Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay

SIDK AYNI ZAMANDA KUR’AN-I KERİM’İN İSMİDİR

Muharrem Günay 11 Nisan 2017 Salı 13:04:49
 

Sıdk, aynı zamanda Kur’an-ı Kerim’in bir ismidir. “Sıdk (doğru olan Kuran)ı getirene ve onu tasdik edenlere gelince, işte müttakiler onlardır.” (ez-Zümer, 39/33);
“Allah hakkında yalan uydurandan ve kendisine gelen sıdkı (doğru olan Kur’an-ı) yalanlayandan daha zâlim kim olabilir? Kâfirler için Cehennem de yer mi yok sanki?” (ez-Zümer, 39/32).
Kur’an-ı Kerim’de genel olarak doğruluktan ve doğruluğun faziletinden bahseden pek çok âyet-i kerime vardır.
Bu âyetler mü’minlerin sadıklarla beraber olmalarını emreder. Sıddık olabilmek için sadece doğru olmak yetmez; Aynı zamanda doğrularla bir ve beraber olmak gerekir. Çünkü Cenâb-ı Hakk yüce kitabımızda “Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve doğrularla /sıdıklarla beraber olun” (Tevbe/ 119)  buyurmaktadır.
Kur’an’ın sureleri arasında “Ahsenü’l-Kasas” (Yusuf 12/3) ünvanıyla meşhur olan Yusuf Suresinin her tarafını sıdk hakikati kuşatmıştır. Kıssa boyunca sıdk-kizb titreşimi hissedilir. Mesela, Hz. Yusuf’u (a.s.) Hz. Yakup’tan (a.s.) uzaklaştırmak isteyen ağabeylerinin “Ey babamız! Yusuf hakkında bize neden güvenmiyorsun?”  Yusuf 12/11) (demeleri, “kurt yemiş” (Yusuf 12/17) yalanını uydurmaları, “Hz. Yusuf’un (a.s.) gömleğine yalancı bir kan lekesi sürmeleri”, Hz. Yakup’un (a.s.) onlara inanmayıp “nefisleriniz sizi aldatmış” (Yusuf 12/18) ikazında bulunması, Hz. Yusuf’tan (a.s.) nasibini alamayan Züleyha’nın kocasına yakalandığı ân “Senin ailene kötülük yapmak isteyenin cezası, ancak zindana atılmak veya can yakıcı bir azaptır” (Yusuf 12/25) yalanına sığınarak günahını kapatmaya çalışması, Züleyha’nın yakını olan bir şahidin “Eğer onun gömleği önden yırtılmışsa, kadın doğru söylemiştir, o (Yusuf) yalancılardandır. Ve eğer gömleği arka taraftan parçalanmış ise o halde kadın yalan söylemiştir. O ise sâdıklardandır.” (Yusuf 12/26-27) tespiti, kralın rüyasının tabirini öğrenmek isteyen kişinin hapse gelerek Hz. Yusuf’a (a.s) “Ey sıddîk” ( Yusuf, 12/46.) diye hitap etmesi, kralın tahkiki neticesi Hz. Yusuf’un (a.s.) masumiyetinin ortaya çıkışıyla Züleyha’nın “Şimdi gerçek ortaya çıktı. Ondan ben murad almak istedim. Şüphesiz Yusuf sadıklardandır” (Yusuf, 12/51.) itirafında bulunması, Hz. Yakup’un (a.s.) Bünyamin’i ağabeyleriyle gönderirken onlardan “Hepiniz (ölümle) kuşatılıp kıstırılmadıkça, onu bana geri getireceğinize dair bana Allah huzurunda yeminle söz verinceye kadar onu sizinle göndermeyeceğim.” ( Yusuf, 12/66.) demesi, Hz. Yusuf’un (a.s.) bir hile/düzen ile kardeşi Bünyamin’i Mısır’da alıkoyması, ( Yusuf, 12/70-75.) ağabeylerin sözlerini tutamayıp mahcubiyetle geri döndüklerinde babaları Hz. Yakup’a (a.s.) “Biz kesinlikle sâdık kimseleriz” (Yusuf 12/82)  demeleri ve son olarak Hz. Yusuf’un (a.s.) “Benim canımı Müslüman olarak al ve beni salihlere kavuştur” (Yusuf, 12/101.) duasını samimiyetle yapması…
Gerçekten sadakat kıyamette kulun kurtuluşu için bir garanti mahiyyetindedir. Allah’ın gazabından kurtuluşa sebeptir; Sıdk ve sadakat kulu Cennete götürür. Allah buyurur ki: “…Bu (gün) doğru söyleyenlerin (sadıkların) sıdk (sadakat) larının kendilerine fayda vereceği bir gündür. Altında ırmaklar akan cennetler ki orada daimi ve ebedi kalıcıdırlar- onlarındır. Allah kendilerinden razı olmuştur, onlar da O’ndan razı olmuşlardır ve işte bu en büyük kurtuluş ve saadettir” (Maide, 5/119).
Doğruluğun esasi; bir şeyin meydana gelmesi tamamlanması kuvvetinin kemâle ermesi kısımlarının bir araya toplanmasıdır.
Doğruluk (sıdk; sadakat) niyet söz ve âmelde olur. Niyette doğruluk her türlü şirk ve gösterişten uzak kalarak son derece azimli olmak ve Allah’a yönelmek için iradeyi kuvvetlendirmek ve engelleri aşmakla her türlü amelde Allah rızasını düşünmekle olur. Bu ise Allah’ın farz kıldığı şeylere koşmakla elde edilir. Sözde sadakat, dilin hakkı ve doğruyu söylemesidir. Dil böyle alışınca, artık hiç bir bâtıl konuşmaz.
Amelde sadakat, şer’î yollara uyarak Rasulullah (s.a.s)’e tabi olmak suretiyle olur. Müslüman sözde, niyette ve amelde sadakatı gerçekleştirince, sıddıkiyet derecesine ulaşır. Bu derece ise, Cenab-ı Hakkın mü’min kullarından istediği Rasûlüllah (s.a.s)’e hitap ile yönelttiği bir derecedir. “Ve şöyle de; Rabbim, beni sıdk (ve selamet) girdirişiyle girdir; sıdk (ve selamet) çıkarışıyla çıkar ve tarafından da hakkıyla yardım edici bir hüccet ver.” (el-İsra, 17/80).

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER