Sultan Mahmut ve Tıkandı Baba İbret Veren Bir Nasip Öyküsü
Osmanlı Sultanı II. Mahmut, halkın arasına katılmak ve halkı yakından tanımak için bir gün kıyafet değiştirerek sadrazamı ve birkaç muhafızıyla beraber tebdil-i kıyafetle yola çıkar. Ve yolu tıkandı babayla kesişir. Bakalım neler olmuş.
Bu gezisi sırasında II. Murat, bir kahvehaneye girer ve burada oturur. Kahvehanedeki müşterilerin sık sık "Tıkandı Baba, çay getir!", "Tıkandı Baba, kahve getir!" diye seslenmeleri dikkatini çeker. Sultan Mahmut, bu ilginç lakabın anlamını merak ederek kahvehaneciye neden “Tıkandı Baba” dendiğini sormaya karar verir.
Kahvehaneci, Sultan’ın sorusuna rüyasında gördüğü bir olayla yanıt verir. Rüyasında, tanıdığı herkesin bir çeşmesi olduğunu ve bu çeşmelerden güçlü bir şekilde su aktığını görmüştür. Ancak kendi çeşmesinden yalnızca incecik bir su akmaktadır. Çeşmesinin de diğerleri gibi akmasını isteyerek, yerden aldığı bir çomakla su yolunu açmaya çalışır. Ancak bu müdahale sonucunda ip gibi akan su damlamaya başlar. Eski haline dönmesini umarak yeniden çabalar fakat oluk kırılır ve su tamamen kesilir. Tam bu esnada, Cebrail görünerek "Tıkandı Baba, artık uğraşma!" der. Bu rüyadan sonra kahvehanecinin neye el atsa başarısız olması nedeniyle herkes ona “Tıkandı Baba” demeye başlar.
Bu ibretlik hikâyeyi dinleyen Sultan Mahmut, Tıkandı Baba'ya yardım etmeye karar verir. Her gün muhafızlarına Tıkandı Baba'ya bir tepsi baklava götürmelerini ve her dilimin altına bir altın koymalarını emreder. Ertesi gün askerler baklavayı "Padişahımızdandır" diyerek Tıkandı Baba’ya teslim ederler. Tıkandı Baba bu cömert jest karşısında memnun olur, ancak bir tepsi baklavayı tek başına yemenin gereksiz olduğunu düşünerek satmaya karar verir. Yolda bir Yahudi müşteriye rastlar ve baklavayı ona satar.
Yahudi, eve gidip baklavayı yerken dilimlerin altına saklanmış altınları fark eder. Ertesi gün Tıkandı Baba’yı tekrar bulur ve her gün baklava almak için anlaşır. Bu satıştan kazandıklarıyla geçimini sağlar.
Bir ay sonunda Sultan Mahmut, Tıkandı Baba’nın durumunu görmek için tekrar kahvehaneye gider. Ancak Tıkandı Baba’nın hayatında değişiklik olmadığını fark eder. Baklavalarla ilgili sorusuna ise Tıkandı Baba, baklavaları aldığını ancak sattığını söyler. Bu cevaba gülümseyen Sultan, ona başka bir şans tanımak için saraya götürür. Hazine odasında Tıkandı Baba’nın eline bir kürek vererek "Küreği daldır, üzerinde kalan ne varsa senindir," der. Tıkandı Baba heyecanla küreği suya daldırır, fakat ters tuttuğunu fark etmez ve bir altın dahi alamaz.
Sultan Mahmut, Tıkandı Baba’ya "Baba, nasibin burada yok, askerlerimizi takip et," der. Askerler, onu Üsküdar’a götürüp bir taş seçmesini ve taşı ne kadar uzağa fırlatırsa o kadar yerin kendisine ait olacağını söylerler. Heyecanla büyük bir kayayı seçen Tıkandı Baba, tüm gücüyle taşı kaldırmaya çalışırken dengesini kaybedip sırtüstü düşer ve hayatını kaybeder.
Askerler durumu Sultan Mahmut’a bildirir. Sultan Mahmut derin bir iç çekerek meşhur sözünü söyler: "Vermeyince Mabut, neylesin Mahmut?"
Bu hikâye, nasibin ve şükretmenin önemini vurgulayan derin bir ders sunar. Sultan Mahmut'un, Tıkandı Baba’ya yardım çabası, maddi zenginliklerin manevi nasip olmadan kalıcı bir fayda sağlamayacağını gözler önüne serer.