'Sosyalist değil, liberal bir ülkeyiz, sağlıkta dengeleri kurmak zorundayız'
“Üniversite Hastaneleri Birliği’nin (ÜHBD) 11. Toplantısı”, 27-28 Ocak 2012 tarihlerinde, Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) ev sahipliğinde, Ahmet Necdet Sezer Kampusü Atatürk Kongre Merkezi'nde yapıldı. Toplantıda YÖK Başkanı adına konuşma yapan YÖK Yürütme Kurulu Üyesi Prof. Dr. Yavuz Atar, Türkiye’nin sosyalist bir ülke olmadığını ifade etti. Atar, Türkiye’nin, liberal ekonomi politikalarının uygulandığı bir ülke olduğunu söyledi [&hellip]
“Üniversite Hastaneleri Birliği’nin (ÜHBD) 11. Toplantısı”, 27-28 Ocak 2012 tarihlerinde, Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) ev sahipliğinde, Ahmet Necdet Sezer Kampusü Atatürk Kongre Merkezi’nde yapıldı. Toplantıda YÖK Başkanı adına konuşma yapan YÖK Yürütme Kurulu Üyesi Prof. Dr. Yavuz Atar, Türkiye’nin sosyalist bir ülke olmadığını ifade etti. Atar, Türkiye’nin, liberal ekonomi politikalarının uygulandığı bir ülke olduğunu söyledi
Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasının ardından AKÜ Devlet Konservatuvarı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Yavuz Tutuş, Öğr. Grv. Suat Toydemir, Okt. F. Can Yürük ve Öğretim Elemanı Metin Buzdağı tarafından sunulan müzik dinletisiyle başlayan toplantıya Tıp Fakültesi bulunan üniversitelerin rektörleri, Tıp Fakültesi dekanları, Araştırma ve Uygulama Hastanesi yöneticileri ile sağlık sektörü temsilcileri katıldı.
Tıp Fakültesi’nde 700 sağlık
personeli hizmet veriyor
Toplantının açılış konuşmasını yapan AKÜ Rektörü Prof. Dr. Mustafa Solak, “Üniversitelerin Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezleri ile hastanelerin sorunlarını değerlendirmek, nedenlerini ortaya koymak, çözüm yolları üretmek, bilgi ve deneyimlerini paylaşmak, çağdaş sağlık hizmetiyle birlikte eğitim ve araştırma faaliyetlerini etkinleştirmek ve ortak hareket etmeyi sağlamak amacıyla kurulan Üniversite Hastaneleri Birliği, üç ayda bir tüm üye ve katılımcılarıyla genel değerlendirme toplantıları yapmaktadır. 2009 yılında başlayan süreçte bugüne kadar değişik üniversitelerimizin ev sahipliğinde 10 ayrı toplantı yapılmıştır. Bu toplantıların 11.’si üniversitemizde gerçekleştirildi” dedi.
Konuşmasında, AKÜ bünyesinde yer alan sağlıkla ilgili bi-rimler hakkında bilgiler veren Prof. Dr. Solak, “Üniversitemizde halen Tıp Fakültesi, Diş Hekimliği Fakültesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Sağlık Yüksekokulu ve Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu hizmet vermektedir. 1998 yılında kurulan üniversitemiz Tıp Fakültesinde 1999’da sağlık hizmeti, 2002-2003 eğitim yılında ise tıp eğitimi verilmeye başlandı. 521 öğrencinin eğitim gördüğü fakültemiz bünyesinde 100 öğretim üyesi, 7 öğretim görevlisi ve 144 araştırma görevlisi bulunmaktadır. 10 yıldır eğitim-öğretim faaliyetlerini sürdüren fakültemiz, geçtiğimiz yıl eğitimini tamamlayan 4. dönem mezunlarıyla birlikte 196 genç hekimi ülkemize kazandırmıştır. Fakültemizde tıpta uzmanlık eğitimi 2001 TUS dönemi ile başlamış olup, 28 anabilim dalında başarıyla sürdürülmektedir. Tıp Fakültesi Hastanemizde halen 352 yatak, 48 yoğun bakım yatağı ile 8 ameliyathane salonu bulunmaktadır. Günlük ortalama 900 poliklinik hizmeti ve 35 ameliyat yapılmaktadır. Hastanemiz bünyesinde öğretim elemanları dahil 700 sağlık personeli ile hizmet verilmektedir” şeklinde konuştu. Prof. Dr. Solak, toplantının başarılı ve verimli geçmesi dileyerek, tüm katılımcılara teşekkür etti.
