Skandalın ardından – Kocatepe Gazetesi

7 Aralık 2010 Salı 02:00:00
  Afyonkarahisar’daki bir özel göz hastanesinin yaptığı ameliyatların 7 kişinin kör olmasına neden olması ile bir kez daha ülke gündemine geldik. Asayiş olaylarıyla tanınan ilimiz kısa süre önce Kışlacık Köyü’nde yaşanan “böbrek satma” hikayeleri ile Türkiye’nin ilgi odağı olmuştu. “Kaş yaparken göz çıkarma” olarak nitelenen skandal tüm bunların üze-rine tabir-i caizse tuz biber oldu.
İnsanların kör olmasına neden olanlardan hesap sorulması, ihmali ve kusuru olanların cezalandırılması için gerekli tüm gi-rişimler başlatıldı. Her ne kadar bu girişimler olayların basına intikalinden sonra başlasa da, başlamış olması da bir kazanç olarak görülebilir.
Olaya geniş bir pencereden bakıldığında pek çok çelişkinin olduğu gözleniyor. Sandıklı’nın 2 köyünde yaşanan olay sonrasında insanların akıllarına gelen sorular gerçekten derin endişe yaratıyor.
Örneğin, skandala yol açtığı belirtilen özel hastane aynı içerikte binlerce ameliyat gerçekleştirmiş. Ama bu binlerce ameliyatın küçük bir bölümünde soruna rastlanmış. Ve ne yazık ki, bu “küçük bir bölüm” 7 kişinin gözünü kaybetmesine neden olmuş. Son derece üzücü bir durum. Hal böyleyken tedaviden fayda bulan diğer hastaların yapılan sağlık taramaları ile ilgili, uygulanan tedaviler ile ilgili görüşü ne minvaldedir ki?
Afyonkarahisar’da sadece göz alanında değil, böbrekten tutun, şeker hastalığına kadar, akla gelebilecek tüm sağlık sorunları ile ilgili ücretsiz taramalar yapılıyor. Anıtpark önüne gelen “sağlık tırları” şehir merkezindeki insanları taramadan geçirdiği gibi, ilçe ilçe, köy köy de dolaşıyor. Acaba bu “sağlık tırları” ne kadar şifa dağıtıyor? Maddi imkanları sınırlı olan kişilerin kimi zaman mecburen, kimi zaman da denemek için tercih ettikleri bu tarama ekipleri insanları ne kadar doğru yönlendiriyorlar? İnsanların bağlı oldukları sosyal güvenlik güvenlik kurumlarından tedavi bedeli alabilmek için sağlıklı insanlar da tedaviye yönlendiriliyor olabilir mi? İnsanlar bu gezici ekiplere ne kadar güvenmeli-ler? Bu sorular göz skandalından sonra eminiz ki çok daha fazla insanın kafasını kurcalıyor artık.
Sandıklı’nın köylerinde yaşanan skandalın basına yansıyış biçimi ile ilgili tartışmalar da yeni yeni başlıyor. Kör olan vatandaşların avukatlar tarafından kullanıldığı, söz konusu özel tıp merkezinin sahiplerinden avukatlarca önce tazminat istendiği, tazminat konusunda anlaşılamayınca olayın basına yansıtıldığı iddiaları da hiç hafife alınacak cinsten değil doğrusu. Nasıl ki Tabip Odası olayın sağlık boyutuyla ilgili olarak devreye girdiyse, bu iddialarla ilgili olarak da Baro’nun devreye girip kamuyonu doyurucu, meslektaşlarını zan altından kurtarıcı açıklamalarda bulunması doğru olur diye düşünüyoruz.
Göz skandalıyla ilgili Sağlık Bakanı tarafından yapılan açıklamalar da kafa karıştırdı. Sağlık Bakanı olay daha sıcakken yaptığı açıklamalarda “Hadleri değil. Böyle bir sağlık merkezinin çıkıp tarama yapması mevzuata göre suç” demişti. Durum böyleyken yine iki soru geliyor akıllara. Birincisi suç olan bir duruma kim, nasıl izin verebilir? İkincisi ise eğer bu uygunsuz taramalar izinsiz yapılmışsa, neden müdahale edilmedi? Öyle ya, bahsi geçen özel göz merkezinin ilçelerde göz taraması yaptığı haberleri yerel gazetelerde de yer almıştı. Yapılan taramaları, bu haberleri hiç mi gören olmadı?
Özetleyecek olursak, bundan sonraki gezici sağlık taramalarına ne kadar güvenilmesi gerektiği, avukatların hastaları istismarının söz konusu olup olmadığı ve skandala neden olan taramaların izinli mi yoksa izinsiz mi yapıldığı konularında kamuoyu merak içerisinde.
Öte yandan söz konusu göz kliniğinin aynı içerikteki binlerce ameliyatı da başarıyla tamamladığı belirtiliyor. Binlerce ameliyat arasında 7 tanesinde sorun çıktığı gözleniyor. Tıp camiası söz konusu tıp merkezinin ameliyatlarını istatistiksel olarak değerlendirse, yaşanan aksaklıkları normal mi kabul eder, yoksa anormal mi?
Mevzuat olabildiğince çabuk işletilmelidir. İlgili kurumların doyurucu açıklamalarla konuyu aydınlatmaları büyük önem taşımaktadır. “Soruşturma sürüyor” türü açıklamalar kurumlara olan güveni zedelemekten başka işe yaramayacaktır.