• Haberler
  • Genel
  • Sivastopol kahramanının son parçaları Afyon’a mı geldi?

Sivastopol kahramanının son parçaları Afyon’a mı geldi?

Ukrayna’da günler süren protestoların etkisiyle devrilen hükümetin ardından Kırım’da bağımsızlık sesleri yükseldi. Dünya tanımasa da Kırım’da yapılan referandumun ardından “Rusya’ya bağlanalım” kararı çıktı. Gelin Türk tarihinde önemli yere sahip Kırım’ın yeniden gündemde olduğu bugünlerde Kırım’ın Rusya’ya bağlanmasının en önemli sebeplerinden olan stratejik liman Sivastopol önünde yaşanan bir kahramanlık öyküsünü ve o öykünün kahramanın, Afyonkarahisar’a uzandığı [&hellip]

Sivastopol kahramanının son parçaları Afyon'a mı geldi?

Ukrayna’da günler süren protestoların etkisiyle devrilen hükümetin ardından Kırım’da bağımsızlık sesleri yükseldi. Dünya tanımasa da Kırım’da yapılan referandumun ardından “Rusya’ya bağlanalım” kararı çıktı. Gelin Türk tarihinde önemli yere sahip Kırım’ın yeniden gündemde olduğu bugünlerde; Kırım’ın Rusya’ya bağlanmasının en önemli sebeplerinden olan stratejik liman Sivastopol önünde yaşanan bir kahramanlık öyküsünü ve o öykünün kahramanın, Afyonkarahisar’a uzandığı iddia edilen hazin sonunu hatırlayalım