Bilgilendiriyoruz, bilgileniyoruz
ÜHBD Başkanı ve İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yunus Söylet, “Yaklaşık 3 yıl önce ilk kez İstanbul’da bir araya gelmiştik. Temel amacımız, önce tanışmaktı. Sonra üniversite hastanelerinin sorunları hakkında bilgi ve deneyim paylaşımında bulunmak ve farkındalık oluşturmaktı. Bunları bundan önceki dönemde iyi bir şekilde yaptığımızı düşünüyorum. Farklı üniversitelerdeki farklı sorunları bir arada tartışma fırsatımız oldu. Bu sorunları sadece üniversite hastaneleri bazında tartışmadık. Her toplantıda mutlaka tıp eğitimi ve tıp alanındaki araştırmaları da konuştuk. Temel bilimlerin sorununu da konuştuk, klinik sorunları da konuştuk. Ama birliğimizin ve derneğimizin asıl amacı olan üniversite hastaneleri sorunlarını çok geniş boyutuyla konuştuk. Türkiye’de sağlık alanında çok hızlı bir değişim söz konusu. Ancak dünyanın hiçbir yerinde zaman eskisi gibi, gençliğimizdeki, çocukluğumuzdaki gibi akmıyor. Küreselleşmeyle birlikte hepimiz farkındayız ki, hem zaman çok farklı akıyor hem de sahne çok çabuk değişiyor. Değişim o kadar hızlı ki, durursanız düşüyorsunuz. Eğer biz 3 yıl önce üniversite hastaneleri olarak, üniversite ve tıp alanının mensupları olarak, bir araya gelmeseydik bugüne kadar bütün konuştuklarımızı, çalıştıklarımızı, grup çalışmaları ve komisyonlarla ortaya koyduklarımızı, literatürden topladıklarımızı, birbiri-mizden öğrendiklerimizi, diğer sağlık çalışanlarından ve sağlıkla ilgili gruplardan duyduklarımızı, öğrendiklerimizi eğer bir araya getirmeseydik, biz bugün hem sorunlarımızı bu kadar paylaşır hem de sorunlarımıza bu kadar çözüm üretir durumda olmazdık. Ama hepsinden önemlisi, gelecek grubumuz olamazdı. Biliyorsunuz ki, bu işler şöyle yürüyordu: Her saygıdeğer rektörümüz Ankara’da siyaset kurumuyla kendi sorunlarını konuşuyor, kendi sorunlarına çare arıyordu. Şimdi biz oturup konuşuyoruz, birbirimizle telefonlaşıyoruz. Herhangi bir yeni sorunla karşılaştığımız zaman bunu paylaşıyoruz ve ortak akılla çözüm üretmeye çalışıyoruz. Lobicilik yapıyoruz. Demokrasinin vazgeçilmez bir parçası olduğunu bilerek ve üslubumuza da çok dikkat ederek, üniversiteye ve üniversite mensuplarına yakışır bir şekilde lobicilik yapıyoruz. Bilgilendiriyoruz ve bilgileniyoruz. Yükseköğretim Kurulu’nda (YÖK) tıp alanındaki bazı eksiklikleri kapatmaya çalışıyoruz. YÖK ile bütünleşmeye çalışıyoruz. Oradaki diğer meslek gruplarından gelen yürütme kurulu üyeleri, genel kurul üyeleriyle sorunlarımızı paylaşıyoruz, onlara sorunlarımızı anlatmaya çalışıyoruz. Bütün bunları yapmak bizim görevimiz. Görevlerimizi daha organize, daha birlikte, daha yakışır bir şekilde yapmanın gayreti içerisindeyiz ve zannediyorum ki, her düzeyde bu kadar çok muhatap alınmaya başladığımıza göre, bu üslubumuzu ve yapmak istediklerimizi doğru yansıtmışız.
