• Haberler
  • Genel
  • Sultan Ahmet'in Ortasında Kaybolan Tarih: Roma Hipodromu

Sultan Ahmet'in Ortasında Kaybolan Tarih: Roma Hipodromu

İstanbul Büyükşehir Belediyesi, 26 Eylül'de tarihi Sultanahmet Meydanı'nın altında yatan Roma dönemi mirası olan Büyük Hipodrom'u gün yüzüne çıkarmak için yeni bir projeyi kamuoyuna duyurdu. Proje henüz resmi olarak başlamadan, sosyal medyada büyük ilgi gördü. Peki, bugün sadece birkaç kalıntısıyla varlığını sürdürebilen, İstanbul'un kalbinde bir zamanlar büyük bir ihtişamla yer alan bu yapı aslında neydi? Hangi olaylara tanıklık etti? Ve şimdi ne durumda?

Bu yazıda, Roma döneminin en önemli kamusal alanlarından biri olan Büyük Hipodrom’un tarihçesine, mimarisine, yıkımına ve günümüzde yeniden gündeme gelmesine neden olan detaylara birlikte göz atacağız.

ROMA’DAN İSTANBUL’A UZANAN BİR MİRAS: HİPODROM’UN KURULUŞU

Hipodrom’un hikâyesi, Roma İmparatoru Septimus Severus’un MS 2. yüzyılda İstanbul’a (o zamanki adıyla Byzantion) yaptığı seferle başlıyor. Yerel halkın kendisini iyi karşılamamasına öfkelenen imparator, şehri yerle bir ettikten sonra burayı yeniden inşa etmeye karar verir. Bu yeniden yapılanma sürecinde, Roma kültürünün vazgeçilmez unsurlarından biri olan “circus” tarzı büyük bir hipodromun temelleri de atılır.

Sultan Ahmet'in Ortasında Kaybolan Tarih: Roma Hipodromu

Ancak Hipodrom’un asıl yükselişi MS 4. yüzyılda, Roma İmparatoru Konstantin’in imparatorluğun başkentini İstanbul’a taşımasıyla başlar. Hristiyanlığı kabul eden ve kendi kültürel anlayışıyla sentezleyen Konstantin, şehrin merkezine devasa bir hipodrom inşa ettirerek yeni başkente damgasını vurur.

BİR SOSYAL MERKEZ OLARAK HİPODROM

Hipodrom, yalnızca at yarışlarının yapıldığı bir alan değildi. Aynı zamanda halkın toplandığı, eğlendiği, fikir alışverişinde bulunduğu, hatta siyasete yön verdiği bir toplumsal buluşma alanıydı. İmparatorun sarayından doğrudan ulaşım sağlanabilen özel locası “Kathisma” aracılığıyla, hükümdar halkla temas kuruyor, yarışlar sırasında doğrudan gözlemlenebiliyordu.

Bu dev yapı, yalnızca eğlenceye değil, aynı zamanda halkın nabzını tutmaya da yarıyordu. Siyasi fikirlerin yayılmasına, örgütlenmelere zemin hazırladığı için, zaman zaman büyük olaylara sahne oldu.

Sultan Ahmet'in Ortasında Kaybolan Tarih: Roma Hipodromu

ROMA HARCI VE MÜHENDİSLİK HARİKASI

Hipodrom’un devasa ölçekte inşa edilebilmesi, dönemin gelişmiş Roma mühendisliğine dayanıyordu. Roma mühendisleri, dönemin malzeme kısıtlarına rağmen “Roma harcı” (ya da Roma betonu) olarak bilinen özel bir yapı karışımı geliştirerek dev taş bloklar ve kemerler inşa ettiler.

Volkan tüfü tozu (pozzolana), tuğla kırıkları, kireç tozu ve su karışımından oluşan bu özel harç, Hipodrom’un yüzyıllara direnmesini sağladı. Yapının taşıyıcı sistemi yaklaşık 300 kemer ve 400’e yakın sütun içeriyordu.

Hipodrom’un boyutları da dikkat çekiciydi: 440 metre uzunluk, 130 metre genişlik ile neredeyse bir futbol sahasının üç katı büyüklüğünde bir alanı kaplıyordu. Hatta bu alan, 5 adet Boeing-747 uçağının rahatlıkla yerleştirilebileceği büyüklükteydi.

KANLI BİR SAYFA: NİKA AYAKLANMASI

Hipodrom’un tarihindeki en kanlı olaylardan biri, MS 532 yılında yaşanan Nika Ayaklanmasıdır. Dönemin imparatoru I. Justinianus’a karşı oluşan halk öfkesi, hipodromda yapılan infazlarla tetiklendi. Farklı renklerdeki yarışçı gruplarının dostluğu, bu grupların öfkesini organize etmelerine neden oldu.

