• Haberler
  • Gündem
  • Sivil toplumda ve emek mücadelesinde partizanlık olmaz

Sivil toplumda ve emek mücadelesinde partizanlık olmaz

Demiryol-İş Sendikası Şube Başkanı Türk-İş İl Temsilcisi Muharrem Uslu, 1 Mayıs İşçi ve Emekçiler Bayramı arifesinde Burcu Aydın ile sendikal mücadele üzerine konuştu.Burcu Aydın: Sayın Başkanım bir sendikanın Şube Başkanı ve Türk-İş’in İl Temsilcisi olarak sivil toplum kuruluşlarının etkinlikleri, kamuoyu oluşturma durumlarını nasıl görüyorsunuz? Özellikle son 15 yıllık süreçte bazılarının ismen var olma ötesine geçemedikleri [&hellip]

Demiryol-İş Sendikası Şube Başkanı Türk-İş İl Temsilcisi Muharrem Uslu, 1 Mayıs İşçi ve Emekçiler Bayramı arifesinde Burcu Aydın ile sendikal mücadele üzerine konuştu.
Burcu Aydın: Sayın Başkanım bir sendikanın Şube Başkanı ve Türk-İş’in İl Temsilcisi olarak sivil toplum kuruluşlarının etkinlikleri, kamuoyu oluşturma durumlarını nasıl görüyorsunuz? Özellikle son 15 yıllık süreçte bazılarının ismen var olma ötesine geçemedikleri eleştirilerine katılıyor musunuz?
Muharrem Uslu: Sivil toplum örgütleri siyasetin içerisinde çok ciddi unsurlardan bir tanesi olması gerekir. Siyasetçilerimiz siyaseti tarif ve konu ederken sivil toplum örgütlerine de vurgu yaparlar. Demek ki bir 15 yıl önce sivil toplum örgütlerinin siyasetle ilişkisi çok daha ileri boyuttaydı. Ancak bu yakın döneme gelindiğinde siyaset ile sivil toplum ilişkisinin çok azaldığını görmekteyiz. Ben bunu sivil toplum örgütlerinin başarısızlığı olarak değerlendirmiyorum. Asıl olan siyasetin sivil toplum içerisinde ki bakış açısı çok önemli. Siyasetçi için kendisinin yapmış olduğu siyasetin içerisinde sivil toplum örgütlerinin de görüşleri olmalı talebi çok önemli. Zaman zaman iktidarın ilgili sivil toplum örgütlerinin görüşlerini, önerilerini alma, kararları ona göre şekillendireceğiz gibi kamuoyuna sunulan haberler Türkiye’de ne kadar sonuca ulaşıyor ya da sonuca ulaşmıyor? Bu sorunun cevabının verilmesi gerek. Tartışma konusu budur. Bizim ülkemizde siyasetçi de iyi biliyor ki siyasetin sivil toplum örgütsüz yapılması ülkenin mevcut sistemine uygun değil.
Burcu Aydın: Siyaset ile sivil toplum örgütlerinin ilişkisi yeni Türkiye düzeninde size göre nasıl şekillenecek?
Muharrem Uslu: Israrcı bir şekilde Türkiye’de siyaset bu meselelerde kendi yoğunluğunu arttırıyor. Hatta zaman zaman siyasetçilerin kendi yapmış oldukları siyaset alanında dahi zorlandıklarını görüyoruz. Sivil toplum örgütünün siyasete katkısının olması için zeminin düzgün olması lazım. Türkiye’de ki siyasi zeminde oldukça bozuk. Ancak o alan siyasetçilere yetiyor. Sivil toplum örgütüne yer kalmıyor. Dolayısıyla yeni dönemde bunun çok daha fazla düşünüleceğini zannediyorum. Sivil toplum örgütlerine yeni dönüşlerin olabileceğini, siyasetin tek başına kendisinin yeterli olmadığını, sivil toplum katkılı siyasetin daha anlamlı olacağı kanaati içerisindeyim. Biz Türk-İş İl Temsilciliği olarak bu meseleleri çok yakından yoğun şekilde takip ediyoruz. Bu düşünce ve duygularımızı her alanda da söylüyoruz. Burada asıl olan mesele öncelikli olarak iktidara düşüyor.
Burcu Aydın: Peki çalışma hayatını yönlendirme de Türk-İş’in fonksiyonu nedir?
Muharrem Uslu: Çalışma hayatı ile ilgili, taşeron işçilikle ilgili, kıdem tazminatı ile ilgili çalışanları ilgilendiren konularda Türk-İş kurumu var. Türkiye’nin bir 60 yıllık sürecinde hep sağ duyu ile hareket etmiş olan bir sivil toplum örgütü var. O sivil toplum örgütünün işçiyi ilgilendiren konularda yapılacak olan düzenlemelerde mutlaka görüşlerinin alınması, onlarla mutabık kalınması gerekiyor. Orada eğer Türk-İş sakıncalarını söylüyorsa, emeğin daha fazla zayıflayacağını söylüyorsa, emek daha zor günlere götürülmek isteniyorsa bunlarla ilgili de Türk-İş’in raporları ve talepleri var. Çalışma hayatını daha fazla zorlaştırmadan bir süreci götürmesi talep ediliyorsa bunlara da iktidarın dikkat etmesi lazım.
Burcu Aydın: 1 Mayıs İşçi ve Emekçiler Bayramı öncesi emek kavramının içinin boşaltıldığı görüşünü savunanlardan mısınız?
Muharrem Uslu: Önceki süreç ile şimdiki sürece emek kavramı noktasında bakıldığında zorluklar kesinlikle var. Daha önce de söylediğim gibi bu noktada en iyi temsilciliği yapan Türk-İş’tir. Türk-İş’in de emeğin içinin boşaltılmasına ilişkin söylemleri de eylemleri de var. Hatta yaptığı mitingleri var. Söylemi, eylemi, projeyi, mitingi siz hiç dikkate almazsanız sonuçları hep birlikte yaşanır. Bize taşeron işçilikle ilgili sözlerimiz şunlar denilmeli. Eğer hiç Türk-İş ile görüşmeden, konuşmadan bir uygulamayı açıklarsanız ülkenin bütün taşeronunu yansıtmayan veya ülkemizin böyle sivil toplum örgütsüz bir siyaseti oluyor. Mesela taşeron meselesinde Türk-İş’in hiç görüşü alınmadı. Bu durumda tabii emeğin içi boşaltılmış oluyor.
Burcu Aydın: Taşeron işçilik konusundaki düzenmeler için neler söylersiniz?
Muharrem Uslu: Sayın Başbakanımızın konu hakkında çok sevindirici bir açıklaması var. Onun yanında Sayın Maliye Bakanımızın da açıklamaları oldu. Ama Başbakanımızın sevindirici sözlerine Bakanımızın açıklamasında göremedik. 2016 bütçesinde taşeron işçiliğe geçişteki yükler bütçe içerisinde var mı yok mu oda belli değil. Yani konu anlatılırken bütçe ile ilgili tarafa anlatım yapılmıyor. Yeni bir düzenleme getirilmek isteniyor. Birde özel sözleşme diye tanım var. Ne anlama geldiği bundan sonra ki süreçte yapılacak düzenlemelerde ortaya çıkacak. Ancak benim anladığım hiç bugüne kadar Türkiye’nin görmediği, şahit olmadığı yeni bir yer ve statü oluşturulacak. Artık taşeron ismi Türkiye’de iktidar siyasetçilerimizce üzüntü veren bir kelime olduğundan sanki ufak bir değişiklikle sorunun çözüleceği hesap ediliyor. Bundan önce ki sorunuzda cevaplamış olduğumuz üzere yine emeğin içinin boşaltıldığı hadisesi ortaya çıkmaktadır.
Burcu Aydın: Mayıs İşçi ve Emekçiler Bayramı için bu yıl ne öngörülüyor?
Muharrem Uslu: 1 Mayıs için biz Türk-İş olarak temsilci arkadaşlarımızla biraraya geldik. Türk-İş Afyonkarahisar Temsilciliği olarak ne yapacağımızı konuştuk. Kendi aramızda bir çalışma yaptık. Çalışmanın sonucunda biz Türk-İş’in temsilcileri olarak, üyeleri olarak bunu bir basın bildirisi ile duyurmaya karar verdik. Bu bildiri de özellikle ülkemizin şu anda güneydoğu Anadolu’ daki terör zorlukları ile mücadele edildiği gerçeği ile İşçi Bayramının bu şekilde Afyonkarahisar’da idrak edilmesi gerektiğini duyuracağız. Bu hususta kendi aramızda bir görüş birliğine vardık. Bu görüş birliği aynı şekilde Türk-İş’e de aynı şekilde izah edilecek. Velhasıl 1 Mayıs ile ilgili önce ki yıllarda yaptığımız kutlamalar şeklinde değil Türkiye şartlarına uygun bir basın açıklaması ile emekçilerimizin durumunu ifade edeceğiz.
Burcu Aydın: Memleket sath-ı mailinde ve Afyonkarahisar özelinde emek ve emekçi kavramların kaybolma eğiliminde olduğu kanaatini de emeğin içinin boşaltıldığı görüşü gibi kabul ediyor musunuz?
Muharrem Uslu: Biz burada emeğin temsilcisiyiz. Ben hiçbir zaman emeğin kaybolacağı düşüncesinde değilim. Bizim gibi temsilcilikler, örgütlü bir toplum, örgütlü çalışanlar, sendikalar gibi temsil edenler olduğu sürece emeğin unutulup gündemden çıkması mümkün değil. Emek siyasetin içerisinde önemli bir unsur. Sivil toplum örgütleri ve emek temsilcilikleri zaman zaman siyasi partilerimizin güdemine de giriyor. Son genel seçimlerde siyasi partilerimizin gündemlerinde ağırlıklı olarak emek sorunları konu oldu ve tartışıldı. Bu sorun Türkiye’de var ve siyasetin önemli bir parçasıdır. Sivil toplum örgütlerinin de esas görevleridir. Asıl olan Türkiye’yi yönetirken, Türkiye’nin bütçesini oluştururken bütçe analizlerinde emeğe yapılacak olan katkılar, bütçeden ayrılacak olan miktarlar çok önemli. İktidarın hadiseye bakış açısı çok önemli. İktidar sürekli bir savunma içerisinde; Biz iktidara geldiğimiz günden beri çalışanları, emeklileri, memurları biz enflasyona hiç ezdirmedik diye bir savunma içerisinde.
Burcu Aydın: Emek mücadelesi en basitinden bir asgari ücret tartışmaları ülke gerçekleri ile örtüşüyor mu? Emek savunucularının belli standardın üzerindeki yaşamları ile asgari ücretle geçinen kesimi anlamaları mümkün mü? Bir ekmek kaça, bir toplu taşıta gidiş geliş ne kadar ödeniyor bu biliniyor mu?
Muharrem Uslu: Muhalefet partileri yoksulluk, alnan ücretleri, sosyal politikaları hep gündeme getirmek suretiyle güzel bir çalışma ortaya koyuyorlar. Ben aslında Türkiye’de emek sorunlarının hakkıyla gündeme geldiğini düşünüyorum. Ancak siyasi iradenin vermiş olduğu karar memnun edici mi değil mi bu tartışılıyor. Örneğin mesela şu anda bin 300 TL asgari ücret. Tam doğru bir ücret mi diye sorulduğunda doğru ücretin iki boyutu vardır. Bu rakam yeterli mi değil mi? Standart bir aileye bu paranın yetip yetmeyeceği tartışması var. Türkiye’nin fiatlarında tartışılan bir konu. Bu fiat yetmez denilen bir konu. Ancak birde şu var. Siz bu emeği konuşup, tartışmalarda bulunurken bunun Türkiye gerçekleri ile bağlantılı olması lazım. Memnuniyetsizlikler var ücreti alanların cephesinde. Ama Türkiye’nin şöyle de bir gerçeği var. Türkiye’de vergi düzenlemesi adaletlice yapılamadı. Türkiye’nin ekonomisi ve gelirleri belli. Birde bu coğrafya da Türkiye’nin sağlam da durması gerekiyor. Bin 300 TL olan asgari ücret bin 600 TL olsa dar gelirli olan kesim mutlak surette bundan daha fazla istifade edecek. Ya da 2 bin TL’lik bir asgari ücreti ülke ekonomisinin kaldırıp kaldıramayacağı da ayrı bir tartışma konusu. Gerçekçi olunmak zorunda.
Burcu Aydın: Masa başındaki hesap gerçeğe uydurulabiliyor mu? Vicdanlar rahat mı?
Muharrem Uslu: Türkiye’nin sanayi gelişiminin artık özel sektör aracılığıyla gerçekleşmesi yönünde bir karar alındı. Artık kamu da çalışan işçi sayısı 200 binlere düştü. On milyonun üzerindeki işçinin tamamı özel sektörde çalışıyor. Orada özel sektöre olan maliyetlerin hepsi konuşulup hesaplanıyor. O hesaplara göre Türkiye gerçeğine uygun bir rakam ortaya çıkyıor. Bu rakam hem çalışan kesim hem de mağdur olan insanların bütçelerine, mutfaklarına uygun olacak. Bin 300 TL’lik asgari ücret tutarı açıklandığında bazı işyerlerinde işçi çıkarılmalarının başlayacağı konuşuldu. İşçimiz ücret artış talebinde bulunurken işten çıkarılmama durumunu da göz önüne almalı. Yani rakamın bu gerçek ışığında değerlendirilmesi gerekiyor. Çalışan kesim ücret artışına işini kaybetme kaygısı ile sevinemiyor. Devlet, iktidar, muhalefet, vatandaş hepimiz gerçekçi olmak zorundayız.
Burcu Aydın: Türkiye’de ne yapmak lazım?
Muharrem Uslu: Maliyeti yüksek bir coğrafya da yaşıyoruz. Türkiye maliyeti yüksek bir coğrafya da değil de kenarda bir ülke olsaydı başta terör belası olmak üzere kaynaklar boşa harcanmazdı. Bizim kendi şartlarımız yer altı ve yer üstü zenginliklerimiz, teknoloji, vergi vd. ülkemize koymuş olduğu değerler var. Katma değerler sonucu ortaya çıkan bir kar var. O karlarla bu Türkiye idare edilmek isteniyor. Bizde diyoruz ki, bu karın içerisinde emeğin de yerini ve hakkını almasını söylüyoruz. Sivil toplum olarak bunu söylemek görevimiz. Zaten siyasetçi de bu konularda yeteri kadar birikimli. İktidarı ve muhalefeti ile Türkiye’de bu bilinmeyen birşey değil. Bilineni uygulamaya koymak biraz tereddütlü. Türkiye’de çok çalışılması lazım. Türkiye artık tarımda üreten değil de katma değeri yüksek olan üretimlerin sahibi olması lazım. Savunma sanayini Türkiye mutlaka geliştirmeli. Çünkü ülke coğrafyası kuvvetli bir savunma sanayisini gerektiriyor. Terörle gelinen sorun noktasında Türkiye’nin fazlaca dostunun kalmadığı da orta yerde. Türkiye’ye bunların hepsi para ve ekonomi olarak bir maliyet getiriyor. Bunların hepsi düşünülmek zorunda.
Burcu Aydın: Emek temsilcilerinin de özeleştiri de bulunup öze dönmeleri gerektiğine inanıyor musunuz?
Muharrem Uslu: Türk-İş İl Temsilcisi olarak özellikle şuna vurgu yapmak istiyorum; İktidar olsun muhalefet olsun yapmış olduğunuz siyasetin içerisinde mutlaka sivil toplum örgütlerinin taleplerini, görüşlerini, isteklerini dikkate alın. Onlarla müzakere ederek sonuca varmasında yarar görüyorum. Özeleştiri yapmak her zaman gerek. Kesinlikle öze dönülmeli. Siyaset nasıl özeleştiri yapması gerekiyorsa, sivil toplum örgütlerinin de mutlaka özeleştiri yapmaları lazım. Emek ve sivil toplum örgütlerinin sorunları ile ilgili bir çaba sarf etmesi gerekiyor. Orada ısrarcı ve kararlı bir duruş gösterilmesine ihtiyaç var. Ancak maalesef bizim ülkemizde sivil toplum örgütlerinin büyük kesimi sanki bir siyasi partinin temsilciliği gibi. Sivil toplum örgütleri bir siyasi parti gibi değil de kendi görevleri ile ilgili duruş sergilemeleri gerektiğine inanıyorum. Sivil toplum olarak bizim görevimiz kendi inançlarımız doğrultusunda kamuoyu oluşturabilmektir. Siyasi partilerin kadın, gençlik, il, merkez ilçe gibi pek çok kolu var zaten. Partiler örgütlü durumdalar. Kendi örgütü partiye yetiyor.
Burcu Aydın: Kaç yıldır sivil toplumda yer alıyorsunuz?
Muharrem Uslu: Yaklaşık 30 yıldır Türk-İş İl Temsilciliği görevini yapıyorum. Şunu özellikle ifade edeyim; Bizim solcu, sağcı diyenimiz de çeşitli partilere parti tanımlaması yapan toplumda birçok kesim var. Biz duruşumuzu hep sendika başkanı duruşu olarak gerçekleştirdik. Bu duruşumuzun teşkilatımıza büyük katkı sağladığını düşünüyorum. Hangi dönem olursa olsun bizim siyasi partilere karşı yakınlık ve uzaklığımız hep eşit mesafede oldu. Ben siyasi görüş olarak Demokrat Parti çizgisinden gelen bir kişiyim. Ailem de öyleydi. Ancak insanlara hakkımda sorulsa pek çok değişik siyasi partiye mensup olduğumu iddia eden olur. Emek mutlaka iktidar ile istişare içinde olacak. Bunu emeğin hakkını ve hukukunu sağlayabilmek için yapacaksınız. Bugün AK Parti iktidarda ise onunla istişare içinde olmanız kadar doğal bir durum olamaz. Ya da başkaca bir parti iktidar ise onunla aynı istişare durumunda olursunuz. Ama bu istişare bizi filanca partili yapmaz, yapmamalı. Biz filanca partili olmadık. Partili olmayı bırakın parti yönetim kurulu üyesi olduğunu sanan sivil toplum örgütü yöneticileri var. Bunlar hoş şeyler değil. Biz duruşumuzu bugüne kadar hep böyle tamamladık. Bundan sonraki duruşumuz da aynı şekilde olacaktır. Bir parti ya da iktidara sendikamızı bu kadar yıl tanımlamış olsaydık bu kadar uzun süre görevde kalabilmek mümkün olmazdı.
Burcu Aydın: Son olarak sendikacı duruşunu nasıl tanımlarsınız?
Muharrem Uslu: Sendikacı duruşu demek herhangi bir ideolojiye bağlı olmayan, siyasi bir harekete bağlılığı olmayan duruş anlamına gelir. Emek denildiğinde zaten akla gelen içi dolu olan bir güzel faaliyet aklıma geliyor. Emek mücadelesinin ve sendikacının siyasetçiden talebi; İstişare konusudur. Eğer istişare yapabiliyorsanız başarılı oluyorsunuz. Bugüne kadar biz hangi iktidar olursa olsun hangi milletvekilimiz, hangi bakanımız, şimdiye kadar gelip geçen tüm Belediye Başkanlarımızla birlikte Afyon’un tüm siyasetçileri ile istişare kurma imkanımız oldu. Partilerin tamamını kast ediyorum. Dolayısıyla başarılı bir süreci tamamladık. Sivil toplum da emek mücadelesinde partizanlık olmaz. >> Burcu AYDIN’ın Özel Röportajı

Bakmadan Geçme