Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Murat Arısoy

Siyaset, büyük konuşmaya gelmez – Kocatepe Gazetesi

Murat Arısoy 23 Haziran 2010 Çarşamba 03:00:00
  Said-i Nursi’ye atfedilen bir sözdür:
“Şeytandan ve siyasetten Alah’a sığınırım.”
Buradaki siyaset kelimesini nasıl anlaşılması gerek? Benim anladığım, bir zamanlar bir Afyonkarahisar milletvekilinin yaptığı gibi 1 haftada 4 parti değiştirmek bu cümledeki “siyaset”ten kasıt.
Ya da 1995 seçimlerinden sonra “Asla Refah Partisi ile bir koalisyon kurmam” diyen ekonomi profesörünün tavrıdır burada eleştirilen ve tedirgin olunan siyaset.
Hoş, aynı ekonomi profesörü, 7 Mayıs 1995’te büyük bir gazetede yayınlanan demecinde “En geç 1998’de AB’ye üyeyiz” de demişti. Hesap edin artık.
Belki buradaki “siyaset kelimesi” 1999 seçimlerinden sonra “Biz, onlarla asla biraraya gelme-yiz” diyen siyasetçi hanımefendinin, koşullar oluştuktan sonra nasıl “onlarla” biraraya geldiğini de özetliyordur.
Örnekler çoğalabilir.
Üzerinden bir hafta geçmedi
Fakat durduk yerde neden böyle bir yazıya ihtiyaç duydum?
Geçen hafta Afyonkarahisar’a gelen Türkiye Değişim Hareketi Ege Sorumlusu Ali Rıza Özmen, ne demişti, hatırlayalım:
“Geçtiğimiz Ağustos ayında birlikte yola çıktığımız bir arkadaşımız, enerjisinin, sinerjisinin bittiğini belirtti. Biz de kendisine, sizlerin huzurunda teşekkür ediyoruz. Türkiye Değişim Hareketi, kendisine katılmış, dost kalmış bütün arkadaşlarımızı bağrına basmaya devam edecektir. Ancak, sizler çok iyi bilirsiniz ki siyaset 100 metre koşusu değildir. Siyasete giren insanlar, gerektiğinde 1 ömür boyu halka ve Hakk’a güvenerek yol almaktadır.”
Özmen, şöyle devam etmişti:
“26 Haziran’dan sonra göreceksiniz: Türkiye Değişim Hareketi’nin kurucuları arasında 35 yaşın altında 30’a yakın kardeşimiz olacaktır. Türkiye Değişim Hareketi, Türkiye’nin en demokratik hareketidir, çünkü yüzde 30’un üzerinde kadrolarında kadın üyemiz olacaktır. Başı açık olan da bizim kardeşimiz, başı bağlı olan da bizim anamız-bacımız. Afyonkarahisar ilinde elbirliği ile gönül birliği ile yolumuza devam edeceğiz, yolumuz iktidar yoludur.”
Özmen bu açıklamayı, 16 Haziran 2010’da yapmıştı.
Gazeteci unutsa, arşivler unutmuyor
Açıklamasında “sinerjisinin bitmesi” ile gönderme yaptığı kişi, Önder Güngören’di. Güngören, 12 Haziran 2010’da CHP’ye “geri dönerken”, şöyle konuşmuştu:
“Ülkemizin konum ve koşullarını göze önüne alarak ben ve arkadaşlarım geçmişte yaşanan olumsuz yapıları tarih sayfalarına gömerek yepyeni bir sayfada yer almak düşüncesiyle ayrışmayı değil, bütünleşmeyi doğru bir yöntem olarak gördüğümüzden yuvamıza dönmeyi ve Cumhuriyet Halk Partisi’ne katkı vermeyi kendimize görev addettik.”
Yani Ali Rıza Özmen, Önder Güngören’in bu sözlerine karşı çıkmış ve “Siyaset 100 metre koşusu değil” demişti. Hatta Özmen, CHP’nin siyaset dışı müdahalelerle iktidara getirilmek istendiğini Kılıçdaroğlu’nun CHP Genel Başkanı olmasının da aynı senaryonun bir parçası olduğunu iddia etmişti.
Kusura bakmayın, gazeteci hafızası işte…Ben unutsam arşivler unutmuyor.
Sarıgül, Güngören’in
cümlelerini kullandı
Dün ne oldu peki?
Türkiye Değişim Hareketi’nin internet sitesinde uzunca bir yazı ile karşılaştık. Hareketin “lideri” Mustafa Sarıgül, ne diyordu o yazıda?
Noktası, virgülüne dokunmadan alalım:
“Bugün benden beklediklerinizi değil, Türkiye’nin beklediklerini söylemek üzere karşınızdayım. Ülkemiz çok ciddi bir süreçten geçiyor. Bugün görevimiz, yurdumuzun geleceğini düşünmek. ve buna göre davranmaktır. Bugün görevimiz, ülkemizin geleceğini kucaklamaktır. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığındaki Cumhuriyet Halk Partisi’nin, yurdumuzda bir umut estirdiğini görüyoruz. Yurttaşlarımız CHP’deki değişime bir fırsat tanımak istiyor. Bir şans tanımak istiyor.”
“Bana ne” diyemem,
kestirip atamam
Şimdi nedir durum? Hareketin “lideri” Sarıgül, Önder Güngören’in kurduğu cümlelere yakın cümleler kurdu. Acaba, Sarıgül’ün yazısının devamındaki “Bazı arkadaşlarımızla fikir ayrılıklarına düştük” diye tarif ettiği “arkadaşlar” arasında kimler var, çok merak ettim.
Neden bunları yazıyorum? Bana ne…
Öyle ya, iki parti arasındaki görüş ayrılıkları veya birleşmeler beni ne ilgilendirir?
Ben, bu ülkenin vatandaşıysam ilgilendirir. İktidara talip olarak yola çıkan bir hareket, güncel gelişmeleri yakından takip etmeli. “Kim gelirse gelsin, bizi kimse yıldıramaz” diye büyülü laflar sarfedileceğine, “Süreci yakından izliyoruz. Gerekeni yapacağız” demek çok daha doğru, diplomatik ve renk vermeyen bir açıklama olmaz mı?
Büyük laflar, insanı da partileri de zor duruma düşürebilir. Onun yerine bir küçük itirafta bulunmak, “Evet hâlimiz budur” demek, inanın ki çok güzel bir haslet.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER