Siyasiler, seçmenin gerisinde kaldı – Kocatepe Gazetesi
Afyon Kocatepe Üniversitesi tarafından her hafta Çarşamba günü sabah 07.00 ile 08.30 saatleri arasında Ahmet Necdet Sezer Kampusü Sosyal Tesislerinde düzenlenen Çarşamba Sabah Toplantılarında bu hafta “Referandum” konusu ele alındı. Toplantıya Fen-Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hasan Babacan başkanlık yaptı Toplantıda ilk söz alan Emekli Osman Tezgiden, referandum sürecinde günde en az iki gazeteyi [&hellip]
Afyon Kocatepe Üniversitesi tarafından her hafta Çarşamba günü sabah 07.00 ile 08.30 saatleri arasında Ahmet Necdet Sezer Kampusü Sosyal Tesislerinde düzenlenen Çarşamba Sabah Toplantılarında bu hafta “Referandum” konusu ele alındı. Toplantıya Fen-Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hasan Babacan başkanlık yaptı
Toplantıda ilk söz alan Emekli Osman Tezgiden, referandum sürecinde günde en az iki gazeteyi takip ettiğini belirterek, bu konuda yazılı basının aydınlatıcı görevini yerine getiremediğini söyledi. Tezgiden, seçim zamanlarında “senin oyun, benim oyumdan daha değerli” şeklindeki tartışmaların çok fazla gündeme geldiğini ifade ettiği konuşmasında “Bu tartışmaları gülünç ve garip görüyorum. Ancak artık seçmenin bilinçlendiğini ve bunun kanıtlandığını düşünüyorum. 1980 yılı Eylül ayı seçiminden itibaren günümüze kadar gelen tüm seçimlerde, seçmen esasında tercihini kullanarak, tercih ettiği kişileri iktidara getirdi. Diğer bir husus, artık seçmenin boş vaatlere prim vermeyeceği de ortadadır. Genel anlamda siyasiler, seçmenin gerisinde kaldı. Kendilerini yenilemeleri ve hatayı biraz kendilerinde aramaları gerektiğini düşünüyorum. Son referandumda genel anlamda siyasiler, söylemden fikre kadar öyle büyük hatalar yaptılar ki seçmen siyasilerin ilerisinde kaldı. Bunu, sade bir vatandaş olarak söylüyorum. Ben emekli bir memurum. Ama çok yazıyorum ve çok çeşitli kesimlerle sohbet etme imkânı buluyorum. Yapmış olduğum tespitleri, çok kişinin de tespit ettiğini görüyorum. Sözlerimi Mevlana’nın ‘Dün, dünde kaldı. Bugün yeni şeyler söylemek lazım cancağızım’ sözü ile bitirmek istiyorum” şeklinde konuştu.Sosyal Hizmetler İl Müdürü Şevki Ceylan, seçmen davranışlarının değişkenlik göstermeye başladığını ifade ederek başladığı konuşmasında, “Her sülalenin, mahallenin, apartmanın bir bileni vardır ve o kişinin kapsama alanındaki herkes ona göre oyunu verir. Ama son referandumda bu olmadı ve seçmen bilinçli bir davranış gösterdi. Herkes oyunu özgür iradesiyle kullandı. Diğer bir husus, referandum sürecinde sokaklarda çok fazla ses ve görüntü kirliliği olmadı.” dedi.
Değerler konusunda kaygı var
Mimar Mustafa Ceylan, “http://m.kocatepegazetesi.com/”Hayır’ diyen yüzde 42’nin, ‘evet’ anlayışının kamuoyuna yansıtılış biçimine, daha önceki uzlaşılardaki uyuşmazlıklara ‘hayır’ dediğini düşünüyorum. Yüzde 42’nin kafası çok karışık. Bu oranın çok büyük bir bölümünün ciddi psikolojik destek alması gerekir. ‘Hayır’ diyenler, Misak-ı Milli sınırlarının değişmesi gibi bir olay ile karşı karşıya ve laiklik konusunu ‘laiklik elden gidiyor’ anlamında önemsiyor. Cumhuriyet’in birtakım değerleri alt üst mü oluyor? Türk Silahlı Kuvvetlerinin bugün geldiği nokta belli. Bugün 50-70 yaş grubundaki jenerasyon, bu değerleri bize çok önemli olarak gösterdiler ve öyle yetiştirdiler. Şimdi bunların hepsi alt üst olmuş vaziyette. Geçmişimizde çok övündüğümüz bazı değerler, ayaklar altına mı alınıyor, endişesiyle de ‘hayır’ oylarının çıktığını düşünüyorum. Yüzde 42, çok şanlı geçmişimizin o kadar da şanlı değilmiş travmasını yaşadığını düşünüyorum. Bunun üzerinde durmak lazım” dedi.
İktidar da muhalefet de
‘okumaya’ başladı
Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü Doç. Dr. Mehmet Karakaş, referandum sonucunun hazmedilmesi konusuna değinerek, “Hazmetme meselesi, sadece ‘hayır’ diyenler açısından değil, ‘evet’ diyenler açısından da söz konusu olmalı. Çünkü demokrasilerde oyun bir erdemi vardır. Bundan dolayı oyun eşitliği önemli ve öyle de kalması gerekir. Yani oy eşit olmadıktan sonra demokrasinin de mümkünlüğü söz konusu olmaz. Dolayısıyla eşit olduğumuz bir alanda verilen oyların neticesine herkesin katlanması gerekiyor. Oyunun kuralı bu ve bu şekilde konulmuş. Bu kurala herkesin uyması gerekiyor. Neticede de buna büyük oranda uyulduğunu görüyoruz. Ana gövdeyi oluşturan iktidar ve muhalefet liderlerinin söylemlerine baktığımızda, referandumun sonuçlarını belli ölçülerde okudukları, hazmettikleri ve belli bir noktaya doğru da yöneldikleri görülüyor. Bu anlamda her iki tarafın da demokrasinin bir erdemi olarak referandumun sonuçlarına katlanıp gereğini yerine getirmesi gerekir. ‘Evet’ ve ‘hayır’ diyenleri bu tercihleri ölçüsünde yargılamanın bir anlamı olmadığını ve sonucu olmayan tartışmalar olduğunu düşünüyorum. Sonuçlara baktığımızda da sonuçların hem ‘hayır’ hem de ‘evet’ oranları açısından hayırlı olduğunu görüyorum. Toplumun yeni bir anayasa ihtiyacı olduğu herkes tarafından söyleni-yordu. Ama irade ortada değildi. Bugün iktidarda ve muhalefette de böyle bir iradenin ortaya çıktığını ve oyun erdeminden, yaptırım gücünden kaynaklandığını düşünüyorum. Çünkü böyle bir sonuç, belki özellikle muhalefet açısından beklenilen bir sonuç değildi. Şu görüldü: Toplum, siyaset yapan kurumların önünde gidiyor ve önünün açılması açısından yeni dünyaya daha iyi ve daha sağlam bir şekilde adapte olma açısından iktidarların biraz daha önünde olduğunu görüyorum. Kendisini yenileyen yeni dünyaya Türkiye’yi de yenileyerek, Yeni Türkiye’yi yeni dünyaya entegre edebilecek nitelikleri gördük ve siyasi partinin de arkasından gittiğini düşünüyorum. Bu anlamda referandum sonuçlarının Türkiye’de siyaset yapan siyasilere, kurumlara bir sonuç ortaya çıkardığı, ibret alınması gereken, kendisini sorgulayıp, acaba yaptığım siyasetin bugünkü şartlar ortamında ne kadar geçerliliği var? sorusunu sordurtmayı sağlayacak nitelikte olduğu kanaatindeyim. Bir diğer husus, geçmişin sorgulanması. Geçmişin sonuçlarına baktığımızda, özellikle 12 Eylül darbesi konuşuluyor ve bunun sonuçlarına baktığımız zaman gerçekten büyük facia denilebilecek boyutta sonuçları olan bir olay. Demokrasinin önünün açılması açısından bunun sembolik olsa da sorgulanması gerekir. Eğer siyasal rejim olarak demokrasiyi benimsemişsek, onun önünün açılması açısından sorgulanması gereken bir şey varsa, bu geçmişte de olsa sorgulanması gerekir. Yoksa önünüzü açamazsınız.” şeklinde konuştu.
Kurumlar her zaman görüş açıklar
Afyonkarahisar Belediye Başkanı Burhanettin Çoban, “Geçen haftaki toplantıda kurumların görüşlerini açıklamaya zorlandığı söylendi.
Aslında Türkiye’de bu konuda bir zorlama olmadığı gibi, bilakis kurumlar zorlanmadan görüşlerini hep açıklardı. Hatırlayın, özellikle Türkiye Sanayiciler ve İş Adamları Derneği (TÜSİAD) her konuda görüş açıklar. Yani, her kurum görüşünü açıklar. Daha basit konularda görüş açıklayan TÜSİAD’ın bu konuda görüş açıklamaması en azından geleneğine aykırı. Türk Silahlı Kuvvetleri de sürekli görüş açıklar. Hiç kimse de Türk Silahlı Kuvvetlerine ‘niye görüş açıklıyorsun? senin görevin ülkeyi savunmaktır’ dememiştir. Bilakis alkışlamıştır. Sürekli övmüştür. Olaya buradan bakmak lazım. Türkiye’de bırakın görüş açıklamayı, sivil toplum kuruluşlarının hükümetlerin işleyişine müdahale ettiği yapıya sahip bir geleneğimiz var” dedi. Çoban, yeni anayasada 12 Eylül darbesini yapanların yargılanması konusuna da değindiği konuşmasında “Bu, hukuki olarak tartışılıyor ve yaygın olan görüş, bunun yargılanamayacağıdır. Çünkü zaman aşımını doldurdu. Bu konuda Yargıtay Onursal Başkanı Sami Selçuk, 1983 anayasası yapılırken, buradaki geçici 15. maddenin bir alt madde olduğunu, dolayısıyla artık bu affedilmiş bir uygulama olduğundan dolayı asla yargılanamayacaklarını söylüyor. Esasen bunu anayasaya koyan şu anki meclisimizde bunları yargılamak, hapse atmak için değil. Böyle bir maddenin anayasamızda durması zaten hukuk devleti olma yolunda ciddi bir engel teşkil ediyordu. Çıkartılmasının, en azından anayasada olmamasının güzel bir gelişme olduğunu düşünüyorum. Bir mesaj veriyor ve diyor ki herhangi bir güç, bu ülkede darbe yaparsa, gelecek meclis bu maddeyi değiştirip, size hesap sorabilir. Asıl verilmek istenen mesaj budur. Bundan sonra her önüne gelen, her isteyen bu ülkede darbe yapmaya cesaret edemeyecek. Öte yandan yerindelik denetimi, sanki yeni bir şeymiş gibi sunuluyor. Zaten bizim İdari Yargılama Hukukumuz var. Bu madde aynen var. Hatta 12 Eylül rejiminden hemen sonra bu kanun meclisten geçti. Orada zaten var; buna göre, mahkemeler, idare mahkemeleri hiçbir şekilde yerinden denetim yapamaz. İdari Yargılama Usulü Hukukumuza geçen madde, anayasaya aynen aktarılıyor. Yoksa yeni bir şey yok. Cümleleri, kelimeleri dahi değiştirilmeden oradan alıp aynen anayasaya aktarılıyor” dedi.
Darbeler nasıl önlenecek?
Rektör Prof. Dr. Ali Altuntaş, Yargıtay Onursal Başkanın yorumunu ilginç bulduğunu belirterek, “Sami Selçuk Bey’in yorumunu okumadım. Ama eğer bir hukukçunun yorumu bu ise, bu maddeyi değiştirmenin daha sonraki darbeleri nasıl önleyeceğini merak ediyorum. Yine o sıradaki baskıyla belki kendi anayasasını yüzde 95 ile kabul ettirecek. Yine affettirici geçici bir madde koyacak oraya ve bizi yargılamayın diyecek. Bu yorumun tehlikeli olduğunu düşünüyorum. Yargıtay Onursal Başkanının olaylara belli bir siyasi görüşle hareket etmeden bir hukukçu gözüyle yaklaştığını biliyorum. Ama bu yorumu bana çok ilginç geldi” dedi. Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Ergün, “Anayasa değişikliklerinin halka sunulmasının esaslı bir jest olduğunu düşünüyorum. İyi ki mecliste anlaşamadılar da maddeler vatandaşın önüne geldi. Demokrasinin net, mutlak doğrusu yoktur. Demokraside her türlü oy değerlidir. Bunu küçümsemenin bir anlamı yok. Ama bunu iyi analiz etmek, iyi yorumlamak lazım. İktidarın yüzde 42 oranını bilimsel olarak analiz etmesi gerekiyor. Aynı şekilde muhalefet de yüzde 58 oranını analiz etmelidir. Karşı oyların neden öyle olduğunun analiz edilerek, ona göre politikalar geliştirilmelidir. Oyların renkleri üzerine bir şey söylememek gerekir. Herkesin oyu kutsaldır. Hiç kimse ‘evet’ veya ‘hayır’ dediği için sınıflandırmamak, kategorize etmemek gerekiyor. Demokraside karşılıklı saygı esastır. Seçim kampanyasında vatandaşın gösterdiği olgunluğu maalesef siyasiler gösteremedi. Oyların kategorize edilmesini son derece antidemokratik buluyorum. Saygı duyulması gerekir. Eğer size ters geliyorsa, onu aydınlatarak değiştirilmesi yönünde çalışabilirsiniz. Ama değiştirmiyorsa da onu o şekilde kabul etmek esastır” diye konuştu. Toplantı sonunda, gelecek hafta yapılacak Çarşamba Sabah Toplantısında “Yeni Anayasada Neler Olmalı?” konusunun ele alınmasına karar verildi.