Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

ŞEYTANIN AVUKATI-4 – Kocatepe Gazetesi

Mustafa Yılmaz DÜNDAR 21 Aralık 2018 Cuma 14:00:06
 

SÖZDE İLAHLARIN (KENDİLERİNİ
MÜSTAKİLEN VAR VE MUHTAR ZANNEDEREK YAŞAYANLARIN) SONU HÜSRAN
Esfele safiliyn idrakla dünyada yaşayan insan, kendini müstakilen var ve muhtar zanneder. Bu zan nedeniyle aslında ilahlığını ilan etmiş olarak yaşar, fark etsin etmesin böyledir. İşte böyle bir yaşantı sürerken, yaşantıdaki önemli kurallardan birisi (ayetler bize öğrettiğine göre) şudur: İlahlar geçinemez. İlah Allah’tır! Allah değil de İlahlar varsa kavga olacaktır, bu kesin! Geçinememe, kavga ve nefret, sözde ilahlık zannından kaynaklanır. Anlatmaya çalıştığımız budur ve bunu fark etmek insan için çok önemlidir.
“De ki: Eğer onların dedikleri gibi O’nunla beraber ilahlar olsaydı, o vakit elbette Arş Sahibi’ne bir yol ararlardı.” (İsra-42)
“O ikisinde (Semavat ve Arz’da) Allah’tan başka ilahlar olsaydı, o ikisi de fesada uğrardı. Arşın Rabbi olan Allah onların vasıflamalarından münezzehtir.” (Enbiya-22)
Bu kural gereği, sözde ilahların (kendilerini müstakilen var ve muhtar zannederek yaşayanların) dünya ve ahirette hüsrana uğrayacakları çok açık görülmektedir. Muhafaza buyur ya Rabbi (amin).
ŞEYTANLIK ZANN ALANINDA İZLENEN YOL
“Allah hiç bir çocuk edinmemiştir. O’nunla beraber bir ilah da yoktur. O takdirde (yani ilahlar olsaydı), her bir ilah yarattığı ile mutlaka giderdi ve elbette bazısı bazısına üstün gelirdi. Allah onların niteleye geldiklerinden münezzehtir.” (Mü’minun-91)
Anlatmaya çalıştığımız ve insanın sadrında bir şeytanlık alanına çevirdiği nefret duygusuna Kur’an ĞILL demiştir. Ayrıca, Hicr Suresi 47. ayet ile A’raf Suresi 43. ayet, Ğıll sahibi olanların cennete giremeyeceğini vurgulamıştır. İnsanın sözde müstakil kıyas yeteneği şeytan türleri için önemli bir hücum noktasıdır. Sözde müstakil olan kıyas yeteneği sadrda oluşturduğu şeytanlık zann alanında şöyle bir yol izler:
Sözde ilah iddialıların nefretinin adı ĞILL’dir;
ĞILL’den HASED doğar;
HASED KIYAS yaptırır;
KIYAS GÖZ DİKME’ye sebep olur;
GÖZ DİKEN FESAD’lık çıkarır.
Dunihi algıdaki kişi yaşadığı olaya göre, hangi basamakta ise o basamaktan cümle kurar ve o basamaktan şeytana avukatlık yapar.
MERCEK ALTINA ALACAĞIMIZ
YALNIZCA KENDİMİZİZ
Billahi anlamda iman sahibi talib yalnızca Müstakilen Varım ve Muhtarım İddiasına ve bu iddiayı ortaya koyan fiillere nefret duyar. Müstakilen Varım ve Muhtarım İddiası ile bilerek veya bilmeyerek Allah’a karşı, Allah’la beraber ilahlıklarını ilan edenleri Allah sevmez. Ve Enbiya Suresi 29. ayette buyurduğu üzere onları cehennemle cezalandırır. Bu durumda talip için kendisini mercek altına almak çok önemli hale gelir. Eğer talib olduysak bilmeliyiz ki, mercek altına alacağımız yalnızca kendimiziz. Dilini susturacağımız ve nefesini keseceğimiz kendimizde hüküm süren esfele safiliyn haldir. Kendimizin kendimizde şeytanlık adına yaptığı avukatlığın işlerini tespit etmeli ve gereken mücadeleyi yapmalıyız. Dilerseniz, gelin konuyu yaşantımızdan örneklerle ele alalım.
Bir tanıdıkla karşılaştığınızda sadrınızdaki şeytanlık zann alanı hemen faaliyete geçer ve o kişiyle olan ilişkileriniz çerçevesinde, kökenini nefretten alan kıyas etme başlar. Unutmayalım ki, aynı mekanizma karşınızdakinde de çalışır. Söze ilk karşınızdaki başlamışsa dikkat ediniz, çoğunlukla bir kıyas sonucu kurulan cümle ile başlar. Örneğin, “Aaa, saçların ne kadar yakışmış. Güle güle kullan!” der, ama belki de içinden “Aptal, kendini ne sanıyorsa? Her ay saçının rengini değiştiriyor? Acaba güzel oluyorum mu, sanıyor?” diyor olabilir. Veya siz söze başlamışsanız “Araban yeni mi? Kaça aldın? Sıfır kilometre mi?” derken belki de içinizden “Hey, kader, kimlere para veriyor!” diyor olabilirsiniz.
“Kökeni nefret olan bir kıyas” diyoruz. Bunu söylediğimizde siz “kendimi inceliyorum, öyle hatırı sayılır, söz konusu olacak bir nefret göremiyorum” diyebilirsiniz. Nefret o kadar güncel ve “siz” olmuş ki; bu sebepten fark edemeyebilirsiniz. Dikkatli bir analiz gerekir, Adil bir Hakem ve Hakim gerekir.
İÇİNİZDEN HIZLA GEÇEN FİKİR,
YORUM VE İNCELEMELERE BİR BAKIN!
Örneğimizdeki konuşma cümleleri konunun anlaşılması için basit seçilmektedir, siz bu ana fikirde olmak üzere kendinizi ve çevrenizi incelemelisiniz.
Bir kalabalığa girdiğinizde, bir restoranda oturduğunuzda, bir komşunuza gittiğinizde her ne yapıyorsanız, lütfen içinizden hızla geçen fikir, yorum ve incelemelere bir bakın! Hep sadrınızdaki nefret kökenli kıyasın oluşturduğu şeytanlık alanını bulacaksınız. Aslında sadrınızdaki nefret kökenli kıyasın oluşturduğu şeytanlık alanı hep faaliyettedir, siz de ona uygun cümlelerle şeytanın avukatlığını kesintisiz sürdürmektesiniz.
Eğer bir insanı eşiniz, çocuğunuz, yakın akrabanız da olsa, onu Müstakilen Var ve Muhtar İddiası çerçevesinde sevdiğinizi sanıyorsanız aslında siz onu sevmiyorsunuz demektir. Hayır, onu sevmiyorsunuz! Durum hiç sandığınız gibi değil! Aslında siz ondan nefret ediyorsunuz ve kavgaya her an o kadar hazırsınız ki… Neden “sevmiyorsunuz” dedik? Çünkü: Müstakilen Varım ve Muhtarım iddiası ile gerçek bir sevgi mümkün değildir… Bunu biraz açalım:
MAALESEF, SİZ TAM DA BÖYLESİNİZ İŞTE
Müstakilen Var ve Muhtar İddiası‘ndan kurtulamamış insanların “sevgi” diye adlandırdıkları duyguları da aslında “nefret” kulvarındadır. “Seviyor” sandıklarının, dışındakilerden ve hayattan öyle bir nefreti vardır ki, bu nefretin oluşturduğu gücü göğüsleyebilmek ve dengeleyebilmek için; nefreti daima ortaya çıkmayan, bazen de yokmuş hissi oluşturan kişiler gerekir. Ancak o kişilerle de öyle anlar olur ki, bazı konular karşınıza gelince işte aslında var olan o nefretin her hücrenizi kapladığını hissedersiniz, bizzat yaşarsınız. Sonra kendinizi telkinlerle nefretinizin seviyesini eski noktasına düşürmeye çalışırsınız, dengeyi bulmaya çalışırsınız. Beyninizin, sadrınızın dayandığı nefret gücünün dengesi bozulunca bu kadar nefreti kaldıramadığınızı görürsünüz ve hiç değilse seviyor sandıklarınızın nefret seviyesini görmezden gelip tekrar dengeye ulaşırsınız.
Lütfen şunun altını önemle çiziniz: İnsanların henüz fark etmedikleri şey, nefretlerini seviyor olmalarıdır. Müstakilen Var ve Muhtar İddiası ile ne bir insan ne bir hayvan ne de başka bir varlık sevilebilir, mümkün değil! Sevdiğinizi söylediğiniz bir pozisyonu adil bir hakem ve hakim olarak lütfen analiz edin. İnsan doğru ve Hakk’tan yana bir analiz yapsa, Müstakilen Var ve Muhtar İddiası ile ilgili farklı bilgi ve bulgulara, farklı sebeplere ve sonuçlara ulaşır. Bir örnekle onu şöyle anlatmaya çalışalım:
En basit konularda bile işler planladığınız gibi gelişmeyince kendinize lütfen bir bakın: Sesinizin tonuna, kurduğunuz cümlelere, açtığınız eski kutulara dikkat edin… Şeytanın avukatlığı hemen nasıl da ön plana çıkıyor… Nasıl hemen nefret saldırıları başlıyor… “Seviyorum” palavraları sanıl bitiyor bir bakın… İşte dünyaya gelen insan tam da böyledir. Maalesef, siz tam da böylesiniz işte…

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER