Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Onur Bayram
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Suç muhalefette mi basında mı?

Onur Bayram 15 Haziran 2011 Çarşamba 03:00:00
  Seçimden sonra AK Parti’de yüzde 60’ı aşan oy oranına rağmen milletvekilliği sayısının 3-1-1 şeklinde olması bir burukluk yaratmıştı. Gazetelerde seçim sonrası partilerin değerlendirmelerini okurken CHP İl Başkanı Nevzat Ercan’ın oylarımızı arttırdık açıklamasını görünce Afyonkarahisar CHP teşkilatının yaşanan gelişmelerden hiç ders almadığını anlıyoruz. MHP ise beni hayal kırıklığına uğrattı. Özellikle Devlet Bahçeli’nin Dinar, Sandıklı gibi bölgelerdeki mitinglerine bakınca, Çöl Ovası ve çevresinde kafa kafaya bir yarış bekliyordum. Sonuçlara bakınca artık miting siyasetinin de yanıltıcı olduğunu görü-yoruz.
Muhalefetin Afyonkarahisar’da her zaman uyuduğu, hatta bir işe yaramadığını düşünmüşümdür. İktidar partisinin İl Başkanı Mehmet Zeybek, Belediye Başkanı Burhanettin Çoban ve milletvekillerini bu nedenle muhalefetsiz çalışmanın rahatlığı konusunda hep kıskandım. Hatta toplumun hemen her kesimiyle ilgili ayrım yapmadan hatalı gördüğü her şeyi eleştiren Gazeteniz Kocatepe’nin de adını bu nedenle muhalife çıkaranlar oldu. İktidar yönünden baktığınızda haklılar, çünkü Kocatepe dışında eleştiri yazan yok. Eleştiri tek bir yerden gelince de “bunlar muhalif mi düşünüyor” fikri oluşuyor galiba. Muhalefet ise gazeteleri bile takip etmekten aciz. Başbakan’ın Ali Çetinkaya ile ilgili sözlerini Afyonkarahisar’da ilk ve o gün için tek yazan Kocatepe Gazetesi’ne “Neden Ali Çetinkaya’yı yazmıyorsunuz?” diyenler oldu. İktidarı eleştirmek bir yana muhalefeti de eleştirdik. ‘Uyuyorlar’, ‘yeterince çalışmıyorlar’ dedik. İktidar partisi Kocatepe Gazetesi için “muhalif” derken, muhalefet partileri de “bizi yıpratmaya çalışıyorlar” dedi. Kısaca ne İsa’ya yaranabildik ne Musa’ya…
Seçimden sonra Ak Parti’nin aldığı yüksek oranları nedeniyle “Her gün Ak Parti’yi, Bakan Eroğlu’nu yazarsanız böyle olur” diyen bir tanıdık bir yana bir siyasi parti temsilcisi de, “Maşallah Bakan’ın peşinden ayrılmadın. Para mı alıyordun bu haberler için?” diye sordu. Oysa bir ajansa muhabiri şehrine herhangi bir bakan girdiği andan, şehri terk edene kadar takiple yükümlüdür. Doğal olarak her gün kendisini takip edince de her gün haber yapıyoruz. Ancak bize bu eleştiriyi gösteren muhalefet partileri seçimde basınla iletişim konusunda tam anlamıyla sınıfta kaldı. Bakan Veysel Eroğlu’nun her gün en geç saat 14.00’da ertesi günlük programı saat saat mailime geliyordu. Eliniz boşsa diğer partilerin adayları nerede acaba diye oraya buraya telefon açmaktansa Bakan Eroğlu’nu bulmak için mailinize bakmanız yeterliydi. Hadi Bakan Eroğlu’nun imkanları ve çalışan sayısının fazla olduğunu düşünelim; aynı işlemi Ak Parti Seçim Koordinasyon Merkezi de yapıyordu. Her gün ertesi gün hangi adayın hangi partililerle nerede saat kaçta seçim çalışması yapacağı mail olarak geliyordu. Böylelikle Ak Partili adayları bulmak elinizle koymuş gibi kolay oluyordu.
Muhalefette ise basınla ilişkiler hep Allah’a emanet gitti. CHP Genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’ndan bir gün önce Genel Başkan Yardımcısı Süheyl Batum Afyonkarahisar’a geldi. Ama CHP yönetimi yerel bir televizyon dışında basına haber verme gereği duymadı. Oysa Süheyl Batum dediğiniz kişinin ağzından çıkan her kelime ulusal basının dikkatini çekiyor. Üstelik ilimizdeki çoğu yerel gazetenin çok fazla muhabiri olmadığından genellikle haberleri ulusal haber ajanslarından alı-yor. O gün CHP’ye şans eseri giden muhabir arkadaşlar Süheyl Batum’la röportaj şansı bulmuşlar. Ancak CHP için bu büyük fırsatı kaçıran basın kuruluşları da oldu. Basın mensupları arkadaşlar CHP’nin Batum’un ziyaretini haber vermemeleri ile ilgili tepki gösterince de “Ya bizim basınla ilgilenen arkadaş arayacaktı herkesi” diye akıllarınca kendilerini savunmuşlar. Üstelik saygıdeğer basınla ilgilenen arkadaş o gün partide bile değilmiş. Unutmadan adını bile bilmediğim CHP’de basınla ilgilenen arkadaş bugüne kadar ulusal bir basın kuruluşunun temsilcisi olan, gaze-teniz Kocatepe’de köşe yazan beni aramadığı gibi diğer bir çok temsilci ve muhabir arkadaşımı da aramamış. Kısacası basında, basınla ilgilenen arkadaşı tanıyan bile yok.
MHP’de durum farklı değil. Basınla ilişkileri yerel basına ilan vermekle eş değer gören Afyonkarahisar’ın en güçlü ikinci partisi MHP’nin adaylarının ertesi gün ne yaptığını öğrenmek zor. Basına bilgi veren basit bir mail bilgilendirme sistemi yok. Ancak adayların bizzat kendisini ya da yanındakileri telefonla aradığını o an bulunduğu yeri öğrenip, yakınsa gidip çekim yapabiliyorsunuz. Basını bilgilendirme bir yana Ak Parti hemen her gün adaylarının çalışmalarıyla ilgili haber ve fotoğraf yollarken, Bakan Veysel Eroğlu muhabir arkadaşımız Satılmış Akkaş’ı maaşla çalıştırıp her gün 3-4 haber atmasını sağlarken, Halil Ürün şehrimizdeki ender gazetecilik bölümü mezunu yardımcısı Taner Tükelay vasıtasıyla her gün çalışmalarla ilgili basını haber bombardımanına tutarken muhalefet ne yapıyordu. CHP’de bir Ahmet Toptaş, sağcı olduğu bilinen bir arkadaş vasıtasıyla haber demeye bin şahit isteyen yazılar gönderiyordu. Kemalettin Yılmaz’ın da çalışmalarıyla ilgili benzer bilgi notları kalitesi çok düşük fotoğraflarla birlikte geliyordu. Hatta çalıştığım ajans yetkilisi bu fotoğraflar için, “Bunlar nasıl fotoğraf? Bunları siz mi çektiniz? 15 Yaşında çocuğa makine versen o da bunları çeker.” diyordu. Gerçi gelen bu kötü haber ve fotoğraflara da şükür. Çünkü CHP ve MHP’nin diğer adaylarından ben bunun dışında pek böyle bir çalışma göremedim.
Basın çalışmalarında şartlar böyleyken vekil adaylarında durum çok farklı değildi. Bakan Eroğlu’nun basını gönderdikten sonra gece 1 veya 2’ye kadar çalıştığına ben yürüyüşe çıktığımda kendisinin daha konakladığı otele yeni döndüğünü gördüğümde öğrendim. Yine Halil Ürün’ün basın bültenlerini yollayan Taner Tükelay’ın gece 3’ü geçen saatlerde eve gittiği geceleri biliyorum. Ak Partili adaylar böyle çalışırken, CHP’li hangi adayın gece 22.00’dan sonra çalıştığını, hangi MHP’li adayın sabahlara kadar ertesi günün çalışmalarını organize ettiğini sormak isterim. Seçimlerde etkili olan mantelite farkıydı. Tüm tahminler 3-1-1’i gösterirken, AK Partililer 3 garanti deyip çalışmayı kesmedi. Ancak diğer partiler yüksekten uçmanın cezasını çok ağır yaşadı. Örneğin seçimden bir önceki gece bir MHPli benim de içinde bulunduğum bir ortamda, kendinden çok emin bir şekilde “2 garanti 3’ü zorlayacağız” diyordu. CHP’li bir adayın ise meclise gideceğinden çok emin olarak Ankara’ya ev bakmaya gittiği kulaktan kulağa konuşuluyor. Bu kendinden aşırı emini aşan tavır da vatandaş üzerinde olumsuz etki yapı-yor. Sonuç da hayal kırıklığı. Bu arada sayın vekil adayı acaba iyi bir ev buldu mu merak ediyorum? Eğer bulabildiyse Ankara’da ev arayan bir arkadaşım var. Kendisini ona yönlendirebilirim.
Öte yandan kendisine Ankara’dan ev baktığı iddia edilen adayın seçim bürosunu geçici olarak kapatmasıyla da ilgili iddialar var. Büfe işleten bir esnafla, bir kaç vatandaşı CHP’nin seçim bürosunun 15 günlük bir derneğin kermesine verilmesiyle ilgili kulaktan kulağa dolaşan bir dedikoduyu aktardılar. İddia o dur ki, CHP’li vekil adayı vatandaşın bütün gün seçim bürosuna bedava çay, kahve içmeye gelmesine kızmış. “Ne yapalım? Kapatmayı düşünüyorum.” dediğinde kapatmanın iyi olmayacağı düşünülerek hayır yapma vesilesiyle bir süre seçim bürosunu deaktif etme ara formülü bulunmuş. İddialar böyle ama ne kadar doğru onu ben bilemem. Emin olduğum tek şey sayın aday kendisi anlatamamış. Ben her ne kadar olmaz öyle şey, sanmam dediysem de vatandaş “Ateş olmayan yerden duman çıkmaz” diyor.
Tüm bunlar yetmezmiş gibi CHP’li bir aday yanına sağcı olarak bilinen, AK Parti’nin mülakatlarına girdiğini kendi anlatan bir zatı muhteremi yanına alıyor. Basın işleri başta olmak üzere işlerini yaptırıyor. Hatta bu yardımcı her yerde, “Ben yardım ediyorum çünkü Demirel’in talimatı var” gibi sözlerle yanında olduğu adayın arkasından konuşuyor. Bu yüzden sayın milletvekili seçilen adayın yanından kaçan solcu ve gönüllülerden ben 2-3 tane biliyorum. MHP’li adaylara ulaşılamıyor. Vekil seçilen Kemallettin Yılmaz’ın telefonuna seçim günü bir türlü ulaşılamıyor. CHP’nin bağımsızlardan daha az görüp adını duyduğumuz son iki, üç sıra adayını görmemiş CHP’liler var. Yani muhalefetin hemen her işinde sıkıntı var.
MHP’nin yanlış listesi, CHP’nin iç çekişmeleri bu yüzde 60’lık sonucu doğurdu. Seçime iki, üç ay kala 2-3 kez gençlik kolları yönetimi değiştiren CHP yönetimi, hala değişmeyen kafaların bir göstergesi. Unutmadan bir de baraj altında kalacaklarını bile bile, oylarının en çok oyu alanın, yani Ak Parti’nin işine yarayacağını kendileri de benim kadar iyi bildiği halde oy isteyen diğer partiler var. Bu sonuç sizlerin eseri. Ya uyanın ve artık çağdaş siyaseti öğrenin ya da basını suçlamayı bırakın. Siz siyaseti bilmiyorsanız suç bizim mi? Siz halka kendinizi anlatamıyorsanız, hatalı olan kim? Belediye seçimlerine 2 yıl var. O gün geldiğinde sizler yine, “seçim kesin bizim”, “birinci partiyiz” söylemleri yaparsınız. Siz bu düşünce yapısını değiştirmeyeceğinize göre bari ben şimdiden Ak Parti’nin belediye başkan adaylarını da tebrik edeyim.

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER