Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Kemal DEMİRKIRKAN

SONRA BENİ ALMAYA GELDİLER…

19 Mayıs Atatürk’ü Anma ve Gençlik ve Spor Bayramı arefesinde Cumhuriyet’in kalesi olan bir gazeteye operasyon başlatıldı. Aslında Sözcü gazetesine yapılan soruşturma 10 ay önce başlatılmış, davada bu süre içinde tam 6 savcı değiştirilmiş, önceki savcılar suç unsuru bulamazken 6. Savcının iddianameyi hazırlamasının ardından FETÖ adına suç işlemek suçlamasıyla 19 Mayıs 2017 günü başlatılan operayonla Sözcü gazetesi sahibi Burak Akbay ve 3 gazeteci hakkında gözaltı kararı alınmıştı.
Benzer bir durumu 31 Ekim 2016 tarihinde Cumhuriyet Gazetesi’ne yapılan operasyonda görmüştük. FETÖ/PDY ve PKK/KCK terör örgütlerine üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek iddiasıyla Cumhuriyet gazetesi çalışanı 18 gazeteci gözaltına alınmıştı.
Ayrıca ülkemizde halen 158 gazetecinin çeşitli sebeplerle tutuklu olduğunu hatırlatmama gerek var mı? Ülkemiz yasaklar ülkesi oldu. Maalesef doğruları söylemek, iktidara muhalif olmak suç haline geldi.
Oysa basın özgürlüğü demokratik toplumun vazgeçilmez unsurlarından biridir. Çünkü ancak toplumsal veya bireysel sorunların özgürce tartışıldığı bir ortamda, gerçek demokrasiden bahsedilebilir. Basın özgürlüğü kavramı genel olarak düşünce özgürlüğünün medya alanındaki yansımasıdır. Bu kavram insanların haber alma özgürlüğü ile de birleşince çift taraflı bir etkiyle hem düşünceyi açıklama hem de açıklanan düşünceye ulaşabilme özgürlüğünü oluşturmaktadır. Anayasamızda herkesin, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahip olduğu hususu hükme bağlanarak “Basın hürdür, sansür edilemez.” denilmektedir.
Aylardan beri sürdürülen soruşturmanın 19 Mayıs tarihinde Sözcü Gazetesi aleyhine eyleme dönüştürülmesi aslında Atatürk devrimlerine ve Cumhuriyetimize karşı yapılmış bir saldırıdır. Tarih manidardır. Bu tür ses getirecek operasyonlar hep Cumhuriyetimizin mihenk noktası olan günlere denk getirilmesinin bilinçli bir tercih olduğunu düşünüyorum. Açılım sürecinde Peşmergelerin Suriye topraklarına geçmek için ülkemiz topraklarından geçirilmesi de 29 Ekim tarihine denk getirilmişti.
Yaşanılanların ardından rejim tartışmalarına dönersek, Faşizmi, kendisi gibi düşünmeyene hayat hakkı tanımayan rejim olarak tanımlayabiliriz. Faşist rejimlerin iktidara gelmesini ve iktidarını sürdürmelerini sağlayan en önemli faktör, terör ve baskı politikalarını ustalıkla uygulayan faşist örgütlenmelerdir.
FETÖ liderinin dizinin dibinden ayrılmayan, ağızlarından “Hocaefendi” sözünü düşürmeyen, devlet, emniyet ve ordu içinde terör örgütünün yeşermesine fırsat yaratanların, Fethullah Gülen’e FETÖ diyerek manşet atan, FETÖ tüm haşmetiyle bütün ülkeyi yönettiği dönemde FETÖ’ye meydan okuyan Sözcü’yü, Cumhuriyet’i FETÖ’cülükle suçlaması hangi aklın ürünüdür. Yıllarca ülkeyi birlikte yöneten, iktidarı paylaşan ve bu yolda beraber yürüyenlerin örgütlerinde, belediyelerinde, milletvekillerinde FETÖ üyesi yok, yıllarca FETÖ dahil her türlü irticai faaliyetlere karşı durmuş kurumlar, yazar – çizerler FETÖ üyesi. Buna inanmak mümkün mü? Bugün yapılmak istenen aslında iktidarın vatandaşlar üzerindeki baskısını artırarak korku imparatorluğu yaratma gayretleridir. Yapılanlar yazılı ve görsel basın dahil kendinden olmayan, kendi gibi düşünmeyen herkesi sindirmenin bir yoludur.
Hepimizin bildiği bir anekdotu hatırlamakta, Nazi Almanya’sında papaz Martin Niemöller’e bir kez daha kulak vermekte fayda var: “Önce komünistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben komünist değildim. Sonra sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler, benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.”
Son söz; “Almanya’nın felaketi tek başına Hitler değildir. Alman felaketinin sorumlusu, bir Hitler yaratan ve kendi kaderini onun ellerine kendi isteğiyle teslim eden Alman halkıdır… “ William Carr

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER