• Haberler
  • Genel
  • Süreç bir devlet politikası – Kocatepe Gazetesi

Süreç bir devlet politikası – Kocatepe Gazetesi

Akil insanlar heyetinin Afyonlu basın mensupları ile yaptığı görüşmeden öne çıkan satır başları: 'Bilmediğimiz, gizli, hiçbir şey yok. Şehitlerimizi, duyarlılığımızı unutacak değiliz. Öcalan serbest kalmayacak. Resmi dil, bayrak değişmeyecek. Türkiye Cumhuriyeti üniter bir devlettir. Başbakan bunların sözünü veriyor. Türkiye Cumhuriyeti'ne ilham veren irade önemlidir. Asıl kaynak bu iradedir. Bu iradeye kimsenin ihanet etmesi söz konusu [&hellip]

Süreç bir devlet politikası

Akil insanlar heyetinin Afyonlu basın mensupları ile yaptığı görüşmeden öne çıkan satır başları: “Bilmediğimiz, gizli, hiçbir şey yok. Şehitlerimizi, duyarlılığımızı unutacak değiliz.
Öcalan serbest kalmayacak. Resmi dil, bayrak değişmeyecek. Türkiye Cumhuriyeti üniter bir devlettir. Başbakan bunların sözünü veriyor. Türkiye Cumhuriyeti’ne ilham veren irade önemlidir. Asıl kaynak bu iradedir. Bu iradeye kimsenin ihanet etmesi söz konusu olamaz. Anayasa’dan Türk kelimesi çıkarılamaz. Anayasa değişikliği için bir çok kademe var. Bu kademeler bunlara müsaade etmez. Bu sürecin sonunda ne olacak, dur bakalım göreceğiz demeye bu ülkenin Milli Güvenlik Kurulu izin vermez”

Akil İnsanlar Heyeti’nin Afyonkarahisarlı ve Uşaklı basın mensupları ile buluşmalarında “Açılım” sürecinin bir Hükümet projesi değil, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne ait bir Devlet projesi olduğunun altı çizildi.
Radikal Gazetesi Yazarı Avni Özgürel, Vakit Gazetesi Yazarı Hasan Karakaya ve Star Gazetesi yazarı Fadime Özkan, heyet adına gazetecilerin karşısına geçtiler. İlk sözü alan Avni Özgürel Türkiye’nin önemli bir dönemeçten geçtiğini söyledi. Ülke olarak korku tünelinden çıkmak üzere olduğumuzu, bunun için tasarlanan bir süreci yaşadığımızı belirten Özgürel sözlerini şöyle sürdürdü:
ESAS MESELE DEMOKRATİKLEŞME
“Yaşadığımız sürecin önemini herkes kabul ediyor. Bu neyin çözümü ve neyin müzakeresidir onu ifade edelim. Zannedilenin aksine bu Kürt ya da terör meselesi değil. Esas mesele Türkiye’nin demokratikleşmesi meselesidir. Demokratikleşmenin içerisinde herkesin sorunun çözümü var. Demokrasi herkese lazım. Demokratikleşme sürece anayasal sürece bağlı bir süreç. Toplum olarak ilk defa kendimize ait bir anayasa yapmak üzereyiz. Türkiye’de ilk defa sivil siyaset ve halk hep beraber bir anayasanın hazırlığında. Tabandan yukarıya doğru bir anayasa inşa süreci var. Bu kapsamda terörün sona erdirilmesi süreci yaşanıyor. Pazarlıklar var deniliyor. Bu tabir bile yanlış. Elbette ki müzakereler var, hepimizin gözü önünde mektuplar gidiyor, geliyor. Bunlarda acaba, gizli, bilmediğimiz, sonradan bizi sıkıntıya sokacak bir madde var mı merakı var. Şunu altını çizerek söylemeliyiz ki bilmediğimiz, gizli hiçbir şey yok. Aksini iddia etmek Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı’nın yalan söylediğini iddia etmektir. Bu mümkün değildir. Aynı şeyi, gizli bir şeyler olmadığını dağdaki örgütün yöneticileri de söylüyorlar. Bunları Türk toplumunu kandırmak için söylediklerini savunmak akılla, izanla bağdaşmaz. Türkiye’nin en fazla şehit veren bölgesi Ege’deyiz. Duyarlılıkların farkındayız. Yürek yarası hepimizde var. Unutacak mıyız? Şehit ailelerine acınızı unutun mu diyeceğiz? Hayır. Biz şehitlerimizi uğurlarken kanınız yerde kalmayacak diyerek toprağa verdik. Bu vatan bölünmüş olsaydı o kan yerde kalmış olurdu.
ÖRGÜT SINIR DIŞINA ÇEKİLİYOR
Öcalan serbest kalacak mı deniliyor? Az önce bilmediğimiz hiçbir şey yok dedik. Böyle bir şey söz konusu değil. Böyle bir teşebbüs Türkiye’nin gerçekleştirmeye çalıştığı hedefin mahiyetini küçültür. Öcalan’ı kurtarma projesi değildir. Dağda eline silah tutuşturulmuş, kandırılmış insanlar var. Barış süreci başladığından beri bu insanlar evlerine döndüler. Elbette eli kana bulanmış insanlar da var. Bunlar Türkiye sınırlarını terk etmekle meşguller. Onların cezaları nasıl kesilir bir şey söyleyemem. Ama önemli bir kısmının, eylemlere karışmamış olanlarının Türkiye’ye dönüşlerinin sağlanabileceğini umuyorum. Biz 63 kişilik, Akiller diye adlandırılan insanlar normalde fikir olarak fazla yan yana gelemeyecek insanlarız. Bu insanların bu projeye evet demelerinde hiçbir beklentileri söz konusu değil. Devlet bizim gelişimizi, gidişimizi, yatıp-kalkmamızı, ve yeme-içmemizi sağlar. Baka bir şey yok. Eleştirilerin hedefindeyiz. AK Parti projesini sunuyormuşuz gibi bir şey var. Bu bir devlet projesidir. Başbakan’ın bize söylediği bu. Başbakan bizlere insanlara içinizden ne geliyorsa söyleyebilirsiniz, istediğiniz gibi konuşabilirsiniz dedi. 63 kişinin ortak özelliği Türkiye’deki şiddet sona ersin, kan dursun diye senelerdir yazan insanlar olmasıdır.”
ANAYASA DEĞİŞTİRMEK KOLAY DEĞİL
Avni Özgürel’in bu sunuş konuşmasının ardından basın mensuplarının sorularına geçildi. Akilliğin ne olduğu, TBMM’nin yapması gereken bu görevin neden bu insanlara verildiğinin ve çekilme sürecinde askerin ne yapacağının sorulması üzerine yeniden söz alan Avni Özgürel şöyle konuştu:
“PKK Türkiye’nin her yanında bir terör örgütüdür. Bu örgütün lideri diyor ki silahlı mücadele devri bitti. Bu kötü bir şey midir? Örgütün silahlı unsurları Türkiye’yi terk etsin diyor. Bu kötü bir şey midir? Silahlı terk etseler ne olur, silahsız terk etseler ne olur? Sonradan silah bulmaları çok mu zor bir şey? Türkiye Cumhuriyeti’ne ilham veren irade önemlidir. Asıl kaynak bu iradedir. Bu iradeye kimsenin ihanet etmesi söz konusu olamaz. Bir bürokrat T.C. ibaresini kaldırdı olanları hep birlikte gördük. Bizde böyle bir duyarlılık varken çok daha ötesi bazı şeylerin gündeme getirilebileceği nasıl düşünülebilir? Bu siyaseti bilmemektir. Mesela Türk Milleti ifadesinin Anayasa’dan çıkarılacağı konuşuluyor. Anayasa değiştirmenin şartı Meclis’te 336’yı bulmaktır. AK Parti’nin tamamı, BDP’nin tamamı ve CHP’den 17 kişinin buna oy vermesi gerekir. Bundan sonra iş Cumhurbaşkanı’na gider. O da onaylarsa bu kez referandumda halkın yüzde 51’inin bunu kabul etmesi gerekir. Ya da 367 oy alınması lazım gelir ki bunun için de MHP’den de bu karar oy verilmesi gerekir. Böyle bir şey olabilir mi? Olmayacak şeyleri Türkiye’nin karşısına bir evham olarak getirmemek gerekir.”
Devlet’in her birimi işin içinde
Star Gazetesi yazarı Fadime Özkan söz alarak şunları söyledi:“20 yılı devlet terör örgütü ile görüşerek geçirdi. İmralı ile görüşülmesi de yeni bir şey değil. Devlet içinde, entelijansiyada, medyada, toplumda ortak bir akıl oluştu. Devletin tüm birimlerinin içinde olduğu bir projeden bahsediyoruz. Bu sorunun çözülmesi lazım. Oslo’da aracı devletler vardı. Oysa bu örgütün lideri devletin bir tutuklusudur. Şimdi yapılanlar devletin güvenlik birimlerinin bilgisi dahilinde yapılan çalışmalardır.”