Sağlık turizminin önemi büyük
Toplantının ilk bölümünün geniş bir şekilde sağlık turizmine ayrıldığını kaydeden Prof. Dr. Yunus Söylet; “Bu toplantıda da çok yararlı olacağını göreceğimiz bir program hazırladık. Bu programın ilk günkü bölümünü geniş bir şekilde sağlık turiz-mine ayırdık. Sağlık turizminin çok büyük bir önemi var. Üniversitelerin Tıp Fakülteleri ve uygulama, araştırma merkezleri hepinizin detaylı olarak bildiği birtakım dezavantajları yaşı-yor. Halbuki küreselleşen dünyada biz sadece çile çekmeyeceğiz. Avantajlarını da yaşamak ve kurumlarımıza yaşatmak istiyoruz. Bunlardan bir tanesi, konjonktür olarak Türkiye’nin konumu biraz farklılaştı. Sıkıntılarıyla da avantajlarıyla da. Biz bu avantajlardan yararlanmak durumundayız. Türkiye’nin tıp alanındaki en önemli insan kaynağının, eğitimcilerinin bulunduğu üniversitelerden söz ediyoruz. Bu meslektaşlarımızın çalıştığı üniversite hastanelerinden söz ediyoruz. Türkiye’de sağlık alanındaki bütün gençlerimizi yetiştirmek üzere emanet ettiğimiz kurumlarımızdan ve oradaki değerli insanlarımızdan söz ediyoruz. İstiyoruz ki, bütün dünya, bize ulaşabilen ya da ulaşmak isteyen herkes, komşularımız, diğer ülkelerdeki insanlar da bizim bu değerlerimizden yararlansın. Bu, hem gücümüze, özgüvenimize hem de bizlere maddi olarak katkı sağlayacaktır. Mutlaka gelirlerimizi, artı değerlerimizi çeşitlendirmek durumundayız. Bu nedenle bu toplantıda bunları konuşacağız. İlginç olacağını düşünüyorum. Çünkü biz bize konuşmayacağız sektörün çok farklı kurumlarından değerli arkadaşlarımız buradalar. Onlarla birlikte görüşlerimizi ve düşüncelerimizi paylaşma imkanı ve onlardan da öğrenme imkanı bulacağız” dedi.
Bir ülkenin gelişmesinin motoru, üniversiteler
Konuşmasında yeni YÖK Başkanı Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya’ya yeni görevinin hayırlı olması dileklerinde bulunan Prof. Dr. Söylet, “Önceki başkanımız bizim sorunlarımızı büyük ölçüde kavramaya başlamıştı. Bu, kolay bir şey değildir. ÜHBD olarak bir görevimiz de YÖK’ün yeni başkanına problemlerimizi anlatmaktır. Bizim arkamızda, yanımızda, önümüzde durmak ve siyaset kurumu ile konuşurken bize güç vermek de yeni başkanımızın görevidir. Ben kendisiyle görüştüğümde, bu görevin bilincinde olduğu izlenimini aldım ve kendisiyle görüşerek, kendilerini bilgilendirmek üzere de ÜHBD Başkanı şapkamla bir anlaşmaya vardık. Önümüzdeki günlerde ve haftalarda bu görüşmenin de gerçekleşeceğini sizlere söyleyebili-rim. Üniversitelerin omzunda ağır yükler var; bir ülkenin gelişmesinin motoru, üniversitelerdir. Bu, tıp alanında da diğer alanlarda da böyledir. Dolayısıyla bizim yükümüz de ağır. Bu nedenle çok daha fazla birlikte olmak, birlikte düşünmek ve birlikte üretmek zorundayız. Bu toplantıda olduğu gibi bundan sonraki toplantılarda da toplantı dışında da sorunlarınızı paylaşmak ve bu sorunlarınızı medeni usullerle gerekli her merciye iletmek sorumluluğumuz devam edecektir. Bunu birlikte bugüne kadar çok iyi bir şekilde yaptık. Bundan sonra da yapacağımıza gönülden inanıyorum. Başta Prof. Dr. Mustafa Solak hoca olmak üzere, bu tarihi şehrin, zenginliklerle dolu şehrin, insana ne çok şey sunuyor diye şaşkınlık ve hayranlıkla izlediğim şehrin üniversite mensuplarına ve üniversite dışındaki mensuplarına, Sayın Valimize ilgisinden dolayı, toplantıda ve sonrasında emeği geçecek tüm arkadaşlarıma teşekkür ediyorum” şeklinde konuştu.
Tıp Fakültelerinin çok ciddi sorunları var
YÖK Başkanı adına konuşma yapan YÖK Yürütme Kurulu Üyesi Prof. Dr. Yavuz Atar, “Üniversitelerin Tıp Fakültelerinin gerçekten çok ciddi sorunları var. Bunun başlıca sebebi şudur: Son yıllarda hükümetin sağlık alanında çok ciddi atılımları oldu. Önceleri tıp fakülteleri hastaneleri gerçekten bulundukları şehirlerde en iyi sağlık hizmeti sunan hastanelerdi. Şimdi Sağlık Bakanlığı, çok önemli adımlar attı, çok modern hastaneler kurdu. Dolayısıyla ciddi bir rekabet başladı. Ancak burada şöyle de bir durumla karşı karşıya kalındı: Bir yandan öğretim üyelerinin özlük hakları, diğer yandan da vatandaşların sağlık hizmetine ulaşma hakkı. Şu sıralarda, bu iki değer arasında bir çatışma yaşanmaktadır. Bu konuda Prof. Dr. Yunus Söylet hocamızla birlikte Sağlık Bakanlığı’yla YÖK arasında çok sayıda görüşme yapıldı. Öncelikle öğretim üyelerinin çalışma şartlarıyla ilgili sorunların nasıl çözülebileceği ile ilgili müzakereler yapıldı. Sağlık Bakanlığı’nın politikaları biraz farklı. Ben bir hukukçu olarak, bu noktada makul bir dengenin kurulması gerektiğine inanıyorum. Türkiye, sosyalist bir ülke değil. Türkiye, liberal ekonomi politikalarının uygulandığı bir ülke. Dolayısıyla kendi alanında başarılı, nitelikli insanların üniversi-tede kalarak hizmet sunabilmelerine olanak sağlamak zorundayız. O halde, her öğretim elemanı ve öğretim üyesi için aynı çerçeveyi getirmemiz bir çözüm olarak düşünülemez. Acil bir denge kurmak zorundayız. Yani, vatandaşların sağlık hizmeti alma haklarıyla öğretim elemanlarının mesleklerini icra ederken hak ettikleri şartlarda çalışmaları ve gelirlerinin arttırılması konusunda dengenin sağlanması gerekir. Para kazanmak ayıp bir şey değildir. Maalesef doktorlara karşı, imkanları kullanıp çok para kazandıkları şeklinde bir algı var. Emek vermişler, çalışmışlardır elbette ki kazanacaklardır. Yani, bir doktor hastanede çok önemli bir operasyon yapıyorsa, bir insanın çok ciddi sağlık problemini kaldırıyorsa, bu insana hak ettiği parayı vermek zorundayız. Bu sadece tıp hocaları için değil, aslında bütün öğretim üyeleri için geçerli olan bir durumdur. İnsan bir değer üretiyorsa, bunun karşılığını almak zorundadır. Hastanelerde makul bir denge kurmak zorundayız. Sağlık hizmeti alanlar ile verenlerin haklarını makul bir şekilde, hakkaniyete uygun bir şekilde koruyabilecek olan hukuki formülleri geliştirip, bunu hükümete, politikacılara sunmak gerekiyor. Umarım YÖK olarak biz de bu konuda başarılı olabi-liriz” diye konuştu.
