'Siz ne biliyorsanız, biz de onu biliyoruz'
Karahisar TV Genel Yayın Yönetmeni Murat Emre'nin hazırlayıp sunduğu Yerel Gündem Programının bu haftaki konukları son günlerde sıkça konuşulan Akil İnsanlar heyeti oldu. Akil İnsanlar Heyeti'nden Baskın Oran, gazetecilere 'Siz ne biliyorsanız, biz de onu biliyoruz' dedi Ege Bölgesi kapsamında yürütülen çalışmalar kapsamında Afyonkarahisar'a gelen heyet, Karahisar TV'de yayınlanan Yerel Gündem programının konuğu olarak gazetecilerin [&hellip]
Karahisar TV Genel Yayın Yönetmeni Murat Emre’nin hazırlayıp sunduğu Yerel Gündem Programının bu haftaki konukları son günlerde sıkça konuşulan Akil İnsanlar heyeti oldu. Akil İnsanlar Heyeti’nden Baskın Oran, gazetecilere “Siz ne biliyorsanız, biz de onu biliyoruz” dedi
Ege Bölgesi kapsamında yürütülen çalışmalar kapsamında Afyonkarahisar’a gelen heyet, Karahisar TV’de yayınlanan Yerel Gündem programının konuğu olarak gazetecilerin sorularını yanıtladılar.
‘Açılım hakkında size bir şey söylendi mi?’ sorusuna cevap veren Prof. Dr. Baskın Oran, açılım hakkında kendilerine bir şey söylenmediğini ifade etti. ‘Siz ne kadar biliyorsanız, biz de o kadar biliyoruz’ diyen Oran, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Dikkat ederseniz ben çok net konuşurum. Bana bir şey söylenmedi. Bu sorunun cevabını ben daha önce verdim. Siz ne kadar biliyorsanız, biz de o kadar biliyoruz. Safhalar ne olacak dediniz, bilmiyoruz. Ben sadece kafamda net olarak ayırdım. Tekrar ediyorum önce kanın akması kan davasıyla birlikte bitecek. Dikkat sadece kanın akması durmayacak kan davası da olmayacak. Güney Afrika gibi. Dolayısıyla şu anda önemli olan bu söylediğimdir. Sayın başbakanın kafasında açılımı takip edecek safhalar var mı yok mu? Eğer var diyorsanız bu cennet. Sadece terörün ve akan kanın durması gerekmez bir uzlaşma gerekir. Başbakan bunu ortaya söylemiyor olabilir her şeyin bir adabı vardır. Eğer ki başbakanın kafasında bu safhalar yoksa bu cehennemdir. Kanın durmasının ardından demokrasinin gelmesi 45 yaşının ardından 46 yaşının gelmesi kadar normaldir. Bu süreçte iki konuda eleştiri hakkımı saklı tutarım dedim ilk başta. Bir sürecin ilerlemesi konusunda, iki Sayın Başbakanın 12 Eylül koşullarını da aşacak bir biçimde seçilmiş padişah olarak başkanlığa gelme şeklinde kullanması durumunda bu hakkı saklı tutarak vazifemi yaparım dedim. Ben hayatımda bundan daha zor, böyle insanın üzerine yapışan, bundan daha uykularını kaçıran bir durumla karşılaşmadım.”
ORTAK DERT: DEMOKRASİ
Gazeteci Avni Özgürel, Ege Bölgesi’nin en fazla şehit veren bölgeler arasında bulunduğunu, dolayısıyla çözümü en çok isteyen kentlerinde buradan çıkması gerektiğini ifade etti. Özgürel, Türk’ün, Kürt’ün, Laz’ın ve Çerkez’in derdinin demokrasi olduğunu belirten Özgürel, konuşmasına şöyle devam etti: “Afyonluların bilmediği bir şey değil anlatacaklarımız. Bu bölgede çok fazla şehit vermiş kentlerden birisi. Türkiye’nin bir karanlık tünelden geçtiğini ve bir ümit ışığının olduğunu görüyoruz. Ülkeyi kan gölüne çeviren dehşet dalgasının sonunun geleceğine dair güçlü bir işaret olduğunu görüyoruz. En fazla şehit vermek demek en fazla bu sorunun çözümünü isteyen kent olması gerektiğini düşüyorum. Bizler bu ege kentlerine uğrayıp meseleyle ilgili neler düşündüğümüzü anlatıyoruz. Şu masada oturan insanlar hayatımızın farklı safhalarında çoğu yan yana gelmeyecek insanlar. Türkiye’nin derdi demokrasi Türkün de Kürdün de derdi demokrasi içindedir. Aynı zamanda Laz’ında, Çerkez’inde, Alevi’nin de ve Sünni’nin de gayrimüsliminde çözümü burada” şeklinde konuştu.
TÜRK-KÜRT AKRABADIR
Türklerle Kürtlerin etle tırnak gibi bir bütün olduğunu söyleyen Gazeteci Hasan Karakaya, şu anda 3 milyon Kürt’le Türk’ün evli olduğunu ifade etti. Karakaya, “Biz muhatabımızla tokalaşmak yerine sarılırız. Kürtlerden kız aldık verdik beraber yaşadık şu an 3 milyon Kürt’le Türk evli. Aynı zamanda 30 yıldır terör olmasına rağmen kapı komşusu Kürtler ve Türkler kavga etmedi. Etle tırnak gibi olmuş bundan dolayıdır. 46 bin insan öldü. Türkiye 500 milyar dolarını kaybetti. Akil insanlar şunun için var; bundan sonra analar ağlamasın bir tek şehit cenazesi gelmesin istiyoruz. Ateş düştüğü yeri yakar kimse o ananın babanın neler çektiğini bilemez. Biz elimini taşın altına koyuyoruz” şeklinde konuştu.
PAZARLIK YAPILDI MI?
‘30 yıldır birbirimizi yiyoruz artık bu sorun çözülmeli’ diyen Prof. Dr. Baskın Oran, akil adamlar listesinde bulunan 62 kişinin farklı görüşleri olduğunu ancak herkesin ortak bir paydada birleştiğini söyledi. Oran, konuşmasına şöyle devam etti; “Temas ettiğimiz insanların bu duruma karşı tutumlarını öğrenmekte bizim görevimiz. Rapor yazarak Türkiye’nin bir röntgenini çekiyoruz. 30 yıldır birbirimizi yiyoruz. Bunu bitirmemiz gerekli. Halkımızın bunun arkasında durması gereklidir. Bu 62 kişinin 62’side farklı insanlar bir ortak paydada birleşiyorlar. Herkesin kanın durması Türkiye’nin önünün açılması için ilk şart olduğunu anlaması gerekir.” ‘Pazarlık var mı?’ sorusuna da cevap veren Baskın Oran, ‘İnşallah pazarlık yapılmıştır’ diyerek sözlerini şöyle sürdürdü; “Ben sizin sorunuzdan endişeli olduğunuzu anlıyorum. İnşallah pazarlık yapılmıştır. Pazarlık yapıldıysa demokrasiye gidilir. Şimdi sizin pazarlık dediğiniz şeyi ben uzlaşma desem kabul eder misiniz? Çünkü pazarlık bir ticaret al gülüm ver gülüm. Biz uzlaşmadan bahsediyoruz. Türkiye’de uzlaşma kültürünün fazla geliştiğini söylemek mümkün değildir. Türk- Kürt kanlı kavgasının çözülmesi bu uzlaşma kültürünün olmamasını ortadan kaldıracak. Bir uzlaşma kültürü getirecek. Dev bir adımdır. Sen bu memleketin çocuğu olduğunu başka hiçbir ülke dışından bir ülkeyle gönül bağı kurmadığını söyleyeceksin. Bende senin Kürt olmanı, Gayrimüslim olmanı, Alevi olmanı, Türk olmanı, Laz olmanı bir Türkiye bağlamında kabul edeceğim. Bakınız benim 3 ay önce sevgili dostum Şerafettin Elçi bayındırlık bakanıyken kendinse gazeteciler bir şey soruyor. Oda diyor ki evet Türkiye’de Kürtler vardır ve bende bir kürdüm diyor. Adam bu cümleden dolayı 30 ay hapis yattı. Bu uzlaşmadan sonra Şerafettin Bey ben Türkiyeli bir kürdüm diyebilecek. Ben ise Türkiyeli bir Türküm diyeceğim. Öteki Türkiyeli bir Ermeni’yim diyebilecek. Ortak payda budur. İnşallah pazarlık yapılmıştır inşallah terör dururda arkasından demokrasi gelmezse herkes kimliğini rahat rahat Türkiyeliyim bazında ifade edeceği bir demokrasi gelmezse ondan sonra bu terör durmaz. Biz bir daha çıkamayız bu işin içinden.”
PAKETTE NELER VAR,
NELER YOK?
‘Öcalan serbest kalacak mı?’ sorusuna cevap veren Gazeteci Hasan Karakaya ise bunun söz konusu olmayacağını ifade ederek şöyle konuştu: “Hayır, Öcalan açısından bir af ya da onun infaz açısından şartlarını yapacak insanlarda infial uyandıracak bir gelişme olamayacak. Başbakanda söylüyor bulunduğu oda kaç metrekareyse belki o metrekaresi falan büyütülür. İnsanları bu tür şeyler rahatsız etmez. O anlamada insanların zihninde bir şey olmaz. Anayasadan ‘Türk’ tabirinin kaldırılacağına dair bir şey var biliyorsunuz. Bu biliyorsunuz 336 milletvekilinin oyuna tabidir. Yani Ak Parti oylarının tamamı BDP milletvekillerinin tamamı yetmez firesi olmayacak. CHP milletvekillerinden bir kısmının oyuyla anayasadan Türk tabiri kaldırılabilir. Eğer bunu insanlar mümkün görüyorsa diyelim ki meclisten böyle bir karar çıktı bunu cumhurbaşkanı da onaylayacak ama. Oda yetmez halkın yani bu referandum için yeterlidir. Halkın yüzde 51’sininde bunu evet demesi lazım. Bunu mümkün görüyor musunuz? Siz buna ihtimal veriyor musunuz? Şimdi biliyorsunuz Türkiye’de Kürtçeye seçmeli ders olarak izin verildi. Bütün Türkiye’de bu seçmeli ders talibi 5 bin olarak yansıdı. Bu ilk baştaki rakamdı. Şubat tatili sonrası bu rakam düştü bin 3 bine. Bu ilgi görmez anlamında söylemiyorum belki ilgide görür. Önemli olan hakkın verilmesidir. Bu hakkın kullanılması bunun Türkiye açısından dilinden korkacağımız bir şey yok.”
ÖZÜR MÜ DİLENECEK?
1915 yıllarında yaşanan Ermeni olayları hakkında da konuşan Baskın Oran, 1915 yılında yaşanan olayları ‘Biz 1915 ‘de neler olgunu kendi halkımızdan 100 yıl sakladık’ şeklinde yorumladı. Oran, “Türkiye Cumhuriyetinin Ermenilerden ve Rumlardan özür dilemesi diye bir şey olamaz. Çünkü Ermenilerin tehciri 1915’te yapılmıştır. Türkiye Cumhuriyeti devlet olarak 24 Temmuz 1923’de kurulmuştur. Dolayısıyla böyle bir özür söz konusu olamaz. Fakat ben olsam devlet olsam şöyle bir metin yayınlarım. Türkiye Cumhuriyeti Osmanlı döneminde savaş içinde Osmanlının Ermeni vatandaşlarına reva gördüğü bazı muameleden dolayı üzüntülerimi bildirir ve bu üzücü olayları bunca yıl kendi halkında sakladığı için rahatsızlığını belirtir. Biz 1915 ‘de neler olgunu kendi halkımızdan 100 yıl sakladık. Özür dilemek büyüklüktür. Geçen gün İsrail bizden özür diledi. Ne kadar rahatladık. Çünkü özür dilemediği sürece biz İsrail’e düşman kalacaktık. Amacımız herkesle dost olmaktır. Ermeni ve Rumların tehciri 1913 yıllarındadır. Bu Türkiye Cumhuriyetini ilgilendirmez. Kürtlere de özür dilemek konusu da var. Zaten Dersim konusunda Sayın Başbakan özdür diledi” şeklinde konuştu.
CHP’NİN ÖNERİSİYDİ
Akil insanlar heyetinin kurulma fikrinin Cumhuriyet Halk Partisi’nden çıktığını söyleyen Avni Özgürel, o dönemde AK Partinin bu oluşma karşı çıktığını ifade etti. Özgürel, “Akil insanlar heyetinin kurulması Cumhuriyet Halk Partisi’nin önerisiydi. Yani bu heyete Ak Parti o zaman karşı çıkmıştı. Oysa bu 62 kişinin içerisinde Ak Partililerin çok hâkim konumda olduğunu da düşünmüyorum açıkçası. Bu heyetler Türkiye’deki akıllı insanlar listesi değil bu. Yani Türkiye’nin mutlaka fikrinden zikrinden istifa edeceği bizlerden çok daha iyi insanlar var. Bulabildikleri be bu taşın altına el koyabilecek insanlarız. Yoksa TESEV yazmış diğeri önermiş. Bugün Türkiye’de 7-8 tane benim bildiğim anayasa meselesinin üstüne çalışan komisyonlar var. Bu komisyonların birisinin yazdığı öneri anayasa komisyonunda kabul benimsenmiş vaziyette” ifadelerini kaydetti.
1000 YILLIK KARDEŞLİK
Tarihin her evresinde Türklerle, Kürtlerin bu topraklarda birlikte yaşadığını söyleyen Hasan Karakaya ise, Sultan Alparslan’ın 1071’de Anadolu’ya birlikte girdiğini söyledi. Bin yıldır Türk ve Kürt halkının birlikte olduğunu kaydeden Karakaya sözlerini şöyle sürdürdü; “Kürt-İslam sentezi bugünkü süreçle başlamış değil. Bu süreç de eğer tarihe gidecek olursak 1071’de başladı. Yani Sultan Alparslan’ın Anadolu’yu girişinde Kürtlerle girdi. Sadece Türkler girmedi. Kütlerle bin yıldır beraberiz. Çanakkale’de de beraberdi, İstiklal Savaşında da beraberdi ve halen bu beraberlik devam ediyor. Teröre rağmen PKK terör örgütüne rağmen bu beraberlik devam ediyor. Benim gazeteme gelince benim gazetem 20 yıldır yayın hayatında ve bugüne kadar hiçbir zaman Kürt halkıyla PKK’yı bir tutmadı. Sürekli arada kalın çizgilerle bu çizgiyi çekme ihtiyacı hissetti. Kürtlerin Müslüman oluşu ve Türklerin Müslüman oluşu elbette bizim yayın stratejimize etkili olmuştur. Ama ne Türklere özel nede Arnavutlara, Araplara özel bir tavrımız yok. Biz duruş sergileyen herkese yakın olduk. Bugüne kadar bundan sonrada bu süreçte bunun Kürt İslam senteziyle alakası yoktur” dedi.
MECLİS’TE KÜRTÇE SERBESTTİ
Türkiye Büyük Millet Meclisinin ilk açıldığı dönemlerde mecliste Kürtçenin serbest olduğunu söyleyen Avni Özgürel, “TBMM ilk kurulduğu zaman mecliste Kürtçe konuşmak serbesti. Çünkü milletvekillerinden bazıları Türkçe bilmiyorlardı. Mecliste Kürtçe yapılmış bir konuşma var. Bu şimdi TV yayını olduğu için söylemeyeceğim kelimeler var orda. Küfürler var yani. Bu konuşmanın özeti şudur; ‘Ben buraya kaçmak için gelmedim. Silahım bura da ben bu ülkeyi bu vatanı ve bu heyeti bu meclisi korumak için buradayım. Siz gidiyorsanız gidin’ Şimdi ben bu cümleleri saygılı hale getirdim. Bu ibretlik bir konuşmadır. Dolaysıyla biz bu vatanı birlikte nasıl bir idealle tesis ettiysek cumhuriyetin başlangıç yıllarında bir sert tavırla bu devleti inşa ettik. Bunun doğruluğunu eğriliğini tartışmayalım artık. Bugün neye ihtiyacımız var demokrasiye ihtiyacımız var. Bu demokrasiye sadece Kürtlerin değil herkesin ihtiyacı var. Ama en başta Türklerin ihtiyacı var. Senelerce biz kendimizde eziyet gördük. Bu devletin yapısı senelerce yanlış ayaklar üzerine oturmuş. Mecliste bir yazı var ‘Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir’ diye. 1961’e kadar hakimiyet kayıtsız şartsız milletindi diyor. 61’den sonra Türkiye’de egemenlik de anayasa mahkemesi de pay sahibidir diyor. Sen daha az eziyet gördüm ben çok gördüm diye bir şey yok birbirimizle eziyet yarıştıracak halimiz yok” ifadelerini kaydetti. (Kocatepe)