Türkiye seçimlere kilitlendiği süreçte tüm dünyanın dikkati ise kuzey komşumuz Ukrayna’nın üstündeydi. Eylemcilerin hükümeti devirdiği, AB ve ABD’nin yaptırım kararı aldığı, yasallığı tartışılan bir referandumla bölünen, Kırım’ı kaybeden Ukrayna, 300 yıldan fazla Osmanlı hükümranlığı altında kalan bir bölge. Bu ülkenin belki de en önemli kesimi ise Karadeniz’e açılan bir kapı olan Kırım. Osmanlı tarihi açısından oldukça önemli bir yere sahip Kırım, bugünlerde diken üstünde. Sadece bir iddia bile olsa; Kırım kahramanı, efsunlu olduğu iddia edilen devrin en büyük savaş gemisi Mahmudiye Kalyonu’ndan kalan son parçaların Afyonkarahisar’a gönderildiğini biliyor muydunuz?
Bilmeyenler için son 3 ayda Ukrayna’da yaşananları hatırlatalım. Avrupa Birliği ile yapılması planlanan ortaklık anlaşmasını Kasım 2013’te iptal eden Ukrayna Devlet Başkanı Viktor Yanukoviç, olayların fitilini ateşledi. Küçük çaplı eylemlerle başlayan gösteriler Başkent Kiev’de ünlü Maidan meydanının ve devlet binalarının işgaliyle devam etti. Ukrayna tarihinin belki de en kanlı toplumsal olayları hükümetin devrilmesiyle sona erdi. Devlet Başkanı Viktor Yanukoviç’in kaçtığı sivil hareketin sadece hükümetin devrilmesindien önceki son iki gününde 90 kişi hayatını kaybetti. Yaralı sayısının binlerle ifade edildiği olaylarda polisler önce teslim oldu, sonra da diz çökerek halktan özür diledi. Başkent Kiev’de yönetimin muhaliflerin eline geçmesinin ardından tam Ukrayna’da sular duruluyor derken bu kez Kırım karıştı.
Osmanlı için devletin en önemli merkezlerinden biri olan Kırım’da Parlamento olağanüstü toplanma kararı aldı. Ukrayna’dan ayrılarak Rusya’ya bağlanmak isteyen Kırımlılar devlet binalarına Rusya bayrağı çekti. Dünya’nın tanımadığı bir referandumun yapıldığı Kırım, referandum kararıyla Rusya’ya bağlandı. Ukrayna’nın bölünüp, Rusya’nın toprak kazandığı olaylar sonrası; Rus askerleri hızla bölgedeki önemli tesis ve limanları ele geçirmeye başladı. ABD ve Avrupa’nın tüm tepkisi ve yaptırımlarına rağmen Rusya bölgede hızla yayılıp, okullarda bile propaganda yapıyor.
KIRIM’I GEDİK
AHMET PAŞA FETH ETTİ
Kimi tarihçilere göre; Osmanlı Hanedanı, hanedan soyunun başına bir şey gelmesi halinde Kırım Hanı’nın Osmanlı tahtına çıkacaktı. Osmanlı, bu nedenle akrabalık bağı bulunan Kırım Hanlığı’na her zaman ayrı bir önem ve değer veriyordu. Osmanlı’nın hakimiyetinde 300 yıldan fazla kalan Kırım, Afyonkarahisar’da hemen herkesin İmaret Camii olarak bildiği camii yaptıran Gedik Ahmet Paşa tarafından feth edilmişti. Fatih Sultan Mehmet’in emriyle 1475’de Kırım’ı eme geçiren Gedik Ahmet Paşa, Cenevizliler’in esir tuttuğu Kırım Hanı’nın oğullarından Mengli Giray kurtararak, İstanbul’a getirdi. Osmanlı’ya bağlanmayı kabul eden Mengli Giray, Yavuz Sultan Selim’e de kızını verdi. Bazı tarihçilerin iddialarına göre hem Orta Asya’dan hem de bu evlilikle gelen akrabalık bağı Kırım’ı o kadar önemli yaptı ki; Osmanlı Hanedanı’na bir şey olması durumunda devletin başına Kırım Hanı’nın geçirilmesine karar verilmişti.
Aradan yüzyıllar geçti, Kırım Hanlığı’na göz diken Rusya, 1736’da bugün parlamentonun bulundu Kırım’ın en önemli bölgesi Akmescit’i yaktı. Han’ın sarayı ve 2 binden fazla evi yıkan Ruslar, 6 yıl süren savaşın ardından Osmanlı Devleti’nde önemli toprak kayıplarına yol açan 1774’teki Küçük Kaynarca Antlaşmasıyla Kırım’ın bağımsız olmasını sağladı. Kırım’ı 9 yıl sonra işgal eden Ruslara karşı Osmanlı, bir kaç kez Kırım’ı kurtarmak için Rusya’yla savaşmayı göze aldı. İşte bu savaşlardan belki de en önemlisi 1854’te başlayıp, neredeyse 1 tam yıl süren Sivastopol kuşatmasıydı. Fransızların neredeyse bölgeye gönderdiği tüm askerleri kaybettiği, İngilizlerin toplarına kahramanlık ödülü verdiği Cascabel topları da o kahramanlığı işte bu kuşatma sırasında haketti.
EFSUNLU GEMİ MAHMUDİYE
İngiliz ve Fransızlarla birlikte Rusya’ya karşı savaşan Osmanlı’nın Sivastopol’da, Osmanlı’nın kahramanı ise devrin en büyük savaş gemisi Mahmudiye Kalyonu’ydu. Efsunlu gemi olarak bilinen Mahmudiye; 1829 yılında İstanbul Tersanesi’nde inşa edilmişti. Mahmudiye o kadar büyük bir gemiydi ki üç ambarı, 201 metre uzunluğuyla okyanusları geçen İngiliz ve Fransız gemileri yanında kayık gibi kalıyordu. Üstelik bugün tankerlerle yarışan 56 metre genişliğine sahip olan Mahmudiye’de Tam 128 savaş topu vardı. İşte bu gemide insanüstü varlıkların varlığından söz edilir.
Kırım Savaşı çıkınca aşka gelerek demirli bulunduğu Haliç’te, gece yarısı kendi kendine demirlerini koparıp yol aldığı rivayet edilen Mahmudiye Kalyonu’yla ilgili bir diğer rivayet ise; Sivastopol bombalanırken, Mahmudiye’nin kendiliğinden bir iskele (sol) bir sancağa (sağ) döndüğü böylece her iki taraf topları ile kaleyi dövdüğü anlatılır. Üstelik savaştan sonra Osmanlı’ya dönenler; bir gece subaylar ve Mehmetçik uyurken, gaipten gelen bir emirle kimsenin haberi olmadan Mahmudiye’nin hareket ederek savaş hattına girdiğini, hiç kimseye görünmeden limana girdiğini, sabah uyandıklarında kendilerini savaşın ortasında bulan Mehmetçik ve Ruslar büyük şaşkınlık yaşadıklarını anlatmışlar. Hatta Mahmudiye’nin görünmez olduğunu bile söyleyen askerler, Sivastopol’u bu şekilde ele geçirdiklerini belirtmişler.
BARBAROS HAYRETTİN’İN
SANCAĞI MAHMUDİYE’Yİ KORUDU
Günden güne artan hikayeler Mahmudiye Kalyonu’nu efsane haline getirdi. Geminin Efsunlu olduğuna inanılmasının en önemli sebeplerinden biri de Barbaros Hayrettin’in bayrağıdır. Yapımının ardından Mahmudiye’ye üzerinde; “Allah’tan bir yardım ve yakın bir fetih vardır. Ya Muhammed Müminlere müjde ver.” yazılı Saff Suresi’nin 13’üncü ayeti bulunan Barbaros Hayrettin’in sancağının bir eşi yaptırılarak çekilir. Savaş sırasında İngiliz ve Fransız donanma bayrakları, Rus gülleleriyle parça parça olurken, Barbaros Hayrettin’in sancağına da onu tutan direklere de hiç bir gülle ve mermi isabet etmez. Barbaros Haynettin’in sancağı ile korunduklaına inanan Mehmetçik, mübarek gecelerde ak sakallı, sarıklı tanımadıkları insanların, geminin güvertesinde saf tutup, namaz kıldıklarını gördüklerini iddia ederlerken savaş, Rusya’nın malubiyetiyle sona erer.
MAHMUDİYE’NİN TÜRKÜSÜ İLK
ULUSAL MARŞIMIZ OLDU
Bir yıl süren savaşın kazanılması bir süredir savaş kaybeden Osmanlı’da büyük sevinç yaratır. Bu sırada Mahmudiye Kalyonu’ndaki denizcilerin yazdığı bir türkü ise marş olarak dilden dile yayılır. Marş kısa sürede o kadar sevilir ki bugün Çanakkale Türküsü ne ise Osmanlı Dönemi’nde Sivastopol Marşı o’dur. Marş o kadar benimsenir ki; Mısır’da Süveyş Kanalının açılması sırasında Mısır’ın o dönem sahibi olan Osmanlı, diğer devletlerle birlikte geçit törenine katılır. Askeri de geçit töreni sırasında ulusların milli marşları da çalınır. Ancak milli marşı olmayan Osmanlı, askeri geçiti Sivastopol Marşı’yla yapar. Savaş sonrası İstanbul’a dönen marşlana konu olmuş kahraman Mahmudiye Kanyonu ise 2. Abdülhamit döneminde kaynak sıkıntısına nedeniyle parçalanıp satılır.
SÖKÜLEN HER TAHTADAN KAN DAMLIYORDU
Kırım Savaşı’ndaki kahramanlıklarıyla ‘gazi’ ünvanı alan Mahmudiye, yapımından 45 yıl sonra 1875’te eskidiği gerekçesiyle karaya çekilir. Mahmudiye’yi savaş sonrası yıllarca tersanede bekleten, artık bakım masraflarını bile karşılamayan Osmanlı, gemiyi Haliç’te 12 yıl daha kışla olarak kullanır. Memur ve subay maaşlarını ödeyemeyen Sultan 2’inci Abdülhamit 1888’de parçalanır. Geminin parçalarının büyük bölümü satılır. Geminin parçalanmasına çok üzülen askerlerin anlattığı, “geminin sökülen her tahtasının arasından kan damlıyordu” ise halk arasında kulaktan kulağa yayılır. Geminin kaptan köşkünün de bulunduğu kıç tarafıyla orta ambardaki ahşapların ise uzun süre Tersane-i Amire’de beklediği anlatılır.
HAYIRLI İŞ AFYON YANGINI MI
Mahmudiye’den kalan ahşaplarla ilgili ise bundan sonrası sadece bir rivayet. Tersanede Mahmudiye’nin tahtalarını ‘hayırlı bir işte kullanmak üzere’ uzun süre tutan dönemin yöneticileri, ahşapları daha sonra orta Anadolu’daki bir şehirde yangından zarar gören bir camiinin tamiratı için gönderirler. İddialar ne kadar doğrudur ya da o tarihlerde büyük yangın geçiren tek şehir Afyonkarahisar mıdır bilinmez ama Mahmudiye’nin sökülmesinden 14 yıl sonra Afyonkarahisar çok büyük bir yangın geçirir. İşte bu yangın sonrası Afyonkarahisar’ın yeniden imarında önemli rol oynayan 2’inci Abdülhamit, hem Mahmudiye’nin de söküm emrini veren hem de kalan değerli ahşapların ‘bir hayır işinde’ kullanılmasını isteyen padişah. Mahmudiye’nin kalan değerli ahşapları gerçekten ‘hayırlı bir iş için mi kullanıldı’ ya da aradaki 14 yıllık süreçte başka camii yangını var mıydı? Sadece bir ihtimal dahi olsa kahraman ve gazi Mahmudiye’nin parçalarının Afyonkarahisar’a gelmesi bile araştırmaya değer bir ayrıntı. >> Onur Bayram’ın haberi

Bakmadan Geçme