İsyan sırasında yaklaşık 30 bin kişi hipodroma hapsedildi ve kılıçtan geçirildi. Bu olay, Hipodrom’un sadece bir eğlence alanı değil, aynı zamanda siyasi krizlerin de merkezi olduğunu gösterdi.

Sultan Ahmet'in Ortasında Kaybolan Tarih: Roma Hipodromu

HAÇLI SEFERLERİNDEN YANGINLARA: YAĞMALANAN BİR MİRAS

Hipodrom, zamanla eski ihtişamını kaybetmeye başladı. Özellikle 1204 yılındaki 4. Haçlı Seferi sırasında, Venedikli ve Latin askerlerin şehri yağmalamasıyla hipodrom büyük zarar gördü. Mermer tribünleri söküldü, Quadriga Kapısı üzerindeki bronz at heykelleri Venedik’e kaçırıldı.
13.    yüzyıldan itibaren halkın ilgisinin azalması, Hipodrom kültürünün unutulmasına neden oldu. Bölgedeki yapılar yavaş yavaş yıkıldı ya da farklı amaçlarla kullanıldı. 1912 yılında çıkan büyük yangın, toprağın altındaki kalıntıların bazılarını tekrar ortaya çıkardı.

BUGÜNE ULAŞAN KALINTILAR: SFENDON DUVARI VE DİKİLİTAŞ

Bugün Sultanahmet Meydanı olarak bildiğimiz alanda, Hipodrom’dan kalan birkaç yapı dikkat çeker. Bunlardan biri, Hipodrom’un güney ucunda yer alan ve 1700 yıldır ayakta duran Sfendon Duvarıdır. Bu dev istinat duvarı, yapının uç kısmını desteklemek için inşa edilmişti ve bugün hâlâ Hipodrom’un büyüklüğünü kanıtlar niteliktedir. Duvarın hemen üzerinde ise Sultanahmet Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi yer almaktadır.

Bir diğer önemli kalıntı ise, Hipodrom’un ortasındaki yarış alanını süsleyen Dikilitaştır. MS 4. yüzyılda Mısır’dan özel olarak getirtilen bu anıt, imparator Konstantin’in gücünü ve etkisini sembolize ediyordu. Bugün hâlâ Sultanahmet Meydanı’nda ayakta duran bu eser, Hipodrom’un görkemli geçmişinin yaşayan bir tanığıdır.

OSMANLI DÖNEMİ VE SONRASI

İstanbul’un fethiyle birlikte Hipodrom’un adı değişti ve At Meydanı olarak anılmaya başlandı. Fatih Sultan Mehmet zamanında, hipodrom ve çevresi halkın ihtiyaçlarına göre yeniden şekillendi. Zaman zaman yeniçerilerin toplanma alanı, zaman zaman da isyanların merkezi haline geldi.

Zamanla toprağa gömülen kalıntılar, 20. yüzyılın başlarından itibaren yapılan arkeolojik kazılarla yeniden keşfedildi. 1997 yılında, Büyük Saray Mozaikleri Müzesi olarak açılan yapı, çevredeki Roma sarayı kalıntılarını gün yüzüne çıkararak bu mirasın bir kısmını tekrar görünür kıldı.

Sultan Ahmet'in Ortasında Kaybolan Tarih: Roma Hipodromu

YENİ PROJE NE GETİRECEK?

İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Sultanahmet’teki bu kültürel hazinenin daha görünür hale gelmesi için kolları sıvadı. 26 Eylül’de hazırlanan “Büyük Hipodrom Projesi”, Kültür Varlıkları Koruma Kurulu’na sunuldu. Amaç, Hipodrom’un bugüne ulaşan kalıntılarını koruyarak yeniden kamusal yaşama kazandırmak.

Projeye dair detaylar henüz netleşmemiş olsa da, bölgenin kültürel miras statüsü içinde değerlendirilmesi; İstanbul’un geçmişiyle bağlarını kuvvetlendirmesi açısından oldukça önemli. Elbette, çevredeki tarihi dokunun zarar görmemesi, turizm, şehir planlaması ve arkeolojik değerlerin korunması da bu sürecin hassas noktaları arasında yer alıyor.

TARİHİN KALBİNDE UNUTULMUŞ BİR DEV

Hipodrom, bir zamanlar İstanbul’un kalbinde yer alan dev bir sosyal merkezdi. Eğlencenin, siyasetin, isyanın ve ihtişamın iç içe geçtiği bu alan, bugün büyük ölçüde toprak altında. Ancak kalıntıları, hâlâ bize o dönemlerin sesini fısıldıyor.
Eğer bu proje hayata geçerse, İstanbul sadece bir tarihi yapıyı gün yüzüne çıkarmakla kalmayacak; aynı zamanda binlerce yıllık bir mirası da yeniden yaşatacak. Peki siz, bu antik mirasın İstanbul’a yeniden kazandırılması hakkında ne düşünüyorsunuz?

Kocatepe Gazetesi - Bizi Sosyal Medyada Takip Edin!

Bakmadan Geçme