Sivil toplum: Batı’da baskı grubu, Doğu’da hayır ehli
Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) Hukuk Fakültesi tarafından düzenlenen “Hukuk Fakültesi Lisansüstü Seminerleri III” konulu program, ANS Kampusü 7. Eğitim Binası Hukuk Fakültesi Seminer Salonu’nda gerçekleştirildi. Seminerde sivil toplumun tanımı üzerinde duruldu Seminer programının açılış konuşmasını yapan AKÜ Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ali Şafak Balı, AKÜ Hukuk Fakültesi öğretim elemanlarına yönelik düzenledikleri lisanüstü seminerlerinin üçüncüsünü [&hellip]
Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) Hukuk Fakültesi tarafından düzenlenen “Hukuk Fakültesi Lisansüstü Seminerleri III” konulu program, ANS Kampusü 7. Eğitim Binası Hukuk Fakültesi Seminer Salonu’nda gerçekleştirildi. Seminerde sivil toplumun tanımı üzerinde duruldu
Seminer programının açılış konuşmasını yapan AKÜ Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ali Şafak Balı, AKÜ Hukuk Fakültesi öğretim elemanlarına yönelik düzenledikleri lisanüstü seminerlerinin üçüncüsünü gerçekleştirdiklerini ve bu programı geleneksel hale getirmeyi planladıklarını söyledi. Seminerlerin açılışına AKÜ Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Kemalettin Çonkar ve Prof. Dr. Süleyman Taşgetiren’in yanı sıra AKÜ öğretim üyeleri ve AKÜ Hukuk Fakültesi öğretim elemanları katıldı.
Üç oturum halinde gerçekleştirilen seminerlerin ilk oturumu, AKÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Osman Konuk başkanlığında gerçekleştirildi. Bu kapsamda AKÜ Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Yılmaz Yıldırım “Osmanlıda Sivil Toplum ve Millet Sistemi, AKÜ Hukuk Fakültesi Hukuk Tarihi Anabilim Dalı öğretim elemanı Arş. Grv. Yadigar Benli de “Osmanlı Millet Sistemi” konulu seminer verdiler. İlk oturumda Doç. Dr. Konuk, sivil toplumun standart, evrensel bir tanımının olmadığının belirterek, sivil toplumun süreçsel bir boyutunun olduğunu söyledi. Doç. Dr. Konuk, Osmanlı millet sisteminin kendi tarihsel dönemi içinde bir sivil toplum modeli olarak değerlendirilebileceğini, sivil toplumu kendi özgün tarihselliği içinde bakıldığında, Osmanlı modelinin kendi tarihi dönemiyle birlikte düşünüldüğünde, mukayeseli olarak sivil toplum karakteri gösteren bir model olduğunu dile getirdi.
Yrd. Doç. Dr. Yıldırım konuşmasında sivil toplumun herhangi bir teorik dayanağa çok fazla bağlı kalmaya takılmadan, daha çok pratik ve metodolojik yönleriyle tanımlanması gerektiği belirterek, sivil toplumu basit tanımıyla “Kolektif yurttaş etkinliğinin yer aldığı alan” şeklinde ifade etti. Yrd. Doç. Dr. Yıldırım, sivil toplumu, basit bir ifadeyle, yapı olarak değil, bir eylem ve süreç olarak düşünmek gerektiğini dile getirdi. Batı Avrupa’da bir baskı ve çıkar grubu olarak ortaya çıkan sivil toplumun Türkiye’de daha çok yardımlaşma, dayanışma ve hayırseverlik faaliyeti olarak karşımıza çıktığını görüyoruz. Dolayısıyla burada çerçeve olarak kendimize seçmemiz gereken şey, daha çok bir anlam sistemi, bir iletişim ilmeği gibi kültürel boyutta bakmaktır. Osmanlıda böyle bir sivil toplumdan bahsedecek olursak, özellikle Osmanlıda adalet sistemi ve adalet ilkesine, diğer taraftan dinsel kurulun sağladığı meşruiyet ve meşruiyetten yoksun bırakma unsurlarına, bir cemaat hissi meselesine, Osmanlıda ulemanın oynadığı role çok iyi bakmak gerekiyor. Yrd. Doç. Dr. Yıldırım, Sivil toplumu metodolojik bir araç olarak kullanmanın daha fazla fayda sağlayacağını ifade ettiği konuşmasında, “Sivil toplum kavramının evrensel olması, soyut bir ideal olması başka bir şey, sivil toplum kavramıyla işaret edilen sosyal boyutun yerelliği tamamen farklı bir şeydir. Kavramın evrenselliği ile kavramın işaret ettiği olgunun yerelliğini çelişmeyen iki unsur olarak ele almak gerekiyor” dedi.
Arş. Grv. Benli konuşmasında, “Osmanlı devletinde millet statüsü İstanbul’un fethinden sonra tanınmıştır. Gayrimüslimlere sadece din ve vicdan özgürlüğü tanınmamış ayrıca adli ve mali alanda da özerk bir statüye kavuşturulmuştur. 19. yüzyılda askeri ve mali olarak zayıflayan imparatorluk dış ve iç baskılar karşısında Tanzimat Fermanı, Islahat Fermanı ve Kanuni Esasi ile gayrimüslim halka çeşitli haklar tanınmış. Fakat dağılmakta olan Osmanlı toplumunu birleştirememiştir. Gayrimüslimlere tanınan haklar ve statüler, bağımsızlık için bir basamak olarak kullanılmıştır” şeklinde konuştu.
AKÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Mustafa Karazeybek’in başkanlık yaptığı ikinci oturumda, Yrd. Doç. Dr. Karazeybek, “Osmanlıda Yargı Sistemi” başlıklı bir sunum yaptı. AKÜ Hukuk Fakültesi öğretim elemanı Arş. Grv. Özgür Çakın tarafından “Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuku TCK 288 Adil Yargılamayı Etkilemeye Teşebbüs Suçu ve Unsurları”, AKÜ Hukuk Fakültesi öğretim elemanı Arş. Grv. Uğur Karakuş tarafından da “Milletlerarası Hukuk Suçlularının İadesi (AİHS Çerçevesinde)” konulu sunumlar yapıldı.
Yrd. Doç. Dr. Karazeybek konuşmasında, Osmanlı hukuk sisteminin örfi ve şer’i hukuk olmak üzere iki temel alandan oluştuğunu belirterek, “Şer’i hukuk; ilahi irade mahsulü sayılan kurallarla, bu kuralların müçtehitler tarafından yorumlanmasıyla ortaya çıkan bir hukuk alanıdır. Devletin temel yasası niteliğinde olan bu kurallar, fıkıh kitaplarında yer almaktaydı. Örfi hukuk ise; şer’i hukukun düzenlemediği alanlarda, sınırlı yasama yetkisine dayanarak ulülemrin koymuş olduğu kurallarla oluşan hukuk alanıdır” dedi. Arş. Grv. Çakın, TCK’nın 288. maddesiyle ilgili hayli karışık durumların söz konusu olduğunu belirterek, “Adil Yargılamayı Etkilemeye Teşebbüs Suçu, TCK’nın Millete ve Devlete Karşı Suçlar ve Son Hükümler başlıklı dördüncü kısmının, Adliyeye Karşı Suçlar başlıklı ikinci bölümünde düzenlenmiştir. Kanunun düzenleniş sistematiğine göre, bu suçla korunan hukuksal menfaatin, adliye işlemlerinin düzgün ve sağlıklı bir şekilde yürütülmesi olduğu düşünülebilir. Adli faaliyetlerin sağlıklı bir şekilde sürdürülmesinin yanında, ölçüt olarak insan haklarından hareket eden yaklaşım, suçla korunan hukuki menfaatin adil yargılanma hakkı olduğunu kabul etmektedir. Gerçekten, birey ve insan hakları merkezli olarak düşünürsek, tipe uygun fiille, ceza soruşturmasına veya kovuşturmasına konu olan bireylerin adil ve dürüst yargılanma hakkı etkilenmiş olacağını belirtebiliriz” şeklinde konuştu.
Arş. Grv. Karakuş ise “Yabancı bir ülkede işlenen veya işlendiği iddia edilen bir suç nedeniyle hakkında ceza kovuşturması başlatılan veya mahkûmiyet kararı verilmiş olan bir yabancının, talep üzerine kovuşturmanın yapılabilmesini veya hükmedilen cezanın infazını sağlamak amacıyla başka bir ülkeye geri gönderilmesine suçluların iadesi (geri verme) denilmektedir. Geri verme, hiçbir devlet ülkesinin başka ülkelerde suç işlemiş bir şahsa sığınak teşkil etmemesi ve bu gibilerin cezasız kalmaması esasına dayanır. Geri verme ile ülkelerin karşılıklı menfaatleri korunarak, suçluları cezalandırma konusunda bir dayanışma ve işbirliği sağlanmış olur” diye konuştu.
Seminerlerin son oturumu ise AKÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mustafa Güler’in başkanlığında gerçekleştirildi. Son oturumda AKÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Zelkif Polat, “Osmanlıda Azınlıklar ve Azınlıklara İlişkin Hukuki Düzenlemeler” ve AKÜ Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı öğretim elemanı Arş. Grv. Ezgi Fulya Akkuş da “Anayasalarda Azınlık Hakları” başlıklı sunum yaptılar. Seminer sonunda AKÜ Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ali Şafak Balı tarafından konuşmacılara birer Katılım Belgesi takdim edildi. (Kocatepe)