Artık herkes birinci sınıf hasta
Afyonkarahisar Valisi İrfan Balkanlıoğlu ise konuşmasında, Afyonkarahisar ile ilgili tanıtıcı bilgiler verdikten sonra sözlerine şöyle devam etti:” Bu gibi toplantıların amacı mevcut sistemi daha iyiye, daha ileriye taşımak için sürekli bir arayış içerisinde olduğumuzun göstergesidir. Yani mükemmeli arıyoruz. Özellikle sağlık sistemimiz, insana verilen değer itibarıyla mükemmeli yakalamak zorundadır. Son zamanlardaki değişiklikler olumlu sonuçlar vermektedir. Bu durum vatandaşlarımızı ve bizleri çok mutlu etmektedir. Şimdi artık herkes birinci sınıf hasta, hastanelerimiz donanımlı ve çok konforlu. Hastanelerimiz beş yıldızlı otelleri aratmayacak hale geldi. Bundan sonra da yapılacak her iyileştirmede bütün imkanlarımızı seferber etmemiz lazım. Çünkü bilinen bu aleme, bilinmeyen bir şeyler eklemeye ihtiyacımız var. Dünyada birçok sağlık sorunu var. Türkiye’de bu böyle değil artık, birçok ülkeden daha ilerideyiz. İnşallah daha da ilerleyeceğiz. Afyonkarahisar’da termal kaynağımız var, bu kaynak tedavi amaçlı da kullanılıyor. 20 bin yatak kapasitemiz ile Türkiye’deki iller arasında 6. sıradayız. İlimizde hizmet veren 5 yıldızlı otellerimize yeni otellerimiz eklenmektedir. Hasta, doktor, sağlık kurumu üçgeni içerisinde makul dengeler sağlanarak başarılı bir performansla sağlık sistemiz mükemmeli yakalayacaktır. Bu anlamda üniversitedeki değişiklikler tüm sağlık sistemini olumlu yönde etkileyecektir. Bu nedenle toplantının başarılı geçeceğine inanıyorum.”
Sağlık turizminde mevzuat sorunu var
Toplantı, açılış konuşmalarının ardından AKÜ Rektörü Prof. Dr. Mustafa Solak’ın kolaylaştırıcı, Sağlık Turizmi Derneği Başkan Yardımcısı Dr. Filiz Çevirme’nin raportör olarak yer aldığı “Sağlık ve Tıp Turizmi” konulu deneyim paylaşımı ile devam etti. Toplantının deneyim paylaşımı bölümüne “Dünyada ve Türkiye’de İleri Yaş Turizminin Geleceği” başlıklı konuyla konuşmacı olarak katılan Sağlık Turizmi Derneği Başkanı Kamil Yüceoral, konuşmasına ÜHBD’nin 11. Toplantısına ev sahipliği yapan AKÜ Rektörü Prof. Dr. Mustafa Solak’a ve toplantıyı düzenleyen ÜHBD Başkanı Prof. Dr. Yunus Söylet’e teşekkür ederek başladı.
Yüceoral, sağlık turizminin gelişim tarihine değindiği konuşmasında, “Tarihe baktığımızda, aslında Anadolu, bir sağlık turizmi cenneti” dedi. Yüceoral, “Sağlık turizmine genel olarak baktığımızda, 8 segment görüyoruz. Bunları medikal turizm yani, tıp turizmi, diş turizmi, kaplıca ve deniz suyu tedavisi, iyileştirme ve spor iyileştirmeleri turizmi, spor turizmi, yemek turizmi, engellilerin başta sağlık turizmi her şekilde turizmden yararlanabilmesi, ileri yaşam turizmi. Türkiye’ye 2011 yılında 31.5 milyon ziyaretçi gelmiş. Dünya standartlarında bunun 1/3’ü yaşlı turistler. Yani, 11 milyon sağlık turisti almışız. Maalesef şu an için bu rakamlar bu netlikte ifade edilmiyor. Ama bu, sağlık turizmine verilen önemi, teşviki, üniversitenin desteklenmesini, Afyon’un desteklenmesini ertelemeye neden oluyor. İleri yaş için basit bir formül geliştirdim. Avrupa’da 500 milyon insan yaşıyor. 2023 yılında yüzde 25’i tüm Avrupa’nın 65 yaş üstünde olacak. Bizde bile bazı ilçelerimizde bu yüzde 25’in üstünde. Mesela, Şişli, Beşiktaş, Çankaya’da, yüzde 25’in üzerinde yaşlılık oranı. Bu, 125 milyon zengin insan demek. Minimum 2 bin euro alsa, 2 bin çarpı 12, çarpı 125 eşittir 3 trilyon euro. Sadece Avrupa pastasının miktarı 3 trilyon euro’dur. Bu da 4 trilyon dolar demektir. Bunun yüzde 10’unu alabilsek, 400 milyar dolar. İnanması güç ama gayri safi milli hasıladan bahsediyorum. Yani, bu hedef bütün ülkenin seferberlikle öne çıkarttığı bir hedef olarak kabul edilse, bütün büyüklerimiz iki rektörümüzün bu önemsemesini aynı zamanda milli ekonomi açısından değerlendirse ve bütün alt yapılar buna göre düzenlense, ülkemizin bu rakama ulaşması içten değildir. Ama gecikmesi şu anda bu rakamları çok net gören Çekoslavakya, Macaristan, Romanya tarafından fark edilerek, elimizdeki imkanlara ve coğrafyanın avantajlarına rağmen kaybedeceğimiz bir yapıdır” dedi. Yüceoral, sağlık turizminin Türkiye’de 2000’li, yıllarda uyandığını ve sağlık turizminde mevzuat sorunun var olduğunu da sözlerine ekledi.
Afyon’un termal su kalitesi yüksek
İkbal Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Salim Pancar, İkbal Şirketler Grubunun gelişim tarihine kısaca değinerek, şirket olarak termal turizme adım atma sürecini anlattı. Afyonkarahisar’ın termal su bakımından kapasitesinin ve termal su kalitesinin yüksek olduğunu belirten Pancar, “Sayın Rektörümüz göreve geldikten sonra daha biz kendilerine tebrik ziyaretinde bulunmadan kendileri bize termal turizmi ve sağlık turizmi ile ilgili projelerini ve düşüncelerini açtı. 2002-2004 yılları arasında AKÜ hastanesi, bizim tesislerimize uygun, onlara hizmet verebileceğimiz hastaları bize sevk ediyorlardı. Bu sevklerle ilgili gelirleri de yarı yarıya paylaşmak üzere AKÜ ile bir anlaşma yaptık ve ilk deneme olarak pilot uygulamayı yaptık” dedi.
Sağlık turizminde istihdam sağlanmalı
Türkiye Sağlık Turizmini Geliştirme Konseyi Avrupa Network Ofisleri Direktörü Mehmet Doran, Türkiye’nin sağlık sektöründe daha iyi doktorlar ve hemşireler yetiştirilerek, sağlıkta kaliteyi yakalayabileceğini ifade etti. Doran, Norveç ve Almanya’daki sağlık sektörünün mevcut durumuyla ilgili de bilgiler vererek, Türkiye’nin sağlık turizminde önemli noktalara geldiğini söyledi. Özel Hastaneler ve Sağlık Kuruluşları Derneği Başkanı Dr. Reşat Bahat, Türkiye’de 750 binden fazla sağlık çalışanın var olduğunu belirterek, sağlık sektörüne bir bütün olarak bakmak gerektiğini dile getirdi.
Bahat, “750 bin sağlık çalışanın 2 bine yakını özel sağlık kurum ve kuruşlarında çalışıyor. Bunların 530 tanesi özel hastanelerde. 1200 tanesi devlet hastanesi ve diğer devlet kuruluşları, 55’i de üniversite hastanesi” dedi.