HER AŞAMASI HESAPLANMIŞ BİR SÜREÇ
“Analar ağlamasın diyen, terör bitmesin diyen, demokrasi gelişmesin diyen var mı ki? Sizler namusunuz ve şerefiniz üzerine söz verebilir misiniz ki APO’nun konjonktürel konumu değişmeyecek, Türkçe’den başka bir dil olmayacak, Türk bayrağının yanına başka bir bayrak eklenmeyecek” şeklindeki soru üzerine Avni Özgürel yeniden söz alarak şunları söyledi:
“Bu söylediklerinizle ilgili tüm sözleri Başbakan kendisi verdi. Türkiye bir ünetir devlettir. 4 ay sonra bir anayasa paketi geliyor. Bunları göreceğiz. Öcalan serbest kalmayacak. Müebbet hapis kararı değişmeyecek. Cezanın uygulandığı yer İmralı değişmeyecek. Kürtçe’nin resmi dil olması söz konusu değil. Bayrak değişemez. Bunlar için benim namus ve şerefim üzerine söz vermem bir şeyi değiştirmez. Bu ülkenin ve halkın dayandığı temeller bunlar. Türk halkı bu değerlerinin yerle bir edilmesine izin verebilir mi? Verir diyorsanız zaten benim söz vermem bir şey ifade etmez. Türkiye’nin kararlılığı bu endişeleri silip atar. Ben Tayyip erdoğan7ı yıllardır takip eden birisiyim. Hayatı boyunca arkasından ne çıkacağını bilmediği hiçbir kapıyı açmamıştır. Yola çıktık, dur bakalım ne olacak demek Tayyip Erdoğan’ın tarzı değil. Bu tutum Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ahlakıyla da bağdaşmaz. Bu sürecin sonunda ne olacak, dur bakalım göreceğiz demeye bu ülkenin Milli Güvenlik Kurulu izin vermez”
KÜRT HALKI PKK’YI DIŞLADI
Vakit Gazetesi yazarı Hasan Karakaya ise konuyla ilgili olarak şunları söyledi: “Bugünkü temaslar devletin önceden beri süren politikasının devamıdır. Mehmet Ağar düz ovada siyaset yapılsın dediğinde ortada ne açılım vardı ne de süreç. Bu süreç Cumhurbaşkanı’nın, Genel Kurmay Başkanı’nın bilgisi olmadan yürütülemez. PKK’nın başına taş mı düştü? Hayır. PKK 2012’yi final yılı ilan etmişti. 2012 yılında Türkiye Cumhuriyeti devleti örgütün 1200-1500 elemanını öldürdü. Kürt baharı beklentisi içinde olan örgüt Şemdinli’ye 400 teröristle geldi. Kandil bu elemanlarına sağ dönmeme emri vermişti. Hakkari7de bayrak dalgalandıracaklar, bunu dünyaya ilan edeceklerdi. Fakat birkaç saat içinde 180 kayıp verdiler ve geri çekilmek zorunda kaldılar. Dikkat edilmesi gereken şey Şemdinli halkının PKK’ya destek vermemesidir. Bu süreçle birlikte Kürt halkı özgürlüğüne kavuştu. PKK baskısından kurtuldu. Her Milli bayramda kepenk kapatarak protestoda bulunan Kürt halkı 23 Nisan7da dükkanlarına bayrak asar hale geldi. Önümüzdeki bayramlarda oralar karanfil tarlası gibi kıpkırmızı bayraklarla donatılacaktır. Kürt halkı PKK’ya destek vermeyerek bunu gösterdi. Bizler aslında akil insanlar grub değil, Alternatif insanlar grubuyuz. Bu görev bizlerden önce sivil toplum kuruluşlarına teklif edilmiş ama kabul etmemişler. Sonrasında bize önerildi.”
ŞEHİTLERİMİZİ UNUTMAYACAĞIZ
“Heyetin yanında neden iktidarın milletvekilleri yok. Bu proje Türkiye’ye mi aittir, yoksa dış kaynaklı mıdır?” sorusu üzerine de Avni Özgürel şunları söyledi:“Yanımızda kefil mi getirecektik.. Onlar da çalışıyorlar. Örgütler ilk kurulduklarında bir çekirdek olarak ortaya çıkıyor. Sonrasında şartlar örgütlere boyundan büyük imkanlar sağlayabiliyor. PKK ilk kurulduğu yıllarda bütün Ortadoğu’yu etkileyebilecek bir örgüt olacağını kimse kestiremezdi. Hatırlayın, zamanında Çekiş Güç diye bir şey çıktı. TSK buna evet dedi. O zaman bir belayı davet ettiğimizin farkında mıydık? Bu devletin, bu meselenin çözümüne başını koymuş insanları, Turgut Özal, Eşref Bitlis, Adnan Kahveci başlarına neler geldi. Elini uzatanın eli yandı. Ama bu mesele çözülmezse biz hiçbir adım atamayız. Şayet bu proje sonuç vermezse Türk halkı için değil, bu projeye büyük ümit bağlamış olan Kürt halkı için büyük hayal kırıklığı olur. Peygamber efendimiz Mekke’nin fethinden sonra Müslüman olan Vahşi’yi kabul etmiş ve “bana görünme yeter” demiş. Şehitlerimizi unutacak mıyız? Hayır. Biz acılarımızı unutmayacağız ama geleceğimizi de kin üzerine kurmayacağız”
ORDU İSTERSE GİRER,
AMA TERÖRÜN BİTMESİ FARKLI BİR ŞEY
“Kürt meselesi nedir? Kürt vatandaşın, Türk vatandaştan ne ayrıcalığı vardır? Biz Kürt kardeşlerimize ne ayrımcılık yapmışız? Kullandıkları elektiriğin parasını bile biz öderken, Kürt meselesi deniliyor. Kandil yok edilemez mi? Meclis’te Kürt devleti kuracağız diyorlar. Bunları görünce bizim moralimiz bozuluyor. Bu süreç bir ABD politikası. Bir tek bürokratın gücü T.C’yi kaldırıyorum demeye yetmez. Önce deneniyor, sonra uygulanıyor.” şeklindeki soru üzerine yine Avni Özgürel söz alarak şunları söyledi: “Bugün Kürt toplumu da ikiye bölünmüş durumda. Bir kısmı Öcalan’ın davalarını sattığını savunuyor. Bu tartışmalar her yerde var. Siyaset mekanizması Türkiye’deki her şeye karar verir zannı vardı bugüne kadar. Kürt meselesine el uzatan herkesin eli yandı. AK Parti’nin iktidar süresi ayrıdır ama muktedir olduğu zaman zarfı 2005’den bu yanadır. Ne zaman 27 Nisan bildirisine karşı dik duruldu, o zaman muktedir olunmuştur. Bugün Karayılan’ın basın mensuplarına açıklama yaptığı noktaya kadar tanklarımız gitmiştir. Ben oradaydım. Ordu emir verilirse oralara kadar girebilir. Oraya girmek farklı bir şeydir, terörü bitirmek farklı bir şey. Orası farklı bir coğrafya. 5 metre ötesinden ne çıkacağının bilinemediği bir coğrafya. 30 kilometrelik bir dağlar silsilesi. Önümüzde bir süreç var. Türkiye bundan fayda sağlar diye ümit ediyorum. Biler bu ümidi taşıyoruz. Türkiye pek çok zaman bu meseleyi çözmeye niyetlendi. Mutabık kalındı ama bu bitmesin diyenler de oldu. Oslo görüşmeleri sürerken istihbarat teşkilatının başı, onun ardından da Başbakan’ın tutuklanması gündeme getirildi. O zaman bu proje çöktü. Sonrasında Uludere oldu. Sonrasında Şemdinli olayları.” Dedi.
MİLLET KENDİSİNE GÜVENMELİ
Hasan Karakaya ise şöyle konuştu:“Türkiye’nin üzerinde herkesin hesapları var. Bizler verdiğimiz oylarla hükümetleri onaylıyoruz. ABD bizim beyinlerimizi mi kontrol ediyor. Bu psikolojiden kurtulmalıyız. Biz yaparız, biz başarırız demeliyiz. Türk işadamları dünyanın her yanında önemli işler başarıyor. Sürecin sonucunda Türk-Kürt kardeşliğinde eşit vatandaşlık ilkesi hakim olacak. Bunun dışında başka bir şey yok. Bugünü kadar böyle olması gerekiyordu ama aramıza kara kediler girdi.
ONLAR TAKTİRE ALIŞIKLAR
Akil İnsanlar Heyeti Ege Bölgesi üyesi Avni Özgürel, basın toplantısında Marmara Bölgesi’nde yer alan sinema oyuncumuz Hülya Koçyiğit ‘Neden Marmara Bölgesi’ndeyim? Doğu ve Güneydoğu Bölgeleri listelerinde olan kişiler davul-zurnayla karşılanıyor. Biz ise eleştiriliyoruz” dedi. Siz Ege’de olduğunuzdan dolayı üzgün müsünüz?” sorusuyla karşılaştı. Özgürel, bu soruyu şöyle yanıtladı:
“Ben Denizlili’yim. Kendi memleketimden hiç üzgün olmam, kendi memleketimden şikayetçi de olmam. Bana herkesin sitem etme hakkı da vardır herkesin. Ben doğru bildiğimi söylerim. Ben kendi inandığım doğruları söyleyeceğim. Hülya Koçyiğit için şunu söyleyeyim: Hülya Hanım artist. Hayatları boyunca sahneye çıkıp alkışlanmışlar. Orhan Baba da öyle. Elini göğsüne koymuş, alkış almış. Sizin sorduğunuz soruları Orhan Baba’ya sorsalar adam kalp krizi geçirirdi belki. Herkesin mizacı aynı değil ki.” (Kocatepe)

Bakmadan Geçme