Babam Çatlı” – Gökçen Çatlı
“Reisim Çatlı” – Ahmet Haldun Terzioğlu
“Reis: Gladio'nun Türk Tetikçisi” – Soner Yalçın ve Doğan Yurdakul
Onun anısına yazılmış bazı şarkılar ise Ali Kınık ve Ozan Ünsal gibi sanatçılar tarafından seslendirilmiştir.
Tartışmalı ve Etkili Bir Figür
Abdullah Çatlı, Türkiye’nin yakın siyasi ve güvenlik tarihindeki en tartışmalı isimlerden biri olarak hatırlanır. Susurluk skandalı, onun yaşamını yalnızca bir trafik kazası ile sonlandırmakla kalmamış, aynı zamanda devlet içindeki yasa dışı ilişkileri ortaya çıkararak Türkiye’de siyasi yapının değişmesine katkıda bulunmuştur. Abdullah Çatlı'nın hayatı, ülkücü hareketten organize suç örgütlerine, derin devlet iddialarından MİT ile ilişkilerine kadar geniş bir yelpazede, Türkiye tarihinin en önemli tartışma başlıklarından biri olmaya devam etmektedir.