Konuşmasında, Türkiye’deki sağlık sektörü ile ilgili çeşitli verilere yer veren Bahat, sağlık turizminde istihdam sağlanması gerektiğini belirterek, “Türkiye’de özel ve devlet üniversiteleri var. Özel üniversiteler, öğrencilerinden ciddi bir kaynak aldıkları halde sıkıntı içerisindeler. Demek ki, devlet üniversitelerinin biraz daha desteklenmesi gerekiyor. Bu, sadece hastane işletmeciliği ve öğrencilerin kısmen ödediği parayla veya devletin yardımıyla olacak bir şey değil. Üniversite hastanelerimizin hepsini beceriksizler yönetiyor olamaz. Bizi iyi birer doktor olarak yetiştiren sistem, bütünüyle kötü olamaz. Burada sisteme ait bir gariplik var. Üniversitelerimiz çok önemli” şeklinde konuştu. Bahat, üniversitelerin maliyet hesabı yapmasını önemsediklerini ifade ederek, “Çünkü özel sektör olarak maliyet hesaplarında çok ciddi sıkıntı çekiyoruz ve birbirimizin dertlerini anlatmamız lazım. Ben üniversitelerin sorunlarını dilim döndükçe her kamu yetkilisine anlatıyorum. Üniversitelerin maliyet çalışmaları çok etkili. Üniversitelerin inovatif çalışmaları da çok önemli. Bilimsel çalışmalarda üniversitelerle birbirimizi desteklememiz lazım. Ama bunun da iki tarafa bir fayda getirmesi gerekir. Bir özel hastanenin futbol federasyonuna veya kulübüne sponsor olması mı daha faydalıdır yoksa bir üniversite ile bilimsel çalışma yapması mı? Maalesef ki, futbol federasyonuna sponsor olması daha faydalı. Marka ve bilinirlik açısından bunu yapmak zorundalar. O nedenle üniversite ile yapılacak işbirliğinin ciddi bir vergi avantajı doğurması gerekiyor ” şeklinde konuştu.
Sağlık Turizminde üç kavram iyi değerlendirilmeli
Sağlık Bakanlığı Sağlık Turizmi Koordinatörü Dr. Dursun Aydın konuşmasında, sağlık turizminin özetini yaparak, üniversite hastaneleri için önemine değindi. Sağlık turizmi konusunu tam anlayabilmek için sağlık turizmi, turistin sağlığı ve turizm sağlığı olmak üzere üç kavramın iyi değerlendirilmesi gerektiğini belirten Aydın, “Sağlık turizmi, sağlığın elde edilmesi için bir yerden başka bir yere gidilip, sağlık hizmetinin alınması amaçlı yapılan seyahattir. Turistin sağlığı, bir kişinin herhangi bir sebeple turizm hareketliliği içerisinde, tatilleri süresi içerisinde karşılaşacakları sağlık sorunları, ani ve acil gelişen sağlık hizmetlerine denir. Turizm sağlığı ise, çok farklı bir konudur. Turistlerin konakladıkları yerde, yedikleri, içtikleri otel, havuz hijyeni ve çevre sağlığı ile ilgili olan konulardır” dedi. Türkiye’de sağlık turizminin 2000’li yıllardan önce aslında hemen hemen yok gibi gözüküyor olduğunu ifade ederek, “Sağlıkta Dönüşüm Programı sonrasında sağlık hizmetlerinin kalitesinin yükselmesiyle hızlı bir trend olarak Türkiye’de de yükseldi. 2000-2005’li yıllarda sağlık turizmi artık yavaş yavaş konuşulmaya, tıp turizmi ön plana çıkmaya başladı. 2005-2008 yılları arasında sağlık turizmi tamamen gündeme oturdu ve en önemli konu olmaya başladı. 2010’lu yıllarında ise sağlık turizminde çok ciddi adımlar atılmış ve Türkiye’de ciddi olarak konuşulan, tartışılan bir konu haline gelmiştir” dedi.
Davranış bilimleri dersi veriliyor
Anadolu Grubu Sağlık Yatırımları İş Geliştirme Başkanı Dr. Hasan Kuş ise, sağlık turizmindeki sorunları hekim yetkinliğinin giderilmesi, tedavi sonrası takip, komplikasyonlar ve yasal süreç, uzun seyahat ve nekahat dönemi, seyahatle ilgili organizasyon ihtiyacı şeklinde sıralayarak, ulusal politikaların tam oturmaması, özellikle hekim dışı kadroda bulunan sağlık çalışanın yabancı dil sorununu sağlık turizminin zayıf yönleri arasında ifade etti. Türkiye’de sağlık turizminin, tercih edilen ve saygın bir sağlık turizmi ülkesi olmak gibi bir vizyona sahip olduğunu da sözlerine ekledi. Bilim Üniversitesi Sağlık Yüksekokulu Müdür Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Cem Dikmen ise, sağlık turizminde ara eleman yetiştirilmesi konusuna değinerek, Bilim Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu olarak, öğrencilerinin yabancı dil sorununa ilişkin uygulamalarıyla ilgili bilgiler verdi. Dikmen, öğrencilere ikinci bir yabancı dil eğitiminin yanı sıra davranış bilimleri dersi de verdiklerini sözlerine ekledi.
Rapor sunumları yapıldı
Toplantının ikinci günü, 28 Ocak 2012 Cumartesi günü Atatürk Kongre Merkezinde “Üniversite Hastaneleri Birliği Çalışma Kurulları Atölye Çalışması” ile başladı. Atölye çalışması kapsamında, “Üniversite Hastanelerinde Öğretim Üyeleri Çalışma Modeli”, “Ortak Yönetim ve Organizasyon Çalışma Kurulu”, “Geri Ödeme Çeşitliliği Stratejisi”, “Sevk Zinciri”, “Tıp Eğitimi Akreditasyonu ve Planlaması” ve “Üniversite Hastanelerinde Araştırma” olmak üzere 6 konu başlığı eşzamanlı olarak ayrı gruplar tarafından ele alındı. Ardından ÜHBD Başkanı Prof. Dr. Yunus Söylet’in başkanlığında ve ÜHBD Genel Sekreteri Yrd. Doç. Dr. Haluk Özsarı’nın raportörlüğünde, gruplar tarafından rapor sunumları yapılarak, ele alınan konular tartışmaya sunuldu.
“Kurtuluş Savaşında Afyonkarahisar’ın
Yeri ve Önemi” anlatıldı
Toplantının ikinci gün programı, AKÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ahmet Altıntaş tarafından verilen “Kurtuluş Savaşında Afyonkarahisar’ın Yeri ve Önemi” konulu konferans ile devam etti. Konferansta Doç. Dr. Altuntaş, “Milletlerin zaman zaman zor dönemleri olmuştur. Türk milletinin de en güç dönemlerinden birisi şüphesiz Milli Mücadele devresidir. Mondros Mütarekesinin hemen ardından başlayan bu dönem, tüm vatan topraklarında olduğu gibi Afyonkarahisar’da da büyük acıların yaşanmasına neden olmuştur” dedi. Afyonkarahisar’ın Milli Mücadelenin kilit noktalarından birisi olduğunu ifade ettiği konuşmasında, “Başkomutan Mustafa Kemal’in liderliğindeki Türk ordusu, Yunan ordusunun işgal kilidini bu topraklarda Kocatepe’de, Kaleciksivrisi’nde, Erkmentepe, Tınaztepe, Çiğiltepe, vb. yerlerde kapanmamak üzere açmıştır. Türk ordusu, açılan bu kapılardan geçerek, Başkomutanlık Meydan Muharebesini kazanmıştır. Türk ordusu, “İlk hedefiniz Akdeniz, ileri” komutunun gücüyle gece gündüz demeden insanüstü bir gayretle İzmir’e kadar işgalcileri kovalamış ve Türk milletinin kendisine duyduğu güvenin haklılığını bir kez daha dünyaya göstermiştir” şeklinde konuştu.
Üniversite Hastaneleri Birliği’nin 11. Toplantısı, AKÜ Rektörü Prof. Dr. Mustafa Solak’ın kapanış konuşmalarının ardından sona erdi. Prof. Dr. Solak konuşmasında, “Sürekliliği arz eden çalışmalar sonu olan çalışmalardır. Toplantı kapsamında yapılan grup çalışmalarında değerli veriler ortaya koyuldu. Atölye çalışmasının güzel bir örneğini sunduğumuza inanıyorum. Toplantıya katkı ve katılımlarından dolayı herkese çok teşekkür ediyorum” diye konuştu. (Kocatepe)